Yalnız ABD'nin işi değil...

12 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
11 Eylül faciasının ikinci yıldönümü nedeni ile dün basında yapılan değerlendirmelerde, daha çok ABD'nin bu olaydan sonra uyguladığı politikanın olumsuz yanları öne çıktı.
Gerçekten önemli bir dönüm noktası veya "milat" sayılan o tarihten bu yana, ABD'de ve dünyada olup bitenler, oldukça karanlık bir tablo sergiliyor.
Bush yönetiminin ilan ettiği "teröre karşı savaş" aslında bu iki yıl içinde dünyadaki terörizmi - ve de savaşları - körükledi. Bugün dünya daha güvenli ve huzurlu değil; aksine pek çok ülke, yaygınlaşan terörizmin hedefi durumunda. "El Kaide" hala faaliyette, Bin Ladin de yaşıyor. Ve ABD'yi "yeni 11 Eylül'ler" ile tehdit ediyor.
İki yıl önce New York'taki ikiz kulelerin trajik şekilde yerle bir edilmesinin ardından dünyayı ABD lehinde büyük bir sempati dalgası kaplamıştı. Hatta "Le Monde" gazetesi o günkü manşetini "Bugün Hepimiz Amerikalıyız" şeklinde koymuştu. Bugün Bush'un - kendi adı ile anılan "doktrin"i çerçevesinde - uyguladığı tek yanlı, kibirli, saldırgan politikalardan ötürü, o dayanışma yok olmuş, birçok müttefiki dahi ABD'den soğumuş veya ona karşı tavır almıştır...
* * *

Yazının Devamı

11 Eylül dersleri

11 Eylül 2003

Yalnız ABD mi? Endonezyadan Suudi Arabistana, Hindistandan Rusyaya kadar, bütün dünya siyasi amaçlı şiddet eylemlerinin tehdidi altında.Terör birçok ülke için yeni bir olay değil. Ancak son yıllarda giderek yayılan ve tırmanan terörizmin 11 Eylül 2001de ABDyi vurması, sadece Amerikalıları değil, bütün dünyayı sarstı. Üç önemli nedenden: Birincisi, saldırının şekli ve şiddeti bundan önceki tüm terör eylemlerini gölgede bırakacak boyutlara ulaştı. İkincisi, şimdiye kadar herhangi bir saldırıya maruz kalmamış olan ABD, bizzat kendi topraklarında ilk kez hedef oldu. Üçüncüsü, süper devletteki büyük sarsıntı, hızla dalga dalga bütün dünyaya yayıldı...***11 Eylül dramının ABDde bu iki yıl içinde yarattığı başlıca sonuçları şöyle özetleyebiliriz: Amerikan halkı hala terör kabusu içinde yaşıyor. Güvenlik kaygıları Amerikalıların yaşam şeklini bile değiştirdi... Bu arada 11 Eylül olayı birdenbire ABDde bir "vatanperverlik" veya milliyetçilik akımı yarattı. Bu bazı çevrelerde aşırı ölçülere ulaşıyor ve "yabancı" sayılan tüm unsurlara karşı şüpheci veya hasmane davranışlara da yol açıyor. 11 Eylülden sonra ABDnin dünyaya bakışı ve dış politikası da değişmeye başladı. Bu ortamda oluşan

Yazının Devamı

11 Eylül dersleri

11 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
NEW York ve Washington'daki 11 Eylül terör faciasından iki yıl sonra ABD hala terörizmin gölgesinde yaşıyor.
Yalnız ABD mi? Endonezya'dan Suudi Arabistan'a, Hindistan'dan Rusya'ya kadar, bütün dünya siyasi amaçlı şiddet eylemlerinin tehdidi altında.
Terör birçok ülke için yeni bir olay değil. Ancak son yıllarda giderek yayılan ve tırmanan terörizmin 11 Eylül 2001'de ABD'yi vurması, sadece Amerikalıları değil, bütün dünyayı sarstı. Üç önemli nedenden: Birincisi, saldırının şekli ve şiddeti bundan önceki tüm terör eylemlerini gölgede bırakacak boyutlara ulaştı. İkincisi, şimdiye kadar herhangi bir saldırıya maruz kalmamış olan ABD, bizzat kendi topraklarında ilk kez hedef oldu. Üçüncüsü, süper devletteki büyük sarsıntı, hızla dalga dalga bütün dünyaya yayıldı...
***
11 Eylül dramının ABD'de bu iki yıl içinde yarattığı başlıca sonuçları şöyle özetleyebiliriz:

Yazının Devamı

Gerçek ortada...

10 Eylül 2003

ABD Başkanının önceki gün yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında yer alan bir cümle, Ankarada "manidar" bulundu ve hatta kaygı ile karşılandı.Cümle şu: "Irakın kuzeyi genellikle istikrarlı ve yeniden imara ve kendisini yönetmeye doğru ilerliyor"...Bushun 15 dakikalık konuşmasında Ankarayı esas kuşkulandıran, "kendisini yönetme" (İngilizcesi "self - government") sözcüğüdür.Daha önce ABD yöneticilerinden pek duyulmayan bu terim acaba şimdi Başkan Bush tarafından ne anlamda ve hangi amaçla kullanıldı? Bu Washingtonun politikasında Kürtlere ayrı bir yönetim hakkının tanınması (yani bağımsızlık yolunun açılması) yönünde bir değişiklik mi ifade ediyor?***BU konuda açıklama talep eden Türk Dışişleri Bakanlığı yetkililerine Amerikan diplomatlarının verdiği yanıt, ABDnin Irakın toprak bütünlüğünü esas alan politikasında kesinlikle değişiklik olmadığı ve Bushun kullandığı o cümlenin de Kürtlere merkezi otoriteden kopuk ayrı bir öz yönetim hakkı verileceği gibi algılanmaması gerektiği şeklindedir.Bir Amerikan diplomatının deyişi ile Bush konuşmasında Irakın bazı bölgelerinde (aynı paragrafta Kuzeyden sonra Güney bölgesinden de söz ediliyor) kaydedilen ilerlemelere değinmek istemiş, bir başka

Yazının Devamı

Gerçek ortada...

10 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
BUSH ne demek istedi?
ABD Başkanı'nın önceki gün yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında yer alan bir cümle, Ankara'da "manidar" bulundu ve hatta kaygı ile karşılandı.
Cümle şu: "Irak'ın kuzeyi genellikle istikrarlı ve yeniden imara ve kendisini yönetmeye doğru ilerliyor"...
Bush'un 15 dakikalık konuşmasında Ankara'yı esas kuşkulandıran, "kendisini yönetme" (İngilizcesi "self - government") sözcüğüdür.
Daha önce ABD yöneticilerinden pek duyulmayan bu terim acaba şimdi Başkan Bush tarafından ne anlamda ve hangi amaçla kullanıldı? Bu Washington'un politikasında Kürtlere ayrı bir yönetim hakkının tanınması (yani bağımsızlık yolunun açılması) yönünde bir değişiklik mi ifade ediyor?

Yazının Devamı

Özetle...

9 Eylül 2003

Konular malum: Irak, AB, Kıbrıs...Önümüzdeki günlerde yeni gelişmeler oldukça üç çetin soruna daha ayrıntılı biçimde değineceğiz. Şimdilik özetle üçünü bir arada toparlayalım.***IRAK konusunda hükümet çok yanlı temasların ışığında asker gönderme konusundaki "değerlendirmeler"ini sürdürürken, Bağdattaki "geçici yönetim"de Dışişleri Bakanı görevine getirilen Hoşyar Zebarinin "Türk askeri istemezük" anlamındaki sözleri, Ankaranın sert tepkisine yol açtı.Gerçek şu: Zebari, yeni yönetimin dışişleri sorumlusu olarak, Kürt görüşünü hakim kılmak istiyor. Aslında 25 kişilik yönetimde, onun gibi düşünen başkaları da var. Tıpkı Irak içinde, Türk askerini görmek istemeyen birçok çevreler (ve aşiretler) olduğu gibi.Ankara, halen Irakın gerçek patronu olan ABDyi devreye sokarak, Zebariyi yola getirmeyi denedi. Nitekim Kürt bakanın ağız değiştirdiği görüldü. Ama onun - ve onun gibi düşünenlerin - duygu ve görüşlerinin değiştiği kuşkulu. Türk diplomasisi nihai karara yönelik "değerlendirmeleri"ni yaparken bu gerçeği de dikkate almak durumunda...***AB konusunda, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gülün son Avrupa gezileri de, şu gerçeği ortaya koydu: Birliğin önde gelen ülkelerinin liderleri

Yazının Devamı

Özetle...

9 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
YAZILARIMA ara verdiğim bir hafta içinde, Türk dış politikasına hakim olan üç "mutat" konuda gene ilginç gelişmeler oldu.
Konular malum: Irak, AB, Kıbrıs...
Önümüzdeki günlerde yeni gelişmeler oldukça üç çetin soruna daha ayrıntılı biçimde değineceğiz. Şimdilik özetle üçünü bir arada toparlayalım.
***
IRAK konusunda hükümet çok yanlı temasların ışığında asker gönderme konusundaki "değerlendirmeler"ini sürdürürken, Bağdat'taki "geçici yönetim"de Dışişleri Bakanı görevine getirilen Hoşyar Zebari'nin "Türk askeri istemezük" anlamındaki sözleri, Ankara'nın sert tepkisine yol açtı.

Yazının Devamı

Avrupanın ayıbı...

30 Ağustos 2003

Tabii bu köşede olayın "meteorolojik" yönünü değil de, daha çok "sosyo - politik" boyutunu ele alacağız.Türkiyeye kadar uzanan sıcak dalgası, iki hafta önce Avrupayı kasıp kavurdu. Bunun toplumsal ve siyasal sarsıntıları ise - özellikle Fransada - hala devam ediyor.Dünkü Fransız gazetelerine bakılırsa, 1 - 15 Ağustosta sıcaktan ölenlerin sayısı 11.435 olarak kayda geçmiş. Ama bu geçici bir sayı imiş. Bunun en az 13 bini bulması bekleniyormuş.Bu ölenlerin büyük kısmı yaşlı kimseler. Sıcak yüzünden bu kadar yaşlı kimsenin ölmesinin nedenleri Fransız - ve Avrupa - kamuoyunda şok etkisi yapmış bulunuyor. İki sebepten: Birincisi Fransada yaşlılara karşı olan ilgisizlik. İkincisi de ülkedeki sağlık ve sosyal hizmetlerinin kötü durumu...***FRANSAda - genelde Batı ve Kuzey Avrupada olduğu gibi - nüfus giderek yaşlanıyor. Diğer bir deyişle, "üçüncü yaş" insanlarının sayısı çok. Örneğin Fransada yaşı 60ın üstündekilerin sayısı 12 milyon - yani nüfusun yüzde 20si...Yaşlı nüfusun fazla olması, "ileri toplumlar"da insanların yaşam sürecinin modern olanaklar sayesinde uzamasının bir sonucu.Ama Fransada sıcak dalgasının ortaya koyduğu dramın asıl nedeni, 12 milyon yaşlıdan sadece yarım

Yazının Devamı