Dert anlatmak zor, ama...

10 Nisan 2004

FRANSAnın son tutumu, Türkiyenin ABden bu yılın içinde müzakere tarihi almasının ne kadar çetin bir iş olduğunu göstermiş bulunuyor.Zorluk sadece Fransadan kaynaklansa gene iyi. ABnin Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlamasına soğuk bakan veya karşı çıkan başka ülkeler de var (Avusturya, Hollanda gibi)... Mayıs ayından itibaren ABye katılacak olan 10 yeni üyenin de, aralık zirvesinde nasıl davranacağı belli değil. Hele Birliğe tek başına girmesi halinde Kıbrıs Rum kesiminin nasıl bir tavır takınacağı da, büyük bir soru işareti...***TÜRKİYEye tarih verilip verilmemesi konusunda her üye ülkenin kendi durumuna göre farklı hesapları var. Örneğin Fransada şu anda iç siyasi hesaplar (seçimler nedeni ile) ağır basıyor. Diğer bazı ülkelerde, kamuoyunun Türkiyeye karşı eğilimi, etkili oluyor.AB bağlamında Türkiyenin önümüzdeki aylarda işi gerçekten çok zor. Bu işin bir kısmı, kuşkusuz Türk diplomasisine (yani hükümete ve devlet kurumlarına) düşüyor. Bir kısmına da, doğrusu "sivil toplumun" (yani çeşitli özel kuruluşların) sahip çıkması şart. Avrupada kamuoyunu kendi tarafımıza çekmek (bu arada özellikle etkin çevrelerin ve medyanın desteğini sağlamak) sivil toplum kuruluşlarına

Yazının Devamı

Fransanın son sözü bu değil...

9 Nisan 2004

Yeni Bakanın, henüz görevinin üçüncü gününde, "olumsuz" sözler söylemesi, ilk bakışta Fransanın Türkiye - AB ilişkileri konusundaki politikasında bir değişiklik olarak görülebilir. Ancak Türkiyeye karşı olan bu milletvekilinin kışkırtıcı sorusuna karşılık Bakanın kullandığı ifadeleri, - bizim hoşumuza gitmese de - temelde Fransız politikasında "desteğe son" anlamında bir değişiklik olarak saymak yanlış olur.Seçkin Türk ve Fransız diplomat, politikacı ve akademisyenlerinin Pariste katıldığı "Türk - Fransız Stratejik Buluşmaları"nda gördüğümüz hava, Fransanın ABnin Türkiyeye müzakere tarihi vermesi konusuna şu aşamada sıcak bakmaktan ve hele bunun lehinde açık, net bir tavır sergilemekten çekindiğidir. Daha çok iç politika nedenlerinden kaynaklanan bu tavrın, önümüzdeki aylarda - yani aralık "randevusu"na kadar - Türkiyenin lehinde gelişeceği umudu ve olasılığı var...***PARİSte katıldığımız toplantılarda ve ayrıca özel konuşmalarımızda Fransız yetkili ağızlarından ve analistlerinden duyduklarımızın ışığında şu tespitleri yapmamız mümkün:• Türkiye ile ilgili son kararı (aralık zirvesinde) telaffuz edecek olan Cumhurbaşkanı Jacques Chirac "iç politikadaki dertleri" nedeni ile

Yazının Devamı

Gene "model" meselesi...

6 Nisan 2004

Powellın bu sözleri ister sürçülisandan, ister düşünce karmaşasından (herhalde bilgi eksikliğinden olamaz) kaynaklansın, gerçek şu ki bu durum Washingtonun Türkiyeyi İslam dünyasına bir "model" olarak gösterme hevesinin bir sonucudur.Amerikan yetkilileri bir süredir Türkiyeyi diğer Müslüman ülkelere "model" olarak gösterirken, onun demokratik rejimini, modern yapısını öne çıkarıyor ve İslam ile demokrasinin bir arada yaşayabileceğini kanıtlamaya çalışıyor.Washingtonun bunu "Büyük Ortadoğu" vizyonuna katkıda bulunacak ve pratikte bölge ülkelerini kendi etkinlik alanına çekecek bir stratejinin parçası olarak değerlendirdiğine şüphe yok. Doğrusu, Amerikan yetkililerinin Türkiyeyi "model" gösterme çabalarını, Türkiyede de hoş karşılayanlar var...Powellın "gafı", Türkiyeyi örneğin Irak için "model" olarak gösterirken, onu Pakistan gibi bir "İslami cumhuriyet" (hatta "şeriat hukuku"nun geçerli olduğu bir devlet) olarak tanımlamış olmasıdır. Türkiyenin 80 yıldır laik bir sisteme ve çağdaş yasalara sahip bir ülke olduğunu göz ardı ederek...***ARTIK şu "model" meselesine bir açıklık getirmenin zamanı geldi...Cumhuriyet Türkiyesi "inkılapları"nı gerçekleştirmiş, iç ve dış politikada kendi

Yazının Devamı

Gene "model" meselesi...

6 Nisan 2004

<#comment>
<#comment>
ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın Türkiye'yi "İslam cumhuriyeti" diye tanımlayan sözleri ülkemizde tepkiye, Türkiye ile ABD arasında da yeni bir tartışmaya yol açtı.
Powell'ın bu sözleri ister sürçülisandan, ister düşünce karmaşasından (herhalde bilgi eksikliğinden olamaz) kaynaklansın, gerçek şu ki bu durum Washington'un Türkiye'yi İslam dünyasına bir "model" olarak gösterme hevesinin bir sonucudur.
Amerikan yetkilileri bir süredir Türkiye'yi diğer Müslüman ülkelere "model" olarak gösterirken, onun demokratik rejimini, modern yapısını öne çıkarıyor ve İslam ile demokrasinin bir arada yaşayabileceğini kanıtlamaya çalışıyor.
Washington'un bunu "Büyük Ortadoğu" vizyonuna katkıda bulunacak ve pratikte bölge ülkelerini kendi etkinlik alanına çekecek bir stratejinin parçası olarak değerlendirdiğine şüphe yok. Doğrusu, Amerikan yetkililerinin Türkiye'yi "model" gösterme çabalarını, Türkiye'de de hoş karşılayanlar var...
Powell'ın "gafı", Türkiye'yi örneğin Irak için "model" olarak gösterirken, onu Pakistan gibi bir "İslami cumhuriyet" (hatta "şeriat hukuku"nun geçerli olduğu bir devlet) olarak tanımlamış olmasıdır. Türkiye'nin 80 yıldır laik bir

Yazının Devamı

En iyisi çifte evet...

3 Nisan 2004

"Le Figaro"dan "Financial Times"a, "Washington Post"tan, "Die Presse"ye kadar büyük dünya gazeteleri, Bürgenstockta noktalanan Kıbrıs müzakerelerinden Türk tarafının kazançlı çıktığını belirtiyorlar. Kıbrıs Rum ve Yunan gazeteleri de, Türkiyenin Annan planının dördüncü versiyonunu kendi istediği biçimde çıkartmayı başardığını, sonuçta da Rum tarafının yenilgiye ve hüsrana uğradığını öne sürüyorlar. O kadar ki, Lefkoşanın ciddi gazetelerinden "Simerini" dahi manşetini "Türler Her Şeyi Alıp Götürdüler" şeklinde koydu ki, bu Rum kesiminde hakim olan havayı yansıtmaya kafi...Tabii ki bu abartılı değerlendirmeler, bizi Annan planının bazı eksiklerini veya olumsuzluklarını görmeye engel olmamalı. Ancak dün de belirttiğimiz gibi, Türk açısından planın artıları, eksilerinden fazla. Eğer değerlendirmedeki "bakış açısı" geleceğe dönük bir "vizyon"a dayanıyorsa, bunu böyle görmemek olanaksız...***KIBRIS Rum kesiminde şu andaki genel eğilim, referandumda "ohi" demek yönündedir. Partilerin çoğu (DİKO, EDEK dahil) bu konudaki tavırlarını açıkladılar bile. DİSİ ve AKEL de aslında hoşnut değil, ama şimdilik ihtiyatlı davranıyor. Anketler, "hayır" demeyi düşünenlerin hala çoğunlukta olduğunu

Yazının Devamı

En iyisi çifte 'evet'...

3 Nisan 2004

<#comment>
<#comment>
ANNAN planının son çıkan şekli ile, Rumlardan çok Türk tarafının lehinde olduğuna kanaat getirmek için, galiba Rum - Yunan ve ayrıca dünya basınına bakmak lazım!
"Le Figaro"dan "Financial Times"a, "Washington Post"tan, "Die Presse"ye kadar büyük dünya gazeteleri, Bürgenstock'ta noktalanan Kıbrıs müzakerelerinden Türk tarafının kazançlı çıktığını belirtiyorlar. Kıbrıs Rum ve Yunan gazeteleri de, Türkiye'nin Annan planının dördüncü versiyonunu kendi istediği biçimde çıkartmayı başardığını, sonuçta da Rum tarafının yenilgiye ve hüsrana uğradığını öne sürüyorlar. O kadar ki, Lefkoşa'nın ciddi gazetelerinden "Simerini" dahi manşetini "Türler Her Şeyi Alıp Götürdüler" şeklinde koydu ki, bu Rum kesiminde hakim olan havayı yansıtmaya kafi...
Tabii ki bu abartılı değerlendirmeler, bizi Annan planının bazı eksiklerini veya olumsuzluklarını görmeye engel olmamalı. Ancak dün de belirttiğimiz gibi, Türk açısından planın artıları, eksilerinden fazla. Eğer değerlendirmedeki "bakış açısı" geleceğe dönük bir "vizyon"a dayanıyorsa, bunu böyle görmemek olanaksız...
***
KIBRIS Rum kesiminde şu andaki genel eğilim, referandumda "ohi" demek yönündedir. Partilerin çoğu

Yazının Devamı

Nasıl baktığınıza bağlı...

2 Nisan 2004

Bu tür müzakerelerin sonunda sorulan cinsten bir soru bu. Ama yanıtı, sorunun kendisi kadar basit değil.Planın lehinde ve aleyhinde öne sürülebilecek çok argüman var tabii.Rum - Yunan tarafı için aleyhteki görüşler daha ağır basıyor.Türk tarafı için, kabul etmeli ki, artılar, eksilerden çok daha fazla. Hatta Annan planının dördüncü versiyonu, öncekilere göre oldukça olumlu noktalar içeriyor. Örneğin ortak devlet anlayışı, eşitlik, güvenlik, garantiler gibi konularda... Gerçekten plan, bu bakımdan, Türk beklentilerini karşılıyor.***KUŞKUSUZ müzakerelerden (veya pazarlıklardan) tarafların tüm istediklerini veya beklediklerini elde etmesi mümkün değil. Türk tarafı, taleplerinin önemli kısmını sağladığı için, plana olumlu bakmıştır. Buna karşılık, Rum tarafı çoğu isteğini kabul ettiremediği için, açıkça planı beğenmediğini açıklamış, dolayısı ile Bürgenstockta "anlaşma sağlanamadığını" ilan etmiştir.Bununla beraber, KKTCde ve Türkiyede, plana karşı çıkanlar, bunun tuzaklarla dolu olduğunu ve dolayısı ile referandumda reddedilmesi gerektiğini savunanlar var. Onların argümanları arasında örneğin, "derogasyon"ların (ayrıcalıkların) "kalıcı" nitelikte olmaması ve AB hukuk sistemine dahil

Yazının Devamı

Nasıl baktığınıza bağlı...

2 Nisan 2004

<#comment>
<#comment>
ANNAN planı, Bürgenstock'taki görüşmelerden çıktığı şekli ile, Türk tarafı için iyi mi, kötü mü?
Bu tür müzakerelerin sonunda sorulan cinsten bir soru bu. Ama yanıtı, sorunun kendisi kadar basit değil.
Planın lehinde ve aleyhinde öne sürülebilecek çok argüman var tabii.
Rum - Yunan tarafı için aleyhteki görüşler daha ağır basıyor.
Türk tarafı için, kabul etmeli ki, artılar, eksilerden çok daha fazla. Hatta Annan planının dördüncü versiyonu, öncekilere göre oldukça olumlu noktalar içeriyor. Örneğin ortak devlet anlayışı, eşitlik, güvenlik, garantiler gibi konularda... Gerçekten plan, bu bakımdan, Türk beklentilerini karşılıyor.

Yazının Devamı