"Fransız modeli" iyi de...

13 Ağustos 2002

Hemen belirtelim ki, Batı demokrasilerinde birbirine fikir ve hedef olarak yakın partilerin seçimlere bir nevi "koalisyon" kurarak gittiği tek ülke Fransa değil. Bu "model" özellikle parti sayısı çok olan başka Avrupa ülkelerinde de sıkça uygulanıyor. Nitekim İtalyada da geçen yıl sağcı partilerin seçimlere bir "ittifak" kurarak girdiği görüldü.n Fransada geçen haziranda yapılan parlamento seçimleri öncesinde (mayıs ayındaki başkanlık seçimlerinde Le Penin aşırı milliyetçi hareketinin bir tehdit oluşturmasının ardından), Başkan Jacques Chiracın önderliğinde bir merkez - sağ ittifak kuruldu. Buna Chiracın UMPsinin yanı sıra, UDF, Liberaller ve diğer bazı merkez kuruluşları katıldı. Böylece bu ittifak Meclisin 577 sandalyesinin 399unu kazanabildi...n İtalyada da geçen yılın mayıs ayında Silvio Berlusconi, genel seçimlere Fininin milliyetçi, Bossinin ayrılıkçı partileri dahil 4 parti ile birlikte "Özgürlük Evi Koalisyonu" adlı bir ittifak kurarak girdi. Sonuçta da kendi aralarında ayrı bir birlik kuran merkez - sol partilerini yenerek iktidara geldi. Normalde yüzde 4lük barajı aşamayacağı tahmin edilen birçok parti, böylece Mecliste yerlerini alabildiler...***FRANSA, İtalya ve diğer

Yazının Devamı

"Fransız modeli" iyi de...

13 Ağustos 2002


<#comment>Türkiye’de seçim öncesi partiler arasındaki "ittifak" arayışları, gündeme "Fransa modeli"ni getirdi.
Hemen belirtelim ki, Batı demokrasilerinde birbirine fikir ve hedef olarak yakın partilerin seçimlere bir nevi "koalisyon" kurarak gittiği tek ülke Fransa değil. Bu "model" özellikle parti sayısı çok olan başka Avrupa ülkelerinde de sıkça uygulanıyor. Nitekim İtalya’da da geçen yıl sağcı partilerin seçimlere bir "ittifak" kurarak girdiği görüldü.
n Fransa’da geçen haziranda yapılan parlamento seçimleri öncesinde (mayıs ayındaki başkanlık seçimlerinde Le Pen’in aşırı milliyetçi hareketinin bir tehdit oluşturmasının ardından), Başkan Jacques Chirac’ın önderliğinde bir merkez - sağ ittifak kuruldu. Buna Chirac’ın UMP’sinin yanı sıra, UDF, Liberaller ve diğer bazı merkez kuruluşları katıldı. Böylece bu ittifak Meclis’in 577 sandalyesinin 399’unu kazanabildi...
n İtalya’da da geçen yılın mayıs ayında Silvio Berlusconi, genel seçimlere Fini’nin milliyetçi, Bossi’nin ayrılıkçı partileri dahil 4 parti ile birlikte "Özgürlük Evi Koalisyonu" adlı bir ittifak kurarak girdi. Sonuçta da kendi aralarında ayrı bir birlik kuran merkez - sol partilerini yenerek iktidara

Yazının Devamı

AByi artık sıradan yurttaş da tartışıyor

10 Ağustos 2002

Önce şunu belirtelim: Birkaç yıl öncesine kadar "sıradan vatandaş" veya "sokaktaki adam", seçim zamanında dahi dış sorunlarla pek ilgilenmezdi. Şimdi öyle değil. İnsanlar - ister kentte, ister kasaba veya köylerde olsunlar - AByi, IMFyi, Irakı vesaire konuşuyor. Dış ilişkiler alanında Ankaranın verdiği önemli kararların kendi günlük yaşamlarını etkilediğinin bilincine varıyorlar.Gezimiz hemen Meclisin AB yasalarını geçirmesinin ardından gerçekleştiği için, konuştuğumuz kimselerin Avrupa Birliği ile çok yakından ilgilendiklerini gözledik.* * *GENELDE, AByi destekleyenler çoğunlukta. Yani halkın büyük kesimi (anketlerin de gösterdiği gibi) Türkiyenin ABde yer almasından yana. Ama bazısı ABnin niyetleri - bu arada Türkiyeyi alıp almayacağı veya Türkiyeye hangi şartları empoze edeceği - konusunda şüphe besliyor. Ufak bir kesim de topyekûn ABye karşı çıkıyor. Tıpkı IMFye karşı çıktıkları gibi...ABden yana olanlara hep "AB sizin için ne ifade ediyor?" sorusunu yönelttik. Aldığımız yanıtların çoğu, "sokaktaki adam"ın ABye kendisini - ve halkı - bugünkü ciddi sıkıntılardan, işsizlikten, pahalılıktan, adaletsizlikten kurtaracağı inancında olduğunu gösteriyor. Karadenizliler - diğer

Yazının Devamı

AB’yi artık sıradan yurttaş da tartışıyor

10 Ağustos 2002


<#comment>MİLLİYET - TIR’ı ile Karadeniz’de yaptığımız gezi, bize dış politika ve özellikle AB konusunda halkın nabzını yoklama olanağını verdi.
Önce şunu belirtelim: Birkaç yıl öncesine kadar "sıradan vatandaş" veya "sokaktaki adam", seçim zamanında dahi dış sorunlarla pek ilgilenmezdi. Şimdi öyle değil. İnsanlar - ister kentte, ister kasaba veya köylerde olsunlar - AB’yi, IMF’yi, Irak’ı vesaire konuşuyor. Dış ilişkiler alanında Ankara’nın verdiği önemli kararların kendi günlük yaşamlarını etkilediğinin bilincine varıyorlar.
Gezimiz hemen Meclis’in AB yasalarını geçirmesinin ardından gerçekleştiği için, konuştuğumuz kimselerin Avrupa Birliği ile çok yakından ilgilendiklerini gözledik.
* * *
GENELDE, AB’yi destekleyenler çoğunlukta. Yani halkın büyük kesimi (anketlerin de gösterdiği gibi) Türkiye’nin AB’de yer almasından yana. Ama bazısı AB’nin niyetleri - bu arada Türkiye’yi alıp almayacağı veya Türkiye’ye hangi şartları empoze edeceği - konusunda şüphe besliyor. Ufak bir kesim de topyekûn AB’ye karşı çıkıyor. Tıpkı IMF’ye karşı çıktıkları gibi...
AB’den yana olanlara hep "AB sizin için ne ifade ediyor?" sorusunu yönelttik. Aldığımız yanıtların çoğu,

Yazının Devamı

İş burada altın gibi

9 Ağustos 2002

Karadeniz turumuzda en yoğun ilgiyi, Gümüşhanede gördük diyebiliriz. Bunun esas sebebi, Gümüşhanenin Aydın Doğanın memleketi olması, burada halkın "Milliyet"e özel bir sempati beslemesi değil, tabii... TIRımız kent meydanına gelir gelmez, büyük bir kalabalığın toplanmasının nedeni basit: Gümüşhanelilerin derdi çok. Emekli memur Recai Kutman, halkın sıkıntılarını anlatırken, "Allah razı olsun, bizi dinlemek için buralara kadar geldiniz. Memleketi yönetenler bizi dinlemiyorlar" diyor. Kahve sayısı 130a çıkmış Gümüşhanelilerin başlıca derdi, işsizlik ve geçim sıkıntısı. Gümüşhanenin ne fındığı, ne çayı, ne tütünü var. Daha çok bölgede tüketilen sınırlı tarım ve hayvancılığın (ve iki - üç fabrikanın) dışında üretime ve dışsatıma yönelik bir ekonomik yapısı yok. Halkın geniş bir kesimi devlet veya yerel yönetimin hizmetinde. Bir kahvede çalışmak zorunda kalan üniversite mezunu bir gencin verdiği bilgiye göre, 35 bin nüfuslu kent merkezinde 10 yıl önce 35 kahvehane varken şimdi bu sayı 130 olmuş. İşsizler ordusu hep bu kahvelerde... Belediye Başkanı Mustafa Canlı, oran sorduğumuzda rakam verecek durumda olmadığını belirtiyor. Gümüş hâlâ var ama... Biraz gerilere gidersek, bu kent

Yazının Devamı

İş burada altın gibi

9 Ağustos 2002


<#comment>
Karadeniz turumuzda en yoğun ilgiyi, Gümüşhane’de gördük diyebiliriz. Bunun esas sebebi, Gümüşhane’nin Aydın Doğan’ın memleketi olması, burada halkın "Milliyet"e özel bir sempati beslemesi değil, tabii... TIR’ımız kent meydanına gelir gelmez, büyük bir kalabalığın toplanmasının nedeni basit: Gümüşhanelilerin derdi çok. Emekli memur Recai Kutman, halkın sıkıntılarını anlatırken, "Allah razı olsun, bizi dinlemek için buralara kadar geldiniz. Memleketi yönetenler bizi dinlemiyorlar" diyor.

Kahve sayısı 130’a çıkmış
Gümüşhanelilerin başlıca derdi, işsizlik ve geçim sıkıntısı. Gümüşhane’nin ne fındığı, ne çayı, ne tütünü var. Daha çok bölgede tüketilen sınırlı tarım ve hayvancılığın (ve iki - üç fabrikanın) dışında üretime ve dışsatıma yönelik bir ekonomik yapısı yok. Halkın geniş bir kesimi devlet veya yerel yönetimin hizmetinde. Bir kahvede çalışmak zorunda kalan üniversite mezunu bir gencin verdiği bilgiye göre, 35 bin nüfuslu kent merkezinde 10 yıl önce 35 kahvehane varken şimdi bu sayı 130 olmuş. İşsizler ordusu hep bu kahvelerde... Belediye Başkanı Mustafa Canlı, oran sorduğumuzda rakam verecek durumda olmadığını belirtiyor.

Yazının Devamı

Hemşeriler berabere!

8 Ağustos 2002

Rizede DSP ve MHP bitmiş görünüyor... DYP ve CHP ise yükselişe geçmiş... Oysa 1999 seçimlerinde ANAP oyların yüzde 43.4ünü almıştı. Böylece Rizenin Meclisteki 3 milletvekilinden 2si, (biri Yılmaz olmak üzere) ANAPlı olabilmişti. Diğeri ise, oyların yüzde 20.8ini elde eden Fazilet Partisinden idi. Sonradan bu milletvekili Saadet Partili oldu... Şimdi bu tablonun değişeceği muhakkak. Rizede de - Karadenizin tümünde göründüğü gibi - AKP birinci parti. Görüştüğümüz vatandaşların önemli bir kısmı "AKP burada oy oranı olarak birinci parti çıkar; hatta iki sandalye de kazanabilir. Ama hemşerimizin Rizeden aday olması şart" diye konuşuyor. Rizede de tepki oylarının çoğu AKPye kayacak gibi görünüyor. Rizelilerin, "hemşerileri" Tayyipe sempati duydukları, hele son zamanlarda partiye verdiği daha esnek yön nedeni ile ona güvenlerinin arttığı açık... Mesut da "hemşeri", ama onun durumu farklı. Rizelilerin gözünde, iktidarın yıprattığı bir Mesut Yılmaz var. Ekonomisi ve yaşamı çaya bağlı olan Rize halkı, son zamanlardaki olumsuzlukların (çaya az fiyat biçilmesi, ödemelerin geciktirilmesi gibi) sorumluluğunu hükümete - ve dolayısı ile kısmen - ANAPa yüklüyor. Geniş "çaylıklar"ı olan, fakat iki

Yazının Devamı

Hemşeriler berabere!

8 Ağustos 2002


<#comment>
Rize’de seçim ringinde, Rize kökenli iki rakip karşı karşıya gelecek. Biri ANAP’lı Mesut Yılmaz, diğeri de AKP’li Tayyip Erdoğan... İki partinin bu ildeki başarısı - veya başarısızlığı - iki liderin göstereceği performansa bağlı. Şu anda genel kanı, Rize’de ANAP’ın epey puan kaybetmiş olmasına rağmen, Yılmaz - Erdoğan maçının beraberlik ile biteceği yönünde... Ancak geleneksel olarak ANAP’a oy veren veya Mesut Yılmaz’a hemşerileri olması nedeni ile sempati besleyen Rizeliler dahi, burada eskisi gibi bir ANAP zaferi beklemiyor.
Oysa 1999 seçimlerinde ANAP oyların yüzde 43.4’ünü almıştı. Böylece Rize’nin Meclis’teki 3 milletvekilinden 2’si, (biri Yılmaz olmak üzere) ANAP’lı olabilmişti. Diğeri ise, oyların yüzde 20.8’ini elde eden Fazilet Partisi’nden idi. Sonradan bu milletvekili Saadet Partili oldu... Şimdi bu tablonun değişeceği muhakkak. Rize’de de - Karadeniz’in tümünde göründüğü gibi - AKP birinci parti.
Görüştüğümüz vatandaşların önemli bir kısmı "AKP burada oy oranı olarak birinci parti çıkar; hatta iki sandalye de kazanabilir. Ama hemşerimizin Rize’den aday olması şart" diye konuşuyor. Rize’de de tepki oylarının çoğu AKP’ye kayacak gibi görünüyor.

Yazının Devamı