AB ile savunma ortaklığı...

30 Mayıs 2000


       PASCAL Boniface, deyim yerinde ise, her parmağında bir marifeti olan bir Fransız aydını. Kendisi akademisyendir, stratejistir, yazardır. Uzmanlık alanı, uluslararası ilişkilerden silahsızlanmaya, çevreden futbola kadar geniş bir yelpazeyi kapsar. Bu konularda yayımlanmış pek çok eseri var.
       44 yaşındaki Boniface'yi dün Galatasaray Üniversitesi'nde Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin düzenlediği AB - Türkiye ilişkileri üzerindeki 2 günlük seminerin ilk konuşmacısı olarak dinledik. Ele aldığı konu, "Savunma Avrupası", yani AB'nin geliştirmeye çalıştığı Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) veya daha açık bir ifade ile, Avrupa ordusu tasarısı idi.
       Şimdiye kadar ekonomik ve siyasal alanda varlık gösteren AB'nin son zamanlarda özellikle Fransa ve İngiltere'nin ortak çabaları ile bir askeri boyut kazanmak üzere olduğu malum. Bu fikrin temelinde yatan arzu, Avrupalıların güvenlik ve savunma konularında NATO'dan - ve dolayısı ile ABD'den - daha bağımsız hareket etmesidir. İleride Avrupa'da veya ona yakın bölgelerde öyle krizler veya çatışmalar çıkabilir ki,

Yazının Devamı

Kabahat kimde?

27 Mayıs 2000


       Günlerden beri bir sorun haline gelen Türkmen gazı konusu tartışılıyor. Putin - Nazarov mutabakatından sonra, Türkiye'nin çok önem verdiği Trans - Hazar boru hattı projesinin suya düştüğü, hatta Ankara'nın Orta Asya politikasının iflas ettiği gibi değerlendirmeler yapılıyor.
      Rusya'nın bu işte başarılı olduğu, Türkiye'nin bu aşamada beklentilerinin yerine gelmediği gerçek. Ancak bu sonucun sorumluluğunu, Türkiye'ye yüklemek, haksızlık olur.
       * * *
       ORTAYA çıkan yeni durum, başlıca şu faktörlerin sonucudur:
       * Rusya Devlet Başkanı Putin, işe başlar başlamaz doğal kaynak zengini Orta Asya ülkelerini yeniden kendi etkinliği altına alma stratejisini uygulamaya koyuldu. Aşkabat'ta varılan mutabakat Putin'in bu "stratejik atağı"nın bir ürünüdür. Rusya'nın bölgedeki cumhuriyetler üzerinde, ekonomik, siyasal ve stratejik etkinliğini kullanması, artık dikkate alınması gereken bir faktördür.
       * Türkmen lideri, kendi doğalgazının önemli kısmını Rusya'ya,

Yazının Devamı

"Hava" yetmez...

26 Mayıs 2000


       Türk - Yunan ilişkilerinde bir süredir esen "hava"ya diyecek yok. Gün geçmiyor ki, Türk ve Yunan medyasında yeni bir temas, bir buluşma, bir dostluk gösterisi haberi çıkmasın.
       Bu etkinliklerin çoğu "halklar düzeyinde" bir kısmı da "resmi düzeyde" gerçekleşiyor. Örneğin Türk jetlerinin uzun yıllardan beri ilk kez Yunan topraklarına inmesi, Türk ve Yunan havacılarının aynı tatbikatın içinde yer alması, gerçekten önemli bir olay.
       Gene resmi düzeyde, iki ülke Dışişleri Bakanları çeşitli vesilelerle, sık sık buluşup konuşuyorlar. Floransa'daki son görüşmede, Türk ve Yunan Dışişleri siyasi direktörlerinin "ilişkileri derinleştirmek" amacı ile bir araya gelmeleri kararlaştırıldı.
      Bu da önemli. İki taraf artık yakınlaşma "hava"sının, daha "özlü" görüşmeler yapmaya, anlaşmazlık konusu olan sorunlara eğilmeye müsait hale geldiği kanısına varmış görünüyor.
       * * *
       EMEKLİ Oramiral Güven Erkaya'nın son günlerde tartışılan raporunu, bu gelişmelerin

Yazının Devamı

'Tampon'a veda

25 Mayıs 2000


       İSRAİL kuvvetlerinin Güney Lübnan'dan çekilmesi olayının tek sürpriz unsuru, bunun daha önce ilan edilen 7 Temmuz tarihi yerine, çok hızlı bir harekatla dün gerçekleşmiş olmasıdır.
      İsrail Başbakanı Ehud Barak'ı, bu acil kararı almaya sevk eden neden ortada: Bölgede Hizbullah'ın tırmandırarak sürdürdüğü eylemlerin yanı sıra, İsrail'in hizmetindeki Lübnanlı milisler, Hizbullah'a teslim olmaya veya mevzilerini terk edip kaçmaya başlayınca, eski bir asker olan Barak, artık vakit kaybetmeden askerlerini derhal çekmek gerektiğini anladı.
      Böylece, 22 yıllık işgal, belirlenen tarihten 6 hafta önce ve pratikte İsrail'in pes etmesi, Hizbullah'ın da amacına ulaşması ile son bulmuş oldu...
       * * *
       İSRAİL, Hizbullah'ın Lübnan'ın güneyinden sızarak sınıra yakın bölgelerde sık sık eylemlere girişmesini önlemek amacı ile, 1982 yılında bu ülkeye karşı büyük bir saldırıya geçmişti. O dönemde, İsrail stratejistleri, Hizbullah'ın (veya diğer grupların) eylemlerine engel olmak için, sınıra yakın Lübnan

Yazının Devamı

Hem bizler, hem onlar

24 Mayıs 2000


       ENERJİ uzmanları, kış mevsiminden itibaren önümüzdeki yıl bir hayli sıkıntı çekebileceğimiz uyarısında bulunuyor. Tahminlerine göre, doğalgaz kısıtlamalarına ve elektrik kesintilerine gidilmesi kaçınılmaz hale gelebilir.
       Bu karamsar haberlerin, Rusya'nın Türkmenistan ile doğalgaz alımı konusundaki mutabakatı ve Trans - Hazar projesinin geleceğinin tehlikeye düşebileceğine ilişkin spekülasyonlarla direkt ilgisi yok.
      Bir kere gerçekleşmesi zaten birkaç yıl isteyen Hazar ötesi boru hattı projesi, henüz gündemden düşmüş değil. Bunun orta vadede yaşama geçirilmesi mümkün. Ama Türkiye'nin giderek artan doğalgaz ihtiyacı daha acil. Ankara'nın "Mavi Akım"a bel bağlamasının nedeni de bu...
       Bir an için Trans - Hazar projesinden tamamen vazgeçildiğini varsayarsak dahi, Türkiye'nin doğalgaz alanında başka alternatifleri var. Bunlardan biri de Azerbaycan. Şahdenizi'nde mevcut büyük rezervler, Türkiye'nin enerji açığını kapatabilir. Bu amaçla Ceyhan'a kadar uzanacak bir boru hattının yapımı da pek zor olmaz.
    

Yazının Devamı

Türkmen gazı umudu uçtu mu?

23 Mayıs 2000


       ESKİ Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel görevini devretmeden önce son işlerinden biri olarak Türkmenistan doğalgaz konusunda ivedi bir mesajını Türkmenbaşı Niyazov'a iletmek üzere Aşkabat'a gönderiyor. Mesajı götüren, daha önce Niyazov ile çeşitli vesilelerle bir araya gelen Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mithat Balkan.
       Türk diplomatının Aşkabat'a gidip Niyazov ile görüşmesi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in doğalgaz konusunu görüşüp bir anlaşma imzalamak amacı ile yaptığı Türkmenistan ziyaretinden birkaç gün önce gerçekleşiyor.
       Türkmenbaşı'nın her fırsatta sevgi ve saygı gösterdiği "Baba"nın mesajı özetle şu noktaları içeriyor: "Türkmenistan, doğalgazını başka ülkelere sevk etmek kararını elbet kendi çıkarlarına göre verecektir. Türkiye alınacak karara saygılıdır. Ancak Türkmenistan'ın Trans - Hazar projesi konusundaki kararını da geciktirmemesini rica ediyoruz. Türkiye enerji planlarında Türkmenistan'a önemli bir yer vermektedir. Belirsizlik, bu planları aksatır. Dolayısı ile, bu belirsizlikleri kaldırmanız çağrısında bulunuyoruz..."
  

Yazının Devamı

Daha iyiye doğru...

20 Mayıs 2000


       Galatasaray'ın zaferi, Türk ulusuna büyük sevinç ve coşkunun yanı sıra, bir de müthiş bir moral ve güven verdi. Dün 19 Mayıs şenliklerine de bu yeni hava açıkça yansıdı.
      Türk insanı şimdi içinde bulunduğu duruma ve geleceğe, farklı - ve daha iyimser - bir gözle bakabiliyor...
       * * *
       HATIRLAYALIM: Geçen yıl bu zamanlarda manzara ne kadar karanlık, insanlarımız ne kadar umutsuz görünüyordu...       Siyasi istikrarsızlık, hükümet krizleri, politikacılar arasındaki kavgalar, ülke yönetimini felce uğratıyordu.       Ekonomik durum giderek kötüye gidiyor, sürekli yükselen enflasyon halkı bezdiriyordu.       Terör devamlı can alıyor, yolsuzluk skandalları, devletin içine sızan mafyanın faaliyetleri ciddi tehlikeler yaratıyordu.       Dış ilişkilerde sıkıntılar yaşanıyordu: Türkiye AB'ye adaylık başvurusunda ve çabalarında üst üste düş kırıklığına ve hüsrana uğruyordu. Ankara komşularının

Yazının Devamı

"Avrupalı olduk"...

19 Mayıs 2000


       Galatasaray'ın Kopenhag'daki Avrupa kupası zaferini yorumlayan eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel "Şimdi Avrupalı olduk" dedi...
      Tabii en azından futbol alanında bu ideal gerçekleşmiş oldu.
       Gerçekten Galatasaray'ın UEFA şampiyonluğuna giden "uzun ince yol"daki fevkalade performansı ve Kopenhag'daki finalde göz kamaştırıcı başarısı sayesinde, Türkiye yeşil sahada "Avrupa standartları"na ulaştı ve Avrupa futbol camiasında yerini aldı.
       Kuşkusuz yıllardan beri hayal edilen bu sonuca varmak kolay olmadı. Demirel'in deyişi ile "bu çok güç bir işti, ama başardılar".
       Bu başarıda birçok faktörün etkisi var: "Bir kere Galatasaray yöneticileri, uzun hazırlık aşamasında iyi "bir yol haritası" çizmesini bildiler. Yetenekli teknik direktör Fatih Terim'in belirttiği gibi, "Türk insanı motive edildiği takdirde, yapamayacağı şey yoktur". GS oyuncuları böyle bir inanç ve hırsla işe sarıldılar. Eşgüdüm, kolektif çalışma düzeni, disiplin başarıya götüren diğer önemli faktörler. Bir de modern

Yazının Devamı