Onlar da küresel..

21 Temmuz 2001


<#comment>KÜRESELLEŞME karşıtı hareketin en ilginç yanı, bizzat küreselleşmiş olmasıdır!Dün Cenova'da, G - 8'ler zirvesi vesilesi ile toplanan yüz bin kişinin, dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş olması, onların da küreselleşme hareketinin bir parçası haline geldiklerini gösteriyor.
Seattle, Prag, Göteborg, derken şimdi tarihi İtalyan kentinde bir araya gelen bu insanlar kim? Dertleri ne? Ne istiyorlar?
* * *
ÇOĞU genç olan bu insanlar, başıboş, çapulcu takımı değil. (Aralarına böyleleri karışmış da olsa)... Komünistinden anarşistine, aydınından sendikacısına, çevrecisinden feministine kadar, çeşitli eğilimdeki bu insanlar, günümüzün dünya düzeninden şikayetçi.
Savundukları temel görüş şu: Küreselleşme, zengin ülkelerin ve uluslararası sermayenin dünyaya hakim olmasına, fakirlerle zenginler arasındaki uçurumun derinleşmesine, milli değerlerin kaybolmasına yol açıyor. Bu yüzden gelişme halindeki ülkeler borç yükünden kurtulamıyor, insanlar tüketimin tutsağı haline geliyor. Çevreden sağlığa ve kültüre kadar çeşitli alanlarda da zenginlerin (özellikle ABD'nin) istediği oluyor...
İşte protestocular buna "küresel bir koro" halinde "Yeter" diye

Yazının Devamı

İçte kriz, ya dışta?

20 Temmuz 2001

İçe kapanan Türkiye'nin gündeminde dış sorunlar artık "ncelik taşımıyor. Kıbrıs'tan AGSK'ya kadar çeşitli dış politika konularında Ankara, bilinen g"rüşleri korumanın dışında, yeni bir inisiyatifte bulunmuyor. Dikkatleri tamamen krize endekslenen hükümetin dış konuları düşünecek hali yok. Kamuoyunun ise hiç... Bu tür ağır bunalımlar, bir ülkenin dış siyasetteki hızını keser, uluslararası arenada etkinliğini daraltır. Ekonomisi zayıf bir devletin güçlü bir dış politika izlemesi pek mümkün değil. Dış yardıma bel bağlayan, ekonomik ve siyasal bunalımlarla boğuşan Türkiye'nin halen karşılaştığı zorluk da budur.* * *OYSA Ankara şu sırada yeni değerlendirmeler ve yaratıcı girişimler gerektiren bazı "ivedi sorunlar" ile karşı karşıya bulunuyor.Bunlardan biri, Kıbrıs'tır. Bu sorunun şimdi ivedilik kazanmasının bir nedeni de, Güney Kıbrıs'ın AB üyeliği ile ilgili. Artık AB'nin tüm resmi ağızları, ç"züm yolunda bir ilerleme olmadığı takdirde, AB'nin Rum kesimini üye olarak kabul etmeye hazır olduğunu açıkça s"ylüyorlar. Bu konudaki takvim hızla işliyor. Yıl sonunda üyelik müzakereleri başlayacak ve herhalde AB'ye giriş (bu şekli ile de olsa) 2 - 3 yıl içinde gerçekleşecek. Türkiye'nin

Yazının Devamı

İçte kriz, ya dışta?

20 Temmuz 2001


<#comment>HAFTALARDIR süren ekonomik krizin bir "yan etkisi"ni de dış politika alanında görüyoruz.
İçe kapanan Türkiye'nin gündeminde dış sorunlar artık öncelik taşımıyor. Kıbrıs'tan AGSK'ya kadar çeşitli dış politika konularında Ankara, bilinen görüşleri korumanın dışında, yeni bir inisiyatifte bulunmuyor. Dikkatleri tamamen krize endekslenen hükümetin dış konuları düşünecek hali yok. Kamuoyunun ise hiç...Bu tür ağır bunalımlar, bir ülkenin dış siyasetteki hızını keser, uluslararası arenada etkinliğini daraltır. Ekonomisi zayıf bir devletin güçlü bir dış politika izlemesi pek mümkün değil.Dış yardıma bel bağlayan, ekonomik ve siyasal bunalımlarla boğuşan Türkiye'nin halen karşılaştığı zorluk da budur.
* * *
OYSA Ankara şu sırada yeni değerlendirmeler ve yaratıcı girişimler gerektiren bazı "ivedi sorunlar" ile karşı karşıya bulunuyor.
Bunlardan biri, Kıbrıs'tır. Bu sorunun şimdi ivedilik kazanmasının bir nedeni de, Güney Kıbrıs'ın AB üyeliği ile ilgili. Artık AB'nin tüm resmi ağızları, çözüm yolunda bir ilerleme olmadığı takdirde, AB'nin Rum kesimini üye olarak kabul etmeye hazır olduğunu açıkça söylüyorlar. Bu konudaki takvim hızla işliyor.

Yazının Devamı

O kadar basit değil...

19 Temmuz 2001

Konu b"yle basit bir tercih şeklinde sunulursa, tabii ki çoğunluk birinci şıktan yana çıkacaktır.Ama, Türkiye'nin gündemine birdenbire oturan bu mesele, çok daha derin ve karmaşık. Ayrıntıya inildiğinde de yukarıdaki sorunun yanıtı çok daha zor oluyor.* * *KRİZDEN kurtuluş arayışları arasında son günlerde ortaya atılan "teknokrat hükümet" veya "ara d"nem" fikrinin temelindeki argüman şu: Şimdiki sistemle, bu partilerle, bugünkü y"neticilerle Türkiye'yi düzlüğe çıkarmak mümkün olmuyor. Zaten demokrasi de doğru dürüst çalışmıyor. B"yle yürümez. K"klü bir değişim gerek...Bu argüman, herkesin g"zlediği gerçeklere dayanıyor. Mesele, bu durumun nasıl düzeleceği, bunun için nasıl bir çare bulunacağıdır.* * *TEKNOKRATLARDAN oluşan hükümet ve Türkiye'nin bir d"nem bu şekilde y"netilmesi fikri, ilk bakışta cazip gelebilir. Ancak bunun detaylı bir değerlendirmesi, bir dizi soruya - ve de kuşkulara - yol açıyor.Teknokrat hükümeti kim, ne şekilde atayacak? Türkiye 1971'de b"yle bir deneyim geçirmişti. Ama o zaman, ordu müdahale etmiş ve bu yeni oluşuma y"n vermişti...Teknokrat hükümetin kurulması için, hükümeti oluşturan partilerin bu formülü benimseyip çekilmeleri gerekir. Oysa koalisyon

Yazının Devamı

O kadar basit değil...

19 Temmuz 2001


<#comment>DEMOKRASİ mi, teknokrasi mi?
Konu böyle basit bir tercih şeklinde sunulursa, tabii ki çoğunluk birinci şıktan yana çıkacaktır.
Ama, Türkiye'nin gündemine birdenbire oturan bu mesele, çok daha derin ve karmaşık. Ayrıntıya inildiğinde de yukarıdaki sorunun yanıtı çok daha zor oluyor.
* * *
KRİZDEN kurtuluş arayışları arasında son günlerde ortaya atılan "teknokrat hükümet" veya "ara dönem" fikrinin temelindeki argüman şu: Şimdiki sistemle, bu partilerle, bugünkü yöneticilerle Türkiye'yi düzlüğe çıkarmak mümkün olmuyor. Zaten demokrasi de doğru dürüst çalışmıyor. Böyle yürümez. Köklü bir değişim gerek...
Bu argüman, herkesin gözlediği gerçeklere dayanıyor. Mesele, bu durumun nasıl düzeleceği, bunun için nasıl bir çare bulunacağıdır.

Yazının Devamı

Aman, bunaldık...

18 Temmuz 2001

Son günlerde yatışacağına, çılgınca tırmanan ekonomik kriz, Türkiye'yi bilinmeyen bir y"ne doğru sürüklüyor...Bu arada bunaltıcı bir sıcak dalgası, Türkiye'yi kasıp kavuruyor...İki olay arasında hiçbir ilinti yok tabii. Ama ikisi de hepimizi bezdirmeye yetiyor.* * * TšRKİYE ilk kez b"yle sıcaklar yaşamıyor. Geçmiş yıllarda da zaman zaman kavurucu havalar oldu. Ancak bilim adamları, giderek sıklaşan sıcak dalgasını, "küresel ısınma"ya bağlıyorlar.Bu olay, son yıllarda insanlığın geleceği için derin kaygı uyandıran bir konu haline geldi.Dün bu sorun, Berlin'de toplanan BM Uluslararası Küresel Isınma Konferansı'nda masaya yatırıldı. Bu alanda 1992'de Rio'da düzenlenen ilk konferanstan bu yana epey mesafe kat edildi. Sorunun nedenleri, boyutları ve ç"züm şekilleri üzerinde "nemli tespitler yapıldı, üç yıl "nce "Kyoto S"zleşmesi" adı ile anılan bir anlaşma da hazırlandı. Şimdi bütün mesele, bu anlaşmayı hayata geçirebilmek. Ancak ABD ile diğer ülkeler arasında çıkan uyuşmazlık nedeni ile bu s"zleşmenin kağıt üstünde kalması tehlikesi var.* * * SORUN şudur: Dünyada, "zellikle ileri sanayi ülkelerinden kaynaklanan "sera gazları"nın miktarı, doğanın dengelerini ve dolayısı ile

Yazının Devamı

Aman, bunaldık...

18 Temmuz 2001


<#comment>ÖNCE krizden... Şimdi de sıcaktan...Son günlerde yatışacağına, çılgınca tırmanan ekonomik kriz, Türkiye'yi bilinmeyen bir yöne doğru sürüklüyor...
Bu arada bunaltıcı bir sıcak dalgası, Türkiye'yi kasıp kavuruyor...
İki olay arasında hiçbir ilinti yok tabii.
Ama ikisi de hepimizi bezdirmeye yetiyor.* * *TÜRKİYE ilk kez böyle sıcaklar yaşamıyor. Geçmiş yıllarda da zaman zaman kavurucu havalar oldu. Ancak bilim adamları, giderek sıklaşan sıcak dalgasını, "küresel ısınma"ya bağlıyorlar.
Bu olay, son yıllarda insanlığın geleceği için derin kaygı uyandıran bir konu haline geldi.
Dün bu sorun, Berlin'de toplanan BM Uluslararası Küresel Isınma Konferansı'nda masaya yatırıldı. Bu alanda 1992'de Rio'da düzenlenen ilk konferanstan bu yana epey mesafe kat edildi. Sorunun nedenleri, boyutları ve çözüm şekilleri üzerinde önemli tespitler yapıldı, üç yıl önce "Kyoto Sözleşmesi" adı ile anılan bir anlaşma da hazırlandı.

Yazının Devamı

Konuşmak daha iyi...

17 Temmuz 2001

Dün dünyanın dikkatleri, biri Moskova'da diğeri Agra'da gerçekleşen iki anlaşma üzerinde toplandı. Çin - Rus antlaşması gibi Hint - Pakistan mutabakatı da, sadece Asya'daki değil, global dengeleri ve stratejileri etkileyebilecek nitelikte. İki olayın da Türk diplomasisini ilgilendiren birçok y"nü var.* * * RUS - Çin ilişkileri son yarım yüzyılda inişli - çıkışlı bir seyir izledi. İki komşu ülke Soğuk Savaşın başında, bir dostluk ve işbirliği antlaşması imzalamıştı. Ama bu belge, 1969'da sınır uyuşmazlığı nedeni ile silahlı bir çatışmanın çıkmasını "nleyemedi. İdeolojik ve çıkar sürtüşmeleri yüzünden Rus - Çin ilişkileri bir süre soğuk kaldı.Dün Başkan Putin ve Başkan Zemin arasında imzalanan yeni antlaşma ile bu ilişkiler yeni bir d"neme giriyor. Şimdi ideolojiyi bir yana bırakıp pragmatik davranmayı yeğleyen iki ülke çeşitli her alanlarda işbirliğini pekiştirmeyi ve uluslararası platformda ortaklaşa hareket etmeyi amaçlıyor. Putin ve Zemin'i b"yle bir fl"rte iten birçok neden var. En son - ve "nemli - etken, Başkan Bush'un "Nükleer Kalkan" projesidir. Nitekim dün imzalanan antlaşma Rusya ve Çin'in bu "tehdit"e karşı ortak bir cephe oluşturduklarını g"steriyor.Yeni Rus - Çin

Yazının Devamı