AB, Yunan vetosu kadar Türk reddini önlemeye çalışıyor

10 Aralık 1999


HELSİNKİ
      Helsinki'de bugün başlayacak olan AB zirvesine birkaç saat kala, Türkiye'nin adaylığı konusu, çekişmeli bir maçın son dakikalarını andırıyor. Heyecan dorukta, nefesler tutulmuş durumda, sonuç merakla bekleniyor...
       Heyecan - ve gerilim - dün de bütün gün devam etti. Yunan Başbakanı Simitis'in kar altındaki Helsinki'ye varır varmaz, AB dönem başkanı Finlandiya Başbakanı Lapponen, Komisyon Başkanı Prodi ve diğer AB yetkilileri ile yaptığı görüşmeler, günlerdir süren pazarlıkları bir adım daha ileriye götürdü. Ancak AB zirvesinden bu konuda nasıl bir karar çıkacağı, 15 ülkenin liderlerinin bugün yapacağı müzakerelerden sonra belli olacak.
      Öyle görünüyor ki bu gerilimi ve heyecanı, bugün de yaşayacağız...
       * * *
       ÇEŞİTLİ temaslarımızdan edindiğimiz izlenim özetle şöyledir:

Yazının Devamı

Asker ocağında AB tartışması

8 Aralık 1999


       İstanbul'daki Harp Akademileri Komutanlığı'nın Türkiye'nin güncel dış politika konuları üzerinde zaman zaman düzenlediği sempozyumlar, askeri ve sivil kesimden seçkin konuşmacıları ve katılımcıları bir araya getiriyor. Bu tür toplantılar, uzman görüşlerinin ortaya atılmasına, serbestçe tartışılmasına, sonuçta yeni fikirlerin üretilmesine yol açan fevkalade yararlı bir egzersiz oluşturuyor. Özellikle tüm konuşmaların ve katkıların, sonradan kitap halinde basılması da, bu çalışmalara kalıcı bir nitelik kazandırıyor...
       Dün komutanlığın Yeni Levent'teki geniş konferans salonunda gerçekleştirilen konferans "21. yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye'nin genel vizyonu, politikası ve stratejisi ne olmalıdır?" başlığını taşıyordu.
       Açılış konuşmasını yapan Harp Akademileri Komutanı Org. Nahit Şenoğlu'nun deyişi ile "son zamanlarda çıta yükselterek bir dünya devleti durumuna gelen Türkiye önümüzdeki dönemde dünyaya yön veren, yeni stratejiler belirleyip senaryo yazan ülkelerden biri olmalıdır."
       * * *
    

Yazının Devamı

Adaylık hala ortada...

7 Aralık 1999


       Helsinki zirvesi öncesinde, Türkiye'nin AB adaylığı konusunda üç ihtimal var: 1) Yunanistan vetosunu kullanır, adaylık gerçekleşmez (en kötü olasılık)... 2) On beş üye adaylığı onaylar ve bildiri metninde Türkiye'ye herhangi bir önşart koşmaz (en iyi sonuç)... 3) Adaylık lehinde karar çıkar, ancak sonuç bildirgesinde muğlak - ama Atina'yı da tatmin edecek - ifadeler yer alır (zihinleri karıştırabilecek bir orta yol formülü)...
      Bu üç şıktan hangisinin gerçekleşmesi daha muhtemel?
       Bu sorumuzu dün "Milliyet"i ziyaretinde Dışişleri Bakanı İsmail Cem, şöyle yanıtları: "Üç ihtimal de geçerli... Aslında etik, mantık ve kural açısından Türkiye'nin adaylığının tartışılacak yanı kalmadı. Nitektim 14 ülke (Yunanistan dışında) ya olumlu bir tavır aldı veya en azından olumsuzluk sinyali vermedi... İnşallah Helsinki'de bir terslik olmaz. Olursa gerçekten yazık olur..."       * * *      BU üç olasılık konusunda Ankara'da ve Brüksel'de de diplomatlar Cem gibi ihtiyatlı konuşuyorlar. Haksız da

Yazının Devamı

Politikada mantık yok mu?

4 Aralık 1999


       Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'nin AB adaylığına ilişkin kuşkular ve tereddütler, Helsinki zirvesi gününe (cuma ya da cumartesiye) kadar devam edecek.
      Bunun böyle olmasının başlıca nedeni, Yunanistan'ın giriştiği "son dakika pazarlıkları"dır. Önceki gün özellikle Avrupa Parlamentosu'nun da adaylığı destekleme kararından sonra, oldukça iyimser bir hava esmeye başlamıştı ki, Yunan Başbakanı Simitis, Atina'nın öne sürdüğü şartların kabul edilmemesi halinde, vetosunu kullanacağını söyledi. Ve böylece hava tamamen değişti; yani nihai kararla ilgili belirsizlikler gene arttı.
      Yunanistan gerçekten koşullarını kabul ettiremezse vetosunu kullanacak mı? Atina bir yandan Türkiye'yi kızdırmayı, bir yandan da AB ortaklarını da güç duruma düşürmeyi göze alabilir mi? Yoksa bütün bunlar, "ne koparırsam kardır" düşüncesi ile oynanan bir oyun mu?
       * * *
       DÜN İstanbul Boğaziçi Üniversitesi'nin Avrupa Araştırmaları Merkezi'nde düzenlenen Türkiye - AB ilişkileri konulu konferansta konuşan

Yazının Devamı

Terör tartışması...

3 Aralık 1999


       Türkiye yıllardan beri terör eylemlerine sahne olan bir ülke; ama her nedense bu konuda uluslararası bilimsel çalışmalara pek ev sahipliği yapmadı.
       Dün İstanbul'da "21. Yüzyılda Terörizm: Tehditler ve Önlemler" başlıklı Uluslararası Konferansın açılışında "Anadolu Bilim ve Teknoloji Stratejileri Araştırma Enstitüsü" adına konuşan emekli Büyükelçi Gündüz Aktan'ın ifadesine göre, "bu, şimdiye kadar Türkiye'de bu türden yapılan ikinci toplantı..."
       İstanbul'daki bu konferansa, terörizm konusunda dünyaca ünlü (Prof. Yonah Alexander, Michael Swetnam, Joe Montville, Michael Radu, Keith Bloomfield, Rafael Sanches gibi) otoriteler katıldı.
      Dünkü grup çalışmaları, terörle karşılaşan ülkelere mensup uzmanların ve diğer ilgililerin görüş alışverişinde bulunmasının ne kadar yararlı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Yıllardır dünyanın dört yanında terörizmi inceleyen Michael Radu'nun belirttiği gibi, eğer bu sorunla karşılaşan ülkeler, birbirlerinin deneyimlerinden yararlanacak olursa, birçok sıkıntıları önlemiş olurlar.

Yazının Devamı

Bu da AB'nin sorunu...

2 Aralık 1999


       Türkiye'nin AB adaylığı kadar son günlerde tartışılan bir konu da, Güney Kıbrıs'ın AB adaylığının geleceği sorunudur.
       AB, iki yıl önce, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile birlikte, bölünmüş adayı bir bütün saydığı "Kıbrıs Cumhuriyeti"ne adaylık statüsü vermişti. Şimdi AB'nin "genişleme" politikası çerçevesinde, Birliğin stardartlarına uyan adayların üyelik müzakereleri sürecinin başlaması söz konusu.
       Klerides yönetimi, Kıbrıs'ta çözüm olsun veya olmasın, "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin ileri düzeydeki Avrupalı adaylar gibi, "kesintisiz üyelik süreci"ne girmesini istiyor. Oysa Türk tarafı - yani KKTC ve Ankara - AB'nin sadece Güney Kıbrıs için üyelik sürecini başlatmasının hem haksızlık olacağını, hem de Kıbrıs'ta çözüm şanslarını büsbütün ortadan kaldıracağını savunuyor.
       * * *
       AB, "Kıbrıs Cumhuriyeti"ni aday olarak kabul ettiği zaman, gerekçesi - ve umudu - bunun iki kesimin birleşmesini kolaylaştıracağı idi. Bu argümana göre, KKTC halkı, AB üyeliğinin sağlayacağı avantajları

Yazının Devamı

Çıkmaz sokak

1 Aralık 1999


      Taraflardan hiçbiri aslında New York'a umutla gitmiyor. Ne Denktaş, ne Klerides... Gerçi resmi demeçlerde ikisi de çözüm için iyi niyetle çalışacaklarını söylüyor. Ama bunun da "karşı tarafın" sergileyeceği tavra bağlı olacağını belirtiyor...
      Lefkoşa'nın iki kesiminde olduğu gibi, Ankara'da ve Atina'da da New York'taki "dolaylı" Kıbrıs müzakerelerinden "bir şey çıkması" pek beklenmiyor.
       Aynı şey, mesele ile ilgilenen "üçüncü ülkeler" ve BM çevreleri için de söylenebilir. Tabii BM'de, Washington'da, ya da Londra'da "resim ağızlar" bermutat "ihtiyatlı iyimserlik"ten söz ediyorlar; ama aslında bu söylemdeki "iyimserlik" payı, "ihtiyat"ın çok altında...      Bununla beraber Denktaş ve Klerides, BM Genel Sekreteri ile görüşmek üzere New York'a gidiyorlar işte... Bir bakıma "gitmemezlik edemedikleri" - yani şimşekleri üzerlerinde toplamamak - için, gidiyorlar...       İyimser gözlemciler "hiç belli olmaz, konuşmalar öyle bir şekilde gelişebilir ki, bakarsınız uzlaşma yolu açılmış

Yazının Devamı

Yokuş yukarı...

30 Kasım 1999


       Devlet Bakanı Mehmet Ali İrtemçelik'in deyişi ile, Türkiye'nin önündeki yol "yokuş yukarı". Büyük çaba gerektiren, zor ve yorucu bir yol...
       İnsan haklarından sorumlu Bakan dün bu terimi, "Milliyet"teki sohbetinde, daha çok AB'nin Helsinki zirvesi sonrası dönem için kullandı. Türkiye'nin adaylığının gerçekleşmesi halinde, gerek yasal düzenlemeler, gerekse uygulama alanında, asıl işin o zaman başlayacağını söyledi.
      İrtemçelik'in değindiği "yokuş yukarı", sadece AB adaylığı dönemi ile ilgili değil. Aynı durum, Öcalan'ın idamı kararının gündeme getirdiği Avrupa sözleşmelerine uyma konusu ile de ilintili.
       * * *
       BAŞARILI bir diplomatik kariyerden bu yılın başlarında aktif politikaya geçen ve milletvekili seçildikten sonra hükümette şimdiki görevine atanan İrtemçelik, Helsinki zirvesi konusunda iyimser. "İsveç engeli"nin de aşılması umutlarını güçlendiriyor. Ancak "Yunan faktörü"nde hala belirsizlik var. Malum: Yunanistan Ege ve Kıbrıs konularında bazı koşulların yerine

Yazının Devamı