Türkler için de daha iyi...

23 Ağustos 2001


<#comment>NATO dün Balkanlar'da üçüncü misyonuna başladı. Makedonya'ya sevkedilmekte olan 3500 kişilik uluslararası gücün görevi, bundan önce Bosna - Hersek'te ve Kosova'da NATO kuvvetlerinin üstlendiği misyonlardan farklı.
Bu kez hedef, "barışı korumak", çatışan güçler arasında konuşlanmak veya ateşkesi denetlemek değil. Makedonya'daki görev, 30 gün gibi kısa bir sürede, "Arnavut isyancıların" silahlarını toplamaktan ibaret.
İlk bakışla oldukça basit görünen bu misyon, Makedonya'da 13 Ağustos'ta imzalanan "barış anlaşması"nın yaşama geçirilmesi açısından çok önemli. Eğer NATO bunda başarılı olursa ve ateşkes durumu devam ederse, Makedonya'nın yeni statüsünü belirleyecek olan Anayasa değişikliği de gerçekleşebilecek.
Basit görünen bu misyon aslında çok zor: İsyancıların elinde kaç silah var? (Onlar 2 bin derken, Makedon makamları 80 binden söz ediyor). Militanlar bunların hepsini teslim eder mi, yoksa toprağa mı gömer? Bu 30 gün içinde provokasyonlar olursa ve ateşkes bozulursa, NATO gücü ne yapacak? Çekip gidecek mi?
Hasılı, NATO görevi başlarken, Makedonya barıştan epey uzak görünüyor...* * *ÖNCEKİ gün Ankara'ya gelen Makedonya Dışişleri

Yazının Devamı

"Almazlar" deyip pes mi edelim?

22 Ağustos 2001

Türkiye'de yapılan anket, halkın yaklaşık yüzde 70'inin AB'ye üye olmak istediğini ortaya koydu. AB üyesi 15 ülkede düzenlenen kamuoyu araştırmasında ise, Türkiye'nin birliğe katılması lehinde tavır alanların oranı, ortalama olarak yüzde 30 civarında. Bu rakam ülkelere g"re değişiyor. ™rneğin Türkiye'nin AB genişleme kapsamına alınmasını isteyenlerin sayısı İspanya'da yüzde 43, Hollanda'da yüzde 42, buna karşılık Fransa'da yüzde 21. Bu rakamlar, Türkiye'nin AB'ye girme hususundaki güçlü isteğine karşılık, AB ülkelerinin Türkiye'nin üyeliğine soğuk bakışı hakkında açık bir fikir veriyor.* * * BU anket sonuçları, Türkiye'de AB'ye çeşitli nedenlerle sıcak bakmayanlar tarafından ş"yle değerlendirilirse, şaşmamak lazım: "İşte biz dememiş miydik? Türkiye ne yaparsa yapsın, AB'ye giremez. Bizi istemiyorlar. Bizi almazlar"...Bu g"rüşe g"re, Türkiye insan hakları ve demokrasi alanındaki şartları yerine getirse bile, AB başka nedenler "ne sürecek ve diğer koşullar yerine getirilmediği için yeni engeller çıkaracaktır. Kuşkusuz, Avrupa kamuoyunda bir kesiminde gerçekten Türkiye'nin AB üyeliğine sistematik olarak karşı çıkanlar var. Onlar "kültür ve din farkı"ndan, Türkiye'nin "geri

Yazının Devamı

"Almazlar" deyip pes mi edelim?

22 Ağustos 2001


<#comment>SON günlerde gazetelerde "AB üyeliğine bakış araştırması"nın sonuçları hakkında ilginç haberler çıktı.
Türkiye'de yapılan anket, halkın yaklaşık yüzde 70'inin AB'ye üye olmak istediğini ortaya koydu. AB üyesi 15 ülkede düzenlenen kamuoyu araştırmasında ise, Türkiye'nin birliğe katılması lehinde tavır alanların oranı, ortalama olarak yüzde 30 civarında. Bu rakam ülkelere göre değişiyor. Örneğin Türkiye'nin AB genişleme kapsamına alınmasını isteyenlerin sayısı İspanya'da yüzde 43, Hollanda'da yüzde 42, buna karşılık Fransa'da yüzde 21.
Bu rakamlar, Türkiye'nin AB'ye girme hususundaki güçlü isteğine karşılık, AB ülkelerinin Türkiye'nin üyeliğine soğuk bakışı hakkında açık bir fikir veriyor.* * *BU anket sonuçları, Türkiye'de AB'ye çeşitli nedenlerle sıcak bakmayanlar tarafından şöyle değerlendirilirse, şaşmamak lazım: "İşte biz dememiş miydik? Türkiye ne yaparsa yapsın, AB'ye giremez. Bizi istemiyorlar. Bizi almazlar"...
Bu görüşe göre, Türkiye insan hakları ve demokrasi alanındaki şartları yerine getirse bile, AB başka nedenler öne sürecek ve diğer koşullar yerine getirilmediği için yeni engeller çıkaracaktır.
Kuşkusuz, Avrupa

Yazının Devamı

TIR'da dış politika!

21 Ağustos 2001

Ben de "neden olmasın" dedim!Meslektaşımın esprisi ne kadar ince ise, benim yanıtım da o kadar gerçek...Evet, deprem b"lgesinde vatandaşlarla, yetkililerle çok şey konuştuk. ™ncelikle deprem sonrası sorunlar ve ekonomik krizin yarattığı yeni sıkıntılar. Bunlarla ilintili şikayetler, eleştiriler, istekler, beklentiler... Ve bu arada politika. Hem iç, hem de dış politika...* * * MİLLİYET ekibi olarak Kocaeli - Sakarya b"lgesindeki turumuz esnasında birçok vatandaşın çıkıp dış politika hakkında sorular soracaklarını veya düşüncelerini aktaracaklarını hiç tahmin etmemiştik doğrusu...Sevgili Hasan Pulur' un kırk yıl "nceki MİLLİYET Kervanı ile ilgili yazısındaki esprisinde olduğu gibi "Siyam İskan Bakanı'nın istifası"ndan s"z etmedik elbet! Türkiye - AB ilişkilerinden Kıbrıs'a, Irak politikasından IMF'nin şartlarına kadar, birçok "dış sorun"u tartıştık. Bir dış politika yazarı olarak halkın bu kadar dertli olduğu bir b"lgede, vatandaşların dış sorunları tartışmak istemelerinden çok zevk - hatta zevkin "tesinde - toplum hesabına büyük memnunluk duydum.* * * GERÇEKTEN toplum dünyaya açılmış bulunuyor. Kırk yıl "ncesine g"re, şimdi Türkiye'nin dış ilişkilerine ve dış politika

Yazının Devamı

TIR'da dış politika!

21 Ağustos 2001


<#comment>BİR gazeteci dostum, "Adapazarı'nda da dış politika mı konuştun" diye takıldı.
Ben de "neden olmasın" dedim!
Meslektaşımın esprisi ne kadar ince ise, benim yanıtım da o kadar gerçek...
Evet, deprem bölgesinde vatandaşlarla, yetkililerle çok şey konuştuk. Öncelikle deprem sonrası sorunlar ve ekonomik krizin yarattığı yeni sıkıntılar. Bunlarla ilintili şikayetler, eleştiriler, istekler, beklentiler... Ve bu arada politika. Hem iç, hem de dış politika...* * *MİLLİYET ekibi olarak Kocaeli - Sakarya bölgesindeki turumuz esnasında birçok vatandaşın çıkıp dış politika hakkında sorular soracaklarını veya düşüncelerini aktaracaklarını hiç tahmin etmemiştik doğrusu...
Sevgili Hasan Pulur'un kırk yıl önceki MİLLİYET Kervanı ile ilgili yazısındaki esprisinde olduğu gibi "Siyam İskan Bakanı'nın istifası"ndan söz etmedik elbet! Türkiye - AB ilişkilerinden Kıbrıs'a, Irak politikasından IMF'nin şartlarına kadar, birçok "dış sorun"u tartıştık.Bir dış politika yazarı olarak halkın bu kadar dertli olduğu bir bölgede, vatandaşların dış sorunları tartışmak istemelerinden çok zevk - hatta zevkin ötesinde - toplum hesabına büyük memnunluk duydum.

Yazının Devamı

Toz topraktan nefes alınmıyor

20 Ağustos 2001

Adapazarı'nda herkes toz - topraktan şikâyetçi. Tabii deprem sonrası, yolların, altyapının yapılmasına kimsenin bir diyeceği yok. Aksine sevinilecek bir olay. Ama bunun yapılış şekli dahi, hiçbir şeyin değişmediğinin bir örneği. Deprem bölgesinde üç gün boyunca gördüklerimiz ve duyduklarımız, bir kez daha "Türkiye gerçekleri"ni açıkça ortaya koydu. Büyük felaketin ardından çok şeyin değişeceği, deneyimlerden yararlanılacağı, yeni bir zihniyetin hâkim olacağı umulmuştu. Ne yazık ki, bunlar gerçekleşmedi. Yani eski tas, eski hamam... Bunun örnekleri çok. Kabahat kimde? Peki neden oluyor bu? Yol ve altyapı işleri daha düzenli ve hızlı gerçekleştirilemez miydi? Tabii ki bu mümkündü. Ama burada da işler hâlâ eski usullerle ve zihniyetle yürütülüyor.Adapazarı'nda yetkilisinden sokaktaki adama kadar herkes biliyor ki, bu altyapı yol onarımının bu kadar uzamasının nedeni, kanalizasyon, içme suyu ve benzeri esas hizmetlerle ilgili çalışmaların ayrı ayrı yürütülmesidir. Nitekim Belediye Başkanı Aziz Duran dahi "Bize yolları asfaltlama sırası bir türlü gelmiyor ki" diyor... Aylardan beri kentin merkezindeki (nüfusu 320 bin) tüm ana caddeler, sokaklar, ara yollar delik deşik, toz toprak

Yazının Devamı

Toz topraktan nefes alınmıyor

20 Ağustos 2001


<#comment>Deprem bölgesinde üç gün boyunca gördüklerimiz ve duyduklarımız, bir kez daha "Türkiye gerçekleri"ni açıkça ortaya koydu. Büyük felaketin ardından çok şeyin değişeceği, deneyimlerden yararlanılacağı, yeni bir zihniyetin hâkim olacağı umulmuştu. Ne yazık ki, bunlar gerçekleşmedi. Yani eski tas, eski hamam... Bunun örnekleri çok.
Adapazarı'nda herkes toz - topraktan şikâyetçi. Tabii deprem sonrası, yolların, altyapının yapılmasına kimsenin bir diyeceği yok. Aksine sevinilecek bir olay. Ama bunun yapılış şekli dahi, hiçbir şeyin değişmediğinin bir örneği.

Aylardan beri kentin merkezindeki (nüfusu 320 bin) tüm ana caddeler, sokaklar, ara yollar delik deşik, toz toprak içinde. Sadece halk değil, yetkililer de bunun insan sağlığı açısından tehlikeli olduğunu söylüyor. Nitekim bölgede astım ve nefes darlığından kansere kadar birçok hastalıkta artış görülüyor.
Peki neden oluyor bu? Yol ve altyapı işleri daha düzenli ve hızlı gerçekleştirilemez miydi? Tabii ki bu mümkündü. Ama burada da işler hâlâ eski usullerle ve zihniyetle yürütülüyor.
Adapazarı'nda yetkilisinden sokaktaki adama kadar herkes biliyor ki, bu altyapı yol onarımının bu kadar

Yazının Devamı

Bu kış da çok zor geçecek

19 Ağustos 2001

Yetkililerin dediği şu: Devlet tüm olanaklarını kullanarak yaraları sarmaya çalışmıştır. Evleri yıkılanların büyük kısmı yeni konutlarına kavuşmuş veya kavuşmak üzeredir. Sağlık başta olmak üzere çeşitli hizmetler sağlanmıştır... Yani başarılı bir performans gösterilmiştir..."Milliyet - TIR"ının önünde toplanan insanlar doğrusu bunun tersini düşünüyor.Vatandaşların dediği de şu: Sıkıntılarımız sürüyor. Şikayetlerimiz dikkate alınmamaktadır. İki yıl da sorunlarımız halledilmeli idi. Devlet büyükleri gelip durumu görseler, başarıdan söz etmezler... Deprem felaketinin ikinci yıldönümü münasebeti ile Başbakan Bülent Ecevit'ten, Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'a kadar çeşitli hükümet mensuplarının söylediklerini onaylayacak depremzede bulmak zor. DERDİN BİNİ BİR PARA En çok şikayet konutlarla ilgili. Kalıcı konutlar hala hazır olmadığı için prefabrik evlerde yaşayan veya kirada oturan geniş bir depremzede kitlesi var...Kalıcı konutlara yerleştirilenlerin bir kısmı da, inşaat kalitesinin kötü olmasından şikayetçi. Örneğin geçen haftaki şiddetli yağmurlar sonucunda birçok evi sular bastı. (Buna karşılık Dünya Bankası'nın kredileri ile inşa edilen kalıcı konutlar daha planlı ve kontrollü

Yazının Devamı