<#comment>#comment>İlk bakışta, anlaşma tamam: Aylardır süren bir iç savaştan sonra, Makedonya'da iki taraf barışıyor.
Ama bütün mesele, Makedon (Slav) liderlerle Arnavut temsilcilerin, NATO ve AB yetkililerinin huzurunda imzaladıkları anlaşmanın gerçekten uygulanıp uygulanamayacağıdır.
Doğrusu bundan kimse emin değil. Makedonya, bu anlaşmadan sonra da, barış ile savaş arasında bocalıyor.İyi niyetle ve tüm güçlerin desteği ile kalıcı bir barış sağlanabilir; veya bazı militanların tahriki ile yeniden savaş haline dönülebilir...
* * *
ANLAŞMAYA göre Arnavutların istediği gibi, Anayasa'da önemli bazı değişiklikler öngörülüyor: Devlet gene üniter yapısını koruyor, ama Arnavutlara parlamentoda ve poliste daha geniş katılım hakkı veriliyor. Arnavutça ikinci dil olarak kabul ediliyor, Arnavutların çoğunlukta olduğu bölgelerde yerel yönetimlere daha geniş yetki tanınıyor.
Buna karşılık, Arnavut güçlerin silahlarını teslim etmesi, ateşkese tam uyması da öngörülüyor. Bunun gerçekleşmesinde NATO'nun bölgeye sevk edeceği (ve aralarında 150 Türk askerinin de bulunacağı) 3500 kişilik bir Barış Gücü yardımcı olacak.
Gerginlik Azerbaycan ile İran arasında. Azeriler, BP'nin başını çektiği ve TPAO'nun da dahil olduğu güçlü bir konsorsiyumun desteği ile, Hazar Denizi'nde (kendi kıyılarının "sekt"rü"nde) petrol ve doğalgaz araştırmaları yapıyor. Bu sekt"rde hak iddia eden İran, iki hafta "nce, araştırma yapan iki Azeri gemisini, o noktaya hücumbotları ve savaş uçakları sevk ederek, b"lgeyi terk etmeye zorladı. Azerbaycan olayı sert biçimde protesto ederken, BP şimdilik çalışmalarını durdurmaya karar verdi. Mesele, diğer "kıyıdaş" ülkelerin ve son olarak da Türkiye'nin de araya girmesi ile uluslararası boyutlar aldı.* * * HAZAR'ın statüsü, bir süredir tartışılan bir konu. Ancak bu kez gerginlik yaratan olay, İran'ın araştırmalara başlayan Azerbaycan'ın ve onunla işbirliği yapan konsorsiyumun kuvvete başvurarak üzerine gitmesi. G"rüştüğümüz bir Azeri diplomatın deyişi ile, İran'ın bu davranışı, iki ülke arasındaki dostluğa ve uluslararası normlara hiç uymayan bir "zorbalık" niteliğini taşıyor. Bu tavrın devam etmesi halinde, Bakü ile Tahran arasındaki ilişkiler bundan zarar g"receği gibi, bu huzursuzluk bütün b"lgeyi etkileyecek ve yeni gerginlikler yaratacaktır. Nitekim şimdiden bu anlaşmazlığın,
<#comment>#comment>Kafkasya'da bir bu eksikti! Bölgedeki ülkeler arasında - ve kendi içlerinde - yeterince sorun yokmuş gibi, şimdi bunlara bir de Hazar huzursuzluğu eklendi.
Gerginlik Azerbaycan ile İran arasında. Azeriler, BP'nin başını çektiği ve TPAO'nun da dahil olduğu güçlü bir konsorsiyumun desteği ile, Hazar Denizi'nde (kendi kıyılarının "sektörü"nde) petrol ve doğalgaz araştırmaları yapıyor. Bu sektörde hak iddia eden İran, iki hafta önce, araştırma yapan iki Azeri gemisini, o noktaya hücumbotları ve savaş uçakları sevk ederek, bölgeyi terk etmeye zorladı. Azerbaycan olayı sert biçimde protesto ederken, BP şimdilik çalışmalarını durdurmaya karar verdi.
Mesele, diğer "kıyıdaş" ülkelerin ve son olarak da Türkiye'nin de araya girmesi ile uluslararası boyutlar aldı.* * *HAZAR'ın statüsü, bir süredir tartışılan bir konu. Ancak bu kez gerginlik yaratan olay, İran'ın araştırmalara başlayan Azerbaycan'ın ve onunla işbirliği yapan konsorsiyumun kuvvete başvurarak üzerine gitmesi.
Görüştüğümüz bir Azeri diplomatın deyişi ile, İran'ın bu davranışı, iki ülke arasındaki dostluğa ve uluslararası normlara hiç uymayan bir "zorbalık" niteliğini taşıyor. Bu tavrın
Uzun yıllardan beri kısa dalgadan Türkçe yayın yapan BBC'nin haberlerini Türk dinleyiciler bir süredir FM bandından (102.8) rahatça izleyebiliyorlar.™zellikle dünyada olup bitenleri "ğrenmek isteyenler için BBC'nin haber ve yorumlarını izlemek adeta bir ihtiyaçtır.Tıpkı, bir süreden beri FM bandından yayın yapan "Almanya'nın Sesi" radyosunun Türkçe yayınları gibi... Ama ne yazık ki, Türk halkı artık bu olanaktan yoksun kalacak. Radyo Televizyon šst Kurulu'nun (RTšK) aldığı karara g"re, bu yabancı radyoların FM bandındaki Türk radyo istasyonları üzerinden yayın yapması yasaklanıyor. Bunun nedeni, "Radikal" gazetesinin dünkü manşetindeki ifadesi ile, bu yayınların "ulusal güvenlik engeline takılması"dır. Bu gerekçe o kadar saçma ki, RTšK'ün Başkanı Nuri Kayış dahi, bu kararın Türkiye'yi haberleşme "zgürlüğü bulunmayan sansürcü bir ülke konumuna düşüreceğini s"yledi ve bizzat kararın iptali için dava açacağını açıkladı!* * *"ULUSAL egemenlik kavramı tartışılsın mı, tartışılmasın mı" konusunun hararetle tartışıldığı bir ortamda cereyan eden bu "ufak" olay, Türkiye'nin halen karşılaştığı "zihniyet meselesi" ni g"zlerin "nüne seriyor.Bir yandan dünyaya açılma, evrensel değerlere
<#comment>#comment>BBC radyosu, habercilik alanında dünyanın en dinamik, güvenilir ve saygın yayın organıdır.
Uzun yıllardan beri kısa dalgadan Türkçe yayın yapan BBC'nin haberlerini Türk dinleyiciler bir süredir FM bandından (102.8) rahatça izleyebiliyorlar.
Özellikle dünyada olup bitenleri öğrenmek isteyenler için BBC'nin haber ve yorumlarını izlemek adeta bir ihtiyaçtır.
Tıpkı, bir süreden beri FM bandından yayın yapan "Almanya'nın Sesi" radyosunun Türkçe yayınları gibi...
Ama ne yazık ki, Türk halkı artık bu olanaktan yoksun kalacak. Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) aldığı karara göre, bu yabancı radyoların FM bandındaki Türk radyo istasyonları üzerinden yayın yapması yasaklanıyor.
Bunun nedeni, "Radikal" gazetesinin dünkü manşetindeki ifadesi ile, bu yayınların "ulusal güvenlik engeline takılması"dır.
İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un Ankara'ya yaptığı ziyaretin ardından bu soru güncellik kazanıyor. İlk bakışta, Ankara'nın rolü şimdi daha zorlaşmış g"rünüyor. Şaron ile yapılan g"rüşmeler, Türkiye ile İsrail'in olaylara bakış açısındaki farklılıkları ortaya koydu.™zetle, Şaron ter"r tamamen son bulmadan Filistinlilerle masaya oturmak niyetinde değil. Türkiye ise "sıfır şiddet" olamayacağını, dolayısı ile bir yandan şiddetin bitmesine çalışılırken, diğer yandan müzakerelerin başlaması gerektiğini savunuyor.* * *BU durumda Türkiye'nin manevra kabiliyeti daralıyor mu? šst düzey bir yetkilinin deyişi ile, "zorluklar artmış olsa da, Türkiye devrede kalıyor. Hatta rolünün "nemi artıyor." Çünkü: (1) ABD artık eskisi (yani Clinton d"neminde olduğu) gibi bu sahnede aktif bir akt"r değil. (2) AB bazen ilgilenmek istiyor; ama etkin değil. (3) B"lgedeki çatışmalar artık tehlikeli boyutlar almış durumda. Topyekün bir Arap - İsrail savaşı olmasa da, şimdiki tırmanma Ortadoğu'da ciddi gerginliklere ve istikrarsızlığa gebe. Bu durumda Türkiye'nin bir yıldır sakin diplomasi ile sürdürdüğü rolünün "nemi artıyor. Gerçekten Türkiye bugün çatışmaların durdurulmasına yardımcı olabilecek nadir
<#comment>#comment>TÜRKİYE bir süredir Ortadoğu'da oynamaya çalıştığı "kolaylaştırıcı rol"ünü sürdürebilecek mi?
İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un Ankara'ya yaptığı ziyaretin ardından bu soru güncellik kazanıyor.
İlk bakışta, Ankara'nın rolü şimdi daha zorlaşmış görünüyor. Şaron ile yapılan görüşmeler, Türkiye ile İsrail'in olaylara bakış açısındaki farklılıkları ortaya koydu.
Özetle, Şaron terör tamamen son bulmadan Filistinlilerle masaya oturmak niyetinde değil. Türkiye ise "sıfır şiddet" olamayacağını, dolayısı ile bir yandan şiddetin bitmesine çalışılırken, diğer yandan müzakerelerin başlaması gerektiğini savunuyor.
* * *
BU durumda Türkiye'nin manevra kabiliyeti daralıyor mu?
Ancak Ankara, her şeye rağmen Şaron'un 8 saatlik "çalışma ziyareti" için Türkiye'ye gelmesinde yarar g"rmüştür. Ne de olsa halen İsrail Başbakanı odur ve b"lgede barışın mı, yoksa çatışmanın mı hakim olacağını belirleyecek "baş oyuncu" da kendisidir...* * *ŞARON'un kişiliğinden kaynaklanan sıkıntılar (eğer İsrail Başbakanı bir başkası olsaydı bu sıkıntılar olmazdı) bir yana bırakılırsa, bu ziyaret Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerinin bugün bulunduğu nokta ve ileride izleyeceği seyir hakkında yeni değerlendirmeler yapılması fırsatını vermiştir.İlişkilerin, "stratejik işbirliği" olarak nitelendirilen oldukça ileri bir aşamaya ulaşmış olması, kuşkusuz iki tarafın da bunda, kendi lehlerinde yarar g"rmesinin bir sonucudur. Yani Türk - İsrail ilişkilerinde bu noktaya "hatır" için değil, "çıkar" icabı gelinmiştir. Dün ortak basın toplantısında Başbakan Ecevit, Türkiye'nin ekonomiden teknolojiye kadar çeşitli alanlarda gelişen ilişkilere verdiği "nemi açıkça belirtti. G"rüşmelerde ele alınan çeşitli işbirliği projeleri de, bu "nemin g"z ardı edilemeyeceğini anımsatmış bulunuyor.* * *TšRKİYE ile İsrail arasında işbirliğinin geliştirilmesi, ilişkilerin tabii ki "nemli bir y"nünü