AB’nin niyeti ne?

3 Eylül 2002


<#comment>AB Komisyonu’nun Genişleme Sorumlusu Günter Verheugen’in basında nakledildiği şekli ile son demeci, Türkiye’deki AB karşıtlarına "biz size söylememiş miydik" dedirtecek kadar tahrik edici.
Haydi diyelim ki, Verheugen’in sözleri "tarih beklemeyin" anlamında, sansasyonel şekle sokularak Türk kamuoyuna sunulmuş olsun. Fakat konuşmasının metnine bakıldığında da, AB’nin Kopenhag zirvesinden Türkiye ile müzakerelerin başlama tarihinin çıkmayacağı sonucu çıkıyor. Gerçi bununla ilgili cümle "sanıyorum" diye kişisel bir değerlendirme ile bitiyor; ama bunu söyleyen kişi Verheugen gibi önemli bir yetkili olunca, elbet verdiği mesajı da ciddiye almak gerekiyor.
Her ne kadar Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, Verheugen’in komisyonda görevli bir bürokrat olduğunu, esas 15 üye ülkenin siyasi iradesinin önem taşıdığını söylüyorsa da, Alman kökenli diplomatın görüş ve tavsiyelerinin nihai karar üzerindeki etkisi de yabana atılmaz. Kaldı ki, Verheugen’in söylediklerini, bir süredir dönem başkanı Danimarka Dışişleri Bakanı dahil, diğer yetkililer de (belki daha üstü kapalı biçimde) belirtiyordu...
* * *
BÜTÜN bunlardan çıkan sonuç şu: Bizim de bu sütunda birçok kez

Yazının Devamı

Vurmak, ya da vurmamak...

31 Ağustos 2002


<#comment>Irak işi gerçekten bir yılan hikâyesine döndü. Her gün Washington’dan ve diğer merkezlerden birbiriyle çelişen haberler geliyor: ABD yakında vuracak... Hayır vurmayacak... Belki ileride vuracak... Ama muhakkak vuracak... Yok, vurmayabilir de... vesaire...
Kafaları iyice karıştıran bu haberler sırf söylentilere de dayanmıyor. Kaynak çoğu zaman lider düzeyindeki yetkililerdir. Bakıyorsunuz bir gün Başkan Bush ABD’nin "sabırlı" davranacağı mesajını veriyor. Birkaç gün sonra onun yardımcısı Dick Cheney ise bu işin artık beklemeye tahammülü olmadığını söylüyor.
Her kafadan bir sesin çıktığı bu "kakofoni" ortamında söylenebilecek şey, ABD’nin henüz Irak’a askeri müdahale konusunda kesin kararını vermemiş olduğudur. Başkan Bush bu aşamada içten ve dıştan gelen tepkileri, bu arada Kongre’den yetki, BM’den destek almak gerekip gerekmediği gibi tartışmalı konuları ve olası bir operasyonun siyasal ve ekonomik maliyetini hesaplamakla meşgul.
***
BU bağlamda Türkiye de son günlerde sesini duyurmak fırsatını buldu. Washington’a giden Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyal, Dick Cheney dahil, üst düzey yöneticilere Ankara’nın bu konudaki görüşlerini - ve

Yazının Devamı

AB artık seçim konusu

30 Ağustos 2002


<#comment>AB ile ilişkiler bu seçim kampanyasında ağırlıklı olarak tartışılacak sorunların başında görünüyor. Son günlerde özellikle ANAP ve MHP liderlerinin bu konuda üst üste demeçler vermesi, bunun ilk işareti...
Bunun böyle olması doğal. AB üyeliği, Türkiye için "hayati" bir konu. Türk halkı bunun kendi günlük "hayatı"nı etkileyeceğinin bilincinde. Biz bunu "Milliyet - TIR" turnemizde de tespit ettik.
Genelde "sokaktaki adam" AB üyeliğine büyük umutlarla bakıyor. Bunu - kendi bilgisi ve beklentileri çerçevesinde - isteyen geniş bir çoğunluk var.
Bununla beraber, konunun seçim kampanyası sırasında tartışılması kuşkusuz yararlı olur. Yeter ki bunu ele alanlar, duygusal ve hamasi sözlerle değil, gerçek ve inandırıcı argümanlar ile seçmenin karşına çıksınlar...
***
Konu ile ilgili ilk "salvolar"ın hükümet ortağı olan iki partiden gelmesi, ilginç.

Yazının Devamı

Kıbrıs (gene) kritik dönemeçte

29 Ağustos 2002


<#comment>BİRKAÇ günden beri KKTC ile Türkiye’nin "birleşmesi"nden söz ediliyor. Basına da yansıyan bu haberlere göre, Kıbrıs görüşmelerinden hiçbir sonuç alınmaz ve AB - Kıbrıs adı altında - Rum kesimini üyeliğe kabul ederse, Türkiye KKTC’yi "ilhak" edecek...
Bu yönde bazı planların hazırlanmakta olduğuna dair söylentilere veya yazılanlara, Ankara’dan resmi herhangi bir tepki gelmedi. Ama önceki gün KKTC lideri Denktaş Reuter Ajansı’na verdiği bir demeçte, bu konuya açıklık getirdi.
AB’nin Rum kesimini alması halinde KKTC’nin "yakın bir entegrasyon"a gideceğini belirten Denktaş, "KKTC’nin dışişleri, savunma ve mali yetkilerini - Türkiye AB üyesi oluncaya kadar - imzalanacak bir protokol ile - Ankara’ya devredebileceğini" açıkladı...
***
BU ne demektir? Ve şu sırada neden bir çıkış yapılmaktadır?
Belki sıkça kullanılan bir ifadenin tekrarı olacak ama, Kıbrıs meselesi halen gerçekten kritik bir dönemeçte. Önceki gün üç haftalık bir aradan sonra Lefkoşa’da başlayan 6. tur görüşmeler uzlaşma için "son fırsat" olarak görülüyor. Müzakerelerin daha verimli olması için yarın İngiliz özel temsilcisi Lord Hanney, pazartesi günü de ABD’li temsilci Weston adaya

Yazının Devamı

Batı’da da parti kapatılır, ama...

28 Ağustos 2002


<#comment>BATI demokrasilerinde bir siyasi partinin kapatılması ender görülen bir olay. Ama İspanya’da oldu işte...
Bask bölgesinde 24 yıldır faaliyette bulunan ayrılıkçı Batasuna (Birlik) partisinin kapısına önceki gün gerek Meclis’in, gerekse yargının aldığı karar uyarınca kilit vuruluyor.
Bunun sebebi, Batasuna’nın İspanya’nın kuzeyinde çok geniş bir özerkliğe sahip olan 3 milyon etnik Bask için tam bağımsızlık istemesi değil. İspanyol demokrasisi Bask’taki siyasi kuruluşlara bu özgürlüğü de veriyor.
Batasuna’nın yasadışı edilmesi kararına yol açan esas neden, bağımsızlığı terör yolu ile gerçekleştirmek isteyen ETA’ya maddi - manevi destek vermesidir.
***
BATASUNA’ya karşı bir süredir adli soruşturmayı yürüten yargıç Baltasar Garzon’un elinde, bu "terör ilintisi"ni kanıtlayan 375 sayfalık bir dosya var. Garzon buna dayanarak önceki gün partinin faaliyetine son verme kararını ilan etti.

Yazının Devamı

Öncelik "yaşanabilir dünya" olmalı...

27 Ağustos 2002


<#comment>İLK bakışta konferansın adı muğlak görünebilir: "Sürdürülebilir Kalkınma İçin Dünya Zirvesi"...
Dün Johannesburg’da başlayan ve 174 ülkeden 65 bin temsilcinin katıldığı bu 10 günlük zirve, şimdiye kadar yapılan uluslararası konferansların en büyüğü. Hatta 10 yıl önce aynı konuda Rio de Janeiro’da yapılan benzer konferanstan daha da geniş.
Rio’daki zirveye "BM Çevre ve Kalkınma Konferansı" adı verilmişti. O toplantıda gündeme getirilen "sürdürülebilir kalkınma" kavramı, bu kez Rio’nun bir nevi devamı olan Johannesburg zirvesinin başlığı oldu.
Konferansın ismi kendi başına bu "Dünya Zirvesi"nin neyi amaçladığını ortaya koyuyor: Çevre ile uyumlu kalkınma... Yani hedef bir yandan dünyadaki yaşam koşullarını iyileştirmek, diğer yandan da doğal kaynakları çevreye zarar vermeden kullanmaktır.
***
RİO zirvesinden bu yana geçen 10 yıl içinde, ne yazık ki küresel çevre sorunları azalacağına çoğaldı. O konferansta alınan kararların birçoğu kâğıt üstünde kaldı. BM uzmanlarının verdiği rakamlara göre, bu süre içinde dünyada ormanların yüzde 10’u tahrip edildi, havadaki karbondioksit miktarı bir o kadar arttı, bu arada dünya nüfusu yedide bir artarak 6.250

Yazının Devamı

Yalnız bizde değil...

24 Ağustos 2002

Bugün burada bu türden üç olayı kısaca ele alacağız.* * *ÖNCE İspanyadan başlayalım.Bilindiği gibi geniş bir özerkliğe sahip olan Bask bölgesinde, sayıları çok az da olsa, ayrılıkçı unsurların kampanyaları devam ediyor. Gerçi ETA terör eylemlerine son vermiş durumda, ama "bağımsız Bask" için şiddete başvuran militanlar silinmiş değil. Bir de, mevcut demokratik yapı içinde, aynı hedefe yönelik faaliyetlerini siyasal alanda yürütmeye çalışanlar var. İşte, Batasuna adlı örgüt bunların başında geliyor.İspanyol yetkililerin ETAnın bir uzantısı olarak gördüğü Batasuna, Basktaki yerel yönetimde (Mecliste ve belediyelerde) temsil ediliyor. Son seçimlerde bu grup oyların yüzde 10unu aldı.Ancak Batasunanın son zamanlarda teröre destek verdiğine dair birtakım bilgiler, belgeler elde edilince, resmi makamlar harekete geçti. Önümüzdeki pazartesi, parlamento bu partinin kapatılmasını öngören bir önergeyi görüşecek. Gerekçe, iki ay önce geçirilen bir yasaya dayandırılıyor. Buna göre şiddeti destekleyen veya meşru sayan parti, kapatılır.Hükümetin ve birçok partinin görüşü, Batasunanın bu durumda olduğu yönünde. Buna karşı çıkanlar (özellikle bazı hukukçular) var. Tartışma devam ediyor. Ama

Yazının Devamı

Yalnız bizde değil...

24 Ağustos 2002


<#comment>Türkiye’de bütün dikkatler iç siyasal gelişmeler üzerinde odaklanmışken, etrafımızda ve dünyada önemli olaylar meydana geliyor. Bunların bir kısmı örneğin Kuzey Irak’ta olup bitenler, bizi direkt olarak ilgilendiriyor. Ama diğer ülkelerde öyle olaylar cereyan ediyor ki, bunların dolaylı olarak da olsa, Türkiye ile ilintisini görmemek olanaksız.
Bugün burada bu türden üç olayı kısaca ele alacağız.
* * *
ÖNCE İspanya’dan başlayalım.
Bilindiği gibi geniş bir özerkliğe sahip olan Bask bölgesinde, sayıları çok az da olsa, ayrılıkçı unsurların kampanyaları devam ediyor. Gerçi ETA terör eylemlerine son vermiş durumda, ama "bağımsız Bask" için şiddete başvuran militanlar silinmiş değil. Bir de, mevcut demokratik yapı içinde, aynı hedefe yönelik faaliyetlerini siyasal alanda yürütmeye çalışanlar var. İşte, Batasuna adlı örgüt bunların başında geliyor.
İspanyol yetkililerin ETA’nın bir uzantısı olarak gördüğü Batasuna, Bask’taki yerel yönetimde (Meclis’te ve belediyelerde) temsil ediliyor. Son seçimlerde bu grup oyların yüzde 10’unu aldı.

Yazının Devamı