"Cola" kolaydı!..

8 Temmuz 2000


       Kimine göre Berlin Duvarı'nın yıkılışı, kimine göre de Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü kadar önemli bir olay... Meksika'da 71 yıllık bir yönetimin son bulmasını, gözlemciler böyle bir benzetme ile selamladılar.
      Gerçekten Meksika'daki iktidar değişikliği, bir devrim. Bu ülkede ilk kez, bu değişiklik, darbe veya ihtilal ile değil, serbest seçimler yolu ile ve barış içinde gerçekleşmiş bulunuyor.
       Son yıllarda Latin Amerika ülkelerinin çoğunda yayılmaya başlayan demokratikleşme akımı böylece kıtanın en geniş ikinci ülkesinde ilk meyvelerini vermiş bulunuyor.
      Herhalde Meksika örneği, bugün hala siyasal bocalama içinde bulunan Peru, Venezüella, Kolombiya gibi ülkeleri de etkilemekten geri kalmayacak...
       * * *
       NE ilginçtir ki, Meksika'da iktidar değişikliği, 1929'dan beri ülkenin mutlak hakimi olan Kurumsal Devrimci Parti (PRİ)'nin eski otoriter çizgisinden ayrılıp daha demokratik bir yola girmesi sayesinde gerçekleşmiştir.

Yazının Devamı

Ege için yol haritası...

7 Temmuz 2000


       Türk - Yunan yakınlaşmasında bir süredir, sivil inisiyatiflerin büyük etkisi oluyor. Geçen yazdan bu yana iki ülkede de toplumun çeşitli kesimlerinin barış ve dostluk için sergilediği güçlü istek, diplomatları ve hükümet yetkililerini yeni değerlendirmeler yapmaya sevk etti.
       Son olarak, resmi sıfatı bulunmayan bir Türk - Yunan grubu, bu tür girişimlerden farklı bir misyon gerçekleştirdi.
      Bu inisiyatifin farklı yanı, iki ülke arasındaki kritik sorunları ele alması, böylece daha çok dostluk ve güven havası yaratmaya yönelik diğer çabaların bir adım ilerisine gitmesidir.
       Yeni girişimin sahibi, "Türk - Yunan Forumu" adını taşıyan bir sivil toplum grubudur. İki yıl önce, Londra'daki ve Oslo'daki iki düşünce kuruluşunun (RUSİ ve PRİO) teşebbüsü ve Türk tarafından rahmetli Orgeneral Güven Erkaya'nın aktif çabası ile oluşturulan bu Forum'da Türkiye ve Yunanistan'ın önde gelen emekli diplomatları, askerleri, akademisyenleri, işadamları ve gazetecileri yer aldı. Forum'un "Politik Analiz Grubu", yoğun çalışmalardan sonra bu hafta

Yazının Devamı

Hazar projesine ne oldu?

6 Temmuz 2000


       Türkmen gazı projesinden, geçen ay iki ABD şirketinin Konsorsiyum'dan çekildiği haberinin yayılmasından bu yana, hiç söz edilmiyor. Ne oldu acaba? Türkiye'nin büyük önem verdiği Hazar geçişli doğalgaz boru hattı projesi veya daha iddialı terimi ile Avrasya Enerji Koridoru fikri suya mı düştü?
      Konu ile ilgili Türk ve yabancı uzmanlar bu konuda ikiye ayrılmış bulunuyorlar. Resmi ağızlar projenin, halen karşılaşılan zorluklara rağmen, "ölmediğini" söylüyorlar. Bağımsız analistler ise, projenin artık "ölü kağıt"tan ibaret olduğunu ve onu tekrar yaşama geçirmenin - en azından kısa vadede - mümkün olmadığını düşünüyorlar.
       Gerçek şu ki, son zamanlarda üst üste darbe yiyen Trans - Hazar doğalgaz boru hattı projesi şimdi can çekişiyor ve geleceği de bir hayli belirsiz görünüyor.
       * * *
       TÜRKMENİSTAN'daki zengin doğalgaz kaynaklarının bir kısmını Hazar'ın altından ta Türkiye sahillerine kadar taşımasını öngören Avrasya Koridoru projesi, özellikle Türkiye için ekonomik olduğu kadar stratejik

Yazının Devamı

Cenevre'den ne çıkar?..

5 Temmuz 2000


       Kıbrıs'la ilgili toplantılar öncesinde, garip bir rastlantı eseri, çoğu zaman bir pürüz çıkar. KKTC Başkanı Rauf Denktaş bu yüzden görüşmelere katılıp katılmama konusunda tereddüt eder, hatta bazen katılmama eğilimini gösterir. Sonunda, daha sakin bir kafa ile yapılan değerlendirmelerin ve Ankara ile istişarelerin ardından, toplantıya gitmeye karar verir...
      Bu eski senaryo, bugün Cenevre'de başlayacak olan "dolaylı görüşmelerin üçüncü turu" öncesinde de tekrarlandı. BM Güvenlik Konseyi'nin, Barış Gücü'nün görev süresinin uzatılması kararına bu kez KKTC'nin de mutabakatını almayı öngören bir ibare koymaması, Denktaş'ı çileden çıkardı. Rum tarafının baskısı sonucu BM'nin sergilediği bu tavır değişikliğine karşı, bir ara Denktaş Cenevre'ye gitmemeyi de düşündü. Neyse ki, KKTC lideri sonunda "görüşmelerden kaçan taraf" olarak gözükmemek için, Cenevre randevusuna gitmeye razı oldu. Ancak BM'ye de, Barış Gücü'nün Türk kesimindeki hareketlerini kısıtlayan bazı tedbirler almak suretiyle, karşılık vermeyi de ihmal etmedi...
      Şimdi Cenevre'deki görüşmeler, bu yeni

Yazının Devamı

Yaz mesaisi...

4 Temmuz 2000


       Üç ay için çalışmalarına ara veren Büyük Millet Meclisi, ilk bakışta AB ile ilgili olarak gözle görülür bir iş yapmadı.
       Oysa, geçen aralıkta Helsinki zirvesinde Türkiye'nin adaylığının kesinleşmesinden sonra, bir dizi uyum yasasının çıkarılması ve katılım sürecinin hızlandırılması gerekirdi.
      Yılın yarısı geçtiği halde, bunlar yapılmadı, Milletvekilleri "uzun tatil"e çıkarken, bu hareketsizliğin kabahati, genelde Meclis'e yükleniyor.
      Ancak, Avrupa işleri ile çok yakından ilgili bir milletvekili olan Bülent Akarcalı'nın belirttiği gibi, bu konuda Meclis'i eleştirmek haksızlık olur. Onun deyişi ile, "hükümetten bu yönde tasarılar ve öneriler gelseydi, Meclis elbet gerekeni yapacaktı. AB ile ilgili herhangi bir yasa çıkmadı ise, bunun nedeni Meclis'teki bir tıkanıklık değil. Hükümetin bu konuya daha çok önem ve öncelik vermesi gerekirdi..."
       Neyse ki, Meclis gider ayak, önüne getirilen AB ile ilişkileri koordine edecek olan Genel Sekreterliğin kurulması konusundaki tasarıyı onaylamak

Yazının Devamı

AB'yi tanımak...

1 Temmuz 2000


       AB'yi ne kadar tanıyoruz?
       Türk kamuoyu, adaylık sayesinde, Birliğin bazı temel karar ve kurallarını - örneğin Kopenhag kriterlerini - öğrenmiş bulunuyor.
      Nitekim bugünlerde Türkiye'de üyelik koşulu olan bu kriterlerin ülkemize ne ölçüde uyduğu, buna uymanın ulusal çıkarlar açısından ne kadar yararlı veya sakıncalı olacağı tartılıyor.
       AB'ye değişik nedenlerden ötürü karşı olanların veya ondan kuşku duyanların, Ankara'nın adaylıktan üyeliğe geçiş sürecine girmeye hazırlandığı bir sırada, bu tartışmayı başlatmalarına şaşmamak gerek. Bir bakıma bu tartışmayı şimdi yapmakta belki de yarar var...
       * * *
       FAKAT yukarıda sorduğumuz soru, AB'nin sadece Kopenhag kriterleri ile ilgili değil. AB bünyesinde artık kurallaşmış ve yerleşmiş olan (ve diğer aday ülkeler tarafından da benimsenen) bu kriterleri tartışan yok.

Yazının Devamı

Değerlendirmeye değer...

30 Haziran 2000


       Ermenistan'ın Gümrü kentinde 4 Ermeni yetkilisinin "kardeş kent" Kars'ta düzenlenen bir konferansa katılamadan Türkiye'yi terk etmeye zorlanması, dikkatleri iki komşu ülke arasındaki ilişkilerin geleceği konusuna çekmiş bulunuyor.
       Her şeyden önce Kars'ta cereyan eden olayın iç yüzünü gün ışığına çıkarmakta yarar var. Dört Ermeni konuğun, kurultaya davetli olarak geldiği, fakat her nedense bir emniyet görevlisinin uyarısı üzerine derhal Türkiye'den ayrıldığı bildiriliyor. Bazı resmi çevreler ise böyle bir davetin söz konusu olmadığını ve dört ziyaretçinin sınır dışı edilmediğini öne sürüyorlar.
       Öyle anlaşılıyor ki, bu dört Gümrülü Kars kurultayına yazılı olarak davet edilmiş. Böyle bir davet olmasaydı, zaten gelmezlerdi. Ne var ki, Dışişleri Bakanlığı buna karşı çıkmış. Ancak, koordinasyon eksikliğinden olacak, bu talimat zamanında yerine getirilmemiş ve ne yazık ki olay, Türkiye'nin itibarına gölge düşüren bir skandala dönüşmüştür.
       * * *
      BU üzücü olay, Türkiye ile Ermenistan

Yazının Devamı

İKÖ için siyasal tercih...

29 Haziran 2000


       Türkiye'nin halen Malezya başkenti Kuala Lumpur'da yapılmakta olan İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Dışişleri bakanları toplantısına olağanüstü bir önem vermesinin başlıca nedeni, kuruluşun bir numaralı yöneticisi durumundaki Genel Sekreter koltuğuna adaylığını koymuş olmasıdır.
      Bu kez konferansa iki bakan ve 28 kişilik bir heyetle katılan Türkiye'nin bu kevkiyi elde etmek isteyişi, dış politika hedefleri ile ilintilidir. Ankara dış ilişkilerini çeşitlendirmek, çok boyutlu hale getirmek ve böylece etkinliğini artırmak için, sahip olduğu coğrafi, tarihi, kültürel ve stratejik olan haklarını kullanmak çabasındadır.
       Bu bağlamda, Türk diplomasisi İslam dünyasının bir nevi siyasal çatısını oluşturan İKÖ'de de daha aktif bir rol oynamakta yarar görmektedir. Her ne kadar 56 üyesi bulunan İKÖ - diğer bölgesel kuruluşlar kadar - dünya siyasetinde ağırlığını hissettiremiyorsa da, Ankara bu uluslararası camianın iyi yönlendirilmesi halinde, daha büyük bir etkinliğe sahip olabileceği kanısındadır.
       * * *
     

Yazının Devamı