Avrupa'da bir Amerikalı

13 Haziran 2001


<#comment>Bu Amerikalı George W. Bush'tan başkası değil. Süper Güç'ün genç Başkanı, 6 günlük ilk resmi gezisi için, şimdi yaşlı kıtada bulunuyor.
Seyahatin amacı, Avrupa'yı yakından tanımak, liderleri ile tanışmak, bir dizi konuyu tartışmak...Amerikan liderinin buna büyük ihtiyacı var. Genç Teksaslı, Avrupa'yı pek (veya hiç) bilmiyor. O kadar ki, - "Newsweek" dergisine göre - bu Avrupa seyahatine çıkmadan, Beyaz Saray'da kendisi için özel bir "Avrupa kursu" düzenlenmiş...
Buna rağmen "atak" gazeteciler, Bush'un 5 ülkeyi kapsayan bu gezisinde yapabileceği "gaflar"ı dikkatle kolluyorlar. Dün Madrid'de "ilk"ini bildirdiler bile: Bush, İspanya Başbakanı'nın adını Aznar yerine Anzar diye telaffuz etmiş!..
* * *
TABİİ ABD Başkanı'nın Beyaz Saray'daki görevine başladıktan sonra Avrupa'ya yaptığı bu ilk resmi gezinin özel bir "mana ve ehemmiyeti" var.
Bush ile müttefik liderler arasında yapılacak görüşmeler, ABD ile Avrupa'nın şu sırada birbirine ne kadar yakın veya birbirinden ne kadar uzak olduğunu gösterecek.Ele alınacak olan başlıca konular - Bush'un "nükleer kalkan" projesi. Avrupa ordusu (AGSP), ABD'nin "küresel ısınma" anlaşmasına karşı

Yazının Devamı

Tehlikeli gidiş

12 Haziran 2001


<#comment>Makedonya'da Arnavut "asiler"in başkent Üsküp'teki havaalanı, petrol rafinerisi ve polis merkezi gibi stratejik hedefleri bombalayacağına dair tehditlerini yerine getirip getirmeyecekleri belli değil; ama ülkenin artık bir iç savaşa sürüklenmekte olduğu kesin.
Giderek tırmanan çatışmalar, şimdi sadece hükümetle Ulusal Kurtuluş Ordusu UÇK'yı değil, Arnavut ile Slav (ve bir bakıma Müslümanla Ortodoks) kökenli vatandaşları da karşı karşıya getirmiş bulunuyor.Son saldırılar zinciri bu bakımdan çok tehlikeli. Arnavut militanların 5 Makedon askerini öldürmelerine misilleme olarak, Bitola (Manastır)'da Slav milliyetçilerinin Arnavutlara (ve bu arada Türklere) ait evlere, dükkanlara, camilere saldırması, kontrol dışına çıkan çatışmaların artık "toplumlararası" bir nitelik aldığını ortaya koyuyor.
Ateşkesin sağlanması için haftalardır harcanan çabalar şimdi boşa çıkmış görünüyor. UÇK savaşçıları Üsküp'ün varoşlarına kadar sokulup başkenti tehdit edecek duruma geldiler. Makedon ordusu Arnavut köylerini bombalayarak karşılık veriyor. Binlerce kişi evlerini terk edip Kosova'ya kaçıyor...
* * *
ARNAVUT militanları ile Makedon makamları arasında başlayan

Yazının Devamı

Reforma devam...

9 Haziran 2001


<#comment>Dün İngiltere'deki seçimler için dediğimizi, bugün İran için tekrarlayabiliriz: Sonuç belli. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, ikinci bir iktidar dönemini garantilemiş durumda. Ancak aldığı oy oranı bugün öğrenilebilecek.
Hatemi 1979'da oyların yüzde 70'ini sağlamıştı. Bu kez en azından aynı oranı tutturması - hatta tercihan onun üstüne çıkması - gerekiyor. Aksi halde bu, desteğinin ve dolayısı ile gücünün gerilediği şeklinde yorumlanacak. Muhafazakarlar ve karşısına çıkan diğer 9 aday, bu argümanı onun başını çektiği reformculara karşı bol bol kullanabilecek.
Hatemi 4 yıl önceki seçimleri halkın "tepki oyu" ile kazanmıştı. "Molla"ların teokratik düzenine karşı olan kitleler, onu değişimin bir sembolü olarak görmüşlerdi... Bu seferki seçimler ise, bir nevi "güven oyu" niteliğinde. Seçmenler kendisine başladığı işi önümüzdeki 4 yıl içinde sürdürmesi ve hatta tamamlaması için bir şans tanımış oluyor.
* * *
İRAN halkının 57 yaşındaki Cumhurbaşkanı'nı yeniden iş başına getirmesine yol açan çeşitli faktörler var.
* İran toplumunun geniş kesimi, 1979 devriminin katı ilkelerinin ve düzeninin yumuşatılmasından, yani reformdan yanadır. Bu son zamanlarda

Yazının Devamı

Blair(izm)'in zaferi

8 Haziran 2001


<#comment>Bu sabah haberleri izleyeceğiniz zaman, sonuç kesinleşmiş olacak. Ancak dün akşam üstü bu yazıyı yazarken Başbakan Tony Blair'in İşçi Partisi'ni İngiltere'deki seçimlerin galibi olarak göstermenin ve sonucu buna göre değerlendirmenin, yanlış olmayacağını sanıyoruz.
Bütün nabız yoklamaları, 48 yaşındaki İngiliz politikacısının, muhafazakar ve liberal rakiplerini - hem de büyük farkla - yeneceğini son dakikaya kadar gösterdi. Bunun gerçekleşeceği belli. Bilinmeyen (ve ancak bugün belli olacak olan) husus, İşçi Partisi'nin kazanacağı oy oranı ile Avam Kamarası'ndaki sandalye sayısından ibaret. Onun da, kendisine ikinci bir dönem daha tek başına iktidarı garantileyecek güçte olacağı anlaşılıyor.
* * *
BLAİR'in başarısının çeşitli nedenleri var:
* İşçi Partisi iktidarı, son 4 yıl, ülke ekonomisini iyi yönetti. Muhafazakar iktidardan devraldığı durum kötü değildi; ama Blair gelişmeyi hızlandırabildi, yaşam standardını yükseltebildi. Bu dönemde enflasyon, işsizlik geriledi, reel gelirler, ücret ve maaşlar artış gösterdi.
* Blair, İşçi Partisi'nin geleneksel politikalarında bazı önemli değişiklikler yaptı. Temel kamu hizmetlerinde (sağlık, eğitim,

Yazının Devamı

Anlaşma (henüz) yok...

7 Haziran 2001


<#comment>Başta "New York Times" olmak üzere, Batı'nın önde gelen basın organları son günlerde, tartışmalı AGSP konusunda Türkiye ile müttefikler arasında bir uzlaşmaya varıldığını yazıyorlar. Bu haberlere göre, ABD'nin desteğinde İngiltere'nin sunduğu yeni bir formül üzerinde mutabakat sağlanmış gibi...
Batı'da estirilen bu "erken iyimserlik" havasına karşın, Türk yetkililer bu haberlerin gerçeği yansıtmadığını, ortaya atılan yeni önerilerin Türkiye tarafından kabul görmediğini belirtiyorlar. Deneyimli bir Türk diplomatı, bu tür haberlerin mahsus "sızdırılıp" Türkiye'yi baskı altında tutmak amacını gütmesi olasılığından bile söz ediyor...
Yeni formül ile ilgili haberlerin yayıldığı bir sırada (ve tam da ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in Ankara'yı ziyareti öncesinde) Genelkurmay Başkanlığı'nın konu ile ilgili yaptığı açıklama da gerçekten böyle bir uzlaşmaya henüz varılmadığını doğruluyor.
* * *
ARTIK AGSK yerine AGSP (Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası) diye tanımlanan AB'nin Acil Müdahale Gücü projesi, aylardan beri Türkiye ile müttefikleri arasında bir pürüz olarak ortada duruyor.
"Müttefikler" diyoruz çünkü her ne kadar esas anlaşmazlık AB

Yazının Devamı

Bir ihtimal...

6 Haziran 2001


<#comment>İsrail - Filistin anlaşmazlığında varılan kritik noktada, zayıf da olsa, bir umut ışığı görünmeye başladı: Telaviv'deki disko saldırısının İsrail kamuoyunda yarattığı öfkeye ve intikam çağrılarına karşın, Başbakan Ariel Şaron - en azından şu ana kadar - herhangi bir misillemeye girişmedi... Filistin lideri Yaser Arafat ise, kanlı olayın ardından ilk kez şiddete karşı açık bir tavır ortaya koydu, bu tür olayların tekrarlanmaması için önlem alacağını açıkladı... Fatah Grubu ve Hamas'ın askeri kanadı, bazı koşullarla eylemlerini durduracaklarını bildirdi... Ve bu arada ABD, AB, Rusya başta olmak üzere (Türkiye de dahil) uluslararası camia, son trajik olayın ardından, çatışmaları durdurmak için devreye girdi...
İlk bakışta bunlar umut verici sinyaller. En azından korkulan misilleme hareketlerinin cereyan etmemiş olması, bir çıkış yolu bulma çabaları için daha müsait bir ortam sağlıyor.
Zayıf da olsa, bir ihtimal bu...* * *ŞAHİN olarak bilinen Şaron'un bu kez tutan; otoritesi zayıflayan Arafat'ı da net bir tavır almaya iten ne?
Her şeyden önce, 20 gencin ölümüne yol açan disko katliamının şoku ile harekete geçen uluslararası topluluğun

Yazının Devamı

Akıllı mı, aptal mı?

5 Haziran 2001


<#comment>Irak'a karşı uygulanmak istenen yeni yaptırımların - ABD'nin deyişi ile - "akıllı" mı, yoksa - Saddam'ın ifadesi ile - "aptal" mı olduğu tartışıla dursun, Bağdat dün yapacağını yaptı ve dünyaya petrol sevkiyatını durdurdu.
Şimdi herkes bir ay için askıya alınan yeni yaptırım tasarısını bir yana bırakıp, petrol fiyatlarının ne olacağını kara kara düşünüyor.
Genel kanı, şimdilik bir "petrol krizi"nin patlak vermeyeceği merkezinde. Mevcut stoklar - ve Suudi Arabistan'ın olası ek üretimi - Irak'ın günlük 2.3 milyon varillik dışsatım potansiyelinin yaratabileceği boşluğu rahatlıkla doldurabilir. Tabii yeter ki, Saddam da "petrol silahı"nı uzun süre kullanmaya kalkışmasın...* * *YAPTIRIM politikasında yapılmak istenen değişiklik ve Irak'ın petrol sevkiyatını durdurması, Türkiye'yi sıkıntıya sokmuş bulunuyor.
Hemen şunu belirtelim: Türkiye'nin esas derdi, Irak'ın Kerkük - Yumurtalık boru hattından petrol pompalamayı durdurması değil. Türkiye bundan sadece bir transit geçiş ücreti alıyor ki, bu da ayda 15 - 20 milyon dolardan ibaret. Irak'ın bu boru hattından sevk ettiği petrolü ise yabancı şirketler kendi piyasalarına satmak için alıyorlar.

Yazının Devamı

Bir güvenlik konusu daha...

1 Haziran 2001


<#comment>

Fransa başta olmak üzere Avrupa ile ABD arasında, Bush yönetiminin yeni güvenlik stratejisi konusundaki görüş ayrılıkları, Budapeşte'deki NATO toplantısında iyice ortaya çıktı.
Her ne kadar bu toplantının resmi açıklamasında, "nükleer savunma" konusunda," lastikli ifadeler" kullanıldı ise de, bunun ardından yapılan çeşitli değerlendirmeler, Atlantik'in iki yakasını, derin bir uçurumun ayırmakta olduğunu gösteriyor.Özellikle Paris'teki yorumlar, Fransızların, Washington'un yeni savunma ve güvenlik doktrinini, hiç mi hiç beğenmediğinin açık işaretini veriyor. Dünkü "Le Figaro"da, bir stratejik araştırmalar uzmanı olan Yves Boyer, Bush yönetiminin önerdiği "nükleer şemsiye"nin, caydırıcı bir rol oynamaktan çok, dünya barışını tehlikeye sokacağını ve bu nedenle özellikle Avrupa'nın şimdiden bu konuda tavrını belli etmesi gerektiğini yazıyor...
* * *
FRANSA'nın bu tutumu sürpriz değil. Gerçekten Bush'un yeni doktrinini ilan etmesinden hemen sonra Paris bu konuda rengini belli etti. Fransız diplomasisi, ABD'nin bu güvenlik stratejisini anlatmak için (dünyanın dört köşesine özel temsilciler göndererek) harcadığı çabalardan da hiç etkilenmedi.

Yazının Devamı