Dış etkenin rolü...

23 Haziran 2001


<#comment>Fazilet Partisi davası üzerindeki tartışmaların odaklandığı noktalardan biri de, uluslararası camianın ve özellikle Avrupa'nın tutumu ile ilgili.
Son günlerde sıkça duyulan bir görüşe göre, Türkiye kararını verirken, Batı'nın, AB'nin veya dış kuruluşların ne dediğini dinlemek zorunda değil. Kendisi neyi doğru görüyorsa, öyle hareket eder, o kadar...
* * *
İLK bakışta mantıklı görünen bu düşünce tarzı, aslında konuyu (ve konu FP davasından çok daha kapsamlıdır) basite indirgiyor ve iki önemli gerçeği dikkate almıyor.Bunlardan biri, Türkiye'nin belirlediği çağdaşlaşma hedefine uygun bir strateji uygulama zorunluğudur. Eğer demokratik hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi, öncelikle Türk halkının yararına sayılıyorsa (ki esas da budur), bunun gerekleri yerine getirilmelidir.İkinci husus, Türkiye'nin uluslararası topluluktaki yeri ile ilgilidir. Eğer Türkiye'nin amacı, Batı ile daha sık işbirliği içinde olmak ve çeşitli kurumları ile entegrasyona yönelmek ise (ki Ankara'nın politikası da bu doğrultudadır), temel bazı kurallara ve normlara uymak zorundadır.* * *TÜRKİYE'nin kendine özgü koşullarının bulunduğu, bunların her zaman

Yazının Devamı

Kim daha şanslı?

22 Haziran 2001


<#comment>Kasım ayındaki krizden beri, Türkiye ile Arjantin arasındaki benzerlikler dikkatleri çekiyor.
Gerçekten iki ülkenin ekonomik durumunda hemen hemen aynı zamana rastlayan benzer gelişmeler oldu. Daha da ilginci, iki ülkede de, ekonomiyi çöküşten kurtarmak ve rayına oturtmak için, dışarıdan bir "işbilen" getirildi. Türkiye'de Kemal Derviş'e, Arjantin'de Domingo Cavallo'ya adeta birer "mesih" olarak bakıldı.
Fiziki olarak da biraz birbirine benzeyen iki uzmanın, hasta ekonominin tedavisinde uygulamaya çalıştığı yöntemler de birbirinden farklı değil.
Derviş de, Cavallo'da da, bu yoldan kendi uluslarını darboğazdan düzlüğe çıkarabilecekleri inancı ile çabalarını sürdürüyorlar.
* * *
KUŞKUSUZ Türkiye'nin ekonomik ve mali koşulları, Arjantin'inkilerin tam bir kopyası değil. Latin Amerika ülkesinin kendine özgü sorunları var. Ama bazı koşullar farklı da olsa, Arjantin de büyük dış borçlarını (toplam 128 milyar dolar) ödemekte çok zorlanıyor. Bu nedenle Cavallo, uluslararası piyasalara sürülen eski tahvilleri daha uzun vadeli yenileri ile takas eden bir operasyon gerçekleştirdi. O da, yeni krediler sağlamak için bir dış turneye çıktı.

Yazının Devamı

Makedon Türkleri diken üstünde

21 Haziran 2001


<#comment>Makedoya'da Arnavut militanları ile ordu arasında başlayan ve son günlerde toplumlararası bir çatışmaya dönüşen olayların bir faturası da Türklere çıktı.
"Milliyet" ekibinin olay yerinden bildirdiği gibi, fiilen iki ateş arasında kalan Makedonya Türkleri, korku içinde çok zor günler geçiriyorlar.
UÇK'nın eylemlerine ve Makedon güvenlik güçlerinin operasyonlarına sahne olan köy ve kasabalarda oturan Türklerin bir kısmı, canlarını kurtarmak için, göç etmek zorunda kalıyorlar.
* * *
MAKEDONYA topraklarında gerek Yugoslav yönetimi sırasında, gerekse bağımsızlığın ilanından sonra, ülkeye olduğu kadar kimliklerine de bağlı olarak, rahat yaşayabilen Türk toplumu, şimdi ilk kez huzursuz ve kaygılı...Ancak, bir Türk yetkilisinin belirttiği gibi, son olaylarda "Türklerin sırf Türk oldukları için" (özellikle Makedon makamları veya güvenlik güçleri tarafından) hedef haline getirildiği doğru değil. UÇK'nın eylemleri ve Makedon ordusunun karşı saldırıları arasında Türkler de sıkışıp kaldı. Bu ortamda Slav militanlarının da Arnavutlarla birlikte bazı Türklerin dükkanlarına veya evlerine saldırmaları, hali ile, Türk toplumunda büyük kaygı ve telaş yarattı.

Yazının Devamı

Irak'la sağırlar diyaloğu

20 Haziran 2001


<#comment>Irak "Artık hiçbir şekilde yaptırım kabul etmem; bunlara 'akıllı' dense de etmem" diye ısrar ediyor ve uyarıyor: "BM Güvenlik Konseyi'nden böyle bir karar çıkarsa, kimseye petrol satmam. Hatta komşularıma da..."
Uluslararası camia ne diyor? Doğrusu Batı'dan da, Doğu'dan da karışık sesler geliyor. Rusya, Çin, hatta Fransa artık yaptırımlara inanmıyor. Ellerinde olsa başarısız ambargoya bizzat son verecekler.
Ama ABD, İngiltere, BM aracılığı ile dayatıyor. Onlara (ve Güvenlik Konseyi'ne sunulan tasarıya göre) yaptırımlar sulandırılmış biçimde de olsa, mutlaka devam etmeli. Bu şekilde Irak halkı değil, ama Saddam yönetimi cezalandırılmalı, baskı altında tutulmalı...
* * *
HAFTALARDIR bu "sağırlar diyaloğu" devam ediyor.
İngilizler, Fransa ve Türkiye gibi müttefiklerinin telkinleri ile, Güvenlik Konseyi'ne sundukları tasarıyı biraz daha yumuşatma çabasında. Ama Irak pozisyonunda ısrarlı. Hatta "komşuları"na karşı tavrında, sert. BM'deki Irak delegasyonu önceki gün Türkiye'nin de aralarında bulunduğu komşulara yeniden bir tehdit savurdu: "Yaptırımları kabul ederseniz, sizinle bütün alışverişi keseriz..."Oysa, Dışişleri Müsteşarı Faruk

Yazının Devamı

Komşuda yenilik

19 Haziran 2001


<#comment>Sonuç sürpriz olmadı. Tüm nabız yoklamaları Bulgaristan'daki seçimleri, eski Kral 2. Simeon'un Ulusal Hareketi'nin kazanacağını, Başbakan Ivan Kostov'un Birleşik Demokratik Güçler iktidarının son bulacağını gösteriyordu.
Henüz iki ay önce kurulan Ulusal Hareket bu başarısını tamamen liderine borçlu. Diğer bir deyişle bu zafer, 1946'da 6 yaşında "Küçük Kral" olarak Bulgaristan'ı terk eden, 55 yıl sonra da ülkesine bir politikacı olarak dönen (tam adı ile) Simeon Borisov Soxe - Coburggotski'ye ait...
Yaşamını varlıklı bir işadamı olarak İspanya'da geçiren "Sabık Kral"ın Sofya'ya döner dönmez, öylesine kısa bir zaman zarfında, oluşturduğu Ulusal Hareketi'ni iktidara götürebilmesi, "komşu"daki değişim arzusunun ne kadar yaygın ve güçlü olduğunu gözlerin önüne sermiş bulunuyor.* * *OYSA, Kostov'un hükümeti, son dört yılda Bulgaristan'da önemli işler başarmıştı. Gerçekten ülke serbest piyasa ekonomisine belirli bir başarı ile geçti. Enflasyon geriledi. Özelleştirme politikasında önemli gelişmeler kaydedildi. AB ve NATO üyeliği yolunda epey mesafe kaydedildi.
Ama buna karşılık Bulgar halkı, bir sistemden diğerine geçişin ağır faturasını da ödemeye

Yazının Devamı

Destek, ama ne şartla?

16 Haziran 2001


<#comment>Alman Cumhurbaşkanı Johannes Rau, önceki gün Berlin'de Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan'ı kabulü sırasında, Almanya'nın Türkiye'nin AB üyeliğine destek verdiğini söylerken, bir hükümet sözcüsü de Türkiye'nin Avrupa ordusunun (AGSP'nin) gerçekleşmesini engellemesi halinde, bunun Türkiye'ye ekonomik yardımları etkileyebileceği uyarısında bulunuyor...
Geçen çarşamba günü de, Başkan George W. Bush, Brüksel'de NATO zirvesi sırasında Başbakan Ecevit'e - omuzuna da dokunarak - "merak etmeyin, her zaman arkanızdayız" derken, IMF yetkilileri, Türkiye'nin "olmazsa olmaz" sayılan koşulları yerine getirmediği takdirde, mali yardımın aksayabileceğini ima ediyor...
* * *
BİR yandan sıcak destek beyanları, diğer yandan buz gibi tehditkar ifadeler... Bunda bir çelişki yok mu?İlk bakışta öyle görünebilir, ama gerçekte yok.Olumlu ya da olumsuz, bu söylenenler, birbirini tamamlıyor. Diğer bir deyişle Batılı dostlar, ister mali yardımlar konusunda olsun, ister Türkiye'nin AB üyeliği konusunda olsun, desteklerini esirgemiyorlar.
Gerçekten ABD'nin ve AB'nin Türkiye'yi ekonomik krizden kurtarmak için nasıl canla başla çalıştıkları ve IMF,

Yazının Devamı

Nasıl bir müdahale?

15 Haziran 2001


<#comment>Makedonya sorununa çözüm, siyasi mi olmalı, yoksa askeri mi?Şimdiye kadar Makedon yöneticileri, Arnavut "teröristleri"nin eylemlerini durdurmanın en iyi yolunun, silahla karşılık vermek olduğu inancı ile hareket etmişlerdir. Nitekim Makedon ordusu, UÇK'nın saldırılarına karşı Arnavut köylerini bombalamaktan çekinmemiştir.
Aslında Arnavut militanları da kendi taleplerini silah zoru ile kabul ettirmek yolunu seçmişlerdir. UÇK'nın bu eylemleri sonuçta Makedonya'yı bir iç savaşın eşiğine getirmiştir.
Şimdi çatışmaları durdurmanın ve sorunu kökünden çözümlemenin en iyi yolunun gerçekten bu olup olmadığı sorgulanıyor. Bunu Kosova'da - gerek Arnavutlar gerekse Slavlar arasında - tartışanlar var. Ancak uluslararası camia çözümün "askeri değil, siyasal" olması gerektiği konusunda hemfikir. Nitekim NATO zirvesinde yapılan konuşmalar ve bunu izleyen diplomatik çabalar da bu yönde.
* * *
ŞİMDİYE kadar olup bitenlere seyirci kalmakla suçlanan uluslararası camia (daha açıkçası NATO) bu konuda ne yapabilir?
Brüksel'deki zirvede başta Başbakan Ecevit olmak üzere, birçok ülkenin lideri, NATO'nun "bir şekilde müdahale etmesi" gerektiğini savundu. Ama

Yazının Devamı

Kim daha yakın?

14 Haziran 2001


<#comment>Başkan George W. Bush'un Avrupa gezisi vesilesi ile iyice yüzeye çıkan ABD - Avrupa anlaşmazlıklarında Türkiye'nin tavrı nedir?
Dünkü NATO zirvesinde görüldüğü gibi, ABD ile Avrupa'nın, temel bazı sorunlara yaklaşımında ciddi farklılıklar var. Bush'un nükleer savunma projesi, AB'nin kendi müdahale gücünü kurma niyeti, Balkanlar'daki ve Ortadoğu'daki gelişmeler, Körfez politikası, küresel ısınma, idam cezası, görüş ayrılıklarının odaklandığı konuların başında geliyor.
* * *
BU konularda, ABD'nin ve Avrupa'nın farklı yaklaşımlarını ve Türkiye'nin tavrını şöyle özetleyebiliriz:

* ABD, Soğuk Savaş döneminde uygulanan stratejiden farklı yeni bir doktrin ortaya atmış bulunuyor. Buna göre şimdi esas tehdit, kitlesel imha silahlarına sahip olma yolundaki bazı "sorumsuz" ülkelerden (İran, Irak, Kuzey Kore gibi) geliyor. ABD buna karşı "yıldız savaşları" projesini kısmen anımsatan bir "kalkan" oluşturmayı planlıyor. Ve bu konuda müttefiklerinin de desteğini istiyor.

Yazının Devamı