Ortadoğu'da Türk, Yunan el ele...

10 Nisan 2002


<#comment>Fikir geçen cumartesi günü, Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun Kahire dönüşü Dışişleri Bakanı İsmail Cem'i cep telefonundan arayıp Mısır'daki temaslarını aktardığı görüşme sırasında gelişti.
İsrail - Filistin çatışmalarına son vermek için acaba iki ülke ortak bir girişimde bulunamaz mıydı?
İki bakan bu fikri hayata geçirmek için derhal kollarını sıvadı.
Cem aynı gün İsrailli meslektaşı Şimon Peres'i aradı. Papandreu ile birlikte bölgeye gelmek ve bu arada Ramallah'ta kuşatma altındaki karargahında bulunan Yaser Arafat ile de görüşmek istediklerini bildirdi.
Peres buna sıcak bakıyordu; ama hükümetinin görüşünü de alması lazımdı.
Dün Peres Cem'i aradı ve olumlu yanıtı duyurdu. İsrailli Bakan aynı zamanda Kudüs'te bulunan Türk parlamenterlerini de bu gelişme hakkında bilgilendirdi.

Yazının Devamı

Türkiye ne yapabilir?

9 Nisan 2002

Keşke sunucunun "cak'lı - cek'li" kesin ifadeleri doğru olsaydı ve Çırağan Sarayı b"yle bir buluşmaya ev sahipliği yapabilseydi... Ama ne yazık ki, bundan çook uzaktayız.Nitekim Dışişleri Bakanı İsmail Cem, bu konuda kendisine sorulan bir soruyu yanıtlarken, haklı olarak "abartmayalım" demekten kendini alamadı...* * *TšRKİYE'DE kamuoyunda Ortadoğu'daki olaylar karşısında Ankara'nın daha aktif bir rol oynaması y"nünde kuvvetli bir istek var. Bu bağlamda bazı çevreler hükümeti zayıf davranmakla, bazısı da bocalamakla ve zikzak politikalar izlemekle suçluyorlar. Kuşkusuz g"nül Türk diplomasisinin Ortadoğu'daki gelişmelerde, anında ve enerjik girişimlerde bulunmasını, b"ylece b"lgesel bir güç olarak etkinliğini hissettirmesini arzu eder. Gerçi Türkiye'nin bu alanda bir ağırlığı var, ama açıkçası şu sırada b"lgede cereyan etmekte olan çılgınlığa ve trajediye son verebilecek güçte değil. Bu güce BM'nin, AB'nin, Rusya'nın İslam dünyasının, hatta tüm umutların bağlandığı ABD'nin dahi sahip olmadığını g"rüyoruz. Diğer bir deyişle Türkiye'nin tek başına "ne fırlaması ve müdahalelerde bulunması, pek sonuç vermez. Bu düşünceden hareket eden Türk diplomasisi, şimdi bir "eşgüdümlü hareket"

Yazının Devamı

Türkiye ne yapabilir?

9 Nisan 2002


<#comment>ÖNCEKİ akşam, popüler TV kanallarından biri, haber programında, Türkiye'nin İsrail - Filistin çatışmalarına son vermek için tarafları İstanbul'da bir araya gelmeye çağırdığını bildirdikten sonra, bu sanki kararlaştırılmış gibi Çırağan Sarayı'nın bu tarihi buluşmanın yeri olacağını belirtti ve bu otelde daha önce yapılan konferanslardan ve toplantı salonlarından görüntüler aktardı.
Keşke sunucunun "cak'lı - cek'li" kesin ifadeleri doğru olsaydı ve Çırağan Sarayı böyle bir buluşmaya ev sahipliği yapabilseydi... Ama ne yazık ki, bundan çook uzaktayız.
Nitekim Dışişleri Bakanı İsmail Cem, bu konuda kendisine sorulan bir soruyu yanıtlarken, haklı olarak "abartmayalım" demekten kendini alamadı...
* * *
TÜRKİYE'DE kamuoyunda Ortadoğu'daki olaylar karşısında Ankara'nın daha aktif bir rol oynaması yönünde kuvvetli bir istek var. Bu bağlamda bazı çevreler hükümeti zayıf davranmakla, bazısı da bocalamakla ve zikzak politikalar izlemekle suçluyorlar.
Kuşkusuz gönül Türk diplomasisinin Ortadoğu'daki gelişmelerde, anında ve enerjik girişimlerde bulunmasını, böylece bölgesel bir güç olarak etkinliğini hissettirmesini arzu eder.Gerçi Türkiye'nin bu

Yazının Devamı

Demirel'den saldırıları durdurun çağrısı

6 Nisan 2002

Demirel, "Mitchell Komisyonu"nun beş üyesinden biri olarak, dün bu çağrıyı kendisiyle telefonla gerçekleştirdiğimiz s"yleşi sırasında yaptı.ABD'nin ünlü eski diplomatlarından George Mitchell'in başkanlığındaki komisyon, geçen yıl Ortadoğu'da çatışmaları durdurmak ve yeni bir barış süreci başlatmak için, 6 ay boyunca tüm ilgili taraflarla temaslarda bulunmuş ve sonunda Demirel'in deyişi ile ç"züme giden bir "yol haritası" niteliğindeki raporunu hazırlamıştı.Eski cumhurbaşkanının da imzasını taşıyan bu raporun yaşama geçirilmesi için yoğun çabalar harcanmış, ancak "intifada"nın tırmanması, son olarak da İsrail'in Batı Şeria'yı işgal etmesi ve Yaser Arafat'ı rehin tutması ile, barış umutları tamamen yok olmuştur...* * *DEMİREL'e sorduk: Bu olanları tahmin ediyor muydunuz? Durumun bu kadar vahimleşmesine şaştınız mı?Demirel'in yanıtı ş"yle oldu: "Evet, tahmin ediyordum. Biz taraflarla defalarca g"rüştük. Doğrusu barışı g"nülden arzuladıklarını g"rmedik. Gerçi tavsiyelerimizi kabul ettiler. Ama gereğini yapmadılar... B"ylece bu kritik duruma gelinmiş oldu." Komisyonun tavsiyeleri, aynen BM Güvenlik Konseyi'nin 30 Mart'ta kabul ettiği 1402 sayılı kararın doğrultusunda idi. Her türlü

Yazının Devamı

Demirel'den saldırıları durdurun çağrısı

6 Nisan 2002


<#comment>Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in İsrail'e ve Filistin'e bir mesajı var: Her türlü şiddete derhal ve şartsız olarak son verin. Bu savaşı sürdürmenin hiçbir mantığı, yararı ve beklentisi olamaz. Daha fazla kanın akmasını önlemek tamamen sizin elinizdedir. Bugünkü açmazdan kurtulmanın tek yolu da budur...Demirel, "Mitchell Komisyonu"nun beş üyesinden biri olarak, dün bu çağrıyı kendisiyle telefonla gerçekleştirdiğimiz söyleşi sırasında yaptı.
ABD'nin ünlü eski diplomatlarından George Mitchell'in başkanlığındaki komisyon, geçen yıl Ortadoğu'da çatışmaları durdurmak ve yeni bir barış süreci başlatmak için, 6 ay boyunca tüm ilgili taraflarla temaslarda bulunmuş ve sonunda Demirel'in deyişi ile çözüme giden bir "yol haritası" niteliğindeki raporunu hazırlamıştı.
Eski cumhurbaşkanının da imzasını taşıyan bu raporun yaşama geçirilmesi için yoğun çabalar harcanmış, ancak "intifada"nın tırmanması, son olarak da İsrail'in Batı Şeria'yı işgal etmesi ve Yaser Arafat'ı rehin tutması ile, barış umutları tamamen yok olmuştur...
* * *
DEMİREL'e sorduk: Bu olanları tahmin ediyor muydunuz? Durumun bu kadar vahimleşmesine şaştınız mı?
Demirel'in

Yazının Devamı

Esas tehlike

5 Nisan 2002

İsrail - Filistin çatışmalarının olası sonuçlarından bahsederken Başbakan, İsrail kuvvetlerinin Batı Şeria'daki işgalinin sona ermemesi halinde, "Arap ülkelerinde insanların sokaklara d"küleceğini, İslam radikalizminin ateşleneceğini ve Bin Ladin ve El Kaide benzerlerine gün doğacağını" belirtti. Ecevit'in deyişi ile bu takdirde Türkiye de bunun acısını çekecek...Bu s"zler, geçen günkü yazımızda s"zünü ettiğimiz "kabus senaryosu"nun ne kadar ciddi bir olasılık haline gelmekte olduğunu g"steriyor. Diğer bir deyişle, eğer çatışmalar hızla durdurulamazsa, sadece b"lge değil, bütün dünya çok vahim sonuçlarla - ve "zellikle uluslararası ter"rizm tehdidi ile - karşı karşıya kalacaktır.* * *BU tehlikelerden biri, Başbakan'ın da belirttiği gibi, İslam radikalizminin ateşlenmesi ve El Kaide gibi "rgütlerin harekete geçmesidir.Hatırlanacağı gibi, 11 Eylül'den sonra Bin Ladin, yaptığı konuşmalarda, ABD'ye ve Batı'ya çatarken, Arap ve İslam ülkelerinde duyulan "fkenin başlıca nedeni olarak Filistin meselesini saymıştı. Bin Ladin'in New York ve Washington'a karşı girişilen ter"rist saldırılar için (doğru veya yanlış) g"sterdiği bu gerekçe, doğrusu Arap kamuoyunun geniş bir kesiminde destek

Yazının Devamı

Esas tehlike

5 Nisan 2002


<#comment>Başbakan Bülent Ecevit dün Ortadoğu krizi ile ilgili konuşmasında, üzerinde durulması gereken önemli bir noktaya değindi.
İsrail - Filistin çatışmalarının olası sonuçlarından bahsederken Başbakan, İsrail kuvvetlerinin Batı Şeria'daki işgalinin sona ermemesi halinde, "Arap ülkelerinde insanların sokaklara döküleceğini, İslam radikalizminin ateşleneceğini ve Bin Ladin ve El Kaide benzerlerine gün doğacağını" belirtti. Ecevit'in deyişi ile bu takdirde Türkiye de bunun acısını çekecek...
Bu sözler, geçen günkü yazımızda sözünü ettiğimiz "kabus senaryosu"nun ne kadar ciddi bir olasılık haline gelmekte olduğunu gösteriyor. Diğer bir deyişle, eğer çatışmalar hızla durdurulamazsa, sadece bölge değil, bütün dünya çok vahim sonuçlarla - ve özellikle uluslararası terörizm tehdidi ile - karşı karşıya kalacaktır.
* * *
BU tehlikelerden biri, Başbakan'ın da belirttiği gibi, İslam radikalizminin ateşlenmesi ve El Kaide gibi örgütlerin harekete geçmesidir.
Hatırlanacağı gibi, 11 Eylül'den sonra Bin Ladin, yaptığı konuşmalarda, ABD'ye ve Batı'ya çatarken, Arap ve İslam ülkelerinde duyulan öfkenin başlıca nedeni olarak Filistin meselesini saymıştı. Bin

Yazının Devamı

Nereye kadar?

4 Nisan 2002

TV ekranlarına yansıyan trajik olayların nedenleri tartışıla dursun, durumun aldığı vahim boyutlar, şimdi herkesi bundan sonra ne olacağı konusunda kara kara düşünmeye sevk ediyor.Bu konuda okurlarımızın da ilettiği bazı soruları burada yanıtlamaya çalışacağız.* * * * ŞARON NE YAPMAK İSTİYOR? Kendi deyişi ile İsrail ordusunu Filistin topraklarına sürmekte güttüğü amaç, İsrail'e y"nelik ter"rizmi ç"kertmek, 'intifada'nın sorumlularını ele geçirmek veya saf dışı etmektir. Gene kendi g"rüşüne g"re, İsrail bu hedefe ulaştıktan sonra geri çekilecek ve ç"züm yollarını arayacak...İsrail'de dahi (Şaron'a muhalif politikacılar ve yazarlar gibi) aklı başında kimseler, bu yoldan güvenlik ve barışın sağlanabileceğine inanmıyor. İsrail ordusunun - bütün dünyanın kınadığı - bu harekatı ile 'intifada'ya ve "zellikle intihar saldırılarına son verebileceği çok kuşkuludur. Aksine bu davranış, Filistinlilerin direnişini daha da k"rükleyecek ve İsrail'i çok daha k"tü durumlara düşürecektir. İsrail'de de şimdi Şaron'un esas stratejisinin ne olduğunu soranlar var. "Haaretz" gazetesinin belirttiği gibi, galiba b"yle bir strateji, yani belirlenmiş bir hedef ve rota yok...* ARAFAT NE OLACAK? Şaron,

Yazının Devamı