Rusya artık "dost ve müttefik"

16 Mayıs 2002

Tabii ki olur. Yeter ki, eski husumet ve nefret geride kalsın, yeni bir anlayış ve güven yer alsın.Soğuk Savaş d"nemindeki "büyük düşman" Rusya, şimdi NATO'nun "dostu, ortağı, hatta müttefiki"... ™nceki gün İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te yapılanan NATO Dışişleri bakanları toplantısında alınan karar ile bu yeni statü resmen tescil edilmiş oldu.Gerçi Rusya - halen sırada bekleyen eski "Doğu bloku"ndan 10 aday gibi - NATO'ya girmeyi düşünmüyor. Ama Reykjavik'te temeli atılan bir NATO - Rusya Konseyi'ne dahil oluyor. Hem de diğer NATO üyeleri gibi eşit koşullarla. Veto hakkı dışında, tüm kararların alınmasında ve uygulanmasında s"z sahibi olma yetkisi ile...* * * KİM derdi ki 50 yıllık "düşman" Rusya, defalarca nükleer bir savaşın eşiğine geldiği NATO ile b"yle "organik bir bağ" kuracak ve b"ylece "Batı dünyası" ile kaderini paylaşacak?.. Rusya Dışişleri Bakanı İgor İvanov'un dediği gibi, artık Rusya'nın da içinde yer aldığı yeni bir dünya düzeni kuruluyor, yeni bir d"nem başlıyor...Tabii Rusya'nın - veya eskiden Sovyetler'in başını çektiği Doğu blokunun - "tehdidi" ortadan kalkınca, NATO'nun işlevi, misyonu da değişiyor. NATO başkentlerinde bir süredir "düşman kim? NATO şimdi ne

Yazının Devamı

Rusya artık "dost ve müttefik"

16 Mayıs 2002


<#comment>Elli yıllık düşman dost olur mu?
Tabii ki olur. Yeter ki, eski husumet ve nefret geride kalsın, yeni bir anlayış ve güven yer alsın.
Soğuk Savaş dönemindeki "büyük düşman" Rusya, şimdi NATO'nun "dostu, ortağı, hatta müttefiki"...Önceki gün İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te yapılanan NATO Dışişleri bakanları toplantısında alınan karar ile bu yeni statü resmen tescil edilmiş oldu.
Gerçi Rusya - halen sırada bekleyen eski "Doğu bloku"ndan 10 aday gibi - NATO'ya girmeyi düşünmüyor. Ama Reykjavik'te temeli atılan bir NATO - Rusya Konseyi'ne dahil oluyor. Hem de diğer NATO üyeleri gibi eşit koşullarla. Veto hakkı dışında, tüm kararların alınmasında ve uygulanmasında söz sahibi olma yetkisi ile...
* * *
KİM derdi ki 50 yıllık "düşman" Rusya, defalarca nükleer bir savaşın eşiğine geldiği NATO ile böyle "organik bir bağ" kuracak ve böylece "Batı dünyası" ile kaderini paylaşacak?..Rusya Dışişleri Bakanı İgor İvanov'un dediği gibi, artık Rusya'nın da içinde yer aldığı yeni bir dünya düzeni kuruluyor, yeni bir dönem başlıyor...

Yazının Devamı

Annan başaracak mı?

15 Mayıs 2002

Dünya örgütünün başı, bir "mucize" beklenmemesi gerektiğini, ancak Kıbrısa bir "umut mesajı" getirmekte olduğunu söylemekle, doğru bir sinyal vedi.Elbette ki Annandan, bir günlük temasları sonunda Lefkoşada 4 ay boyunca yapılan toplam 31 toplantıda sağlanamayan uzlaşmayı gerçekleştirmesi beklenemez. Ama bu ziyaret gene de bir umut veriyor. Eğer Genel Sekreter, Denktaş - Klerides görüşmelerindeki tıkanmayı giderebileceğinden ve diyaloğa yeni bir ivme kazandıracağından emin olmasaydı, herhalde Lefkoşaya gelme riskini almazdı...O halde yukarıdaki soruya cevaben Kofi Annanın bu yeni misyonuna da, klasik deyimi ile "ihtiyatlı bir iyimserlik" ile yaklaşmak gerektiğini tekrarlamaktan başka çare yok!* * *TÜRK tarafı açısından Annanın adaya gelmesinin olumlu birkaç yanı var. Her şeyden önce, Genel Sekreterin ilk kez Türk kesimine geçerek Denktaşı kendi makamında ziyaret etmesi, kendisine Klerides gibi sadece "Ekselansları" diye atıfta bulunması, Türk tarafının çok duyarlı olduğu "eşitlik" ilkesini dikkate aldığını gösteriyor.Bu buluşma, Denktaşa 29 Nisanda Kleridese sunduğu 20 sayfalık öneri hakkında ilk elden bilgi vermek ve bunun dikkate alınması gereken bir "açılım" olduğunu anlatmak

Yazının Devamı

Annan başaracak mı?

15 Mayıs 2002


<#comment>BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın bugün Lefkoşa’nın iki kesiminde ve Yeşil Hat üzerinde Kıbrıs Türk ve Rum liderleri ile yapacağı görüşmelerden bir şey çıkacak mı?
Dünya örgütünün başı, bir "mucize" beklenmemesi gerektiğini, ancak Kıbrıs’a bir "umut mesajı" getirmekte olduğunu söylemekle, doğru bir sinyal vedi.
Elbette ki Annan’dan, bir günlük temasları sonunda Lefkoşa’da 4 ay boyunca yapılan toplam 31 toplantıda sağlanamayan uzlaşmayı gerçekleştirmesi beklenemez. Ama bu ziyaret gene de bir umut veriyor. Eğer Genel Sekreter, Denktaş - Klerides görüşmelerindeki tıkanmayı giderebileceğinden ve diyaloğa yeni bir ivme kazandıracağından emin olmasaydı, herhalde Lefkoşa’ya gelme riskini almazdı...
O halde yukarıdaki soruya cevaben Kofi Annan’ın bu yeni misyonuna da, klasik deyimi ile "ihtiyatlı bir iyimserlik" ile yaklaşmak gerektiğini tekrarlamaktan başka çare yok!
* * *
TÜRK tarafı açısından Annan’ın adaya gelmesinin olumlu birkaç yanı var. Her şeyden önce, Genel Sekreter’in ilk kez Türk kesimine geçerek Denktaş’ı kendi makamında ziyaret etmesi, kendisine Klerides gibi sadece "Ekselansları" diye atıfta bulunması, Türk tarafının çok duyarlı olduğu

Yazının Devamı

Kıbrısa neden örnek olmasın?

14 Mayıs 2002

IPInın yıllık kongrelerinde, medyayı ilgilendiren çeşitli sorunların yanı sıra, yapıldığı yer de dikkate alınarak, bölgesel meseleler ele alınır. Dolayısı ile 65 ülkeden 500 kadar gazetecinin katıldığı Lyublyanadaki 3 günlük konferansta Balkanların ve özellikle eski Yugoslavyadan ayrılıp bağımsızlığına kavuşan ülkelerin sorunları enine boyuna tartışıldı.Bunlardan biri, Türkiyeyi de yakından ilgilendiren bir konu idi: Karadağ ile Sırbistanın yeni bir federasyon kurması...***SLOVENYA, Hırvatistan, Bosna - Hersek ve Karadağ liderlerinin paylaştığı kürsüde, bu satırların yazarı da, dört panelist arasında yer aldı.Bu bize Karadağ Başkanı Milo Djukanoviçe 14 Martta Yugoslavya Başkanı Vojislav Kostunica ile imzaladığı anlaşma ile ilgili bir dizi soru sorma olanağını verdi.Bu anlaşma imzalanıncaya kadar, Karadağ Sırp hakimiyetinden tamamen ayrılmak ve "kendi yolunda" ilerlemek niyetinde idi. Ancak 10 milyon nüfuslu "Yugoslavya" - yani Sırplar - buna izin vermiyor, hele Slobodan Miloseviç iktidarda iken, daha önce ülkesinin çeşitli bölgelerinde yaptığı gibi 650 bin nüfuslu Karadağı da "yutmayı" planlıyordu.Miloseviçin devrilmesinden sonra da, Karadağlılar Yugoslavyanın bir parçası olmak ve

Yazının Devamı

Kıbrıs’a neden örnek olmasın?

14 Mayıs 2002


<#comment>

Bu kez sıra, Güney Avrupa’nın minik ülkesi Slovenya’da idi. İki bin üyesi olan Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)’nün yıllık kongresi, bu kez bu ülkenin 300 bin nüfuslu şirin başkenti Lyublyana’da yapıldı.
IPI’nın yıllık kongrelerinde, medyayı ilgilendiren çeşitli sorunların yanı sıra, yapıldığı yer de dikkate alınarak, bölgesel meseleler ele alınır. Dolayısı ile 65 ülkeden 500 kadar gazetecinin katıldığı Lyublyana’daki 3 günlük konferansta Balkanlar’ın ve özellikle eski Yugoslavya’dan ayrılıp bağımsızlığına kavuşan ülkelerin sorunları enine boyuna tartışıldı.
Bunlardan biri, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir konu idi: Karadağ ile Sırbistan’ın yeni bir federasyon kurması...
***

Yazının Devamı

Avrupanın açmazı...

9 Mayıs 2002

İkilemin nedeni, Avrupanın bütünleşmesi yolunda önemli adımların atıldığı, Avrupa değerlerinin yayılmasına çalışıldığı bir dönemde, bu ideallere ters düşen siyasal akımların meydana gelmesidir.Şu sırada Avrupa, "yüksek değerleri" tehdit eden yeni oluşumlara sahne oluyor. Fransadan Hollandaya, Avusturyadan İtalyaya kadar, çeşitli Avrupa ülkelerinde aşırı milliyetçi yabancı karşıtı ve faşist eğilimli cereyanların güç kazanması, Avrupalıların kâbusu haline geliyor."La Libre Belgique" gazetesinin belirttiği gibi, bu yeni akımın kaygı verici yanı, "artık hiçbir Avrupa ülkesinin bunun dışında kalamamasıdır".* * *FRANSAda Le Penin seçimlerdeki başarısı (Chiraca karşı yenildiği ikinci turda aldığı oranın yüksekliği küçümsenmemeli), ardından Hollandada 15 Mayısta yapılacak parlamento seçimleri öncesi yıldızı epey parlayan Pim Fortuynun öldürülmesi, tüm dikkatleri bu tehlike üzerine çekmiştir.Kuşkusuz Le Pen ile Fortuyn arasında önemli farklar var. Sadece "fiziki görünüş"te değil tabii. 54 yaşındaki dazlak, şık giyimli "Prof. Pim", son zamanlarda kendisini Fransız ırkçı liderine benzetenlere çok kızıyordu. Gerçi Fortuyn da yabancılardan şikâyetçi idi. Hollandanın 16 milyon nüfusunun en az

Yazının Devamı

Avrupa’nın açmazı...

9 Mayıs 2002


<#comment>Avrupalılar bugün "Avrupa Günü"nü, ciddi bir açmazın içinde bulundukları bir ortamda kutluyorlar.
İkilemin nedeni, Avrupa’nın bütünleşmesi yolunda önemli adımların atıldığı, Avrupa değerlerinin yayılmasına çalışıldığı bir dönemde, bu ideallere ters düşen siyasal akımların meydana gelmesidir.
Şu sırada Avrupa, "yüksek değerleri" tehdit eden yeni oluşumlara sahne oluyor. Fransa’dan Hollanda’ya, Avusturya’dan İtalya’ya kadar, çeşitli Avrupa ülkelerinde aşırı milliyetçi yabancı karşıtı ve faşist eğilimli cereyanların güç kazanması, Avrupalıların kâbusu haline geliyor.
"La Libre Belgique" gazetesinin belirttiği gibi, bu yeni akımın kaygı verici yanı, "artık hiçbir Avrupa ülkesinin bunun dışında kalamamasıdır".
* * *
FRANSA’da Le Pen’in seçimlerdeki başarısı (Chirac’a karşı yenildiği ikinci turda aldığı oranın yüksekliği küçümsenmemeli), ardından Hollanda’da 15 Mayıs’ta yapılacak parlamento seçimleri öncesi yıldızı epey parlayan Pim Fortuyn’un öldürülmesi, tüm dikkatleri bu tehlike üzerine çekmiştir.

Yazının Devamı