İran'la (gene) kriz...

18 Mayıs 2000


      TÜRKİYE'de son yıllarda işlenen siyasi cinayetlerde "İran parmağı"nın bulunduğu konusunda emniyet kaynaklarınca yapılan son açıklamalar, dün Başbakan Bülent Ecevit tarafından - ihtiyatlı bir dille de olsa - doğrulanmış bulunuyor.
       Ecevit'e göre İran Türkiye'deki bölücü terör ve din sömürücü örgütlere ev sahipliği yaptığı gibi, kendi devrimini ülkemize ihraç etmeye de yeltenmiştir. Başbakan; her ne kadar İran hükümeti bunu inkar ediyorsa da, bu gerçeğin artık ortaya çıkmaya başladığını belirtiyor ve Türkiye'nin bu konuda duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Ve Ankara'nın somut kanıtlar netleştikçe İran'a karşı tavrını yeniden gözden geçireceği ve gereken önlemleri alacağı mesajını veriyor.
       * * *
      SİYASİ cinayetlerdeki "İran ilintisi" üzerinde son günlerde Ankara'da yapılan ve hali ile medyaya yansıyan açıklamalar sonucunda (Tahran bunu sanki Türk basını uyduruyormuş gibi göstermeye çalışıyor), Türk - İran ilişkilerinde yeni bir kriz yaşanıyor.      Sorun şimdiden iki soruyu gündeme

Yazının Devamı

Sezer'in önemli mesajları

17 Mayıs 2000


       Yeni Cumhurbaşkanı olarak dün görevine başlayan Ahmet Necdet Sezer, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki ant içme töreninde yaptığı konuşmada, içte ve dışta nasıl bir politika izleyeceğinin ilk işaretlerini açık ifadelerle verdi.
      Bu önemli konuşmada dikkat çeken başlıca nokta, 10. Cumhurbaşkanı'nın hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine verdiği önceliktir. Gerçekten ilk demecinin büyük kısmını bu konuya ayıran Sezer, Türkiye'nin bu alanda yapması gereken daha çok işin bulunduğu ve Cumhurbaşkanlığı'nın da bunun gerçekleşmesinde faal bir rol oynayacağı mesajını verdi.
       Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı'nın "polis devletini çağrıştıran yapı ve uygulamalar terk edilmeden" çağdaşlaşmanın mümkün olmayacağını söylemesi ve Cumhurbaşkanlığı'nın bu konuya önem vereceğini belirtmesi, fevkalade anlamlıdır.
       Sezer laikliğin ve ülkenin bütünlüğünün titizlikle korunmasından, toplumsal barışa, gelir dağılımında adalete ve eğitime kadar çeşitli konulara değindiği konuşmasında, iki hassas sorun üzerinde de durdu. Bunlardan

Yazının Devamı

Demirel'e yeni misyon

16 Mayıs 2000


      CUMHURBAŞKANLIĞINI bugün Ahmet Necdet Sezer'e devredecek olan Süleyman Demirel'in 7 yıllık görevi sırasında Türkiye'nin dış ilişkilerinde oynadığı aktif rol ve yaptığı katkılar, Türk dış politikası tarihinde önemli bir yer alacaktır.
       Demirel, iç politikada olduğu kadar uluslararası ilişkiler alanında da bilgisini, deneyimini, yeteneklerini ve saygınlığını iyi kullanmasını bilmiş, zaman zaman dış politikaya yön vermiş, zayıf veya istikrarsız hükümetler döneminde de boşlukları doldurmuştur.
      Demirel'in Çankaya'daki 7 yılı, aslında Ankara'nın dış ilişkileri açısından yakın tarihin en hareketli - ve bazen nazik - dönemine rastlar. Türkiye'deki sistem, cumhurbaşkanına dış politikada sınırlı bir işlev verir. Ancak Demirel, yetkileri çerçevesinde ve Köşk'te oluşturduğu danışmanlar kadrosunun yardımı ile, inisiyatifini kullanmaktan çekinmemiş, vaktinin ve enerjisinin önemli bir bölümünü de Türkiye'nin dış ilişkilerini geliştirmeye ayırmıştır.
      Özellikle Balkanlar'da, Kafkasya'da, Orta Asya'da ve Ortadoğu'da Demirel'in oynamaya

Yazının Devamı

Cem'den mesajlar...

6 Mayıs 2000


NEW YORK
       New York'ta bu hafta Türk ve Yunan Dışişleri bakanları İsmail Cem ve Yorgo Papandreu'ya gösterilen olağanüstü ilgi ve bu vesile ile iki siyaset adamının birbirlerine karşı sergiledikleri sempati, devlet yöneticilerinin "aynı frenkansta" olmasının, ilişkileri nasıl olumlu şekilde etkilediğini ortaya koydu.
      Bir yıl önce Cem ile Papandreu arasında başlayan karşılıklı yazışma ve temas sayesinde, Türk - Yunan yakınlaşmasının kaydettiği gelişme, uluslararası platformda örnek bir "başarı öyküsü" oluşturuyor.
       Gerçi bu gelişmede, başta iki ülkedeki deprem felaketi olmak üzere çeşitli faktörlerin büyük payı var. Ancak Cem ile Papandreu'nun yaratıcılığı, cesareti ve sağduyusu, bu yakınlaşmada "itici güç" oldu.
       New York'taki Doğu - Batı Enstitüsü'nün, iki bakanı, düzenlenen parlak törenlerle, "Yılın Adamı" ilan etmesi, bu başarıya verilen ödüldür...
       * * *

Yazının Devamı

Türkiye farklı, ama...

5 Mayıs 2000


BOSTON
       Her yıl 3 Mayıs'ta kutlanan "Dünya Basın Özgürlüğü Günü", önceki gün Uluslararası Basın Enstitüsü IPI'nın Boston'daki konferansı çerçevesinde, çeşitli etkinliklere konu oldu. Daha doğrusu, Basın Özgürlüğü "bayramı"nın bu kez IPI'nın yıllık toplantısına rastlaması, bu "günün mana ve ehemmiyeti"ne daha büyük güç - ve de reklam - kazandırdı...
      Bu vesile ile IPI'nın, diğer uluslararası basın kuruluşları ile birlikte yayınladığı raporlar, dünyada medyanın halinin, özgürlük açısından, hiç de iç açıcı olmadığını ortaya koydu.
       "Dünya Basın Özgürlüğü Günü" aslında, kutlandığı birkaç özgür ülkede, daha pek çok ülkenin basın özgürlüğünden yoksun olduğu gerçeğinin anımsatılması için bir vesile oldu. İran'dan Yugoslavya'ya, Suriye'den Birmanya'ya, Etiyopya'dan Çin'e kadar, "özgürlük özürlü" ülkelerde ise, tabii böyle bir "gün"ün lafı bile edilmedi...
       * * *
      ÇEŞİTLİ kaynaklar, dünya ülkelerinin (sayıca) yarısının basın (veya ifade) özgürlüğünden mahrum olduğunu belirtiyorlar.

Yazının Devamı

Dış politikada insan hakları faktörü...

3 Mayıs 2000


BOSTON
       İNSAN hakları, dış politikada ne ölçüde belirleyici bir faktör olmalı? Demokrasiler, insan haklarını çiğneyen ülkeleri yola getirmeye öncelik mi vermeli, yoksa onlarla ilişkilere, çıkarlarına uygun şekilde devam mı etmeli? Bu bağlamda 21. yüzyılda nasıl bir politika geliştirmeli?..
       Bu sorular, halen Boston'da yapılmakta olan Uluslararası Basın Enstitüsü IPI'nın yıllık konferansında hararetli tartışmalara konu oldu.
      Panelin yıldızı, eski ABD Dışişleri Bakanı Dr. Henry Kissinger idi. Diğer önemli isimler arasında Avrupa Konseyi Genel Seketeri Walter Schwimmer, Avrupa Parlamentosu'nun renkli siması Emma Bonino, Avrupa Komisyonu üyesi Christopher Patten ve Singapur'un BM temsilcisi Kishore Mahbubeni yer alıyordu.
       * * *
       AKADEMİK düzeyde yapılan bu tartışma, insan hakları ile dış politika arasındaki ilinti konusunda, uluslararası camiada mevcut ciddi görüş ayrılıklarını ortaya koydu.

Yazının Devamı

Al Gore'un vizyonu...

2 Mayıs 2000


BOSTON
       ABD'de Başkanlık seçimlerine daha 7 ay var, ama adayları şimdiden, izleyecekleri politikaları belirlemeye ve kamuoyuna ilk mesajlarını vermeye başladılar.
       Boston'un - Amerikan standartlarına göre oldukça eski sayılan - 2.5 yüzyıllık bir binasında, Uluslararası Basın Enstitüsü IPI'nin yıllık toplantısı için bir araya gelen 500 gazeteci, Demokrat Parti'nin başkan adayı, şimdiki Başkan Yardımcısı Al Gore'u dinlemek fırsatını buldu. Bir bakıma, genç politikacı, dünyanın dört köşesinden gelen önemli gazetecilerin oluşturduğu bu forumu, görüşlerini duyurmak için bizzat bir fırsat olarak değerlendirdi.
      Al Gore'un söyledikleri, gerçekten önemli. Gerçi deneyimli politikacı, kampanya sırasında atılan seçim nutukları havası içinde konuştu: Sürekli olarak "ben seçilirsem" sözcüğü ile başlayan cümleler kullandı, rakibi George W. Bush'a çattı; ama Beyaz Saray'a geldiği takdirde, ABD'nin dış politikasına nasıl bir yön vereceğini de etraflıca açıkladı.
       Bir Amerikalı meslektaşımızın belirttiği gibi, Al Gore bu konuşması ile,

Yazının Devamı

Yabancılar olumlu bakıyor

27 Nisan 2000


      "Türkiye'yi sürprizler ülkesi olarak tanımlayanlar bir kez daha haklı çıktılar. İşte, cumhurbaşkanı seçiminde de beklenmedik bir aday ortaya çıktı. Bunun şaşırtıcı yanı, beş parti liderinin de bu isim üzerinde mutabık kalmasıdır"...
       Ankara'daki deneyimli bir Batılı diplomatın bu sözleri dış çevrelerin, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer'in beşli "centilmen anlaşması" ile aday ilan edilmesine gösterdiği genel tepkiyi yansıtıyor.
      Yabancılar ilk bakışta bu sürprizden bazı olumlu sonuçlar çıkarıyorlar: Bir kere Meclis'te temsil edilen tüm partilerin genel başkanlarının, cumhurbaşkanı sorununu karşılıklı görüşme ve uzlaşma ile halletmesi, Türk demokrasisinin işleyişi açısından, cesaret verici bir gelişme sayılıyor.
       Bir diplomatın deyişi ile "politikacılar Türkiye'de ender görülen uzlaşma örneklerinden birini verdiler. Böylece kriz önlenmiş, istikrar sağlanmış oluyor"...
       * * *
      YABANCILARIN üzerinde durduğu diğer bir husus da, Sezer'in

Yazının Devamı