İlk bakışta, Kıbrıs Rumları ile Türklerin yollarının ayrılmakta olduğu görülüyor: Referandumda "hayır" diyen Rum tarafı artık AB üyesi. "Evet" diyen Türk tarafı ise ABnin dışında kalıyor. Ancak AB ve ABD, KKTCye varlığını sürdürmesine yardımcı olacak bazı önemli adımlar atıyor. Örneğin, Kıbrıs Türkleri Güney yolu ile bazı mallarını dış pazarlara satabilecek... Yabancı turistler Rum kesiminden Kuzeye geçebilecek... AB, KKTCde ekonomik işlerden sorumlu bir temsilcilik açacak... Ayrıca gerek ABDnin gerekse ABnin gündeminde, KKTCdeki havaalanları ile limanlarının açılması konusu yer alıyor...***KUŞKUSUZ bunların hiçbiri, uluslararası camianın KKTCyi bağımsız bir devlet olarak tanımak niyetinde olduğu anlamına gelmiyor. Ayrıca birtakım ekonomik kısıtlamaların hafifletilmesi de, ambargo kaldırılıyor demek değil...Referandumdan hemen sonra Türkiyede KKTCnin tanınacağı ve ambargonun kaldırılacağı gibi beyanlar veya yayınlar, gereksiz beklentilere yol açtı. Kamuoyuna sanki arzu edilenler, mutlaka gerçekleşecek gibi sunuldu. Bunlar gerçekleşmeyince de, duyulan düş kırıklığı, hükümete, ABye veya başka ülkelere karşı kızgınlığa, öfkeye yol açtı...Oysa ki, Kıbrıs Rum tarafının - çözüm olsun
Aslında bunun mümkün olup olmadığı sorusundan önce, Avrupalıların gerçekten bunu arzu edip etmediklerini, ABnin de böyle bir amaç güdüp gütmediğini sormak lazım.Bu konuda AB içinde kesinleşmiş ortak bir görüş yok. Bazı ülkeler (Fransa gibi), Birliğin federal bir yapıya sahip olmasını, siyasal bir bütünleşmeye gitmesini arzuluyorlar. Diğer bazı üyeler ise (başta İngiltere), Birlik içinde daha gevşek bağların hakim olmasını, buna dahil ülkelerin kendi egemenliklerini kaybetmemelerini istiyorlar.Önümüzdeki haziran ayında üye ülkelerin meclislerine (veya referanduma) sunulması beklenen yeni AB Anayasası ile ilgili tartışmalar, bu konuda görüş ayrılıklarının ne kadar derin olduğunu ortaya koydu.Şu bir gerçek ki, yeni anayasası ile dahi, AB, yukarıda belirttiğimiz anlamda bir ABD olmayacak. Ama gene de, 1950lerde Avrupanın birleşmesi projesini ortaya atan "fikir babaları"nın düşlediği biçimde bir "Avrupa Ulusları Birliği" olarak varlığını sürdürecek...***BUGÜN 10 ülkenin törenle katılması ile üye sayısı 25i bulacak olan ABnin kendi geleceği ile ilgili gündeminde, birçok soru var. Bunlardan biri de, "sınırlarının nereye kadar uzanması", veya diğer bir deyişle "genişlemenin durması mı,
İşte Yeni Avrupa (1) Zamanın Dışişleri danışmanı Jean Monnet, Fransa ile Almanyanın geleneksel düşmanlığını dostluğa çevirmenin ve Avrupada yeni savaşları önlemenin yolunu araştırırken, ikili, hatta çok yanlı ekonomik işbirliğinin çok yararlı olacağını düşünmüştü. Almanya ile Fransa arasında, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburgun da katılımı ile bir "Demir - Çelik Birliği"nin kurulması, işte bu yönde ilk adımı oluşturdu.Sonradan AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu), AT (Avrupa Topluluğu) ve nihayet AB (Avrupa Birliği) adını alacak olan bu "yeni Avrupa" projesi, zaman içinde - "altılar", "on ikiler", "on beşler" olarak - hızla gelişti. Sınırlı ekonomik amaçla kurulan topluluk, "euro"nun egemen olduğu tam bir mali ve ekonomik entegrasyonu yaşama geçirdi. AB buna ilaveten siyasal bir kimlik ve güç de kazandı.Ve şimdi AB, yarın kendi bünyesine alacağı 10 yeni üye ile, daha da büyüyor. Coğrafyası, Doğu Avrupayı ve kısmen Balkanları kapsayan, nüfusu da 380 milyondan 455 milyona yükselen "genişlemiş" bir Birlik oluyor...* * *YARIN dönem başkanı İrlandanın başkenti Dublinde (ve yeni 10 üye devletin başkentlerinde) yapılacak törenler ile kutlanacak olan bu "genişleme", Avrupa (ve dünya)
Rumların durumu ise tam aksi, ABden BMye ve ABDye kadar her taraftan Rumlara karşı çok sert eleştiriler ve hatta tehditler yağıyor.Dünya basını da ilk kez Kıbrıs Türklerine ve Türkiyeye bu konuda bu kadar sempati gösteriyor...Bu takdir ve sempatinin pratik sonuçları da ortaya çıkmaya başlıyor: İşte ABnin KKTCye 259 milyon euroluk yardım kararı... İşte ABD ve Avrupa ülkelerinin, Türk tarafına uygulanan ekonomik kısıtlamaları kaldırmak, KKTC ile bir şekilde (resmen tanımak olmasa dahi) direkt ilişkiye geçmek konusundaki arzusu...Rumlar bu gelişmeleri şimdi büyük şaşkınlık ve endişe ile izliyorlar. Sanki "ohi" diyenler, bütün bunların başlarına geleceğini öngörmemiş... Buradaki Rum gazeteleri - ve bu arada İngilizce çıkan "Cyprus Mail" - referandumda büyük bir güven (hatta fiyaka ile) "Hayır" diyen birçok insanın şimdi pişmanlık duymaya başladıklarını yazıyor. İşte tipik bir örnek: "Ohi" diyenlerden 35 yaşındaki Maria Ioannu, Cumhurbaşkanı Papadopulosun söylediklerinin tesiri altında kaldığını, ancak şimdi büyük hata yaptığını anladığını söylüyor...* * *RUM tarafından referandumda güçlü bir "hayır" çıkacağı daha baştan belli idi. Buradaki Batılı diplomatlar ve analistler, kendi
Sorun bitti mi? İki taraf ayrı ayrı "kendi yolunda" mı gidecek? Yani şimdiki durum (statüko) kalıcı mı olacak? Yoksa - hemen değilse bile, ileride - adanın birleşmesini amaçlayan inisiyatifler yeniden başlayacak mı?Rum tarafı için referandumdan sonra bugün gelinen noktada dahi "sorun bitmedi" ve de "bugünkü durum, çözüm değil". Dolayısı ile yeni bir müzakere süreci ve hatta ilerici bir referandum için yol açık...Kuşkusuz bu nokta üzerinde dahi Türk tarafının görüşü, Papadopulos yönetiminin pozisyonundan ayrılıyor. Gerek Ankaranın gerekse KKTCnin eğilimi, son kazanılan diplomatik ve psikolojik "zafer"in meyvelerini toplamak ve şimdiki fiili durumu Türk tarafının lehinde pekiştirmektir.Burada referandumun sonuçlarını Türk diplomasisinin büyük başarısı olarak kabul eden pek çok Rum - ve pek çok yabancı analist ve diplomat - var. Türkiye lehindeki bu övgüler Rum basınına da - en iyi imzaların kaleminden - yansıyor. Ama bu kesimin de fikri bu "işin bitmediği" ve "gerçek çözüm için" yeniden bir araya gelmenin gerekli olduğudur"...***İLK bakışta, iki taraf için de birleşmeye dayalı (veya Annan planı çerçevesinde) "çözüm gerçekten şart mı?" diye bir soru akla gelebilir. Alt tarafı KKTC
KIBRIS Rum Cumhurbaşkanı Tassos Papadopulos, dün buradaki bir grup yabancı gazeteciye verdiği demeçte, referandumda Rum kesiminden "hayır" çıktığı halde, çözüm yolunun sonuna gelinmediğini, yeni bir sürecin başlayacağına inandığını söyledi. Rum lider bu konuda Kıbrıs Türklerinin bu yeni girişimlere yardımcı olmasını istedi ve bugün (pazartesi) AB yolu ile Kuzey Kıbrıs halkının kalkınmasını sağlayacak bir ekonomik destek paketini açıklayacağını bildirdi. Papadopulosa şu iki soruyu sorduk:1- Türkiye Annan planını artık ölü sayıyor, yeni müzakereler - eğer olacaksa -hangi esaslar üzerinde yapılacak? 2- Dışişleri Bakanı Abdullah Gülün Rumların "hayır" demesinden sonra adanın bölünmüşlüğünün kalıcı hale geldiğine ilişkin sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?***BİRİNCİ soruya yanıtı özetle şöyle: "Daha önce de benzer BM planlarının öldüğü söylenmişti. Oysa, ondan sonraki her yeni planda, eskisindeki birçok unsur aynen yer aldı... Şimdi de istenilen şey, planda Rum tarafına haksızlık eden bazı hususların değiştirilmesidir.Referandumdan çıkan hayır çözüme değil, sadece planda yer alan olumsuzluklara karşıdır. Müzakareler için yeni bir inisiyatifin başlatılacağına, buna ABnin de katkıda
Rum tarafında sürpriz, "ohi"lerin büyük sayısı. Referandum öncesi tahminler, "evet"lerin yüzde 25 - 30 arası olacağı yönünde idi. Oysa "hayır" hareketi, yüzde 70in çok üstünde bir düzeye ulaşarak, "evet"leri ezdi, geçti...Analistlere göre, Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulosun DİKOsunun yanı sıra, son olarak "ret cephesi"ne katılan AKELin yandaşları, kitle halinde "hayır" dedi. Buna karşılık, "evet" demesi beklenen en güçlü parti DİSİden "ohi" diyen epey seçmen oldu.Bu sonuç, halkın dörtte üçünün Annan Planını reddettiğini gösteriyor. İlginç olan bir husus da, 18 - 24 yaşlarındaki gençler ve 65 üstü yaşlılar arasında bu oranın çok daha yüksek (yüzde 85 civarında) olmasıdır.* * *Bu sonuç tabii burada "hayır" diyen çevreleri coşturdu. Basın merkezinde bile ilk sonuçlar ilan edildiğinde alkış koptu.Ancak, öylesine güçlü bir "ohi"den sonra, ne olacağı şimdiden ciddi bir tartışma (ve kaygı) konusu.Her ne kadar Papadopulos ve yandaşları (ve de AKEL liderleri) bunun çözüm yolunun açılmasına engel olmayacağını, hatta yeni bir sürecin başlatılabileceğini söylüyorlarsa da (ki bunu dün sandık başında tekrarladılar) çoğu gözlemci buna imkan görmüyor. Klerides, Vasiliu gibi "evet" yanlısı
Dün burada "hayır" veya "evet" yanlısı partilerin liderleri ve yetkilileri ile görüşüp, tutumlarının nedenlerini ve referandum sonrası için düşüncelerini öğrenmeye çalıştık.Önce "evet"çilerden başlayalım:Eski Cumhurbaşkanı, "Birleşik Demokratik Hareket" Başkanı Yorgo Vasiliu, Rumların "hayır" demesinin "aptallık, çılgınlık" olacağını söylüyor ve Papadopulosun gerçek bir lider olmadığını kanıtladığını belirtiyor. Vasiliu şöyle diyor: "Eğer hayır çıkacaksa, Başbakan Erdoğan duvarına Papadopulosun resmini assa yeri var. Çünkü Türkiye, hiçbir fiyat ödemeden, bütün avantajları kazanmış olacak"...Vasiliuya göre, Annan planı, bazı olumsuz yönlerine rağmen, Rumlara bir kısım toprakları geri almaya, belirli sayıda Rum mültecilerinin geri dönmesine, adanın yeniden birleşmesine imkan verecek. "Bu nedenler evet dememiz için yeterli" diyen Rum lider, "hayır" yüzünden Kıbrıstaki bölünmenin devam edeceğini, Türk askerlerinin de geri çekilmeyeceğini belirtiyor. Onun kanısınca, referandumdan sonra, her şeye rağmen, temasların devam etmesi ve ileride yeni bir halkoylamasının yapılması gerekir...***"EVET" yanlısı en önemli parti olan DİSİnin Genel Başkan Yardımcısı Kate Klerides (eski