Belirsizlik dönemi

11 Haziran 2000


       Suriye Cumhurbaşkanı Hafız Esad’ın vefatından sonra ileriye dönük şu üç soru gündeme geliyor: 1) Suriye’de bundan sonra ne olacak? 2) Bu olay Ortadoğu barış sürecini ve bölgedeki dengeleri nasıl etkileyecek? 3) Yeni dönemde Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler nasıl bir seyir izleyecek?
       Hafız Esad gibi tam 30 yıl iktidarda kalan ve Suriye gibi "tek adam" rejiminin hakim olduğu bir ülkede liderin ortadan kalkması beraberinde bir takım belirsizlikler getirir. Şimdi komşumuz işte böyle bir belirsizlik dönemine giriyor.
       Yukarda sıraladığımız üç soru, bu belirsizlik çerçevesinde, birbirine bağlı.
SURİYE’DE BUNDAN SONRA NE OLACAK?
       Hafız Esad’ın yerine büyük oğlu Başar’ın getirileceği anayasada hızla yapılan değişiklik sonucu, açık. Ama, bu 30 yıllık güçlü yönetimin ve istikrarın devamını sağlayacak mı? Baas Partisi’nin sivil kadroları ile Suriye’de önemli bir faktör olan ordu ve de istihbarat servisi buna tam destek verecek mi?
       Suriye içinde ve dışında şu anda hiç bir gözlemci

Yazının Devamı

"Bölgesel rol" böyle mi oynanır?

10 Haziran 2000


       TÜRKİYE'nin son yıllarda oynamaya çalıştığı "bölgesel rol" çerçevesinde meydana gelen oluşumlardan biri de, Ekonomik İşbirliği Örgütü, kısa adı ile ECO'dur.
       Ankara'nın kurulmasına önayak olduğu Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) örgütü gibi, ECO da geniş bir coğrafyada yaşayan ulusları birbirine yakınlaştırmayı amaçlıyor.
       Aslında ECO başta sadece Türkiye, İran ve Pakistan'ı kapsıyordu. Sonradan Türkiye'nin inisiyatifi ile buna Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri (yani çoğu Türki devletler) katıldı.
       Bugün ECO'nun esas işlevi, ona dahil olan 10 ülke arasında enerjiden tarıma, ulaşımdan sanayie kadar çeşitli alanlarda sıkı bağlar kurmaktır.
      Türkiye açısından, ECO'nun önemi, kendisine özellikle Türki devletlerle yakınlaşma olanağını vermesidir. Bu ülkelerin enerji kaynakları ve ekonomik potansiyeli dikkate alındığında bu yakınlaşmanın büyük pratik değeri açıkça anlaşılır...
       * * *

Yazının Devamı

Kafa karıştıran senaryolar...

8 Haziran 2000


       İRAN konusunda kafalar iyice karıştı. Bir süreden beri özellikle "Umut Operasyonu" ile ilgili olarak ortaya atılan iddialar ve argümanlar henüz tartışılırken, Ahmed Behbahani adındaki İranlı istihbarat görevlisinin Türkiye'ye sığınması ve CBS televizyonuna bazı açıklamalar yapması, soru işaretleri ile birlikte, kuşkuları büsbütün artırdı.
       İranlı ajan olayı, sadece kamuoyuna yansıdığı kadarı ile esrarengiz niteliğini koruyor. Kendisine atfedilen "ifşaat" konusunda, çeşitli çevrelerin öne sürdüğü tereddütler, rezervler, hatta komplo senaryoları, bir casusluk romanı veya filmi kadar ilgi ve heyecan yaratıyor. Ama o kadar! Gerçeği bilemediğimiz için, konu ile ilgilenenlerin spekülasyonlarını ve "ahkam"ını tartışmakla yetiniyoruz...
       * * *
       BU aşamada Türkiye açısından önemli olan husus, bu olayın zaten bir süredir "Umut Operasyonu"nun gölge düşürdüğü Türk - İran ilişkilerine nasıl yansıyacağıdır.
       Yetkililer, Behbahani'nin sorgulanma sürecinde Türkiye ile ilgili inandırıcı bulgu ve

Yazının Devamı

Yol gösterici AB anketi

7 Haziran 2000


       Türkiye'nin AB üyeliği konusunda yapılan geniş bir anket Türk halkının yüzde 88'inin ülkenin Birliğe katılmasını istediğini ve sadece yüzde 6.8'inin buna karşı olduğunu ortaya çıkardı.
       Bu anlamlı tespit, "Birleşim International" şirketinin Türkiye ve AB üyesi 10 ülkede gerçekleştirdiği kapsamlı bir kamuoyu araştırmasında kaydedilen bir dizi ilginç sonuç arasında yer alıyor.
       Bu konudaki 80 sayfalık rapor dün, şirket yetkilileri ve İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Meral Gezgin Eriş'in katıldığı bir basın toplantısında açıklandı.
      Eriş'in belirttiği gibi, ilk kez yapılan bu kamuoyu araştırmasından "siyasilerin çıkarması gereken çok sonuç var"...
       * * *
       ANKARA'nın AB üyeliği amacına yönelik çabalarını yıllardan beri ısrarla sürdürmesi, aslında Türk toplumunun yaygın arzusu doğrultusundadır. Anket bu gerçeği doğruluyor.

Yazının Devamı

Ne değişti?

6 Haziran 2000


       ABD, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Rusya'yı bir dost, hatta bir "stratejik ortak" olarak görmeye başlamıştı. Soğuk Savaş buzlarının erimesinin ardından Washington, siyasal ve ekonomik istikrarsızlık içinde bocalayan Moskova'ya aktif destek sağlamış ve onun dar boğazdan çıkmasına yardımcı olmuştur. Birbirlerine ilk adları ile hitap eden Başkan Bill Clinton ile Devlet Başkanı Boris Yeltsin arasındaki samimi diyalog, iki ülkeyi de birbirine yakınlaştırmıştı.
       Dün Başkan Clinton'ın Moskova ziyaretini yorumlayan "Vremya Novosti" gazetesinin de belirttiği gibi, "son yıllarda gelişme yoluna giren stratejik ortaklık kavramı şimdi bir kenara itiliyor ve iki taraf da ilişkilerin nasıl bir seyir izleyeceğini bilemiyor..."
       Sekiz ay sonra görevinden ayrılacak olan Clinton ile Başkanlık koltuğuna yeni oturan Vladimir Putin arasında gerçekleşen zirvenin esas konularda somut sonuç vermemesi, - hatta iki liderin birbirlerine ilk isimleri ile de hitap etmemesi - ABD - Rus ilişkilerinin artık eskisi kadar sıcak olmadığını gösteriyor...
     

Yazının Devamı

"Türkler geliyor"...

3 Haziran 2000


       Yıllar boyunca Yunanistan "Türkler geliyor" fobisi ile yaşadı. Zaman zaman politikacıların - ve de basının - kışkırtması ile, Yunanlılar Türkiye'nin kendi topraklarında gözü olduğu ve yayılmacı emeller peşinde koştuğu kaygısını taşıdı...
      Dün Mora Yarımadası'nda Kiparissia bölgesinde bir Türk birliğinin bir çıkarma operasyonu ile Yunan topraklarına ayak bastığını gösteren filmler veya fotoğraflar, bir yıl önce gösterilseydi, herhalde birçok Yunanlı, korku içinde "İşte Türkler geliyor" diye haykıracaktı.
       Oysa Türk komandoları Yunan topraklarına, "işgal" değil, tam aksine "kurtarma" amacı ile çıkıyordu. Evet, Yunanistan'ın bu bölgesini "bir yabancı ülkenin işgalinden kurtarmak" amacı ile...
       Türk askeri bunu yaparken de Yunanlı ve diğer müttefik askerleri ile omuz omuza savaşıyor ve "düşman"ı bu topraklardan çekilmeye zorluyordu.
       NATO'nun "Dynamic Mix" adı verilen ortak tatbikatı çerçevesi içinde bu "hayali savaş" senaryosunun Mora Yarımadası'nda sahnelenmesi de ilginç bir rastlantı.

Yazının Devamı

"Alçak profil" politikası...

2 Haziran 2000


       İSRAİL'in Güney Lübnan'dan çekilmesinin ortaya çıkardığı durum, bölge ile ilgili birçok ülke gibi, Türkiye'yi de Ortadoğu politikasında yeni değerlendirmeler yapmaya sevk ediyor.
      Ankara'nın son gelişmeler karşısındaki pozisyonu şu: Güney Lübnan'daki İsrail işgalinin son bulması, barışa katkıda bulunabilecek olumlu bir gelişme. Bundan sonra sınır bölgesinde sükunetin sağlanması, tarafların da soğukkanlı davranması gerekir.
       Türkiye'nin bu tavrı, geçen hafta sonu Dışişleri Bakanlığı'nın bir açıklaması ile kamuoyuna duyuruldu. Türk diplomatları da, temaslarında bu mesajı iletmeye çalışıyor.
       Bu aşamada Ankara bunun ötesinde bir şey yapmak niyetinde görünmüyor.
       * * *
       İSRAİL Başbakanı Barak'ın Başbakan Ecevit'e geçen hafta gönderdiği mektup ile İsrail radyosunun Türkiye'nin İran'dan Suriye'ye giden uçaklara kargolarında ne taşıdıklarını soracağına ilişkin haberi, Ankara'nın bölgede nasıl bir rol oynayabileceği konusunu gündeme getiriyor.

Yazının Devamı

Bizimkiler nerede?

31 Mayıs 2000


      ABD'nin Türkiye Büyükelçisi Mark Parris'in, Güneydoğu Anadolu'ya ticaret ve yatırımları teşvik amacı ile yapmakta olduğu gezi, ibret verici bir olaydır.
       Elçiliğin tarım ve ticaret müşavirleri ile birlikte bölgede temaslarda bulunan Amerikan diplomatının bu misyonu, pratik hedefinin yanı sıra sembolik bir anlam da taşıyor.
      * Pratik amaç, Amerikan iş çevrelerinin bu bölgedeki ekonomik potansiyeli değerlendirmesine önayak olmaktır. Parris ve takımı, bölgenin tarımdan enerjiye kadar çeşitli alanlarda fırsatlar vaat ettiği ve Amerikan şirketleri için buralarda yeni iş olanaklarının doğmakta olduğu kanısında. Büyükelçi bu işi sağlam bir zemine oturtmak için, GÜNSİAD'ın katılımı ile, Diyarbakır'da bir büro açacak; temmuzda Ankara'daki görevinden ayrılmadan önce de ülkesine bir rapor gönderecek. Bu arada müşavirleri de ilgili şirketleri devreye sokmaya çalışacak.
      * Gezinin sembolik anlamını, büyükelçi bizzat şöyle ifade ediyor: "Bu ziyareti rahatça gerçekleştirmemiz, bölgede 1999'dan bu yana güvenlik alanında kat edilen

Yazının Devamı