<#comment>#comment>Dün akşam Ankara'ya gelen ve bugün resmi görüşmelerine başlayacak olan Fransa Dışişleri Bakanı Hubert Verdine'in ziyaretinin en önemli yanı, böyle bir gezinin şu sırada gerçekleşmiş olmasıdır.
Geçen ocak ayında Fransız Meclisi'nin Ermeni soykırımı iddialarını yasalaştırmasının ardından Türkiye'de esen hava, Fransa ile artık - en azından uzun bir süre - devlet düzeyinde temas kurulamayacağı izlenimini vermişti.
Verdine'in ziyareti, her şeye rağmen ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde ortak bir arzunun bulunduğunu ortaya koyuyor.
Üst düzey bir Türk yetkilisinin bu konudaki değerlendirmesi şöyle: "Kuşkusuz olup bitenlerin üstüne bir sünger çekmiyoruz. Ermeni sorununda o zaman Fransızların sergilediği tavrı unutmuyoruz. Bu konudaki rahatsızlığımız sürüyor. Ama Fransa önemli bir devlettir ve onunla ortak çıkarlarımız vardır. İlişkilerde ileriye bakmamız gerekiyor. Verdine'in ziyaretini, bu bakımdan olumlu bir adım sayıyoruz."
* * *
İLİŞKİLERİ bir hayli geren Fransız Meclisi kararından 7 ay gibi kısa bir süre sonra, böyle bir adım atılmasında, Fransa'nın gösterdiği olgunluk kadar Türkiye'nin sergilediği gerçekçiliğin büyük payı var.Fransa,
Simeon Saks - Koburg'un Başbakan olması ile yalnız Bulgaristan'da değil, Avrupa'da da ilk kez bir eski Kral, "halktan biri" olarak politikaya atılmış ve sandık yolu ile iktidara gelmiş bulunuyor.Sekiz milyon nüfusun yüzde 9'unu oluşturan Türk azınlığı kendi siyasi "rgütü olan Hak ve ™zgürlükler Hareketi (H™H) vasıtası ile, ilk kez Bulgar hükümetinde temsil ediliyor. Bu iki "ilk", komşunun demokrasi ve siyasi olgunluk alanında kat ettiği büyük mesafeyi g"zlerin "nüne seriyor.* * * ESKİ Kral İkinci Simeon'un 55 yıl sonra ülkesine d"nüp siyasete atılması ve kurduğu "Ulusal Hareket"in seçimlerdeki zaferi sonucu işbaşına geçmesi ile, Bulgaristan'da şimdi yeni bir d"nem başlıyor.64 yaşındaki Simeon Saks - Koburg'un, Bulgar halkı tarafından da paylaşılan bir vizyonu var: šlkeyi Batı ile bütünleştirmek, yaşam standardını Avrupa düzeyine çıkarmak.Yeni Başbakan ilk konuşmasında bunun altını çizdi, "siyasal ve ekonomik reformlarla, Bulgaristan'ın Birleşik Avrupa'da yerini almasını sağlamanın, hükümetinin hayati ulusal hedefi olduğunu" belirtti. Bu amaçla Simeon'un kurduğu hükümet modeli ilginç: On altı üyeli koalisyona kendi Ulusal Hareket'inin dışında H™H'ten ve ayrıca muhalefetteki
<#comment>#comment>BULGARİSTAN önceki gün görevine başlayan yeni hükümeti ile, siyasi yaşamında iki ilginç "ilk"e damgasını vurdu.
Simeon Saks - Koburg'un Başbakan olması ile yalnız Bulgaristan'da değil, Avrupa'da da ilk kez bir eski Kral, "halktan biri" olarak politikaya atılmış ve sandık yolu ile iktidara gelmiş bulunuyor.
Sekiz milyon nüfusun yüzde 9'unu oluşturan Türk azınlığı kendi siyasi örgütü olan Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) vasıtası ile, ilk kez Bulgar hükümetinde temsil ediliyor.
Bu iki "ilk", komşunun demokrasi ve siyasi olgunluk alanında kat ettiği büyük mesafeyi gözlerin önüne seriyor.* * *ESKİ Kral İkinci Simeon'un 55 yıl sonra ülkesine dönüp siyasete atılması ve kurduğu "Ulusal Hareket"in seçimlerdeki zaferi sonucu işbaşına geçmesi ile, Bulgaristan'da şimdi yeni bir dönem başlıyor.
64 yaşındaki Simeon Saks - Koburg'un, Bulgar halkı tarafından da paylaşılan bir vizyonu var: Ülkeyi Batı ile bütünleştirmek, yaşam standardını Avrupa düzeyine çıkarmak.
Yeni Başbakan ilk konuşmasında bunun altını çizdi, "siyasal ve ekonomik reformlarla, Bulgaristan'ın Birleşik Avrupa'da yerini almasını sağlamanın, hükümetinin hayati ulusal hedefi
Bu Uzakdoğu ülkesini ziyaret etmekte olan KKTC lideri Rauf Denktaş, New York'a giderek BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile, Kıbrıs g"rüşmelerinin yeniden başlaması konusunu g"rüşeceğini açıkladı.Randevu tarihi henüz bilinmiyor ama, BM yetkilileri b"yle bir g"rüşmenin yapılacağını doğruluyor. Aslında New York'ta esas müzakerelerin prosedürüne ilişkin konular ele alınacak. Yani "g"rüşmeler için g"rüşme" yapılacak. Ama bu dahi, "nemli bir gelişme. Kıbrıs dolaylı g"rüşmelerinin geçen kasım ayındaki altıncı turu, Kofi Annan'ın Türk tarafınca reddedilen bir taslağı masaya getirmesi üzerine yapılamamış, Denktaş herhangi yeni bir temas için de "nce Kıbrıs'ta iki egemenliğin ve eşitliğin kabul edilmesini şart koşmuştu. Aylar sonra müzakerelerin yeniden başlaması için ilk adımın atılması, şimdi yeni bir sürecin başlayabilmesi umudunu veriyor.* * *BU noktaya gelinebilmesi, son haftalarda BM, ABD ve AB diplomasisinin yoğun çabaları sonunda mümkün oldu. Bir yandan Denktaş'ın tekrar masaya oturmasını engelleyen bazı fakt"rler bir yana itildi. Diğer yandan da Türk tarafı g"rüşmelerin yeniden başlaması hususundaki eski tavrını yumuşattı.New YorK'ta gerçekleşecek Annan - Denktaş buluşmasında, bu
<#comment>#comment>İYİ haber, ta uzaklardan, Malezya'dan geldi!
Bu Uzakdoğu ülkesini ziyaret etmekte olan KKTC lideri Rauf Denktaş, New York'a giderek BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile, Kıbrıs görüşmelerinin yeniden başlaması konusunu görüşeceğini açıkladı.
Randevu tarihi henüz bilinmiyor ama, BM yetkilileri böyle bir görüşmenin yapılacağını doğruluyor.
Aslında New York'ta esas müzakerelerin prosedürüne ilişkin konular ele alınacak. Yani "görüşmeler için görüşme" yapılacak. Ama bu dahi, önemli bir gelişme. Kıbrıs dolaylı görüşmelerinin geçen kasım ayındaki altıncı turu, Kofi Annan'ın Türk tarafınca reddedilen bir taslağı masaya getirmesi üzerine yapılamamış, Denktaş herhangi yeni bir temas için de önce Kıbrıs'ta iki egemenliğin ve eşitliğin kabul edilmesini şart koşmuştu.
Aylar sonra müzakerelerin yeniden başlaması için ilk adımın atılması, şimdi yeni bir sürecin başlayabilmesi umudunu veriyor.* * *BU noktaya gelinebilmesi, son haftalarda BM, ABD ve AB diplomasisinin yoğun çabaları sonunda mümkün oldu. Bir yandan Denktaş'ın tekrar masaya oturmasını engelleyen bazı faktörler bir yana itildi. Diğer yandan da Türk tarafı görüşmelerin yeniden başlaması
Son zamanlarda bu uyarıyı, birçok AB'li yetkilinin ağzından duyduk. AB ile yakından ilgili Türk diplomatları ve İKV gibi kurumlar da bu g"rüşü çeşitli vesilelerle tekrarladılar. Biz de bunları sık sık bu sütunlarda belirttik. Dün, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İKV'nin düzenlediği "Türkiye - AB İlişkileri" konulu toplantıda bu konuda, g"rüşlerini açık biçimde ortaya koyması, çok isabetli olmuştur. Devletin en yüksek katından gelen çağrının ve uyarının, ekonomik krizin unutturduğu AB üyeliği konusunu gündeme getirmesi, umarız hükümeti, Meclis'i, ilgili tüm kurumları harekete geçirir...* * * CUMHURBAŞKANI Sezer'in konuşması, "nemli mesajlar içeriyor.* AB'nin şu sırada Türkiye'yi mercek altında tutması doğal, Türkiye'nin bunu kabul etmesi ve kendisinin de Avrupa'yı daha yakından tanıması gerek.* šyelik sürecinin başlaması için, Türkiye AB kıstaslarına uygun yasal değişiklikleri hızla gerçekleştirmek durumundadır. Anayasal değişiklik zamanı da gelmiştir. Ayrıca siyasi partilerin yeniden yapılanmasına ve seçim sisteminin değiştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu arada demokrasiye uymayan hükümet modelleri alternatif olarak g"rülmemelidir.* Ulusal Program'ın yaşama geçirilmesine
<#comment>#comment>TÜRKİYE AB üyeliğini garantilemek istiyorsa, mutlaka 2003 yılında müzakere masasına oturmalı. Bunu sağlamak için de en kısa zamanda AB'nin ölçütlerine uymakta olduğuna dair net sinyaller vermeli... Aksi halde, 2004'ten itibaren diğer adaylar AB'ye girmeye başlayacak, buna karşılık zaten çok gerilerde kalan Türkiye, tarihi bir fırsatı kaçırmış olacak...
Son zamanlarda bu uyarıyı, birçok AB'li yetkilinin ağzından duyduk. AB ile yakından ilgili Türk diplomatları ve İKV gibi kurumlar da bu görüşü çeşitli vesilelerle tekrarladılar. Biz de bunları sık sık bu sütunlarda belirttik.
Dün, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in İKV'nin düzenlediği "Türkiye - AB İlişkileri" konulu toplantıda bu konuda, görüşlerini açık biçimde ortaya koyması, çok isabetli olmuştur. Devletin en yüksek katından gelen çağrının ve uyarının, ekonomik krizin unutturduğu AB üyeliği konusunu gündeme getirmesi, umarız hükümeti, Meclis'i, ilgili tüm kurumları harekete geçirir...* * *CUMHURBAŞKANI Sezer'in konuşması, önemli mesajlar içeriyor.
* AB'nin şu sırada Türkiye'yi mercek altında tutması doğal, Türkiye'nin bunu kabul etmesi ve kendisinin de Avrupa'yı daha yakından tanıması
Dün Cenova'da, G - 8'ler zirvesi vesilesi ile toplanan yüz bin kişinin, dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş olması, onların da küreselleşme hareketinin bir parçası haline geldiklerini g"steriyor.Seattle, Prag, G"teborg, derken şimdi tarihi İtalyan kentinde bir araya gelen bu insanlar kim? Dertleri ne? Ne istiyorlar?* * *ÇOĞU genç olan bu insanlar, başıboş, çapulcu takımı değil. (Aralarına b"yleleri karışmış da olsa)... Komünistinden anarşistine, aydınından sendikacısına, çevrecisinden feministine kadar, çeşitli eğilimdeki bu insanlar, günümüzün dünya düzeninden şikayetçi.Savundukları temel g"rüş şu: Küreselleşme, zengin ülkelerin ve uluslararası sermayenin dünyaya hakim olmasına, fakirlerle zenginler arasındaki uçurumun derinleşmesine, milli değerlerin kaybolmasına yol açıyor. Bu yüzden gelişme halindeki ülkeler borç yükünden kurtulamıyor, insanlar tüketimin tutsağı haline geliyor. Çevreden sağlığa ve kültüre kadar çeşitli alanlarda da zenginlerin ("zellikle ABD'nin) istediği oluyor...İşte protestocular buna "küresel bir koro" halinde "Yeter" diye haykırıyor.* * * BUNDA tamamen haksız değiller. Şiddete başvurulmadığı takdirde, bu g"rüşlerin tartışılması (keşke G - 8'ler de