Pakistan neden korkutuyor?

13 Mayıs 2009

TV ekranlarına yansıyan görüntüler, yeni bir insanlık dramının alarm işaretini veriyor: İki ateş arasında kalan yüz binlerce kadın, erkek ve çocuk, evlerini terk edip kaçıyor... Nereye gideceklerini bilmeden aç ve susuz yollara düşüyorlar... Biraz şanslı olanlar, geçici olarak çadırlarda balık istifi gibi barınabiliyorlar. Diğerleri açıkta geceliyorlar...
Pakistan’ın kuzeybatısındaki Svat Vadisi’nde yaşayan insanların başına gelen bu büyük felaketi dünya şimdilik seyretmekle yetiniyor.
Oysa Svat Vadisi, doğal güzellikleri ve sakin yaşamıyla tanınan bir bölgeydi. Ta ki, Taliban buralarda güçlenip yönetimi silah zoruyla ele geçirinceye kadar...

Sinsi savaş
MİLİTANLAR bu bölgede faaliyette iken, Pakistan ordusu pek müdahale etmiyor, olanları adeta görmezden geliyordu. Bu yılın başlarında Taliban bölgeye hâkim olmaya başlayınca, Pakistan hükümeti militanlarla uzlaşma yolunu tercih etti: Buna göre, Taliban bölgede şeriat yasalarını uygulayacak, ancak militanlar ateşi kesecekti...
Ne var ki, anlaşmanın

Yazının Devamı

Nabucco konusunda değişen şartlar

12 Mayıs 2009

YILLARDIR çok konuşulan Nabucco projesi üzerinde nihayet somut sayabileceğimiz bir gelişme oldu. Geçen hafta Prag’da düzenlenen “Güney Koridoru” başlıklı enerji zirvesinde, eksik ve muğlak yönlerine rağmen, bir ortak deklarasyon üzerinde mutabakat sağlandı.
Bu mutabakat özellikle Hazar havzasında Avrupa’ya Türkiye yoluyla doğalgaz sağlayacak olan boru hattının kurulmasına bir “start” işareti veriyor. Bunun önemli tarafı, şimdiye kadar isteksiz veya çekingen ya da talepkâr davranan tarafların, Prag’da imzaladıkları deklarasyonla, bu iddialı projenin gerçekleştirilmesi konusunda bir siyasi irade göstermiş olmasıdır.
Deklarasyona imza atanlar, Avrupa Birliği, Türkiye, Azerbaycan. Gürcistan ve Mısır... Ancak Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan gibi önemli üretici ülkeler (zirvede hazır bulundukları halde) ortak deklarasyona dahil olmak istemediler. En azından bu aşamada...
Deklarasyon aslında kesin ve bağlayıcı ifadeler taşımıyor.
Ama buna karşılık belgeyi imzalayanlar, kısa vadede yapacaklarını bir takvime bağladılar:

Yazının Devamı

İkinci (Paralel) yol haritası

9 Mayıs 2009

DIŞ güçlerin baskısıyla da olsa, Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin Yukarı Karabağ sorununun çözümü için bir prensip anlaşmasına varması, olumlu ve umut verici bir gelişme.
Kameraların karşısında birbirlerinin elini bile sıkmaktan çekinen İlham Aliyev ile Serj Sarkisyan’ın, kapalı kapıların arkasında ve AGİT Minsk Grubu’nun eşbaşkanlarının huzurunda vardıkları mutabakat sadece bir başlangıçtan ibaret.
Bu mutabakat, bundan sonraki müzakerelerde detaylı olarak ele alınacak olan başlıklar ve yöntemlerle ilgili parametreleri belirliyor; yani bir yol haritası çiziyor.
Bu mutabakatın içinde bir takvim de var. İki lider önümüzdeki ay Rusya’da, Sen Petersburg’da tekrar bir araya gelecekler. Temmuzda bir buluşma daha gerçekleşecek. Tabii bu arada iki tarafın dışişleri bakanlıkları, müzakere sürecinin altyapısını oluşturmaya çalışacak.
Minsk grubu yıllardır Karabağ sorununun halli için uğraşıyor. Denilebilir ki, Prag’da gerçekleşen mutabakat, ilk kez bu “donmuş” meselenin çözülmesi için

Yazının Devamı

Avrasya zirvesinde enerji tartışması

8 Mayıs 2009

SON günlerde Türkiye’nin Ermenistan’la yakınlaşmasına kızan Azerbaycan, İstanbul’da düzenlenen iki “resmi” etkinliği boykot etti. Bunlardan biri, Başbakan Erdoğan’ın eşbaşkanlığındaki Medeniyetler İttifakı Zirvesi, diğeri ise Harp Akademilerindeki Enerji Güvenliği Sempozyumu...
Buna karşın Azerbaycan önceki gün İstanbul’daki bir “sivil” etkinliğe -hem de üst düzeyde- katıldı. Marmara Grubu Vakfı’nın düzenlediği 12. Avrasya Ekonomik Zirvesi’nde Azerbaycan’ı, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in bu zirveye mesajını bizzat okuyan, siyasi yardımcısı Ali Hasanov ile Bakü’nün enerji politikası üzerinde bir sunum yapan Meclis İkinci Başkanı Valeli Aleskerov temsil ettiler.
Azerbaycan’ın şu sırada Türkiye’deki resmi veya gayri resmi toplantılara katılma konusundaki farklı davranışının anlamını bir yana bırakalım, ama bu olay sivil toplumun bu gibi hallerde ne kadar etkili ve yararlı olabileceğini gösteriyor. Marmara Grubu Vakfı’nın çeşitli ülkelerle geliştirdiği ilişkiler sayesinde “kardeş

Yazının Devamı

Şimdiki öncelik Kafkasya

6 Mayıs 2009

YENİ Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu’nun işe başlar başlamaz ilk konuğu olarak Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Araz Azimov’u kabul etmesi bir rastlantı değil. Bu görüşme, Bakan’ın Azerbaycan ile son haftalarda bozulan ilişkilerin düzeltilmesine öncelik verdiğini gösteriyor.
Bu, dış politikada aynı zamanda hükümetin Kafkasya açılımına verdiği önceliğin ve önemin de bir göstergesi. Nitekim kabine revizyonundan sonra Başbakan Erdoğan’ın aldığı ilk kararlardan biri, 13 Mayıs’ta Bakü’yü, 16 Mayıs’ta da Soçi’ye ziyaret etmekle ilgili...
Başbakan’ın Bakü ziyareti, Azerbaycan ile sarsılan bağların onarılmasını amaçlıyor. Erdoğan’ın devlet Başkanı İlham Aliyev ile görüşmesinde, Türkiye ile Ermenistan arasında varılan mutabakat konusunda Bakü’de duyulan kaygı ve güvensizliği gidermeye çalışması bekleniyor.
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinde Azerbaycan’ı “kaybetmesi”

Yazının Devamı

Davutoğlu ile yeni dönem

5 Mayıs 2009

PROF. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olması, Türk dış politikasında bir değişiklik yaratır mı?
Temelde bir değişiklik beklemek için neden yok. Yedi yıldan beri Başbakan Erdoğan’ın başdanışmanı olarak görev yapan Davutoğlu, Türk dış politikasına yön vermiş, pek çok yeni açılıma imzasını atmıştır.
Şimdi Dışişleri Bakanı olarak, Davutoğlu, mimarı sayıldığı bu politikaları, kendi yetkileri içinde, aynen sürdürebilecek.
Ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcılığı’na getirilen selefi Ali Babacan döneminde, bazı hallerde hissedilen iki başlılık herhalde bundan sonra görülmeyecek.
Başbakan’ın zaman zaman bazı beklenmedik çıkışlarının özellikle Batı dünyasında kuşkular yarattığı, Babacan’ın da bunları yatıştırmak için dengeleyici açıklamalar veya jestler yapmak gereğini duyduğu hatırlardadır.
Şimdi Dışişleri Bakanı olarak Davutoğlu’nun bu dengeleri daha tutarlı bir şekilde sağlamaya çalışması, kendisine güvenen Başbakan’ın da onunla uyumlu biçimde beyanlarda ve davranışlarda bulunması beklenir.
Yeni

Yazının Devamı

Obama’nın ilk 100 günü ve sonrası...

2 Mayıs 2009

ABD’de iktidara gelen yeni Başkan’ın “ilk 100 günü”nün bilançosunu çıkarmak âdettir. Batı demokrasilerinde yaygınlaşan bu gelenek, yeni iktidarın seçim kampanyası sırasında yaptığı vaatlerine ne kadar sadık kalmak niyetinde olduğunun anlaşılmasını sağlıyor.
Başkan Barack Obama, geçen çarşamba Beyaz Saray’da ilk 100 gününü doldurdu. Bu vesileyle icraatını bir basın toplantısında -tabii daha çok olumlu yönleriyle- dile getirdi.
ABD’de bağımsız kuruluşların yaptığı kamuoyu araştırmaları Barack Obama’nın ilk 100 gününü oldukça başarılı sayıyor. Buna göre, Amerikalıların yaklaşık yüzde 70’i Başkan’ın performansından memnun.
Eski Başkan George W. Bush’tan sonra “değişim” sloganıyla seçilen Obama’nın bu ilk sınavında, halktan öylesine güçlü bir güvenoyu alması, onun için cesaret verici. Nitekim Obama o günkü konuşmasında “İyi bir başlangıç yaptık. Ama bu sadece bir başlangıç” demeyi ihmal etmedi...

İlk adımlar
OBAMA

Yazının Devamı

Karabağ bağı

1 Mayıs 2009

AZERBAYCAN Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, önceki gün ziyaret ettiği Brüksel’den Ankara’ya şöyle seslendi: “Yukarı Karabağ sorunu, Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecine bağlandı mı, bağlanmadı mı? Bu basit sorunun tek bir cevabı var: Evet mi, hayır mı?”
Aslında mesele Aliyev’in sorduğu gibi alenen “evet” veya “hayır” şeklinde yanıtlanacak kadar” basit olmadığı için, Ankara yanıtını medya kanalıyla vermemeyi yeğliyor.
Yüksek bir Türk yetkilisinin bize dediği gibi, Türkiye resmen mahremiyeti korunması gereken bu süreç hakkında Aliyev’e gerekli bilgileri iletmiş bulunuyor. Bu konuda bir iletişim kopukluğu yok, Yani Azerbaycan liderinin sorduğu sorunun cevabını bilmesi ve daha da önemlisi, Türkiye’ye güvenmesi gerekir...
Gerçekten Türkiye-Ermenistan yakınlaşması süreci ile Yukarı Karabağ sorunu arasında direkt bir bağ kurulup kurulmadığı konusunu bir “evet” veya “hayır” şeklinde ifade etmek mümkün değil. Veya diplomatik sürecin gizliliği ve kırılganlığı nedeniyle şu

Yazının Devamı