ABD ile stratejik ayar

29 Ocak 2004

Kamuoyunun ilgisi açısından kuşkusuz Bush - Erdoğan görüşmesi, ilk planda yer alıyor. Bunun sonuçları önümüzdeki günlerde bol bol tartışılacaktır. Ancak, Başbakanın ziyaretinin Türk - ABD ilişkilerine vereceği yön de tablonun geniş çerçevesi içinde önemli yer alıyor...Geçen yıl mart tezkeresinin yarattığı krizden sonra, ilişkilerin ne büyük yara aldığını anımsayalım: O günlerde iki müttefik ülke arasındaki "stratejik ortaklığın" son bulduğunu düşünenler az değildi. Yılın sonlarına doğru bu hava değişti ve iki taraf da, ilişkilerini yeniden canlandırmak ihtiyacını duydu.Başbakan Erdoğanın ABD gezisi, ilişkilerde böyle bir normalleşmeye gidildiği bir sırada gerçekleşmiş bulunuyor. Ayrıca bu ziyaret, Erdoğanın Kıbrıs, Irak, terörle mücadele, İslamda değişim ve bölgesel rol gibi konularda "elinin güçlendiği" zamana da rastlıyor.***GEÇEN yılki olumsuz gelişmelerin ardından gerek Ankarada gerekse Washingtonda yapılan değerlendirmeler, Türk - ABD ilişkilerinin yeniden rayına oturtulmasının gereğini ortaya koymuştur.Türkiye açısından, ABDnin dış politikada birinci derecede önemini koruduğu kuşkusuz. ABDnin Iraktaki askeri ve siyasi varlığı, bu önemi daha da artırıyor. Türkiyenin Irakla

Yazının Devamı

ABD ile stratejik ayar

29 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan'ın ABD gezisinin iki boyutu var: Birincisi, Başkan Bush ile Kıbrıs, Irak gibi güncel meseleler üzerindeki görüşmesi ve bunun sonuçları, ikincisi ise bu ziyaretin Türk - ABD ilişkileri üzerindeki etkileri...
Kamuoyunun ilgisi açısından kuşkusuz Bush - Erdoğan görüşmesi, ilk planda yer alıyor. Bunun sonuçları önümüzdeki günlerde bol bol tartışılacaktır. Ancak, Başbakan'ın ziyaretinin Türk - ABD ilişkilerine vereceği yön de tablonun geniş çerçevesi içinde önemli yer alıyor...
Geçen yıl mart tezkeresinin yarattığı krizden sonra, ilişkilerin ne büyük yara aldığını anımsayalım: O günlerde iki müttefik ülke arasındaki "stratejik ortaklığın" son bulduğunu düşünenler az değildi. Yılın sonlarına doğru bu hava değişti ve iki taraf da, ilişkilerini yeniden canlandırmak ihtiyacını duydu.
Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisi, ilişkilerde böyle bir normalleşmeye gidildiği bir sırada gerçekleşmiş bulunuyor. Ayrıca bu ziyaret, Erdoğan'ın Kıbrıs, Irak, terörle mücadele, İslamda değişim ve bölgesel rol gibi konularda "elinin güçlendiği" zamana da rastlıyor.
***

Yazının Devamı

Rumlar da farkında...

28 Ocak 2004

Bu, eski Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliunun görüşü. Herkesin kolaylıkla katılabileceği bir görüş...Vasiliu, bunu diplomaside kullanılan bir deyimle şöyle ifade ediyor: Tek çıkar yol, "win - win" zihniyeti ile hareket edilmesidir..."Win - win" ihtilaflı hallerde iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir uzlaşmanın sağlanması anlamını taşıyor.Çözüm arayışında, müzakerelerde benimsenmesi gereken olumlu bir tutum...* * *TESEVin Kıbrıs ile ilgili düzenlediği bir konferans için İstanbula gelen Vasiliu, söyleşimiz sırasında, Kıbrıs meselesinde halen varılan noktada böyle bir tavra şiddetle ihtiyaç olduğunu söylüyor.Kendisine, Rum tarafının çözüm için bir esneklik göstermek gereğini duyup duymadığını soruyoruz. Ne de olsa, Kıbrıs Rum yönetimi, 1 Mayıstan itibaren AB üyeliğinin kesinleşeceğinden emin. Türk tarafı ile anlaşmak için herhangi bir ödün vermeye neden razı olsun? Böyle bir "win - win" tavrını göstermesi için onu motive edecek veya zorlayacak herhangi bir neden var mı?Türkiyede yaygın görüş, böyle bir nedenin bulunmadığı ve dolayısı ile Rumların uzlaşma ihtiyacını duymadığı yönündedir.Vasiliu, "çözüm zorunluğu"nun Türkler kadar Rumlar için de geçerli olduğu kanısında. Bunun

Yazının Devamı

Rumlar da farkında...

28 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
KIBRIS meselesinde tarihi bir fırsatın eşiğindeyiz. Bu yıllanmış sorunu şimdi çözümlemezsek, iki taraf da kaybeder. Aksine, eğer anlaşma sağlanabilirse, iki taraf da kazanır...
Bu, eski Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu'nun görüşü. Herkesin kolaylıkla katılabileceği bir görüş...
Vasiliu, bunu diplomaside kullanılan bir deyimle şöyle ifade ediyor: Tek çıkar yol, "win - win" zihniyeti ile hareket edilmesidir...
"Win - win" ihtilaflı hallerde iki tarafın da kazançlı çıkacağı bir uzlaşmanın sağlanması anlamını taşıyor.
Çözüm arayışında, müzakerelerde benimsenmesi gereken olumlu bir tutum...

Yazının Devamı

Yeni umutlar...

27 Ocak 2004

BMden ABDye ve ABye kadar çeşitli çevrelerden gelen tepkiler, "Türk inisiyatifi"nin olumlu karşılandığını ve yeni bir müzakere sürecinin başlatılması için cesaret verici bulunduğunu gösteriyor.Başbakan Erdoğanın Davosta BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile yaptığı görüşmenin - ve yarın Washingtonda Başkan Bush ile buluşmasının - ardından, yoğun çözüm arama aşamasına girilmesi bekleniyor...* * *ACABA bu kez başarıya ulaşılabilecek mi?Kıbrısla ilgili bütün çevrelerde sorulan bu soru dün İstanbulda TESEVin düzenlediği - ve Kıbrısın her iki kesiminden 60 kadar önemli katılımcının da hazır bulunduğu - bir konferansta tartışıldı.Aralarında eski Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu gibi önemli siyasetçilerin de dahil olduğu kalabalık Kıbrıs Rum grubu, aslında Türkiyenin ve KKTCnin son aldığı tutumdan oldukça memnun görünüyor. Bu görüşü eski hükümet sözcüsü Mihalis Papapetru, yaptığı konuşmada şöyle ifade etti: "Başbakan Erdoğanın son açıklamaları, Türk tarafının tutumunda önemli değişikliklerin yer almakta olduğu izlenimi veriyor... Eğer gerçekten bu politika açıklık kazanır ve böyle sürdürülürse, çözüm yolu açılmış olacaktır"...* * *BUNUNLA beraber, Papapetru ve diğer Rum katılımcılar bazı

Yazının Devamı

Yeni umutlar...

27 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
TÜRKİYE'nin Kıbrıs'la ilgili tutumundaki zor gelişmeler, bu meselede çözüm yönünde belki de belirleyici, nihai bir aşamaya girilmekte olduğu umudunu vermiş bulunuyor.
BM'den ABD'ye ve AB'ye kadar çeşitli çevrelerden gelen tepkiler, "Türk inisiyatifi"nin olumlu karşılandığını ve yeni bir müzakere sürecinin başlatılması için cesaret verici bulunduğunu gösteriyor.
Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile yaptığı görüşmenin - ve yarın Washington'da Başkan Bush ile buluşmasının - ardından, yoğun çözüm arama aşamasına girilmesi bekleniyor...
* * *
ACABA bu kez başarıya ulaşılabilecek mi?

Yazının Devamı

Model ve stratejik önem...

24 Ocak 2004

Ne var ki, Pakistan lideri siyasal ve sosyal yapısı Türkiyeninkinden oldukça farklı olan ülkesinde, "Türk modeli"ni, belli başlı yönleri ile (örneğin laiklik ilkesini) uygulamak imkanına sahip değil. Bunu kendisi de açıkça söylüyor.Nitekim İstanbulda bir grup yazarla yaptığı sohbette şöyle dedi: "Bir ülkede uygulanan siyasi bir formülün tamamiyle başka bir ülkeye aktarılması olanaksız. Farklı şartlara sahip olan Pakistana böyle bir model nakli yürümez"...* * *ARAP ve İslam dünyasında Türkiyenin gerçekleştirdiği siyasal ve sosyal reformlara hayranlık besleyen ve bunları örnek almak isteyen aydınlar, hatta politikacılar da var. Ancak Müşerref gibi Türkiyeyi örnek almak isteyen liderler veya düşünürler dahi, "Türk modelinin nakli"ni mümkün görmüyorlar.Kaldı ki, gene İslam ve Arap dünyası içinde, özellikle teokratik veya otoriter rejimlerin başındakiler ve tutucu halk yığınları, açıkçası "Türk modeli"nden hiç hoşlanmazlar. Aksine laiklik, demokrasi, kadın - erkek eşitliği gibi reformlara karşı olan bu çevreler için Türkiye nerede ise kötü bir örnek oluşturuyor!..Kuşkusuz Türkiye kendi geliştirdiği sistemle ve bu sayede çağdaşlaşma yönünde kaydettiği büyük ilerlemelerle övünmek hakkına

Yazının Devamı

Model ve stratejik önem...

24 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
İSLAM dünyası içinde Türkiye'ye büyük yakınlık ve hayranlık duyan liderlerin başında Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref gelir. Gençliğinde bir süre Ankara'da bulunan, Türkçeyi öğrenen ve özellikle Atatürk devrimini inceleyen Müşerref, Türkiye'yi birçok bakımdan kendi ülkesi için bir ilham kaynağı olarak görür...
Ne var ki, Pakistan lideri siyasal ve sosyal yapısı Türkiye'ninkinden oldukça farklı olan ülkesinde, "Türk modeli"ni, belli başlı yönleri ile (örneğin laiklik ilkesini) uygulamak imkanına sahip değil. Bunu kendisi de açıkça söylüyor.
Nitekim İstanbul'da bir grup yazarla yaptığı sohbette şöyle dedi: "Bir ülkede uygulanan siyasi bir formülün tamamiyle başka bir ülkeye aktarılması olanaksız. Farklı şartlara sahip olan Pakistan'a böyle bir model nakli yürümez"...
* * *
ARAP ve İslam dünyasında Türkiye'nin gerçekleştirdiği siyasal ve sosyal reformlara hayranlık besleyen ve bunları örnek almak isteyen aydınlar, hatta politikacılar da var. Ancak Müşerref gibi Türkiye'yi örnek almak isteyen liderler veya düşünürler dahi, "Türk modelinin nakli"ni mümkün görmüyorlar.

Yazının Devamı