Esad’ın sözü yetecek mi?

21 Haziran 2011

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın dünkü konuşması, ülkede üç aydan beri süre gelen kanlı çatışmalara son verecek ve rejime karşı ayaklananları tatmin edecek mi?
Belki bu konuşma protesto gösterilerinin başında, henüz bu kadar kan dökülmeden ve bu çapta yayılmadan önce yapılsaydı, muhalifleri daha kolay yatıştırılabilir ve etrafı sakinleştirilebilirdi.
Gelinen noktada bunun Esad’ın söyledikleri ile gerçekleşmesi zor görünüyor. Velev ki Suriye lideri değişim bağlamında verdiği sözleri çok hızlı bir şekilde uygulamaya koysun ve sokaklara dökülenlerin de güvenini kazansın...
Bu Başkan Esad’ın halk hareketinin başlamasından bu yana yaptığı üçüncü koşuşmadır. 15 Mart’taki ilk “ulusal sesleniş”te olayları yabancıların kışkırttığı bir komplo olarak göstermiş, “terörist”lere karşı sert önlemler alınacağını açıklamıştı. Düş kırıklığı yaratan bu konuşmadan sonra olaylar büsbütün kızıştı. 16 Nisan’da Esad, 40 yıllık olağanüstü hale son verileceğini ilan etti, ama aynı sert tutumunu sürdürdü.
Bu kez Esad, gene dış kaynaklı komplolardan ve “sabotajcılar”dan söz etmekle beraber, bir saatlik konuşmasının büyük bölümünü, “halkın sesine kulak vererek” planladığı reformlara ayırdı.

Y

Yazının Devamı

Yunan trajedisi

17 Haziran 2011

Milyonlarca Yunanlı ülke çapında genel greve gitti. Ulaşımdan eğitime, ticaretten medyaya kadar tüm alanlarda hayat durdu...
Atina’nın meşhur Sintagma (Anayasa) meydanında toplanan on binlerce kişi hükümetin ve parlamentonun aleyhinde öfkesini ve gelecekle ilgili umutsuzluğunu dile getirdi...
Yunanistan’ın “Avrupa’nın hasta adamı” durumuna düştüğü ve ayağa kalkabilmesi için kendisine çok acı bir ilaç içirtilmek istendiği bir sırada, Yunan halkının böyle feveran etmesi doğal.
Yunanlılar bir yıldır kemerlerini sıkıyor, alışageldikleri rahat -ve keyifli- yaşam tarzlarından fedakârlıklar yapıyordu.
Şimdi önlerine uzatılan fatura çok daha ağır ve acımasız.
Şakası yok, devleti iflastan kurtaracak olan tedbirler son şans sayılıyor. Yunanistan’ın dış borçlarını ödeyebilmesi için IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası’ndan oluşan “troika”nın şartlarını yerine getirmekten başka çaresi yok.
Bu da, vergilerin daha da ağırlaştırılması gibi bir dizi can acıtan önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesi ile mümkün.

Yazının Devamı

Suriye sorunu Türkiye’nin de meselesi...

15 Haziran 2011

Suriye’den Türkiye’ye günlerden beri devam eden sığınmacı akını, Suriye krizinin ülkemizi direkt etkileyen insani yönü.
Komşu ülkedeki dramatik olayların bir de ikili ilişkilere yansıyan siyasi boyutu var.
Başbakan Erdoğan’ın geçenlerde Suriye meselesinin aynı zamanda Türkiye’nin de bir iç sorunu söylemesi boşuna değildi.
Sayıları her gün artan ilticalar, bu sorunun en hissedilen tarafı. Türkiye bu konudaki geleneksel tavrını bir kez daha göstererek sığınmacılara kucak açıyor, onları sınıra yakın bölgelerde barındırıyor.
Ama bu göç dalgasının kısa sürede kesilmeyeceği anlaşılıyor. Sınırın öbür yanında Türkiye’ye geçmek isteyen daha binlerce Suriyeli var.
Uluslararası toplumun bu sorumluluğu Türkiye’ye bırakması insafsızlık olur. Ankara destek çağrısında bulunmasa dahi, diğer ülkelerin bu alanda Türkiye ile işbirliği yapması gerekir.
* * *

Yazının Devamı

Seçim sonrası beklentiler

14 Haziran 2011

Seçim sonuçları Türkiye’nin dışarıdaki imajı bakımından olumlu bir etki yarattı. Dünyanın önde gelen medya organları ve Türkiye’yi yakından izleyen analistler, öncelikle bu sonucu Türk demokrasisinin bir zaferi olarak tanımlıyorlar. Türkiye ile ilgili kitap ve yazılarıyla tanınan Stephen Kinzer’in deyişiyle, “demokrasi yoksulu komşularla çevrili” Türkiye bu seçimlerle, bir siyasi olgunluk örneği vermiş oldu.
Seçimlerden AK Parti’nin ve özellikle Başbakan Erdoğan’ın galip çıkması, içerde olduğu gibi dışarıda da sürpriz yaratmadı. Yabancı analistler böyle bir sonuç bekliyordu. O kadar ki, Batı’da bazı gazete ve dergiler, Erdoğan’ın Mecliste bir “süper çoğunluk” (330 sandalyenin üstünde) elde etmesinin, Türkiye’nin daha otoriter bir rejime kayması tehlikesini yaratacağını öne sürüyordu.
AK Parti hatırı sayılır bir oy patlamasıyla üçüncü bir dönem için iktidar olmak şansını yakaladı; ancak bu sonuç Meclis’te 326 sandalyeli bir çoğunlukla yansıdı. Yabancı yorumcular yeni Meclis’in bu dengeli kompozisyonunu daha sağlıklı görüyorlar ve yeni Anayasa projesi gibi hassas konularda iktidarla muhalefetin uzlaşması ihtiyacının daha çok duyulacağını belirtiyorlar.
Bu arada birçok

Yazının Devamı

Seçimlere dış bakış

11 Haziran 2011

Türkiye’deki seçimlere bu sefer dış basın ve yabancı analistler büyük ilgi gösteriyorlar. Bu seçimde bir iktidar değişikliği beklenmediği halde, böyle bir ilginin gösterilmesinin iki nedeni var.
Birincisi, Türkiye’ye verilen önemdir. Son birkaç yılda Türkiye jeostratejik konumunun yanı sıra, bir bölgesel güç olarak yükselişi nedeniyle, gerçekten tüm dünyanın yakından izlediği bir ülke oldu.
İkinci neden, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gücü ve kişiliği ile ilgili. Her şeyden önce Erdoğan’ın “medyatik” bir lider olduğunu kabul etmek gerek. Yeniden Başbakan olacağına kesin gözle bakılan Erdoğan’ın yeni dönemde ne gibi politikalar izleyeceği, merak konusudur.
Dış basına yansıyan genel izlenim, Başbakan’ın bundan sonraki davranışlarını, seçimlerde elde edeceği zaferin ölçüsünün belirleyeceğidir. Yani onun hedeflediği gibi, TBMM’de bir “süper-çoğunluk” sağlayabilirse, muhalefetin ve ondan yana olmayanların dediklerine kulak asmadan, bildiğini okuyacaktır.
Doğru veya yanlış, dış çevrelerde de böyle bir algı ve endişe mevcut.
* * *
Bunu başta “The Economist” olmak üzere, pek çok İngiliz, Amerikan ve diğer yabancı gazete ve dergi dile getirdi. Bu yayın organları

Yazının Devamı

Suriye ile ’sıfır’ değil ‘çok’ sorun

10 Haziran 2011

Korkulan şey oldu: Suriye’deki kargaşadan ve çatışmalardan kaçanlar, Türkiye’ye sığınmaya başladı.
Son gelenler, sınıra yakın Cisr eşi Şuhur kasabasında, 120 polisin öldürülmesinden sonra, ordunun harekete geçeceği haberleri üzerine, selameti Türkiye’ye kaçmakta bulanlardır.
Aralarında olaylara karışan gençler olduğu kadar, çoluk çocuk da var...
Türkiye bunlara sınırı açmakla, bu kez de insani bir jest yaptı. Bu davranış tarzı Türkiye’nin geleneğinde var. Saddam döneminde katliam korkusundan kaçan dört yüz bine yakın Kürt kökenli Iraklıya da sınır kapılarının nasıl açıldığı ve bu insanların bir süre Türk topraklarında nasıl barındırıldığı hâlâ belleklerdedir.
Suriye’den öyle kitlesel bir kaçış -henüz- yok. Ama Türk makamları her ihtimale karşı hazır olduklarını belirtiyorlar.
Suriye’den ilticalar, Esad rejimine karşı halk ayaklanmasının sebep olduğu sorunlardan sadece bir tanesi.
“Aslında komşularla sıfır sorun” politikasının uygulandığı bir dönemde, Suriye ile “beklenmedik sorunlar” ortaya çıkmış durumda.

Yazının Devamı

Seçimlerde dış politika

8 Haziran 2011

Bazı istisnai haller dışında, Türkiye’deki seçim kampanyalarında dış politika konuları pek yer almaz.
12 Haziran seçimleri için de meydan mitingleri ve konuşmaları başladıktan sonra siyasi liderler ve diğer adaylar, dış meselelere nerdeyse hiç değinmediler. Ta ki iki-üç gündür “Mavi Marmara” olayı ve İsrail ile ilişkiler, tartışılmaya başlayıncaya kadar...
Aslında seçim kampanyalarının başında, partilerin yayınladığı seçim bildirgesi bir dış politika bölümü de içerir.
Okurlarımız geçen ay bu köşede AK Parti, CHP ve MHP seçim bildirgelerinin dış politika faslını etraflıca irdelediğimizi anımsayacaklardır.
Partilerin bu kitapçıklarda seçmenlere sunduğu görüşler, diğer konularda olduğu gibi, dış meselelerde de, kendi yol haritaları ve aynı zaman taahhütleri niteliğindedir.
Bu kez seçim bildirgelerinde yer alan belli başlı dış politika konuları, liderlerin meydan mitinglerindeki konuşmalarına pek yansımadı. Örneğin AB ile tıkanan katılım süreci, Kıbrıs’ta bir arpa boyu gelişmeyen müzakereler, ABD ile ilişkilerdeki pürüzler, Kuzey Irak’taki durum, Ermenistan‘la ölü noktaya gelen diyalog ve özellikle son zamanlarda Arap dünyasındaki halk hareketleri ve Türkiye’yi direkt

Yazının Devamı

AB’nin ‘hasta adamı’na acı reçete

7 Haziran 2011

Avrupa’nın “hasta adamı” durumundaki Yunanistan, ölümcül bir tehlikeyi -şimdilik kaydıyla- atlatmış görünüyor.
Hafta sonu yapılan acil müdahale, komşunun hasta ekonomisinin yeniden sağlığa kavuşması umudunu veriyor.
Ancak bunun gerçekleşmesi, her şeyden önce hastanın kendisine yazılan acı -hem de çok acı- reçeteye harfiyen uymasına ve uzun tedavi süresince gerekenleri yerine getirmesine bağlı...
Bu Yunanistan’ın belki de yakın tarihinin en sıkıntılı ve zor dönemi olacak.
Aslında Yunan ekonomisi bir süre önce çöküntünün eşiğine gelmişti.
O zaman yapılan yardımlara rağmen, önerilen şartlar tam yerine getirilmediği için, durum düzelmemiş, bütçe açığı, dış ve iç borçlar artmış, hatta memur maaşlarının ödenememesi tehlikesi baş göstermişti.
Bir ara, Yunanistan’ın ihtiyacı olan yeni kredileri -yani dış mali desteği- sağlayamayacağı, hatta ülkenin euro bölgesinden çıkacağı ve sonuçta iflas bayrağını çekeceği haberleri dolaşmıştı. Neyse ki sonradan AB, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan “troika”nın devreye girmesiyle, bu tehlike bertaraf edildi.

Yazının Devamı