"Erken" seçim bu kadar "geç" olur mu?..

11 Ağustos 1998

       TÜRKİYE'de erken seçim kararı, dış çevrelerde nasıl karşılandı? Bu çevreler seçimlerin 9 ay sonra yapılmasını nasıl değerlendiriyorlar? Bu süre içinde özellikle dış politikanın ne ölçüde ve ne şekilde etkileneceğini düşünüyorlar? Seçim sonucu konusunda ne gibi tahminlerde bulunuyorlar?..
       Bu konuları, Ankara'daki - ve İstanbul'daki - yabancı diplomatlarla, ABD ve Avrupa'daki Türkiye uzmanları ile ve Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile etraflıca konuştuk.
      Türkiye'nin dünyaya açıldığı ve onunla bütünleşmeye çalıştığı bir dönemde, dış çevrelerin seçim gibi ülkenin siyasal geleceğini belirleyecek önemli bir olay üzerinde ifade ettikleri düşünceler, kuşkusuz farklı ve ilginç bir perspektif getiriyor.
       Dikkatlerin iç siyaset sahnesine ve seçim manevralarına çevrildiği şu sırada, durumun bir de "dış"tan nasıl görüldüğünü ve değerlendirildiğini bilmekte herhalde yarar var.
       Bu üç bölümlü yazı dizisinin amacı, bir kısmı isimlerinin açıklanmaması koşulu ile konuşan yabancı diplomatların ve

Yazının Devamı

Kosova için eylem zamanı

8 Ağustos 1998

       KOSOVA'daki olaylar, her hali ile Bosna'da yaşananlara benzemeye başladı. Sırpların şimdi Kosova'da yaptıkları, düpedüz "etnik temizlik" boyutunu alıyor. Sırplar kasaba ve köyleri yaktıkça, Arnavutlar kaçıyor. İki yüz bin Arnavut mültecisi sığınacak yer dahi bulamıyor. Sırplar gözdağı vermek için sivil halka gaddarca saldırıyor, ölüleri çöp çukurlarına atıyor...
       Bu dram karşısında "uluslararası camia" - Bosna faciasının başında olduğu gibi - seyirci kalıyor. Gerçi dünya liderleri bol bol laf ediyor, Miloseviç'i uyarıyor, çatışmaların durması için diplomatik yolları zorluyor. Bu arada NATO da gerekirse müdahale edileceğini bildiriyor, çeşitli planlar hazırlıyor.
       Ancak bu önlemlerin hiçbiri, Sırpları yola getirmeye yetmiyor. Tıpkı Bosna'da görüldüğü gibi, Kosova'da da lafta kalan uyarıların ve diplomatik girişimlerin Sırp saldırılarını durdurmayacağı apaçık.
       Kosova'daki tehlike çanları, artık "harekete geçme" zamanının geldiğini gösteriyor. En etkin hareket de açıkçası NATO'dan beklenir. Bosna'da olduğu gibi Kosova'da da kanın

Yazının Devamı

Jivkov'un saat öyküsü...

7 Ağustos 1998

       1976'da Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkov, Ankara'ya yapacağı önemli bir ziyaret öncesi, bir söyleşi isteğimi kabul etmiş ve gerçekten ilginç bir demeç vermişti. Sofya'daki cumhurbaşkanlığı sarayındaki görüşmemizin sonunda, Jivkov masasının üzerindeki bir kutuyu aldı ve bana uzatarak, "bu küçük armağanın özel bir anlamı var" dedi.
       Kutunun içinde bir saat vardı. Hem de o dönemde yeni moda olmaya başlayan dijital bir kol saati.
       Saatin üstündeki Bulgarca yazı dikkatimi çekti. "Bu Bulgar malı mı" diye sorarken, "bir de arkasına bakın" dedi. Saatin arkasında Todor Jivkov'un imzası yer alıyordu.
       Jivkov büyük gururla anlatmaya başladı: "Evet bu gördüğünüz saat Bulgaristan'da yapılıyor. Hem de benim doğduğum kasabada kurulan yeni bir fabrikada... Bu, ilk numunelerden biri. Önemli ziyaretçilere armağan ediyorum. Böylece Bulgaristan'ın artık elektronik çağı yakaladığını, İsviçre ve Japonya gibi dijital saat yapacak duruma geldiğini görüyorsunuz"...
      Bu saat hikayesinin ilginç yanı şu: Ben bu saati

Yazının Devamı

Banderas'tan hayır yok!..

6 Ağustos 1998

       EVET, öyle anlaşılıyor ki ünlü aktör Antonio Banderas, eninde sonunda, Türkiye karşıtı bir kampanyaya boyun eğerek Atatürk filminde başrolü oynamaya razı olmayacak.
       Filmin yapımcıları yavaş yavaş Banderas'tan umudu kesiyorlar. Ve şimdi, onun yerine Atatürk'ü canlandıracak bir başka ünlü - ve yürekli - bir artisti düşünüyorlar.
       Hollywood'un bu tanınmış ismi, Kurt Russell'den başkası değil...
       Bunu kısa bir "yıldırım ziyaret" için Ankara'ya gelen yapımcı Tarquin Olivier ve Türk kökenli eşi Zelfa'dan öğreniyoruz.
       Olivier'ler Banderas'ın davranışına - yani bazı Yunan ve Ermeni kökenli Amerikalıların gönderdiği mahut mektuplar üzerine kendisine yapılan teklifi geri çevirmesine ve ricalara rağmen tavrını değiştirmemesine - çok üzülüyorlar.
      Antonio Banderas çapındaki bir sanatçının bu şekilde pes etmesi onun şöhretine, itibarına bir şey kazandırmaz. Tam aksine... Ama büyük İngiliz aktörü Laurence Olivier'nin oğlu olan yapımcı Tarquin Olivier ile yönetmen Bruce

Yazının Devamı

Oldu demekle olmuyor...

5 Ağustos 1998

       HAZAR petrolünü ve Türkmen gazını dünya pazarlarına ulaştıracak boru hatlarının Türkiye'den geçirilmesi projelerinde bazı olumlu ve de olumsuz gelişmeler var.
      Olumlu gelişmelerin başında, ABD Yönetimi'nin bu projelere verdiği desteğin, Türkiye ile "ortaklık" niteliğini kazanmasıdır. Washington bu alandaki girişimlerini artık Ankara ile birlikte yapıyor. Başkan Clinton'un özel temsilcisi Richard Morningstar'ın Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Yaman Başkut ile son olarak gerçekleştirdiği Türkmenistan - Azerbaycan "ikna misyonu", bunun canlı bir örneği.
      Diğer olumlu bir gelişme de, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in iki temsilcisinin ziyareti sırasında, Bakü - Ceyhan petrol boru hattı konusunda başka bir alternatif düşünmediğini söylemesi ve Azeri ulusal şirketi SOCAR'a bu projenin gerçekleştirilmesi için diğer yabancı şirketlerle anlaşması talimatını vermesidir.
       Aliyev'in dahi daha önce bu konuda çelişkili ifadeler kullandığı (örneğin geçen haziranda sonuçta kararı petrol şirketlerinin vereceğini ve projenin gerçekleştirilmesinin

Yazının Devamı

Barış süreci ve ikili ilişkiler...

4 Ağustos 1998

       FİLİSTİN lideri Yaser Arafat'ın hafta sonu Ankara'ya yaptığı ziyaretten memnun kaldığı her hali ile belli. Kendisinin temaslarının sonunda söyledikleri ve Filistin basınının yaptığı değerlendirmeler, bunu gösteriyor.
       Gerçekten Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dahil, Türk yetkilileri, Arafat'ın dile getirdiği kaygıları, üzüntüleri, düşünceleri paylaştılar. Ayrıca ilettiği dilekleri ve istekleri de yerine getirme sözünü verdiler.
      Arafat ile Türk yetkililer arasındaki görüşmelerde ve de basın toplantısında söylenenler, Türkiye ile Filistin yönetimi arasında duygusal yakınlığın yanı sıra, görüş birliğinin de var olduğunu gösterdi.
       Bu temasların ortaya koyduğu diğer bir olgu da, Türk diplomasisinin, geliştirdiği yeni ilişkiler sayesinde, Ortadoğu barış sürecinde giderek bir rol sahibi olmaya başladığıdır...
       * * *
       ANKARA Ortadoğu barış sürecini daha başından itibaren (birçok Arap ülkesinin buna karşı çıktığı dönemde de) desteklemiştir. Bu sürecin son zamanlarda

Yazının Devamı

ABD - AB farkı...

1 Ağustos 1998

       TÜRKİYE, AB üyeliğinin gerçekleşmesini ne kadar mümkün görüyor? AB'nin Türkiye konusundaki hedefleri ve niyetleri nedir? Türkiye'nin AB ile ilişkileri, Ankara'nın dış politikasını ve Batı'ya karşı tutumunu ne ölçüde etkiler? Türkiye, AB'ye giremezse, Avrupa ve Batı ile ilişkileri ne şekil alabilir?..
       Washington'da "Türkiye'nin Batı ile İlişkileri" konusunda düzenlenen 2 günlük seminerin gündemindeki sorulardan bazısı bu idi. Diplomat, akademisyen ve yazarlardan oluşan Türk, Amerikalı ve Avrupalı konuşmacılar ve diğer katılanlar bu konuları enine boyuna tartıştı.
      Yapılan konuşmalar, üç grubun özellikle Türkiye - AB ilişkileri konusunda farklı düşüncelere sahip olduğunu ortaya koydu. Ama asıl ilginç olan, bu alandaki "ABD - AB farkı"dır...
       * * *
       ARALARINDA bizim de bulunduğumuz Türk konuşmacılar, Lüksemburg kararının haksızlığını etraflıca anlattı, bunun AB ile bütünleşmeyi hayal eden Türkiye için bir şok olduğunu, sonuçta bunun Ankara'nın Avrupa'ya karşı tavrını ve bir ölçüde Türk dış

Yazının Devamı

ABD'nin beklentileri...

30 Temmuz 1998

       TEMSİLCİLER Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Benjamin A. Gilman, Irak'ta Saddam rejimine son vermeye yönelik faaliyetler için 25 milyon dolarlık bir ödeneği de içeren bir karar tasarısı sunmaya hazırlanıyor. Amaç, Irak Ulusal Kongresi ve benzeri çeşitli muhalefet gruplarını bir araya getirerek Kuzey Irak'ta Bağdat'taki yönetime karşı bir koalisyonun kurulmasını sağlamaktır. Tasarının öngördüğü önemli bir husus da, Kuzey Irak'ı "uçuşa yasak" (no fly) bölgeden sonra şimdi "kara ulaşımına yasak" (no drive) bölge ilan etmektir. Böylece, Irak askeri birliklerinin bu bölgeye girişleri önlenmiş olacaktır.
      Bu tasarının Türkiye ile bir ilgisi var mı, diye sorabilirsiniz. Evet var. Komitenin kadrosundaki uzmanlardan Mark Kirk'in bize verdiği bilgiye göre, bu "önemli proje"nin gerçekleşmesi için Türkiye'nin katkısı isteniyor. Bu yöndeki çalışmaların ilk aşamasında, bir Kongre heyetinin Kuzey Irak'a gitmesi gerekiyor. Bunun üç yolu var: Türkiye, Suriye ve İran. Kongre'nin tercihi Türkiye yoludur. Nitekim iki hafta önce bu konuda bir girişimde bulunuldu. Ama Kirk'in deyişi ile, Ankara'nın buna tepkisi

Yazının Devamı