İran'la tehlikeli çekişme

12 Ağustos 2005

İran kendisini uyaran ülke ve kuruluşlara meydan okumaya devam edecek mi? Aralarında ABD, AB ve Rusya'nın da bulunduğu uluslararası camianın geniş bir kesimi Tahran'ı yola getirmek için ne yapacak? Bu sürtüşme, İran'a karşı yaptırım uygulamaya, hatta bir askeri müdahaleye kadar tırmanabilir mi? Veya bu krizin yatışması ve diplomasinin yeniden devreye girmesi ile bir uzlaşmanın sağlanması şansı hâlâ var mı?..AB üçlüsünün (Fransa, Almanya, İngiltere) İran'la haftalardır süren müzakerelerinin Tahran'ın nükleer faaliyetini yeniden başlatma kararından sonra kesilmesi ile, bölgemizdeki gerilim ve tehlike potansiyeli daha da artmış bulunuyor.* * *İran nükleer programını geliştirmeye başladığı günden itibaren, amacın sadece yeni bir enerji kaynağı sağlamak olduğunu belirtmiştir. İran'ın "nükleer silahların yayılmasını önleme antlaşması"nı imza eden 187 ülkeden biri olması, aslında ona nükleer programını sırf "barışçıl amaçlarla" uygulama hakkını veriyor.Ne var ki, İran'ın "siyasi sicili", yakın geçmişteki davranışları, onun özellikle "uranyumu zenginleştirme" programının esas amacının nükleer silah üretmek olduğu yönünde yaygın bir kanaat oluşturmuştur. Nitekim Tahran yönetimine olan

Yazının Devamı

Yeni Irak gerçeği

10 Ağustos 2005

Irak'ın, şimdiki karışık -ve kanlı- "geçici" sürecinden sonra, nasıl bir siyasal düzene kavuşacağını, önümüzdeki haftalarda daha iyi anlayacağız. Yeni anayasayı hazırlamakla görevli 71 üyeli komisyonun işini 15 Ağustos'a kadar tamamlaması gerekiyor; ama çeşitli gruplar arasındaki anlaşmazlıklar nedeni ile bunun daha ileri bir tarihe kadar uzaması da söz konusu...Bununla beraber, yeni anayasanın içeriği ile ilgili bazı temel öğeler şimdiden belli. Tersinden okursak, bu anayasa "üniter" ve "laik" devlet sistemini öngörmeyecek. Karşıt görüşlü gruplar arasında bir uzlaşmaya varılacaksa, bu bir şekilde "federalizm" ve "şeriat" anlayışına dayanacak.* * *Anayasa çalışmaları, bu iki temel konuda Irak ulusunun çeşitli etnik ve dinsel kesimlerinin farklı görüşlere -ve emellere- sahip olduğunu gösterdi.Kürtler gevşek bir federalizm istiyor. Bu onların Kuzey Irak'ta oluşturdukları "de facto" devlet yapısını sürdürmelerini sağlayacak. Irak'ta Sünni Araplar ve Türkmenler, Kürtlerin anladığı tarzda bir federalizme karşı. Onlar daha "merkeziyetçi" ve "eşitçi" bir sistemden yana. Şii çoğunluk ise, prensip olarak federal sistemi benimsiyor. Şiilerin bir kısmı, güney bölgesindeki egemen durumlarını

Yazının Devamı

İhtilal hesapları

9 Ağustos 2005

Bu müzakerelerin -ve Türkiye-AB ilişkilerinin- kaderini, 25 Ağustos'ta büyükelçiler, 1 Eylül'de de dışişleri bakanları düzeyinde yapılacak iki önemli toplantı tayin edecek.Şimdiden sonucu kestirmek olanaksız; ama iki ihtimal var: "Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanımadan müzakereler başlayamaz" diyen Fransa, Kıbrıs Rum yönetimi ve diğer birkaç üye ülke, tavırlarını değiştirirler, bu şarttan vazgeçerler (iyimser senaryo)... Veya bu ülkeler pozisyonlarında ısrar ederler, vetolarını kullanmayı göze alırlar (kötümser senaryo)...***Birinci şık gerçekleşirse, mesele yok; müzakereler zamanında - 3 Ekim'de - başlar. Fransa "ve şürekâsı" bu esnekliği ve olgunluğu gösterir mi? Bunu şu anda bilemiyoruz. Ama ikinci şıkkın gerçekleşmesi halinde, neler olabileceğini kestirebiliyoruz.Gerçekten sözünü ettiğimiz iki toplantıda "Kıbrıs'ı tanıma" önşartı koşulursa ve bu AB'nin resmi tavrı olarak sürdürülürse, Türkiye 3 Ekim'de müzakerelere oturmayacaktır. (Hatta bir "erteleme" veya "süreci dondurma" gibi bir formül söz konusu olursa, bunu da kabul etmeyecektir)...Hükümet bu konuda kesin kararlı görünüyor. Prensip yönünden AB'nin daha önce açıkça dile getirdiği bu taahhüdü bozmaya veya sulandırmaya

Yazının Devamı

Terör yerine politika...

30 Temmuz 2005

Başbakan Tony Blair'ın deyişiyle, IRA'nın silahları bırakma kararı, "Savaşın yerini barışın, terörün yerini politikanın aldığı" bir dönüm noktası olarak tarihe geçecek.IRA'nın 36 yıl devam eden silahlı mücadelesine son vermeye ve davasını siyasi yoldan yürütmeye karar vermesi, gerçekten halen İngiltere'yi de hedef alan El Kaide başta olmak üzere, teröre başvuran tüm örgütler için ibret verici bir davranış.Bunca yıllık kanlı eylemlerden sonra İrlandalı ayrılıkçılar, şiddetle bir yere varamayacaklarını anladılar. Son zamanlarda kendi saflarından çıkan ve siyasi yöntemleri tercih eden Sinn Fein liderlerinin (Gerry Adams, Martin McGuinness gibi) uyarıları, halkın olumsuz tepkileri, nihayet militanlara terörün kendi davalarına hizmet etmediğini, aksine ters teptiğini öğretti.Bundan El Kaide'den PKK'ya kadar çeşitli terör örgütlerinin çıkarması gereken dersler var. Gerçi IRA'nın durumunun başkalarından farklı olduğu söylenebilir. Ancak hepsinin ortak yanının şiddet olması, nedenleri ve amaçları ne olursa olsun, bu yöntemin sonuca götürmediğini ortaya koymaya yetiyor.* * *IRA'nın silaha sarılması aslında Kuzey İrlanda'daki 80 küsur yıllık bir mücadelenin sonucudur. Geçen yüzyılın

Yazının Devamı

Türkiye için bir fırsat...

29 Temmuz 2005

Aynı gazetenin Türkiye ile ilgili başyazısı ise şöyle bitiyor: "Erdoğan çoğunluğu Müslüman Türkiye ile Hıristiyan Avrupa arasında derinleşen kültürel ayrılığı fark edecek kadar gerçekçi. Ancak onun 'medeniyetler ittifakı' vizyonu yararlı"...Türk kamuoyu Başbakan'ın önceki gün Londra'da yaptığı açıklamaların daha çok AB ile ilişkiler, ek protokol ve Kıbrıs konusundaki bölümleri ile ilgilendi. Oysa Erdoğan, gerek İngiliz meslektaşı Blair ile ortak basın toplantısında, gerekse Türk gazetecilerine açıklamalarında, terör ve İslam üzerinde önemli görüşler ortaya koydu. Başbakan'ın bu bağlamda söyledikleri, halen dünyanın içinde bulunduğu kritik durumda Türkiye'nin, "Times"ın işaret ettiği gibi, yeni bir misyon veya rol üstlenecek durumda olduğu mesajını veriyor.***LONDRA'daki terörist eylemlerinden sonra Batı ile İslam dünyası arasında yeni bir uyuşmazlık ve gerilim potansiyelinin ortaya çıktığı açık. Bunun yeni bir tür küresel soğuk savaşa ve yer yer sıcak sürtüşmelere yol açması tehlikesi giderek büyüyor.Bunun önlenmesi için tarafları yatıştıracak, anlaşmazlıkları giderecek ve sorunların çözümüne yardımcı olacak ciddi girişimlere ihtiyaç vardır.Blair kendi ülkesinde "cemaatler arası

Yazının Devamı

Tanıma-ma meselesi

28 Temmuz 2005

Böylece AB'nin dönem başkanı olarak İngiltere, bu tartışmalı konuda net bir tavır sergilemiş oldu.Aslında bu, AB Komisyonu'nun hukuk birimlerinin de görüşüdür.Bu bakımdan Türkiye'nin "ek protokolü" imzalarken, bunun Kıbrıs Rum kesimini, "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tanımadığını özenle seçilmiş sözcüklerle belirtecek olan "ekli deklarasyon"un fazla itiraz ile karşılaşmaması gerekir.Başbakan Erdoğan'dan iki gün önce Londra'da Blair ile görüşen, fakat destekten çok nasihat alan Tassos Papadopulos'un, her şeye rağmen, son dakikaya kadar işi yokuşa sürmeye çalışması beklenebilir. Ama dün aldığımız duyumlar, özellikle dönem başkanı olarak İngiltere'nin de çabası ile, ek protokolün karşılıklı imza edileceği ve sözü geçen deklarasyonun da sadece not edileceği umudunu veriyor.***TÜRKİYE'nin AB'nin yeni 10 üyesini Gümrük Birliği'nin kapsamı içine alan ek protokolü imzalaması, üyelik müzakerelerinin zamanında (3 Ekim'de) başlaması için bir zorunluluk.Dış görünüşte yeni üyelerden biri olan Kıbrıs'ın da buna dahil sayılması doğaldır. Ne var ki, sözü geçen, üye tüm adayı temsil eden bir Kıbrıs Cumhuriyeti değil, sadece Rum kesiminde egemen olan bir Güney Kıbrıs'tır. Papadopulos yönetimi istediği

Yazının Devamı

O kadar basit değil...

27 Temmuz 2005

General Müşerref'i böyle bir çıkış yapmaya sevk eden neden, son günlerde Londra'dan ve Kahire'den gelen bazı suçlayıcı ifadelerdir. Müşerref buna karşılık olarak, Pakistan güvenlik güçlerinin El Kaide'yi çökerttiğini, 700 mensubunu tutukladığını ve bu durumda "Londra, İstanbul, Şarm el Şeyh, Afrika vs. gibi yerlerde gerçekleştirilen terör saldırılarının Pakistan'dan yönetildiğini iddia etmenin saçma olduğunu" belirtti.Pakistan lideri şu mesajı verdi: "Dünya bilmeli ki artık Pakistan'da El Kaide yok. El Kaide uluslararası bir fenomendir. Dünya bu fenomen ile ilgilenmek zorundadır. Bu mücadelede başarılı olmak için de siyasal anlaşmazlıkların halledilmesi gerekiyor"...* * *SON terörist saldırılarda Pakistanlıların yer alması aslında şaşırtıcı değil. Pakistan bir süredir aşırı dinci faaliyetlerin bir odak noktası olmuş durumda. Özellikle Afganistan'daki olaylar ülkedeki radikal dinci cereyanları daha da güçlendirdi. Müşerref bu tehlikenin farkında. Ancak Pakistan gibi bir ülkede bir liderin dinci akımlara karşı tavır alması ve örneğin medreseleri kapatması hiç de kolay değil. Ancak General son zamanlarda aşırılığın ve şiddetin odaklarına karşı harekete geçmek cesaretini gösterdi.

Yazının Devamı

Komşudaki değişiklik

26 Temmuz 2005

"Komşu"da olup bitenler tabii ki Türkiye'yi ilgilendirir. Hele bu bir iktidar değişikliği ise...Sofya'ya şimdi yeni bir hükümet işbaşında. 25 Haziran'da yapılan seçimlerde birinci parti olarak ortaya çıkan Sosyalist Parti (BSP) ile 3'üncü parti durumuna gelen Türklerin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)'den meydana gelen bir koalisyon...Bu hükümetin başında BSP'nin 39 yaşındaki lideri Sergey Stanişev Başbakan olarak yer alıyor. Kabinede 13 Sosyalist bakana karşılık, 5 de HÖH üyesi var ki, bu önemli bir gelişme. İlk kez iktidarda bir Türk başbakan yardımcısı ve 4 de Türk bakan bulunuyor...Bunun önemini anlamak için "komşu"da komünist dönemde Türklerin nasıl ayırımcı bir muameleye tabi tutulduklarını, bu arada onları asimilasyona zorlamak için isimlerinin dahi nasıl değiştirildiğini hatırlamak yeter.Bulgar ulusunun demokratik düzen içinde Türk toplumunu (ki nüfusun yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor) kendi asli unsuru olarak sayması, kimliğine saygılı olmakla beraber ona entegre olma olanağını vermesi, övülmeye değer bir başarısıdır.* * *Bulgaristan'ın çok partili demokratik sisteme geçtiği 1989'dan bu yana 6 genel seçim yapıldı; her seferinde hükümet değişti! Yani üst

Yazının Devamı