Arafatın ardından... Filistin davasının sembolü sayılan Arafat çapındaki bir liderin yaşamını yitirmesinden sonra, ciddi bir siyasal boşluğun oluşacağı, bunun da sürtüşmelere ve kargaşaya yol açabileceği yönündeki iddialar ve kaygılar yersiz çıktı.Nitekim Filistin Anayasasının öngördüğü yetki devri olaysız, hızla gerçekleşti. Dün Meclis Başkanı Ruhi Fattuh 60 günlük bir süre için Arafatın başkanlık koltuğuna oturdu. Mahmut Abbas FKÖnün yönetimini, Ahmet Kurey de başbakanlık görevini üstlenmiş bulunuyor.Bu arada Arafatın nerede gömüleceği sorunu da - bunun yeni bir İsrail - Filistin sürtüşmesine yol açacağına ilişkin endişelerin aksine - herhangi, bir inatlaşmaya gidilmeden halledildi.Kısacası, Arafattan sonraki iktidar devri ve geçiş dönemi, bir devlet ciddiyeti ve sorumluluğu içinde gerçekleşiyor...* * * ANCAK bunun geçici bir "geçiş" aşaması olduğunu, esas yeni yönetimin oluşması döneminin iki ay sonra başlayacağını unutmamalı.Bu konuda şimdiden zihinleri meşgul eden iki soru var. Birincisi, seçimlerin gerçekten yapılıp yapılamayacağı; ikincisi ise bu seçimleri kimin kazanacağı, yani Arafatın yerini kimin alacağıyla ilgili.Seçimlerin düzenli ve demokratik şekilde yapılması,
Ülkenin göbeğindeki Felluce ve Sünni Üçgeni, direnişin merkezi ve sembolü haline gelmiştir. Buraya artık "koalisyon" güçleri değil, "asiler" hakim durumdadır.Böyle bir otorite boşluğu içinde, ocak ayı içinde planlanan genel seçimlerin yapılması, yönetimin yeni Irak hükümetine devredilmesi ve Irakın yeni bir anayasa çerçevesinde yeniden yapılanması mümkün mü?ABD bu durumda ya Felluce ve bölgeyi "asiler"den temizlemek ve denetimi yeniden kurmak için geniş bir askeri operasyona girişecek, ya da olup bitenlere boyun eğecek ve yenilgiyi kabullenip geri çekilecekti.Başkan Bush, ikinci dönemin daha başında, kararını birinci şıkkın lehinde verdi...* * *ŞİMDİ mesele şu: ABD, direnişçileri saf dışı edebilecek mi? Felluce ve Sünni Üçgen, tekrar barışa ve güvenliğe kavuşabilecek mi? Ve Irak sükunet içinde seçimlere gidip birlik - beraberlik içinde yeni yapılanma sürecine girebilecek mi? Askeri alanda Amerikan kuvvetlerinin - yeni oluşturulan 2 bin kişilik Irak birlikleriyle birlikte - giriştiği büyük taarruzun Fellucenin ele geçirilmesiyle sonuçlanacağını tahmin etmek güç değil. Ama bunun bedeli, ağır olacaktır. Ayrıca direnişçilerin tamamen yok olacağını söylemek olanaksız. Çeşitli eğilimli
Dün İstanbulda, Şakir Eczacıbaşının başında bulunduğu İstanbul Kültür ve Sanat Vakfının düzenlediği üç günlük sempozyum da GOP adını kullanıyor.Aslında bu yılın başlarında çok tartışılan bu projeden, son zamanlarda pek söz edilmiyor. Bu fikrin babası sayılan Başkan Bushun başka öncelikleri (özellikle içte seçim, dışta da Irak) herhalde bu projeyi şimdilik arka plana itmeye sevk etmiş olmalı...İstanbuldaki sempozyumu düzenleyenlerin görüşü de, GOPun "şimdilik" gündemden düşmüş görünmekle beraber, bunun ikinci dönem için seçilen Bush ve yeni yönetimi tarafından yakında "yeniden pişirilip pazara sürüleceği" yönünde... Bu bakımdan, yerli - yabancı 35 konuşmacının ve yüzlerce izleyicinin katıldığı sempozyumda, bu projenin enine boyuna tartışılması kuşkusuz yararlı bir egzersiz...* * *Açılış konuşmalarından birini yapan Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcunun belirttiği gibi, GOP, "Henüz tasarım halinde olan bir proje veya kendi kendini projelendirme evreninde bulunan bir fikir. Bu nedenle bunu etraflıca düşünmek ve tartışmak lazım"...Proje başta Washingtondan (adeta bir deneme balonu gibi) çıktığı için, özellikle hitap ettiği "geniş" bölgede, kuşkuya, eleştirilere ve itirazlara yol
75 yıllık yaşamının 50sini Filistinin bağımsızlığı için mücadeleyle geçiren, bu davayı uluslararası camianın gündeminde tutan, kendi halkı ve Arap dünyası tarafından bir kahraman, bir sembol olarak kabul edilen Yaser Arafatın bırakacağı boşluğu doldurmak hiç de kolay olmayacak. Kaldı ki, Arafatın bir varis yetiştirmemiş olması liderliğin "yumuşak bir geçişle" devredilmesine olanak vermiyor.Bu durumda bazılarının öngördüğü gibi Filistin yönetimi içinde veya çeşitli Filistin örgütleri arasında bir "post kavgası" mı olacak? Yoksa "ulusal önder"in yokluğunda, çeşitli güçler bir araya gelip yeni bir lider üzerinde mutabık kalabilecek mi?* * *Şimdilik iki isim öne çıkmış görünüyor. Bunlardan biri eski Başbakan ve halen Filistin Kurtuluş Örgütünün genel sekreteri olan Mahmut Abbas, diğeri ise şimdiki Başbakan Ahmet Kurey. Şu anda 69 yaşındaki Abbas (Abu Mazen) FKÖ, 66 yaşındaki Kurey (Abu Ala) da hükümetle ilgili işleri üstlenmiş durumdalar.Tabii ideal olan çözüm, Filistinlilerin sandık başına gidip Arafatın yerine yeni bir lider seçmeleridir. Filistin aydınlarının arzusu ve eğilimi bu yöndedir.En kötü senaryo ise, Arafatın yerine geçmek isteyen kişilerin birbirine girmesi ve bu kargaşa
Şimdi bütün dünyada - ve Türkiyede - tartışılan bir soru bu...Tabii şu anda bu soruya verilecek yanıtlar, tahminden öteye gidemez. Biz Bushun yeni dönemde, dış politikayla ilgili kararlarını tek yanlı, agresif, kibirli bir edayla verme yerine daha gerçekçi, uzlaşıcı ve pragmatik bir tavır takınacağını umuyoruz.Bunu da şu faktörlere dayıyoruz: ABDde çok kişi saldırgan ve tek yanlı politikaların ters sonuç verdiğinin farkına varıyor (ve daha da varacak)... Irak batağının siyasal ve ekonomik maliyeti giderek yükseliyor... Bushun politikalarına karşı nefret, dünyada ve bu arada dost ülkelerde bile bir "Anti - Amerikanizm"e dönüşüyor... Bush ikinci dönemde Avrupayla yakınlaşma, yeni askeri serüvenlere (İran gibi) girişmeme, çözüm bekleyen sorunlara (Filistin gibi) eğilme, uluslararası camiaya (BM gibi) daha saygılı davranma ihtiyacını duyacak...Kısacası Bush, ilk dönemdeki hatalarının, bunun ABDye verdiği zararların, içte ve dışta yarattığı tepkilerin zoruyla, ikinci dönemde politikalarını gözden geçirecek... En azından şimdiki umut bu!..* * *BUSHun böyle bir tavır değişikliğine yönelmesi, kuşkusuz Türk - Amerikan ilişkilerini de olumlu etkileyecektir.Kabul etmeli ki, son dönemde
2000 yılında Bushun 36 günlük bir gecikmeden sonra başkanlığını garantilediği hatırlanırsa bu iyi bir sonuç...Bu seçimler bir gerçeği net olarak gözler önüne serdi: Amerikan toplumunun yaklaşık yarısı John Kerryyi, diğer yarısından biraz fazlası George W. Bushu destekliyor. Yani, daha önceki bir yazımızda belirttiğimiz gibi, Amerikalılar bu iki liderin temsil ettiği fikirler veya ideolojiler üzerinde bölünmüş durumdalar...Bu bölünme veya cepheleşme, Bushu ciddi olarak toplumun "diğer yarısı"nın hissiyatını ve düşüncelerini dikkate almaya sevk etmelidir.***EVET, Başkan popüler oyların yüzde 51ini almış görünüyor. Seçmenlerin bu kesimi, oylarını bir nevi "statüko için" vermiştir. Bush, özellikle Temsilciler Meclisi ve Senatoda da Cumhuriyetçilerin daha güçlü duruma gelmelerini de hesaba katıp bunu, ulusunun kendisine verdiği bir "açık çek" gibi görebilir. Yani 4 yıldır uyguladığı politikaları - ve kendi adını taşıyan doktrini - sürdürmek isteyebilir.Ancak Bushun Amerikan halkının diğer yarısının Kerryye oy verirken, tercihini "değişim"den yana koyduğunu, ayrıca dış dünyanın büyük kısmının da böyle bir beklenti içinde olduğunu unutmamalıdır.Bush bunu yapar mı? Kötümserlere göre
Dolayısıyla seçim sonucunu değerlendirmek için biraz daha beklememiz gerekecek. Oysa, geçmişte Amerikan seçimlerinin galibi, genelde oy kullanma süresinin tamamlanmasından az sonra öğrenilebiliyordu.Gerçekten geçmiş yıllarda bizim de ABDde izlediğimiz seçimler, bize sonucu - hemen hemen kesinleşmiş şekliyle - yerel saatle akşam sekiz veya dokuzda gazetemize bildirmek, gazetemizin de sabahın erken saatlerinde "son" veya "ekstra" baskısıyla haberi okurlarımıza aktarmak olanağını veriyordu. * * *ANCAK az da olsa, bazı hallerde başa baş giden adaylardan birinin galip ilan edilmesi kolay olmamış, hatta karışıklığa yol açmıştır. Örneğin 1948de bazı ABD gazeteleri Thomas Deweyi yeni başkan olarak gösterirken, sonradan Harry Trumanın kazandığı anlaşılmıştı. Benzer bir durum 2000 yılında da olmamış mıydı? Bazı gazeteler Al Goreu galip ilan ederken, 36 gün sonra - o da Seçici Kurulunun kararı sonucunda - George W. Bushun başkanlığı kesinleşmişti...Acaba o seçimleri Bushun yerine, Gore kazansaydı, ABDnin ve dünyanın durumu ne olurdu? Belki Demokrat yönetim, Cumhuriyetçi Bushun geliştirdiği müdahaleci doktrinden farklı hareket ederdi, Iraka saldırmazdı, müttefikleriyle bozuşmazdı, dünyada
Sadece ABDden uzak ülkelerde yaşayanların değil, bizzat Amerikalıların da sonucu çarşamba sabahı yataktan kalktıkları saatlerde, öğrenememesi olasılığı var. İki aday arasındaki oy farkı, kamuoyu araştırmalarında öne sürüldüğü gibi, bir kılpayından öteye gitmeyecekse, Beyaz Sarayın yeni patronunun kim olacağını öğrenmek için - biraz daha veya daha çok - beklemek gerecek...Nitekim Florida, Ohio, Wisconsin ve benzer birkaç "hassas" eyaletten gelecek haberler belirsizliğin ve karışıklığın sürmesine yol açabilir. Yer yer tartışmalar çıkabilir, mahkemelere başvurulabilir...Ama belki de anketçiler yanılıyordur. Veya belki kararsızların ve son dakikada seçime katılmayı düşünenlerin adaylardan birine yönelmesi, sonucun daha hızlı kesinleşmesini sağlayabilir. Bu tabii Amerikan demokrasisinin işleyişi açısından da önem taşıyor...* * *ABDnin iki adayın eşit güçte denecek ölçüde karşı karşıya gelmesi, aslında Amerikan toplumunun ne kadar cepheleşmiş olduğunu gösteriyor.Gerçekten Amerikalılar Bushun ve Kerrynin şahsında, temel bazı meselelerde bölünmüş bulunuyorlar. Bu kez seçim kampanyasına (seçmenin "cüzdanı" ile veya daha çok yerel koşullarla ilgili sorunların dışında) felsefi nitelikte