ABD ile yeni ortaklık

15 Ocak 2002

Son zamanlarda sıkça kullanılan bu terime, Başbakan da Ankara'dan ayrılmadan "nceki demeçlerinde değindi ve bu arada ekonominin "stratejik ilişkinin zayıf halkası"nı oluşturduğunu belirtti.Ecevit'in ABD'deki g"rüşmelerinin esas hedefi, "yle anlaşılıyor ki, stratejik ortaklık anlayışını pekiştirmek, bu çerçevede mevcut boşlukları doldurmaya çalışmaktır.Diğer bir deyişle, amaç ABD ile güçlü ilişkileri daha "derinleştirmek ve genişletmek" tir.* * *STRATEJİK ortaklık teriminden kastedilen nedir?ABD'nin bu tür bir ortaklığı İngiltere ve İsrail ile var. Ankara'nın arzusu, AB ile ilişkilerini - bu iki "rnektekine benzer - en üst düzeye yükseltmektir. Stratejik ilişkiler derken, çoğumuzun aklına ilk gelen şey askeri işbirliği oluyor. Bunun içinde siyasal işbirliğini de g"renler var tabii. Oysa, stratejik ortaklık derken esas kastedilen, askeri, siyasal, ekonomik, ticari, kültürel, vs. alanlarında "derin ve geniş ilişkiler manzumesi"dir. Türkiye - ABD ilişkilerine baktığımızda bu sıfata çok yakın bir durum g"rüyoruz. Nitekim bu ortaklığın askeri ve siyasal boyutları bir hayli gelişmiş noktada. Ama ekonomik - ticari boyut, henüz gereken düzeye ulaşmış değil... İşte Türkiye "zellikle

Yazının Devamı

ABD ile yeni ortaklık

15 Ocak 2002


<#comment>Başbakan Ecevit'in ABD gezisi, Türkiye'nin bu ülke ile geliştirmeye çalıştığı "stratejik ortaklık" kavramını gündeme getirmiş bulunuyor.
Son zamanlarda sıkça kullanılan bu terime, Başbakan da Ankara'dan ayrılmadan önceki demeçlerinde değindi ve bu arada ekonominin "stratejik ilişkinin zayıf halkası"nı oluşturduğunu belirtti.
Ecevit'in ABD'deki görüşmelerinin esas hedefi, öyle anlaşılıyor ki, stratejik ortaklık anlayışını pekiştirmek, bu çerçevede mevcut boşlukları doldurmaya çalışmaktır.
Diğer bir deyişle, amaç ABD ile güçlü ilişkileri daha "derinleştirmek ve genişletmek"tir.
* * *
STRATEJİK ortaklık teriminden kastedilen nedir?

Yazının Devamı

Hangisi ter"r, hangisi değil?..

12 Ocak 2002

Bu kavram kargaşasının nedeni de, "Los Angeles Times" yazarı William Pfaff'ın da belirttiği gibi, ter"rle mücadele hususunda g"sterilen ikiyüzlülük, samimiyetsizlik ve bencilliktir. ABD'ye karşı girişilen trajik eylemin ardından Başkan Bush, ter"rizm konusunda yeni bir doktrinin çerçevesini çizmişti: Sebebi ve hedefi ne olursa olsun, dünyanın neresinde vuku bulursa bulsun, ter"r ter"rdür. Yani bunun başka bir adı ("rneğin "zgürlük mücadelesi veya direniş hareketi) olamaz... Ter"rizme karşı da uluslararası dayanışma içinde savaşılmalı, bu tür eylemlere girişen "rgüt ve kişiler mutlaka ortadan kaldırılmalıdır...ABD, "Bush Doktrini"ni 11 Eylül'den hemen sonra Useme bin Ladin ve başında bulunduğu El Kaide "rgütüne karşı savaş ilan etmekle yaşama geçirdi. Washington bu uğurda, ter"ristlere yataklık eden Taliban rejimini yıkmak için Afganistan'ı vurmaktan çekinmedi...* * *BUSH'un bu doktrini kendi açılarından ter"rizm sorunu ile karşılaşan birçok ülkeyi cesaretlendirdi. Diğer bir deyişle, "teden beri şiddet eylemlerine sahne olan ülkeler, bu kampanyalarını daha sert - veya daha "Amerikanvari" - yürütmek için, 11 Eylül'den sonra oluşan havayı bir fırsat olarak değerlendirmeye

Yazının Devamı

Hangisi terör, hangisi değil?..

12 Ocak 2002


<#comment>11 Eylül saldırısından sonra dünya gündemine oturan terörizm konusu üzerindeki kavram kargaşası hala devam ediyor.
Bu kavram kargaşasının nedeni de, "Los Angeles Times" yazarı William Pfaff'ın da belirttiği gibi, terörle mücadele hususunda gösterilen ikiyüzlülük, samimiyetsizlik ve bencilliktir.ABD'ye karşı girişilen trajik eylemin ardından Başkan Bush, terörizm konusunda yeni bir doktrinin çerçevesini çizmişti: Sebebi ve hedefi ne olursa olsun, dünyanın neresinde vuku bulursa bulsun, terör terördür. Yani bunun başka bir adı (örneğin özgürlük mücadelesi veya direniş hareketi) olamaz... Terörizme karşı da uluslararası dayanışma içinde savaşılmalı, bu tür eylemlere girişen örgüt ve kişiler mutlaka ortadan kaldırılmalıdır...
ABD, "Bush Doktrini"ni 11 Eylül'den hemen sonra Useme bin Ladin ve başında bulunduğu El Kaide örgütüne karşı savaş ilan etmekle yaşama geçirdi. Washington bu uğurda, teröristlere yataklık eden Taliban rejimini yıkmak için Afganistan'ı vurmaktan çekinmedi...
* * *
BUSH'un bu doktrini kendi açılarından terörizm sorunu ile karşılaşan birçok ülkeyi cesaretlendirdi. Diğer bir deyişle, öteden beri şiddet eylemlerine sahne olan

Yazının Devamı

Dış konularda yeni sesler

11 Ocak 2002

Tabii burada "tank" s"zcüğünün askeri anlamdaki tank ile ilgisi yok. Kastedilen, "rneğin "su tankı" gibi bir şey. Başka deyişle, "düşünce deposu"...Demokrasilerde "teden beri bu tür kuruluşlar, "zellikle dış politikanın belirlenmesinde "nemli bir rol oynarlar. Hatta bu ülkelerde kimileri, "diplomasi, sadece diplomatlara bırakılmayacak kadar "nemli bir iştir" diye "dalga" geçerler!..Genelde Batı'da da dış ilişkiler - ve savunma - ile ilgili politikaları oluşturanların başında siyasi kadrolar, yani hükümet, parlamento ve tabii Dışişleri - ve Savunma - bürokratları gelir. Ancak bu ülkelerde karar mekanizmaları üzerinde etkili olan başka güçler de vardır. Medya bunlardan biridir. Gelişmiş demokrasilerde "düşünce kuruluşları" ve benzer sivil toplum grupları da bunda "nemli bir rol oynarlar.™rneğin ABD'de bunlardan düzinelerce var. Hatta bir kısmı spesifik dış konularla (yani "rneğin sadece Ortadoğu ile) ilgilidir. Batı Avrupa ülkelerinde de "yle...* * *YUKARIDA belirttiğimiz gibi bizde bu, nispeten yeni gelişmeye başlayan bir olgu. Halen Türkiye'de varlığını hissettiren "nemli birkaç "düşünce kuruluşu" var. ASAM, TESEV, SISAV, İKV, Stratejik Araştırmalar Merkezi, Orta Doğu ve Balkan

Yazının Devamı

Dış konularda yeni sesler

11 Ocak 2002


<#comment>Bizde kendisi gibi, adı da yeni. Hatta çoğu zaman İngilizce terimi kullanılıyor: Think - tank... Yani "düşünce kuruluşu"...
Tabii burada "tank" sözcüğünün askeri anlamdaki tank ile ilgisi yok. Kastedilen, örneğin "su tankı" gibi bir şey. Başka deyişle, "düşünce deposu"...
Demokrasilerde öteden beri bu tür kuruluşlar, özellikle dış politikanın belirlenmesinde önemli bir rol oynarlar. Hatta bu ülkelerde kimileri, "diplomasi, sadece diplomatlara bırakılmayacak kadar önemli bir iştir" diye "dalga" geçerler!..
Genelde Batı'da da dış ilişkiler - ve savunma - ile ilgili politikaları oluşturanların başında siyasi kadrolar, yani hükümet, parlamento ve tabii Dışişleri - ve Savunma - bürokratları gelir. Ancak bu ülkelerde karar mekanizmaları üzerinde etkili olan başka güçler de vardır. Medya bunlardan biridir. Gelişmiş demokrasilerde "düşünce kuruluşları" ve benzer sivil toplum grupları da bunda önemli bir rol oynarlar.
Örneğin ABD'de bunlardan düzinelerce var. Hatta bir kısmı spesifik dış konularla (yani örneğin sadece Ortadoğu ile) ilgilidir. Batı Avrupa ülkelerinde de öyle...
* * *

Yazının Devamı

Mesele Saddam değil, ama...

10 Ocak 2002

Derya Sazak'ın "11 Eylül G"lgesinde Saddam" adlı kitabı, Irak'ın Türkiye ve dünya gündeminin başında yer aldığı bugünlerde, son derece ilginç ve yararlı bir referans kaynağı oluşturuyor. Kitabın ana teması, 1990'larda Sazak'ın o d"nemde Meclis dışında bulunan DSP lideri Bülent Ecevit ile birlikte Bağdat'a giderek Irak lideri Saddam Hüseyin ile gerçekleştirdikleri g"rüşmelere dayanıyor. O zaman r"portaj olarak "Milliyet"te yayımlanan s"yleşilerin tutanakları ve onunla birlikte kitapta yer alan değerlendirmeler, bugün belgesel bir değer taşıyor.* * * KİTABI okurken, K"rfez Savaşı'nın çıkmasında bir yandan ABD'nin, diğer yandan da Saddam'ın yaptığı ciddi hataları g"rmemek mümkün değil.Kuşkusuz ABD'nin Kuveyt ile ihtilafa düşen Saddam'ı, b"lgedeki ekonomik ve stratejik çıkarlarını "n planda tutarak oyuna getirdiği bir gerçek. Ancak ABD Kuveyt'e saldıran Irak'a karşı savaşında, beklediği sonucu tam alamamış, Saddam'ı saf dışı edememiş ve hesaplarında yanılmıştır.Buna karşılık Saddam da ihtirası uğruna işgal ettiği Kuveyt'teki yenilgisinden sonra, ülkesinin fiilen b"lünmesine, halkının da perişan duruma düşmesine sebep olmuştur. Saddam'ın r"portajlarda sergilediği inatçı ve kibirli

Yazının Devamı

Mesele Saddam değil, ama...

10 Ocak 2002


<#comment>Irak ile ilgili bir kitap için, bundan daha iyi bir zamanlama olamazdı.
Derya Sazak'ın "11 Eylül Gölgesinde Saddam" adlı kitabı, Irak'ın Türkiye ve dünya gündeminin başında yer aldığı bugünlerde, son derece ilginç ve yararlı bir referans kaynağı oluşturuyor.Kitabın ana teması, 1990'larda Sazak'ın o dönemde Meclis dışında bulunan DSP lideri Bülent Ecevit ile birlikte Bağdat'a giderek Irak lideri Saddam Hüseyin ile gerçekleştirdikleri görüşmelere dayanıyor.
O zaman röportaj olarak "Milliyet"te yayımlanan söyleşilerin tutanakları ve onunla birlikte kitapta yer alan değerlendirmeler, bugün belgesel bir değer taşıyor.* * *KİTABI okurken, Körfez Savaşı'nın çıkmasında bir yandan ABD'nin, diğer yandan da Saddam'ın yaptığı ciddi hataları görmemek mümkün değil.
Kuşkusuz ABD'nin Kuveyt ile ihtilafa düşen Saddam'ı, bölgedeki ekonomik ve stratejik çıkarlarını ön planda tutarak oyuna getirdiği bir gerçek. Ancak ABD Kuveyt'e saldıran Irak'a karşı savaşında, beklediği sonucu tam alamamış, Saddam'ı saf dışı edememiş ve hesaplarında yanılmıştır.Buna karşılık Saddam da ihtirası uğruna işgal ettiği Kuveyt'teki yenilgisinden sonra, ülkesinin

Yazının Devamı