Örnek bir stratejist

27 Haziran 2000


      Dün toprağa verilen Deniz Kuvvetleri eski Komutanı ve Başbakanlık Başdanışmanı emekli Oramiral Güven Erkaya, Türkiye'nin son dönemde yetiştirdiği en önemli komutanlardan ve stratejistlerden biri olarak anılacaktır.
       Bir deniz subayı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne katkılarının yanı sıra, Oramiral Erkaya, Atatürk ilke ve devrimlerini ve bu arada laikliği savunan tutumu ile Türk yakın tarihinde bir iz bırakmıştır.
      Güven Paşa'nın hatırlanacak bir özelliği de, Türkiye'nin yalnız askeri alanda değil, dış ilişkilerinde de oynadığı rol ve yaptığı hizmetler ile ilgilidir. Özellikle emekli olduğu 1997 yılından sonra, Erkaya deniz hukukundan Yunanistan ile ilişkilere varıncaya kadar çeşitli konularda engin bilgi ve deneyimini, saygın kişiliğini ve enerjisini Türk diplomasisine hasretmiştir.
      Onun bu alandaki başarılarının sırrını, sürekli olarak yeni fikirler ve stratejiler üretme yeteneğinde aramak gerek...
       * * *
       ORAMİRAL Erkaya emekli olduktan

Yazının Devamı

AB ile bir başka anlaşmazlık...

23 Haziran 2000


      Türkiye ile AB arasındaki siyasal uyuşmazlıklara şimdi bir de güvenlik ve savunma konuları üzerinde ciddi bir anlaşmazlık eklenmiş bulunuyor.
       Portekiz'in Santa Maria de Feira kentinde yapılan AB zirvesinde alınan kararlar, bunu gösteriyor.
       Sonuç bildirgesinin "genişleme" bölümünde Türkiye'nin adaylığına ilişkin ifadeler, genel havası ile olumsuz olmamakla beraber, özellikle demokratikleşme ve insan hakları alanındaki beklentileri dile getiriyor.
       Ancak AB'nin yeni askeri boyutunu oluşturacak olan Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) projesine ilişkin metin, Türkiye ile AB arasındaki görüş ayrılığını iyice derinleştiriyor.
      O kadar ki, Başbakan Ecevit, AB zirvesinin sergilediği tavra tepkisini "bu bize ağır bir saygısızlıktır" gibi sert ifadelerle gösteriyor ve olayı "Türkiye - AB ilişkilerinde yeni bir gerilim kaynağı" olarak nitelendiriyor...
       * * *

Yazının Devamı

BM neden zikzak çizdi?

21 Haziran 2000


       Geçen yılın sonlarında BM Güvenlik Konseyi'ne Genel Sekreter Kofi Annan tarafından sunulan bir rapor, KKTC'de ve Ankara'da adeta bir zafer olarak karşılanmıştı.
      Raporda ilk kez, adadaki BM Barış Gücü'nün KKTC makamları ile işbirliği yapması ve Kıbrıs Türk makamlarının muvafakatını alması gerektiği belirtiliyordu.
       Genel Sekreter'in Barış Gücü'nün misyonu ile ilgili raporuna "ek madde" (addentum) olarak konan bu ifadeler, Türk tarafınca "KKTC'nin varlığının ve eşit egemenliğinin tescili" olarak değerlendirilmişti. Ankara'da bazı yetkililer, artık uluslararası camianın yavaş yavaş KKTC gerçeğini kabul ettiğini, hatta bazı yabancı çevrelerin Türk tarafının konfederasyon tezine sıcak bakmaya başladığını öne sürmüşlerdi...
       BM Barış Gücü'nün Kıbrıs'taki görevinin yeniden 6 ay uzatılmasına ilişkin Genel Sekreter'in geçen hafta Konsey'e sunduğu yeni raporunda, bu "addentum"un yer almaması, KKTC'de ve Ankara'da şok etkisi yaratmıştır. O kadar ki, KKTC lideri Rauf Denktaş, bu davranışı "Türk tarafına atılmış ağır bir şamar" diye

Yazının Devamı

Uyum tartışması...

20 Haziran 2000


       Türkiye'nin AB üyeliği için "Kopenhag kriterleri"ne ne ölçüde uyması gerektiği - veya uymasının doğru olup olmadığı - konusu birkaç günden beri tartışılıyor.
       "Uyum sorunu", AB adaylığı çalışmaları çerçevesinde Ankara'da İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu (İHKÜK)'nun hazırladığı rapordaki bazı önerilere Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği'nin karşı çıktığı haberleri üzerine gündeme geliverdi.
       İHKÜK'nın geniş raporu, demokratikleşme ve insan hakları alanında Türkiye'nin, Kopenhag ölçütlerine uymak için ne gibi yasal değişiklikler ve reformlar yapması gerektiğini belirtiyor. Taslakta özellikle azınlık hakları, MGK'nın yapısı ve işlevi, idam cezası ve ifade özgürlüğü konularında birtakım öneriler veya tavsiyeler sıralanıyor.
       * * *
       ÇEŞİTLİ bakanlıkların temsilci ve uzmanlarının katıldığı bu çalışmalar, aslında 8 Kasım'da AB'nin hazırlayacağı ve üyelik müzakereleri yolunu açacak olan "Katılım Ortaklığı Belgesi"nin oluşturulmasında, çok önemli bir adım. Hazırlanan rapor da,

Yazının Devamı

Ceza kime?..

16 Haziran 2000


       ABD Yönetimi'nin Kuzey Kore'ye karşı elli yıldır uygulanan yaptırımlara son vermeyi planladığına ilişkin açıklaması, "ambargoların yararı var mı?" sorusuna güncellik kazandırıyor.
       Washington'ın Kuzey Kore'yi ekonomik ve siyasal baskı altında tutma politikasını yeniden gözden geçirmeye iten neden, bu ülkenin yeni lideri Kim Jong - il'in, babası Kim il - Sung döneminde izlenen katı politikalardan farklı bir tavır alması ve bu hafta Güney Kore ile barışma yönünde olumlu sinyaller vermesidir.
       Kim il - Sung, içeride uyguladığı ideolojik sertlik, dışta da dünyaya meydan okuyan davranışları ile, Kuzey Kore'yi tamamen yalnızlığa itmişti. Uluslararası camianın ülkesine karşı siyasal ve ekonomik yaptırımlar uygulaması, ona vız geliyordu. Ne var ki bunun ağır faturasını, sıkıntı içinde yaşayan, hatta açlık ve sefalete mahkum olan talihsiz halkı ödemiştir ve hala da ödemeye devam etmektedir.
       "Büyük lider"in ölümünden sonra iktidara gelen oğlu Kim Jong - il, ülkesinin durumu ile dünya gerçeklerini daha iyi anlamış görünüyor. Bir

Yazının Devamı

Liderlik gençleşince...

15 Haziran 2000


       Suriye'de ölen Başkan Hafız Esad'ın yerine oğlu Beşşar'ın gelmesi, son zamanlarda bölgede ve genelde dünyada "liderliğin gençleşmesi" yönündeki bir akıma dikkatleri çekmiş bulunuyor.
       Son bir yıl içinde Arap dünyasında, Ürdün, Fas ve Bahreyn'de genç kuşağa mensup "veliaht"lar işbaşına geçmişlerdir.
      Suriye monarşi değil, bir cumhuriyet olmakla beraber, gene de iktidar 70 yaşındaki baba Esad'dan 34 yaşındaki "mahdum"una geçiyor.
       Demokrasilerde böyle bir "hanedan" zihniyeti yok tabii. Ama son zamanlarda bu ülkelerde de, genç liderleri yönetime getirme eğilimi hakim. İngiltere'de Blair, Almanya'da Schröder, İspanya'da Aznar, bu yeni akımı temsil ediyorlar.
      Gene "hanedan" zihniyetinin hakim olduğu katı rejimli bir ülkeye dönersek, Kuzey Kore'yi dahi bu yeni akımın içinde görebiliriz. Bu ülkede de ölen "Büyük lider" Kim İl - Sung"un yerine şimdi oğlu "Sevgili lider" Kim Jong - İl işbaşında.
      Gerçek şudur ki, demokrasilerde olsun, totaliter

Yazının Devamı

Ankara Beşşar'dan umutlu...

14 Haziran 2000


       Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in belirttiği gibi, Türkiye, Hafız Esad'ın cenazesinde en üst düzeyde temsil edilmekle, komşuluk sorumluluğunun gereğini yerine getirmiştir.
      Yeni Cumhurbaşkanı'nın ilk yurtdışı gezisini bu vesile ile Şam'a yapmış olması, kendi başına anlamlı bir jest. Sezer bu fırsatı Suriye halkına ve müstakbel lideri Beşşar Esad'a önemli bir mesaj vermek için değerlendirmiş bulunuyor.
       Mesajın özü, Cumhurbaşkanı'nın demecinin içinde yer alıyor: Türkiye, komşusu Suriye ile ilişkilerinin sağlam bir zemine oturtulmasını ve bu amaçla geçmişten kalan pürüzlerden arındırılmasını istiyor... Ankara, Suriye'nin Türkiye'nin iyi niyetine karşılık vermesini bekliyor ve yeni Suriye lideri ile bu yönde beraber çalışmayı ümit ediyor...
       Ankara'da üst düzey bir yetkilinin bize dediği gibi, "biz jestimizi yaptık, mesajımızı da verdik; artık bundan sonrası Suriye'ye ait"...
       * * *
       TÜRK resmi çevrelerinde, Beşşar Esad döneminde Türk - Suriye

Yazının Devamı

Farklı bir Esad...

13 Haziran 2000


       İlk bakışta "giden Esad, gelen Esad; değişen bir şey yok" diye düşünenler olabilir. Belki Şam sokaklarında "Hafız el Esad öldü, yaşasın Başar el Esad" sloganı ile gösteri yapanların çoğu da, iktidarın babadan oğula intikalini böyle görüyor. Tıpkı monarşilerde - örneğin geçen yıl Ürdün'de - olduğu gibi...
      Ama, demokrasi geleneği olmasa bile, bir cumhuriyet olan Suriye'de, yönetimin baba Esad'dan oğul Esad'a geçmesi, bu ülkede her şeyin eskisi gibi devam edeceği ve hiçbir şeyin değişmeyeceği anlamına gelmez.
       Eğer Başar gerçekten durumunu pekiştirebilecek ve dizginleri rahatça elinde tutabilecekse Suriye - tabii zamanla - değişecektir.
       Suriye ve Arap dünyası uzmanı Patrick Steale'in belirttiği gibi, bu değişimin hem Suriye'nin, hem Ortadoğu'nun yararına, "olumlu yönde" olması şansı oldukça kuvvetli görünüyor...
       * * *
       BABA Esad'dan oğul Esad'a geçişin "düzenli ve yumuşak" (yani kavgasız, gürültüsüz) olacağı varsayımından hareketle, Başar'ın

Yazının Devamı