Lobi yapma zamanı

23 Ağustos 2002

Türkiyenin arzuladığı sonucu alabilmek için bu hızla kısalan süreyi - devletçe ve milletçe - çok iyi kullanması gerekiyor.Büyük Millet Meclisinin son reform paketi ile attığı büyük adımdan üç hafta sonra, Türk diplomasisinin şimdi harekete geçtiği görülüyor. Hükümet adına AB ülkelerinin liderlerine mektuplar yazılıyor. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmazın son olarak AB dönem başkanı Danimarkayı ziyaretinin ardından, Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel de Brüksele gitmeye hazırlanıyor.Kuşkusuz hükümetin AByi ikna etmek için yapabileceği (veya yapması gereken) başka şeyler de var. Ne var ki "seçim sathı maili"ne girildiği bir dönemde, siyasetçilerin dikkatlerini ve çabalarını dış temaslar üzerinde yoğunlaştırması da pek beklenemez.Ama bu işlevi "devlet dışı güçler"in, yani sivil toplumun geniş ölçüde yerine getirmesi mümkün. Zaten Batıda tanıtım ve ikna kampanyaları - diğer bir deyişle lobi faaliyeti - daha çok özel kuruluşlar tarafından yürütülür. Türkiyenin de oyunu aynı kurallara göre oynamaması için sebep yok...***ÖNCEKİ gün Dışişleri Bakanlığı bu yönde önemli bir girişimde bulundu: AB nezdinde yoğun bir lobi faaliyetinin başlatılması amacı ile, belli başlı sivil toplum kuruluşları

Yazının Devamı

Lobi yapma zamanı

23 Ağustos 2002


<#comment>Türkiye’nin, AB ile müzakereler için bir tarih almayı ümit ettiği Kopenhag zirvesine üç buçuk ay kaldı. Karara yön verecek olan İlerleme Raporu’nun yayımlanmasına da, sadece iki ay...
Türkiye’nin arzuladığı sonucu alabilmek için bu hızla kısalan süreyi - devletçe ve milletçe - çok iyi kullanması gerekiyor.
Büyük Millet Meclisi’nin son reform paketi ile attığı büyük adımdan üç hafta sonra, Türk diplomasisinin şimdi harekete geçtiği görülüyor. Hükümet adına AB ülkelerinin liderlerine mektuplar yazılıyor. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın son olarak AB dönem başkanı Danimarka’yı ziyaretinin ardından, Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel de Brüksel’e gitmeye hazırlanıyor.
Kuşkusuz hükümetin AB’yi ikna etmek için yapabileceği (veya yapması gereken) başka şeyler de var. Ne var ki "seçim sathı maili"ne girildiği bir dönemde, siyasetçilerin dikkatlerini ve çabalarını dış temaslar üzerinde yoğunlaştırması da pek beklenemez.
Ama bu işlevi "devlet dışı güçler"in, yani sivil toplumun geniş ölçüde yerine getirmesi mümkün. Zaten Batı’da tanıtım ve ikna kampanyaları - diğer bir deyişle lobi faaliyeti - daha çok özel kuruluşlar tarafından yürütülür. Türkiye’nin de

Yazının Devamı

ABD Irakı vurmasa da...

22 Ağustos 2002

Bunun çeşitli nedenlerinden biri - ve belki de şimdi en önemlisi - Amerikan siyasetinin "ağır topları"nın Iraka yönelik bir savaşa karşı çıkmasıdır. ABD Kongresinin güçlü seslerinin ardından Kissinger, Brzezinsky, Scowcroft, Gen. Clark gibi etkin isimler de, yönetime yeni bir Irak serüvenine girişmemesini tavsiye ediyorlar.Savunma analisti Robert Levinenin "Herald Tribune"deki yazısında belirttiği gibi, Başkan özellikle kasım ayında yapılacak Kongre seçimleri arifesinde, bu uyarıları dikkate almak zorunluğunu duyuyor. Bu nedenle - kim ne derse desin - işi biraz daha ağırdan almak eğiliminde görünüyor.Eğer gerçek bu ise, Türkiye de - 3 Kasım seçimlerine giderken - rahat bir nefes alabilecektir. Bir Türk yetkilisinin deyişi ile "dileğimiz ve beklentimiz bu yönde"...* * *BUSH yönetiminin Saddam rejimini devirmek için askeri müdahale dışında başka yollar aradığı da biliniyor. Diğer bir deyişle, Başkan Bağdatta bir rejim değişikliği için tüm opsiyonları zorlamaya niyetli. Ama bunları denerken de, askeri müdahale seçeneğini Bağdat üzerinde bir Damokles kılıcı gibi kullanmaya da kararlı...Ne var ki, Saddam da ABDnin karşılaştığı zorlukları kendi lehinde bir koz olarak kullanmaktan geri

Yazının Devamı

ABD Irak’ı vurmasa da...

22 Ağustos 2002


<#comment>ABD’nin yakınlarda Irak’ı vurması olasılığı şimdi daha zayıf görünüyor. Washington’daki "şahinler"in en kısa zamanda askeri müdahale lehindeki sert sözlerine rağmen, son işaretler Başkan Bush’un bu konudaki kararını ancak önümüzdeki yılın başlarında verebileceğini gösteriyor.
Bunun çeşitli nedenlerinden biri - ve belki de şimdi en önemlisi - Amerikan siyasetinin "ağır topları"nın Irak’a yönelik bir savaşa karşı çıkmasıdır. ABD Kongresi’nin güçlü seslerinin ardından Kissinger, Brzezinsky, Scowcroft, Gen. Clark gibi etkin isimler de, yönetime yeni bir Irak serüvenine girişmemesini tavsiye ediyorlar.
Savunma analisti Robert Levine’nin "Herald Tribune"deki yazısında belirttiği gibi, Başkan özellikle kasım ayında yapılacak Kongre seçimleri arifesinde, bu uyarıları dikkate almak zorunluğunu duyuyor. Bu nedenle - kim ne derse desin - işi biraz daha ağırdan almak eğiliminde görünüyor.
Eğer gerçek bu ise, Türkiye de - 3 Kasım seçimlerine giderken - rahat bir nefes alabilecektir. Bir Türk yetkilisinin deyişi ile "dileğimiz ve beklentimiz bu yönde"...
* * *
BUSH yönetiminin Saddam rejimini devirmek için askeri müdahale dışında başka yollar aradığı da

Yazının Devamı

KKTCdeki sivil toplumu dinlemeli

15 Ağustos 2002

Yaklaşık 80 bin kişiyi temsil eden böyle bir hareket, KKTCde ilk kez oluyor. Bu bakımdan deklarasyonda yer alan görüşlerin, önerilerin ve çağrıların - hem Lefkoşada, hem Ankarada - dikkate alınması gerekir.* * *DEKLARASYON başlıca iki temayı işliyor: Çözüm ve AB. İki konuda da Kıbrıs Türklerinin - ve de anavatanın - umutlarının gerçekleşmesi için, halen iyi bir fırsat bulunduğunu, bu şansın yitirilmemesi gerektiğini savunuyor.Belgede öngörülen çözüm şekli, aslında Türk tarafının üstünde durduğu eşitlik ve egemenlik kriterlerini içeriyor. İfade edilen görüşler özetle şöyle: "Belirlenmiş sorumluluklar ve egemenlik kullanımları olan ve tarafların siyasi eşitliğine dayalı yeni bir ortaklık devleti kurulmalı... Bu devleti adanın kuzeyinde ve güneyinde bu haklara sahip "parça devletler" ("Component States") oluşturmalı... Çözüm, garanti anlaşmalarının devam ettiği bir ortamda ve bir paket şeklinde sağlanmalı... Yeni ortaklık devleti, Avrupa Birliği ile ilişkileri yürütmeye yeterli seviyede etkin yasama, yürütme ve yargı organlarına ve uluslararası tek siyasal kimliğe sahip olmalı. ...Toprak ve mal mülk sorunu, yeni göçler yaşanmayacak şekilde çözümlenmeli"...Genel hatları ile bu

Yazının Devamı

KKTC’deki sivil toplumu dinlemeli

15 Ağustos 2002


<#comment>Basında ilgi görmedi, ama KKTC’de bu hafta çok anlamlı bir sivil toplum girişimi gerçekleşti. Aralarında sendikalardan kadın, gençlik, işadamı, sanatçı, yazar ve emekli gruplarına varıncaya kadar 86 kuruluş, "Ortak Vizyon" başlığı altında bir deklarasyon yayımladı.
Yaklaşık 80 bin kişiyi temsil eden böyle bir hareket, KKTC’de ilk kez oluyor. Bu bakımdan deklarasyonda yer alan görüşlerin, önerilerin ve çağrıların - hem Lefkoşa’da, hem Ankara’da - dikkate alınması gerekir.
* * *
DEKLARASYON başlıca iki temayı işliyor: Çözüm ve AB. İki konuda da Kıbrıs Türklerinin - ve de anavatanın - umutlarının gerçekleşmesi için, halen iyi bir fırsat bulunduğunu, bu şansın yitirilmemesi gerektiğini savunuyor.
Belgede öngörülen çözüm şekli, aslında Türk tarafının üstünde durduğu eşitlik ve egemenlik kriterlerini içeriyor. İfade edilen görüşler özetle şöyle: "Belirlenmiş sorumluluklar ve egemenlik kullanımları olan ve tarafların siyasi eşitliğine dayalı yeni bir ortaklık devleti kurulmalı... Bu devleti adanın kuzeyinde ve güneyinde bu haklara sahip "parça devletler" ("Component States") oluşturmalı... Çözüm, garanti anlaşmalarının devam ettiği bir ortamda ve bir

Yazının Devamı

K. Irakta tam olarak ne oluyor?

14 Ağustos 2002

Irak sorununun - ve olası bir ABD askeri harekâtının - dünya medyasında hemen hemen her gün yer aldığı bir dönemde, çeşitli çevrelerin konu hakkında kendi ve çıkarlarına uygun haberler yaymaya çalıştıkları bir gerçek. Çağımızın iletişim olanakları, kamuoyunu etkileyecek "dezenformasyon"a oldukça müsait...* * *KUŞKUSUZ Türk basını bu konuda dikkatli davranmak durumunda. Ama ne yazık ki, medyamızın özellikle Kuzey Iraktaki gelişmeler ile ilgili, ilk elden bilgi edinme olanakları yok. Bakıyoruz son haftalarda Amerikalısından Fransızına kadar, çeşitli ülkelerin gazetecileri bir yolunu bulup Kuzey Iraka gidiyor ve oradan haberler, röportajlar gönderiyor. Türk muhabirlerine sınır kapalı. Türk makamları buna izin vermiyor.Ankaranın bu konudaki duyarlılığını anlamak zor değil tabii. Kuzey Irakta Türkiye açısından nazik bir durum var. Türkiye bu bölgede, kendi çıkarlarına ters düşebilecek oluşumları önlemeye veya kontrol etmeye çalışıyor.Ne var ki, uluslararası haber akışı, bazen yanlış olarak (ve belki de bazen maksatlı biçimde) Türk medyasına da yansıyor. Bunu önlemenin yolu, ilgili makamların susması veya yalanlama ile yetinmesi değil, aksine medyaya doğru bilgi vermesidir. Böylece

Yazının Devamı

K. Irak’ta tam olarak ne oluyor?

14 Ağustos 2002


<#comment>ŞU sırada Türkiye’de Kuzey Irak ile ilgili bir hayli haber dolaşıyor. Bunların çoğu, dış kaynaklı. Yani yabancı ajansların ve medya organlarının kendi kaynaklarına atfen verdiği haberler. Bir kısmı da, Ankara’daki ilgili makamlarla doğru dürüst "çek" edilemeyen (veya edilmeyen) söylentiler...
Irak sorununun - ve olası bir ABD askeri harekâtının - dünya medyasında hemen hemen her gün yer aldığı bir dönemde, çeşitli çevrelerin konu hakkında kendi ve çıkarlarına uygun haberler yaymaya çalıştıkları bir gerçek. Çağımızın iletişim olanakları, kamuoyunu etkileyecek "dezenformasyon"a oldukça müsait...
* * *
KUŞKUSUZ Türk basını bu konuda dikkatli davranmak durumunda. Ama ne yazık ki, medyamızın özellikle Kuzey Irak’taki gelişmeler ile ilgili, ilk elden bilgi edinme olanakları yok. Bakıyoruz son haftalarda Amerikalısından Fransızına kadar, çeşitli ülkelerin gazetecileri bir yolunu bulup Kuzey Irak’a gidiyor ve oradan haberler, röportajlar gönderiyor. Türk muhabirlerine sınır kapalı. Türk makamları buna izin vermiyor.
Ankara’nın bu konudaki duyarlılığını anlamak zor değil tabii. Kuzey Irak’ta Türkiye açısından nazik bir durum var. Türkiye bu bölgede, kendi

Yazının Devamı