Irak farkı...

26 Ağustos 2005

Bunları düşünmek için daha zaman çok erken demeyin. Bu sorular, Irak'ın geleceği ile ilgilenen bütün merkezlerde -endişe ile- soruluyor ve tartışılıyor...***IRAK'taki olaylar ve özellikle seçimler, "Şii gücü"nü ortaya çıkardı. Saddam döneminde, ülke yönetimine, nüfusun yüzde 20'sini oluşturduğu halde Sünniler hâkim olmuş, Şiiler (yüzde 60) geri plana itilmişti.Son zamanlarda Şii gücünün kendisini göstermesinde, Büyük Ayetullah Ali Sistani başta olmak üzere, bu topluluğun dini liderlerinin büyük rolü oldu. Büyük Ayetullah devlet işlerine girmeyeceğini söylemekle beraber, çıkardığı fetvalar siyasi bir yön verdi. Onu destekleyenler siyasi örgütlenmeye gittiler ve seçimlerde parlak bir zafer kazandılar.Seçimlerin -veya daha geniş ifadesi ile demokrasinin- İslam dünyasında, dinci partilerin büyük başarı kazanmasına (ya iktidara gelmesine, veya güçlü bir muhalefet oluşturmasına) yol açtığı bir gerçek. Bu Kuzey Afrika'dan Asya'ya, Ortadoğu'dan Uzakdoğu'ya kadar geniş bir coğrafyadaki Müslüman ülkelerde görülen bir trend. Irak'ta da seçimlerin böyle bir sonuç vermesi kaçınılmazdı...***ŞİMDİ mesele, Şiilerin bu siyasal başarısının, Irak'ta bir "molla rejimi"nin kurulması sonucunu da

Yazının Devamı

Bu anayasa çatışmanın "anası" olur mu?

25 Ağustos 2005

Birinci nokta mümkün görünüyor. Mecliste zaten Şii-Kürt çoğunluğu var. Tabii Sünnilerin de buna "evet" demesi, bu sürecin sarsıntısız devamı açısından önemli.İkinci nokta, belirsizlik arz ediyor. Gerçekten 15 Ekim'de yapılacak referandumda halkın bu anayasaya ne oranda "evet" diyeceğini şu anda kestirmek olanaksız. Eğer 18 eyaletten 3'ünde halkın üçte ikisi "hayır" derse, bu taslak çöpe gider. Sünnilerin çoğunlukta olduğu Musul, Tikriti ve Ramada'dan böyle bir sonuç çıkabilir.Üçüncü nokta hakkında bir öngörüde bulunmak daha da zor. Anayasanın tarafların mutabakatı ile, meclisin ve de referandumda halkın onayını elde etmesi dahi, Irak'taki siyasal yapılanmanın bu çerçevede rahatça gerçekleşeceği anlamına gelmez. Aksine, Irak iç savaşa ve bölünmeye bile sürüklenebilir. Diğer bir deyişle, bu anayasa "çatışmaların anası" da olabilir...* * *SON değişiklik ve rötuşları bekleyen anayasa taslağının uyuşmazlık yaratan iki ana maddesi, federalizmin kapsamı ve İslamın rolü ile ilgili. Görünen o ki, Şiilerle Kürtler bu iki hassas konuda kendi çıkarlarını öne çıkararak, karşılıklı pazarlık sonunda anlaştılar ve bundan rahatsızlık duyan Sünnilerin desteğini sağlamak için de anayasaya daha esnek

Yazının Devamı

Barış uvertürü

23 Ağustos 2005

Filistin toprağındaki Ramallah'ta, ünlü İsrailli şef Daniel Barenboim'in yönetiminde, karma Arap-İsrail orkestrasının, "Barış Konseri" anlamlı bir "ilk"...Aynı orkestra daha önce Arjantin'den İskoçya'ya, Londra'dan Berlin'e kadar birçok yerde benzer konserler vermişti, ancak bunu mevcut fizik, siyasi ve psikolojik "duvarları" aşarak Ramallah'ta gerçekleştirmek çok zor bir işti... Sanatçılar, bunun da üstesinden gelip kendi halklarına ve dünyaya "müzikle barış mesajını" vermeyi başardılar.***Barış Konseri'nin zamanlaması bundan daha uygun olamazdı."Arte" televizyonu konseri yayımlarken ekranlara, haber kanallarının ekranlara Gazze'deki İsrail yerleşim birimlerinin tahliyesi ile ilgili görüntüleri yansıyordu...Bu acaba gerçek bir "barış uvertürü" olabilir mi?Dün Gazze'deki son İsrailli yerleşimciler evlerini terk ederken, Şaron'un buldozerleri, 21 kasabayı yerle bir ediyordu. Bu, 8500 yerleşimcinin "canını acıtan" bir operasyondu.Ama, belirlenen takvime göre bu fasıl bitiyor. Şimdi Batı Şeria'daki 4 yerleşim biriminin de boşaltılması işi kalıyor. Bunun gerçekleşmesi daha zor ve olaylı geçebilir. Çünkü bu bölgedeki yerleşimciler, hem daha "şahin", hem de Batı Şeria'da toplam sayısı

Yazının Devamı

Vetosuz oyun...

19 Ağustos 2005

Gerçi son günlerde Fransız hükümeti, AB'nin Türkiye, Kıbrıs (Rum) devletini tanımadığı sürece üyelik müzakerelerini başlatmayacağını sık sık duyurdu, bundan cesaret alan Papadopulos yönetimi de çeşitli beyanlarla veto tehdidini savurdu; ama bütün bu söylenenlerin "retorik"ten öteye gitmeyeceği ve böyle bir engellemenin gerçekleşmeyeceği açıkça hissediliyor.Dün Atina'da yapılan Karamanlis-Papadopulos görüşmesinden, iki tarafın Türkiye'nin AB'deki yolunu kesmemeye istekli olmadığı ve daha temkinli bir taktik izlemeyi yeğledikleri anlaşılıyor.Esasen son günlerde özellikle Yunanistan'da (ve bir ölçüde Kıbrıs Rum Kesimi'nde) Fransa'nın ani çıkışı yüzünden Papadopulos yönetiminin zor duruma düştüğü ifade edildi. Hatta bazı Rum ve Yunan gazeteleri, Fransızları, Kıbrıs'ı kendi siyasal amaçlarına ve gündemine alet etmeye çalışmakla da suçladı. Yani bir bakıma, Fransa'nın "Rum'dan daha Rum" davrandığı ortaya çıktı!..***Eğer Rum-Yunan tarafı işi veto kullanma noktasına getirmeyi düşünmüyorsa (ki şimdi öyle görünüyor) Paris'in pozisyonunda bir "U dönüşü" yapması, hiç de sürpriz olmayacak.Ne var ki Papadopulos'un "veto kartı"nı oynamadan da bazı kazanımlar elde etme taktiğini uygulamayı

Yazının Devamı

Irak dağılır mı?

18 Ağustos 2005

Büyük olasılıkla evet. Gözlemciler, bu ertelemeye yol açan anlaşmazlıkların birkaç gün uzatılan süre içinde halledilmesi çok zor görünmesine rağmen, ABD'nin baskıları dahil, dış ve iç etkenler sonucunda "bir şekilde bir uzlaşmanın sağlanabileceğini" tahmin ediyorlar.Uyuşmazlıklar iki ana başlık altında özetlenebilir: Birincisi, "federalizm", diğeri de "İslamın rolü". Irak ulusunun çeşitli kesimlerinin farklı görüş ve isteklerinden kaynaklanan bu anlaşmazlıklara rağmen komisyonun tüm ilgili tarafların kabul edeceği bir metin üzerinde mutabık kalması mümkün. Ancak, uzlaşmak için bulunacak olan orta yol ve bu doğrultuda kâğıda dökülecek ifadeler ne ölçüde çıkar ve görüş ayrılıklarını giderir? Bu da ancak zamanla belli olur...* * *Geçen hafta da yazdığımız gibi, yeni anayasa Irak için mutlaka federal bir sistem öngörecek. Bu konuda, ilgili taraflar prensipte mutabık. Tabii bunu en çok isteyenler, Kürtler ile Şiiler. Başta buna itiraz eden Sünniler de, şimdi en azından ilke olarak yanaşıyorlar.Ama nasıl bir federalizm? Ayrılıklar detaya inilince ortaya çıkıyor: Örneğin, federe bölgelerin coğrafi alanı tam olarak nereleri kapsayacak? Bu bölgelerdeki yönetimlerin yetkileri, yani

Yazının Devamı

Asya örnekleri

17 Ağustos 2005

Endonezya'nın 1945'te bağımsızlığa kavuşmasından sonra, diğer bazı bölgelerde olduğu gibi Açe'de de ayrılıkçı bir hareket başladı. "Özgür Açe Hareketi" (GAM) adlı örgüt, bağımsızlık için silahlı mücadeleye girişti. Endonezya hükümeti, terör olarak gördüğü bu hareketi, bölgeye gönderdiği 50 bin askerle bastırmaya çalıştı. 30 yıl süren çatışmalar, 15 bin kişinin ölümüne yol açtı.Geçen aralıkta "tsunami" Açe bölgesinde 130 bin insanın hayatına mal olurken, gerek Cakarta'daki hükümet, gerekse Açeliler (ve bu arada GAM), bu felaket karşısında savaşı bırakıp barışmak ve birleşmek gerektiğini anladı... * * *Tsunaminin yarattığı yeni hava, iki tarafın ateşi kesmenin dışında, kalıcı bir çözüm için masaya oturmalarını sağladı. Uluslararası camianın -ve özellikle AB'nin- devreye girmesi sonunda, bir müzakere süreci başlatıldı ve bu, önceki gün Helsinki'de bir anlaşmanın imzalanması ile sonuçlandı.Buna göre, GAM bağımsızlıktan vazgeçiyor ve Cakarta'nın egemenliği altında kalmaya razı oluyor. Buna karşılık, Açe bölgesi geniş bir özerkliğe sahip olacak. Endonezya'nın hapsettiği GAM militanları serbest bırakılacak, Endonezya askerlerinin büyük kısmı bölgeden çekilecek...Böyle bir mutabakat bir

Yazının Devamı

Önce Gazze... Sonra?

16 Ağustos 2005

Topu topu 45 kilometre uzunluğunda ve 8-10 kilometre genişliğinde olan Gazze "şeridi"nde, 21 yerleşim biriminde yaşayan 8500 İsraillinin evlerini terk etmesi ile bu bölgedeki 38 yıllık İsrail işgali de son bulmuş olacak. Eğer her şey planlandığı gibi gerçekleşirse, bundan sonra bu topraklar Filistin hükümetinin yönetimi altına girecek.İsrail'in gerek yerleşimcileri, gerekse askerleri ile Gazze'den çekilmesi, Filistin lideri Mahmut Abbas'ın da belirttiği gibi tarihi bir dönüm noktası oluşturuyor. Her ne kadar İsrail'in bu bölge üzerindeki (hava ve deniz) kontrolü devam edecekse de, bu toprakların terk edilmesi, psikolojik bir engelin aşılması açısından büyük önem taşıyor.* * *Bu, Ariel Şaron gibi bir "şahin"in dahi "toprak tavizi" verebileceğini de gösteriyor. Şaron "yol haritası"ndan ilk söz ettiği zaman, "önce Gazze" terimini kullanmış, yani işe bu bölgeden çekilmekle başlanabileceğini söylemişti.Şimdi Gazze'den çekilme gerçekleşiyor. Peki, "Gazze'den sonra" ne olacak? Sıra Batı Şeria'ya da gelecek mi? Filistinlilerin beklentisi bu. Mahmut Abbas da bunu açıkça söylüyor.Ancak bu aşamada Şaron hükümetinin, İsraillilerin birbirine düştüğü ve iktidar partilerinin de bölündüğü bir

Yazının Devamı

Özgürlük güvenlik dengesi...

13 Ağustos 2005

Ancak Bin Ladin'in ve El Kaide militanlarının derdi demokrasi değil. Onların esas hedefi, giriştikleri eylemlerle baş düşman olarak gördükleri Batılı ülkeleri izledikleri politikalardan ötürü cezalandırmak, onlara gözdağı vermek, güçlerini kırmak ve kendi nüfuzlarını yaymaktır.Ne var ki, terör demokratik ülkeleri kendi insanlarının güvenliğini korumak için, sistemini yeniden "ayarlamak" ve bu arada mevcut değerlerden bazılarını "feda etmek" zorunda bırakıyor.11 Eylül'den sonra ABD'de olduğu gibi bu "ayarlamalar" 7 Temmuz saldırıları sonucunda şimdi İngiltere'de de yapılıyor.* * *İngiltere İRA'nın eylemleriyle uzun yıllar terör belasıyla karşı karşıya kalmış bir ülke. İrlandalı ayrılıkçıların saldırıları daha önce de Londra'yı bazı kısıtlayıcı önlemler almaya, hatta yasallığı tartışılan yöntemler uygulamaya sevk etmişti. Ancak, İngiltere şimdi çok daha karmaşık ve çözümü çok daha zor bir küresel şiddet tehdidi ile karşılaşıyor. Bu nedenle Blair'in ifadesiyle "oyunun kuralları artık değişti". Yani devlet şimdi gerektiğinde "güvenlik" kaygılarını "özgürlük" ölçütlerinin önüne koymak durumunda...Son zamanlarda terör zanlılarının gözaltında tutulması süresinin uzatılmasından, şiddeti

Yazının Devamı