İki kabadayı gibi...

1 Ekim 2002

Diğer kabadayı da Saddam Hüseyin. "Durdurun onu" diyor. "Fazla ileri gitmesin, yoksa görür gününü"...Kaba bir benzetme ile, Bush yönetimi ile Saddam rejimi arasındaki çekişme işte böyle sürüyor.Bushun "tutun beni" uyarısının adresi, Güvenlik Konseyi ve özellikle (İngiltere, Fransa, Rusya gibi) yakın dostları. Başkan bu dostlarının da desteği ile, Konseyden öyle bir karar çıkmasını istiyor ki, Saddam kayıtsız şartsız silah deneticilerine kapılarını açsın... Ve hatta pılını pırtısını toplayıp Bağdattan çıkıp gitsin...Saddamın "durdurun onu" çağrısının muhatabı da, kavganın büyümesinden kaygı duyan (ve bir kısmı Güvenlik Konseyi üyesi olan) ABDnin dostları. Kapılarını deneticilere açmaya razı olduğunu söyleyen Saddamın istediği de, bu ülkelerin devreye girip Bushun saldırmasını önlemesi...***GENEL hatları ile, şu sırada bu ifadelerin yankılandığı merkezlerden biri de Ankara.Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz ile (ziyareti aynı zamana "rastlayan") ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Elizabeth Jonesun Türk yetkililerine anlattıkları - ve de diğer etkin ülkeler gibi Türkiyeden de - istedikleri, aşağı yukarı bu.Aslında Türk diplomasisi bir süredir bu yönde birtakım çabalar harcıyor, yani bir

Yazının Devamı

İki kabadayı gibi...

1 Ekim 2002


<#comment>Olay adeta iki kabadayının kavgası gibi... Bu iki kabadayıdan biri George W. Bush. Etrafındakilere "tutun beni, yoksa vuracağım" diye haykırıyor. Hatta daha da ileriye gidiyor: "Toz olup gitmezse, sonu çok fena olur..."
Diğer kabadayı da Saddam Hüseyin. "Durdurun onu" diyor. "Fazla ileri gitmesin, yoksa görür gününü"...
Kaba bir benzetme ile, Bush yönetimi ile Saddam rejimi arasındaki çekişme işte böyle sürüyor.
Bush’un "tutun beni" uyarısının adresi, Güvenlik Konseyi ve özellikle (İngiltere, Fransa, Rusya gibi) yakın dostları. Başkan bu dostlarının da desteği ile, Konsey’den öyle bir karar çıkmasını istiyor ki, Saddam kayıtsız şartsız silah deneticilerine kapılarını açsın... Ve hatta pılını pırtısını toplayıp Bağdat’tan çıkıp gitsin...
Saddam’ın "durdurun onu" çağrısının muhatabı da, kavganın büyümesinden kaygı duyan (ve bir kısmı Güvenlik Konseyi üyesi olan) ABD’nin dostları. Kapılarını deneticilere açmaya razı olduğunu söyleyen Saddam’ın istediği de, bu ülkelerin devreye girip Bush’un saldırmasını önlemesi...
***

Yazının Devamı

Kopenhagda umut yok... mu?

28 Eylül 2002

Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürelin üç AB üyesini kapsayan turundan edinilen izlenim de bu doğrultuda. Bakan her ne kadar görüşmelerinde ortaya koyduğu görüşlere anlayış gördü ise de, muhataplarından - ve özellikle ABnin şimdiki dönem başkanı olan Danimarka yetkililerinden - takvim konusunda herhangi bir söz alamadı.Bu arada, ABnin nabzını iyi yoklayan Essendeki Türkiye Araştırmalar Vakfı Direktörü Prof. Faruk Şen, yayımladığı bir yazıda ilk kez çok net bir ifade kullanarak, "Kopenhag zirvesinde Türkiyeye hiçbir şekilde görüşmelere başlamak için bir tarih verilmeyecek... Bu dönüm noktasında hiçbir ülke Türkiye için ağırlığını koyma yaklaşımında değil" dedi. Türkiyenin AB üyeliğini hep hararetle savunan Prof. Şenin bu gözlemi, gerçekten düşündürücüdür.***KOPENHAG zirvesi yaklaşırken, işlerin pek umulduğu gibi gitmediğini biz de bu köşede defalarca belirttik. Bunun önemli bir nedeni AB yetkililerinin "yasal düzenlemeler"in ardından "uygulama"yı da görmek istemesidir. Bunu ister bir bahane olarak öne sürsünler, ister gerçekten kriterlerin yaşama geçirilmesinin şart olduğuna samimi olarak inansınlar, gerçek şudur ki Türkiye de pratikte bu engeli aşacak bir şey yapmadı. Aksine

Yazının Devamı

Kopenhag’da umut yok... mu?

28 Eylül 2002


<#comment>AB’nin Kopenhag zirvesinde Türkiye’ye üyelik müzakereleri için tarih vereceğine dair henüz bir işaret yok. Hatta gerek komisyonda, gerekse üye ülkelerin başkentlerinde, Ankara’ya bu yönde kesin bir söz verme eğilimi de yok...
Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel’in üç AB üyesini kapsayan turundan edinilen izlenim de bu doğrultuda. Bakan her ne kadar görüşmelerinde ortaya koyduğu görüşlere anlayış gördü ise de, muhataplarından - ve özellikle AB’nin şimdiki dönem başkanı olan Danimarka yetkililerinden - takvim konusunda herhangi bir söz alamadı.
Bu arada, AB’nin nabzını iyi yoklayan Essen’deki Türkiye Araştırmalar Vakfı Direktörü Prof. Faruk Şen, yayımladığı bir yazıda ilk kez çok net bir ifade kullanarak, "Kopenhag zirvesinde Türkiye’ye hiçbir şekilde görüşmelere başlamak için bir tarih verilmeyecek... Bu dönüm noktasında hiçbir ülke Türkiye için ağırlığını koyma yaklaşımında değil" dedi. Türkiye’nin AB üyeliğini hep hararetle savunan Prof. Şen’in bu gözlemi, gerçekten düşündürücüdür.
***
KOPENHAG zirvesi yaklaşırken, işlerin pek umulduğu gibi gitmediğini biz de bu köşede defalarca belirttik. Bunun önemli bir nedeni AB yetkililerinin "yasal

Yazının Devamı

Avrasya açılımı

27 Eylül 2002

Açılış konuşmalarında belirtildiği gibi, Avrasya bugün dünyanın en önemli ve hassas bölgelerinden biri durumunda. Özellikle 11 Eylülden sonra bu coğrafyada güç dengelerini etkileyen köklü değişiklikler oldu. Kafkasya - Orta Asya ekseni şimdi daha büyük stratejik değer taşıyor. Ayrıca zengin enerji potansiyeli de bölgenin başlıca oyuncularının gözünde, bu değeri artırıyor.Türkiye de bu oyuncular arasında yerini alma çabasında. Doğrusu SSCBnin dağılmasından sonra hazırlıksız yakalanan Türkiye Orta Asyadaki değişime ayak uydurmakta zorlandı. Ancak son zamanlarda daha pragmatik açılımlar yapmaya ve rolünü gerçekçi bir zemine oturtmaya başladı.***GEÇEN hafta Azerbaycanda temeli atılan Bakü - Tiflis - Ceyhan petrol boru hattının gerçekleşme yoluna girmesi, sadece üç ülke için değil, ABD ve Batı Avrupa dahil, yeni enerji kaynaklarına ihtiyaç duyan pek çok ülke için de büyük önem taşıyor. Türkiyeden geçen Doğu - Batı enerji koridorunun değeri, önümüzdeki yıllarda daha da artacak.11 Eylülden hemen sonra ABDnin terörizme karşı savaş ilan etmesi ve Afganistana müdahale etmesi, bu geniş bölgede çok şeyi değiştirdi. Halen Orta Asyada ve (Kafkasyada) ABDnin bir askeri varlığı var. Rusya Batıya

Yazının Devamı

Avrasya açılımı

27 Eylül 2002


<#comment>İSTANBUL dün önemli bir uluslararası konferansa daha ev sahipliği yaptı. Marmara Grubu Vakfı’nın düzenlediği "Avrasya Ekonomik Zirvesi"ne 25 ülkeden 100’e yakın konuk lider ve üst düzey yetkili katılıyor. Üç gün sürecek olan toplantıların konuşmacıları arasında 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Bulgaristan’ın eski Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ve yerli yabancı daha birçok önemli isim yer alıyor.
Açılış konuşmalarında belirtildiği gibi, Avrasya bugün dünyanın en önemli ve hassas bölgelerinden biri durumunda. Özellikle 11 Eylül’den sonra bu coğrafyada güç dengelerini etkileyen köklü değişiklikler oldu. Kafkasya - Orta Asya ekseni şimdi daha büyük stratejik değer taşıyor. Ayrıca zengin enerji potansiyeli de bölgenin başlıca oyuncularının gözünde, bu değeri artırıyor.
Türkiye de bu oyuncular arasında yerini alma çabasında. Doğrusu SSCB’nin dağılmasından sonra hazırlıksız yakalanan Türkiye Orta Asya’daki değişime ayak uydurmakta zorlandı. Ancak son zamanlarda daha pragmatik açılımlar yapmaya ve rolünü gerçekçi bir zemine oturtmaya başladı.
***
GEÇEN hafta Azerbaycan’da temeli

Yazının Devamı

Erken savaş işareti mi?

26 Eylül 2002

Zaman olarak da genelde öne sürülen tahmin, bunun önümüzdeki ocak veya şubatta gerçekleşebileceği idi.Son işaretler bunun o kadar "geç" olmayabileceğini, bu tarihin "erken"e alınmasının daha olası görüldüğünü gösteriyor. Örneğin, kasım (ABDde 5 Kasımda yapılacak Kongre seçimlerinden hemen sonra) veya aralık başı gibi...Bu tahmini yürütenler, ABDnin şu sırada "iki kulvar" üzerindeki yoğun çabalarına dikkatleri çekiyorlar. Bush yönetimi bir yandan BMden ve ABD Kongresinden tercihen "kolektif", ama bu olmadığı takdirde "tek yanlı" bir askeri operasyona yeşil ışık almaya çalışıyor; öte yandan da böyle bir müdahale için gerekli hazırlıklara hız veriyor.Askeri hazırlıklar sessizce yürütülüyor, ama anlaşılan Körfez bölgesinde (Kuveytte, Katarda, Bahreynde) hummalı bir faaliyet başlamış bulunuyor. Bölgedeki ve hatta Avrupadaki bazı üslerde dahi benzer bir faaliyetten söz ediliyor...* * *İNGİLTERE Başbakanı Tony Blairin önceki gün Iraktaki Kitle İmha Silahları (KİS) ile ilgili 50 sayfalık dosyayı açıklamasının ardından Bağdatın "silah deneticileri kayıtsız şartsız gelsinler, istedikleri yeri kontrol etsinler" şeklindeki çağrısı, başta "er geç" denilen, ama şimdi "daha erken"e alındığı

Yazının Devamı

‘Erken’ savaş işareti mi?

26 Eylül 2002


<#comment>Bir süreden beri Washington’da ve diğer merkezlerde söylenen şey şu: Başkan Bush aklına koydu; ABD Irak’ı muhakkak vuracak. Er veya geç...
Zaman olarak da genelde öne sürülen tahmin, bunun önümüzdeki ocak veya şubatta gerçekleşebileceği idi.
Son işaretler bunun o kadar "geç" olmayabileceğini, bu tarihin "erken"e alınmasının daha olası görüldüğünü gösteriyor. Örneğin, kasım (ABD’de 5 Kasım’da yapılacak Kongre seçimlerinden hemen sonra) veya aralık başı gibi...
Bu tahmini yürütenler, ABD’nin şu sırada "iki kulvar" üzerindeki yoğun çabalarına dikkatleri çekiyorlar. Bush yönetimi bir yandan BM’den ve ABD Kongresi’nden tercihen "kolektif", ama bu olmadığı takdirde "tek yanlı" bir askeri operasyona yeşil ışık almaya çalışıyor; öte yandan da böyle bir müdahale için gerekli hazırlıklara hız veriyor.
Askeri hazırlıklar sessizce yürütülüyor, ama anlaşılan Körfez bölgesinde (Kuveyt’te, Katar’da, Bahreyn’de) hummalı bir faaliyet başlamış bulunuyor. Bölgedeki ve hatta Avrupa’daki bazı üslerde dahi benzer bir faaliyetten söz ediliyor...
* * *

Yazının Devamı