‘Çekil’ demekle bitmiyor

4 Haziran 2011

Artık öylesine sıradan bir haber sayılıyor ki, medyaya dahi pek yansımıyor. Oysa gün geçmiyor ki, NATO emrindeki müttefik savaş uçakları Libya’daki hedefleri bombalamasın...
Hava operasyonlarının başladığı 31 Mart’tan bu yana, NATO uçakları tam 3 bin “sorti” yapmış, bini aşkın hedefi vurmuş.
Başta bu hava akınları, BM’nin belirlediği göreve uygun olarak gerçekleştiriliyordu. Amaç, Libya’da sivil halkı Kaddafi’nin gazabından korumak için, bir “uçuşa yasak bölge” kurmaktı. Bunun için de NATO uçakları Kaddafi’nin emrindeki uçaksavar ve iletişim merkezlerini bombalıyordu.
Daha sonra bu harekâtın sınırları, giderek genişletildi ve Libya’nın çeşitli yerlerinde askeri altyapı hedef alındı. Son zamanlarda buna başkent Trablus’un içindeki tesisler de dahil edildi.
Önceki gün NATO, bu alandaki görev süresini 3 ay daha uzattı. Yetkililer bunun “son uzatma” olacağı ve bu arada Kaddafi’nin çekileceği umudunu ifade ettiler.
Artık gelinen noktada, hemen hemen herkes -Türkiye dahil- Libya diktatörünün çekilmesini talep ediyor. Ne var ki, bu çağrılar, baskılar ve hatta büyük yıkıma yol açan bombardımanlar Kaddafi’yi dize getiremiyor. Önümüzdeki günlerde veya haftalarda aksine bir

Yazının Devamı

Kim dost Kim düşman?

3 Haziran 2011

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV)’in “Türkiye’de dış politika algısı” konusunda yaptığı kapsamlı kamuoyu araştırması Türk halkının dış meselelere bakışı hakkında, dikkat çekici ve düşündürücü bulgular içeriyor.
Önceki gün bir basın toplantısında açıklanan raporda yer alan bu titiz araştırmanın sonuçları, Türk halkının dış politika konularına bir yandan akılcı ve gerçekçi bir şekilde yaklaştığını, ama diğer yandan da değerlendirmelerinde ciddi çelişkilere düştüğünü gösteriyor.
Araştırmanın sürpriz sayılabilecek ilk olumlu tespiti, dış politika konularıyla ilgilenenlerin sayısının yüzde 54’ü bulmasıdır ki, bu ABD başta olmak üzere birçok Batılı ülkenin üstünde bir orandır.
Raporun çarpıcı tespitlerinden biri de, Türkiye’de AB üyeliğini isteyenlerin sayısının yüzde 69 olarak gösterilmesidir. Bu, konu ile ilgili daha önceki birçok araştırmalardan çıkan sonucun bir hayli üstündedir.
Raporun sonuç bölümünde de belirtildiği gibi, Türk halkının AB üyeliği, ABD ve İsrail ile ilişkiler konusundaki tutumu, “Batı diye adlandırılan kavramla duygusal olarak uzlaşmadığına işaret ediyor. Türk insanı AB’ye üye olmak, ABD ve hatta İsrail ile ilişkilerin geliştiğini görmek

Yazının Devamı

Suriye muhalefetinin sesi...

1 Haziran 2011

Kamuoyuna henüz pek yansımadı ama, Esad rejimine karşı bir grup Suriyeli muhalif, dün Antalya’da üç günlük bir toplantı için bir araya geldi.
Mısır merkezli “İnsan Hakları Ulusal Örgütü”nün düzenlediği bu konferansa, daha çok Suriye dışında yaşayan çeşitli mezheplere ve etnik gruplara mensup Suriyeliler katılıyor.
Amaçları, tüm vatandaşlara eşit haklar sağlayacak yeni bir anayasanın hazırlanmasını ve ülkede demokratik seçimlerin düzenlenmesini sağlamak. Bunun için bir geçici konseyin oluşturulması öngörülüyor.
Bu konferansın Esad yönetimine karşı ne derecede birleşik ve etkin bir muhalefet gücü oluşturacağı, sorulmaya değer. Ancak bu hareketi organize edenlerin toplantı yeri olarak Türkiye’yi seçmiş olmaları dikkat çekici.
Geçen nisanda, farklı eğilimli Suriyeli muhalifler de İstanbul’da toplanmışlardı. MAZLUM-DER başta olmak üzere bazı sivil toplum örgütlerinin düzenlediği o konferansa daha ağırlıklı olarak “Müslüman Kardeşler” hareketinin temsilcileri katılmıştı.
Şam yöneticileri Suriye topraklarında susturmaya çalıştıkları muhaliflerin, seslerini Türkiye’den bölgeye ve dünyaya duyurmaya kalkışmalarına hiç de iyi bir gözle bakmıyorlar tabii. Nitekim güdümlü Suriye

Yazının Devamı

Mısır’da değişim dış politikaya yansıyor

31 Mayıs 2011

Mısır’ın Gazze sınırındaki Refah kapısını açması, Mübarek sonrası yeni dönemde dış politikada da bir şeylerin değişmekte olduğunu ortaya koyuyor. Bu aynı zamanda bölgede yeni dengelerin oluşmaya başladığının işaretini veriyor.
Aslında Mısır’ın Refah Kapısı’nı açması, Hamas yönetimindeki bölgeye karşı ablukanın tamamen kalktığı anlamına gelmiyor. İsrail’in uyguladığı ablukanın dışında, Mısır’ın 4 yıl önce koyduğu kısıtlamaların bir kısmı gene devam ediyor. Örneğin Refah Kapısı’ndan çocuklar, kadınlar, yaşlılar serbestçe geçebilecek, ancak 18-40 yaşları arasındaki erkeklerin bu sınır noktasını kullanması izine tabi tutulacak. Daha önemlisi, Mısır’ın kararı, malların serbest geçişini öngörmüyor.
Bununla beraber, Mısır’daki yeni rejimin aldığı karar önemli bir siyasi anlam taşıyor. Bu yeni Mısır yönetiminin devrik Başkan Hüsnü Mübarek’in Hamas’a karşı izlediği politikadan ayrıldığının bir göstergesi. Keza, Gazze konusunda İsrail ile yapılan işbirliğinin artık son bulduğunun bir işareti.

Yeni yaklaşım
Mübarek’in devrilmesinden sonra yönetimi ele alan askeri konseyin yaptığı ilk işlerden biri, Kahire’nin Hamas’a karşı tavrını değiştirmek ve onu Mahmut Abbas liderliğindeki

Yazının Devamı

Özel hayat tartışması

18 Mayıs 2011

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın New York’taki bir otelde temizlikçi kadına tecavüz girişiminden dolayı başına gelenler, “önemli kişiler”in özel hayatlarının gizliliği -veya şeffaflığı- meselesini gündeme getirdi.
Bu tartışma şimdi, genelde devlet adamlarının, politikacıların ve gözde kişilerin cinsel davranışları dahil, özel hayatlarına pek ilgi gösterilmeyen Fransa’da da başladı.
İlk kez bazı Fransız düşünürleri ve yazarları, önemli kişilerin özel hayatlarındaki olumsuz davranışların kamuoyu tarafından bilinmesi gereğini savunuyorlar.
Fransızların kısaca DKS diye adlandırdıkları Dominique Strauss-Kahn’ın New York’ta cinsel saldırı suçlamasıyla tutuklanması, aslında Fransa ile ABD arasında mevcut sistem ve kültür farklarını açıkça ortaya çıkardı.
Olayın Fransa’da yarattığı şok ve şaşkınlık bu farklılıktan kaynaklanıyor.

Ayrımcılık yok

Yazının Devamı

Skandalın sonuçları

17 Mayıs 2011

Fransızların kısaca DSK diye adlandırdıkları IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın gerçekten suçlu mu olduğu, yoksa bir tuzağa mı düşürüldüğü, yargılanması sonunda belli olacak. Ancak geçmişteki iki vaka, cinsel davranışlarıyla ilgili sicilinin pek temiz olmadığını gösteriyor.
DSK’nın New York’taki bir otelde temizlikçi kadına tecavüze yeltendiği suçlaması ile tutuklanması ve mahkemeye sevk edilmesi dahi, hem onun hayatını değiştirecek, hem de Fransa’nın siyasi kaderini ve de IMF’nin, hatta AB’nin geleceğini etkileyecek çapta bir olay.
Daha şimdiden olup bitenlerin DSK’nın kariyerini ve sosyal yaşamını mahvettiği söylenebilir. Suçsuz kabul edilse bile, IMF’deki işini sürdüremeyeceği gibi, gelecek yıl Fransa’da yapılacak başkanlık seçimlerine Sosyalist aday olarak katılması mümkün olmayacak. Suçluluğu saptanırsa, TV programlarıyla tanınan eşi Anne Sinclair’in kendisini affetmesi de herhalde çok zor olacak.
DSK gibi IMF başkanı sıfatını taşıyan önemli bir kişinin cinsel tecavüz girişimi iddiasıyla New York polisi tarafından yakalanıp gözaltına alınması, ABD’de adaletin bu gibi suçlarda diplomatik dokunulmazlık gibi ayrıcalıklar tanımadığını göstermesi bakımından da bir

Yazının Devamı

Suriye için ‘bekle-gör’ nereye kadar?

14 Mayıs 2011

Suriye’de rejim karşıtı gösterilerin giderek yayıldığı ve ordunun protestocuların üzerine gaddarca yürüdüğü bir sırada, Başbakan Recep Tayip Erdoğan, ABD’deki CBS kanalına verdiği demeçte, “yakın arkadaşı” Başkan Beşar Esad’ın “atması gereken adımlarda geciktiğini” söyledi, ancak kendisine “çekilme çağrısını yapmak için çok erken olduğunu” belirtti.
Arap dünyasındaki halk hareketleri karşısında koltuklarını korumak için direnen otoriter liderlere “çekilme çağrısı”nın hangi şartlarda, ne zaman yapılması gerektiğine karar vermek gerçekten çok zor.
Bu zorluğu, pek çok ülke gibi, Türkiye de Mısır ve Libya olaylarında yaşadı.

Zamanlama önemli
Mısır’da halk hareketi başladığı zaman, Türkiye -ABD ve diğer birçok ülke gibi- “bekle-gör” tutumunu benimsedi. Tahrir meydanındaki olaylar ülke çapında yayıldıktan sonra -henüz fazla kan dökülmeden- Başbakan Erdoğan Başkan Mübarek’e bir an önce çekilmesi çağrısında bulundu. Benzer çağrılar Başkan Obama ve diğer dünya liderlerinden de geldi. Sonuçta Mübarek fazla direnemedi ve çekildi.
Libya’da ayaklanma başladığı zaman, Kaddafi’nin verdiği karşılık çok sert oldu. Libya güvenlik güçleri bu hareketi şiddetle bastırmaya çalışınca, BM

Yazının Devamı

Libya çıkmazı

13 Mayıs 2011

Halk ayaklanmasının üçüncü ayında, Libya’da durum tam bir çıkmazda... Şimdiye kadar binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açan bu iç savaş durumunun yakında sona ermesi olasılığı şu anda oldukça zayıf görünüyor.
Askeri cephede olduğu gibi, diplomatik alanda da tam bir tıkanma var.
Geçen şubatta Libya’da halk -Tunus ve Mısır’da olduğu gibi- rejime karşı sokaklara döküldüğü zaman, Albay Muammer Kaddafi’nin buna verdiği karşılık çok sert olmuştu. Fransa ve İngiltere’nin girişimi sonucunda BM Güvenlik Konseyi,”sivil halkı korumak” için, sınırlı bir askeri müdahalede bulunmaya karar verdi. Buna göre koalisyon güçleri, Libya semalarında uçuşa yasak bir bölge kuracak, ayrıca denizleri de kontrol edecekti.
Ne var ki bu misyonu üstlenen “müttefik” (daha çok Fransız ve İngiliz) uçakları, Libya’nın hava gücünü kırmak amacıyla askeri tesisleri bombalamaya başladılar. Daha sonra operasyonlarını daha da tırmandırarak başkent Trablus’taki askeri tesisleri de hedef aldılar ve bu arada Kaddafi ailesinin bulunduğu bir kompleksi de bombaladılar.

Askeri cephede
Haftalardır süren bu operasyonlar Bingazi merkezli isyancılara güç ve moral sağladı. Bu güçler müttefiklerin

Yazının Devamı