ABD Kıbrıs'ın peşini bırakmıyor...

24 Temmuz 1998

       ABD'nin Kıbrıs işinin peşini bırakacağı izlenimini taşıyanlar varsa, Thomas Miller'in yeni Lefkoşa - Atina turnesini izlesin veya hareketinden önce Washington'daki makamında bu satırların yazarına söylediklerine kulak kabartsın...
      "Bu defteri kesinlikle kapanmış saymıyorum" diyor ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Kıbrıs Koordinatörü. "Umarım taraflar da öyle düşünüyordur... Tek yol, müzakere ile bir çözüme ulaşmaktır. Yeni fırsatlar yaratmak zorundayız..."
       Miller'in, Başkan Clinton'un Özel Temsilcisi Richard Holbrooke ile yürüttüğü "Kıbrıs misyonu" geçen nisanda başarısızlığa uğradığı zaman, Washington'un artık yapacak şey kalmadığını düşünüp bu işten elini kolunu çekeceğini sananlar olmuştu. Hele Holbrooke'un ABD'nin BM Büyükelçiliği'ne atanmasından sonra, "Amerikan inisiyatifleri"nin eski hızının kesileceği de söyleniyordu.
      Gerçi Holbrooke şimdilik sahneden çekilmiş görünüyor, daha çok Kosova sorunu ile meşgul oluyor ve BM'deki yeni görevine (ve de Clinton'un kabinesindeki yeni rolüne) hazırlanıyor. Ama ABD Yönetimi - ve Dışişleri

Yazının Devamı

Yola devam...

18 Temmuz 1998

       CARDİFF zirvesinden sonra, Türkiye - AB ilişkileri durgun bir döneme girdi. Gerçekten bu alanda gözle görülür bir hareket yok.
       Ancak Cardiff'te alınan kararlar çerçevesinde bazı çalışmalar yapılıyor.
       Örneğin AB, son zirvede benimsenen ve Türkiye ile çeşitli alanlarda işbirliğini pekiştirmeyi amaçlayan "Avrupa Stratejisi"ni hayata geçirmek için bazı hazırlıklar içinde.
       AB ayrıca, gene Cardiff'te alınan karara uygun olarak, Türkiye'ye mali yardımın nasıl gerçekleştirileceğini - ve bu arada Yunan engelinin nasıl aşılacağını - araştırıyor.
       Nihayet gene "AB cephesi"nde görülen nisbi hareketin diğer bir boyutu da, dönem başkanlığını devralan Avusturya'nın Türkiye'ye Cardiff zirvesinin kararlarının ışığında, adaylığı ile ilgili gönderdiği olumlu mesajlardır. Avusturya bu amaçla AB - Türkiye diyaloğunun yeniden başlaması için çaba harcıyor.
       * * *
       GEÇEN Aralık'ta Lüksemburg zirvesinde "aday" olarak kabul edilen 11 ülkeden 6'sı

Yazının Devamı

Fransa - Suriye yakınlaşması

17 Temmuz 1998

       YİRMİ sekiz yıldır Suriye'nin başında bulunan Hafız Esad, yurt dışına çok ender çıkan bir liderdir. Bu, Suriye'nin içe kapanıklığını da gösterir.
       Hafız Esad'ın dün Fransa'ya gitmesi, bu bakımdan dünyada ilgi toplamıştır. Böylece 67 yaşındaki Cumhurbaşkanı, 22 yıldan beri ilk kez bir Batı ülkesini ziyaret etmiş oluyor.
       Esad bu gezisi için ülke ve zamanı gelişigüzel seçmiş değil tabii. Aynı şey, daveti yapan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac için de söylenebilir.
      İki tarafın da şu sırada böyle bir ziyareti yararlı görmesi, Paris ile Şam'ın çıkarları ve görüşleri arasında oluşan yakınlığın bir sonucudur.
       * * *
       SURİYE'nin bu yakınlaşmadan beklentilerini şöyle özetleyebiliriz:
       * Şam kendisine özel bir ilgi gösteren Fransa'ya ve onun aracılığı ile Avrupa'ya "açılmak" arzusundadır. Böylece yalnızlığını aşmayı ve varlığını hissettirmeyi amaçlıyor.

Yazının Devamı

Benzerlik...

16 Temmuz 1998

      RUSYA ile Türkiye'nin ekonomik ve siyasal durumu arasında ilginç benzerlikler göze çarpıyor.
       İkisinin de ciddi ekonomik sorunları var. Bu nedenle Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşmak ve onun "tavsiye ettiği" şartları yerine getirmek zorundalar. İki ülke de siyasal ve sosyal kaynaşmaya sahne oluyor. Liderler durumu düzeltmek için gerekli sayılan önlemleri uygulamak konusunda kararlı. Ama birtakım siyasiler buna karşı çıkıyor. Siyasi partilerin gözü, gelecek yıl yapılacak seçimlerde. Tasarlanan reformlar kadar, hükümetin ve de ülkenin siyasal geleceği belirsiz...      Bu benzerliklere rağmen Türkiye ile Rusya'nın durumu arasında önemli farklar da var tabii. Ancak şu sırada Rusya'da olup bitenler, doğrusu Türkiye'deki benzer olaylara da çağrışım yapıyor...       * * *       RUSYA özellikle son geçirdiği mali krizden sonra, IMF ve ABD başta olmak üzere finans kuruluşlarına ve zengin ülkelere acil yardım için "imdat" sinyalleri gönderdi. Daha önce IMF ile varılan ve yürürlüğe konan 9 küsur milyar dolarlık

Yazının Devamı

S - 300 diplomasisi...

15 Temmuz 1998

       KIBRIS Rum yönetiminin Rusya'ya sipariş ettiği S - 300 füzeleri, daha yerinde dururken, çok yanlı, yoğun diplomatik manevralara konu oluyor.
       Bu oyunun başlıca aktörleri Rumlar, Ruslar, Yunanlılar ve Türklerdir. ABD, AB ve BM de zaman zaman ve belirli mesafeden oyuna katılıyorlar.
      Kıbrıs Rum lideri Glafkos Klerides'in 4 günlük Rusya gezisi, "S - 300 diplomasisi" ile bu oyunun nasıl oynanmakta olduğunu ortaya koydu.
       Moskova'daki görüşmeler ayrıca Rusya'nın Kıbrıs ve bölge politikasının hedeflerine de açıklık kazandırdı.
       Her iki husus da Türkiye için düşündürücü unsurlar içeriyor...
       * * *
       KLARİDES ile Yeltsin, S - 300'ler üzerindeki anlaşmanın hükümlerini yerine getirmek konusunda anlaştılar.

Yazının Devamı

Dost doğruyu söyler...

14 Temmuz 1998

       BÜYÜKELÇİ Michael Lake yalnız Ankara'daki diplomatik çevrelerin değil, Türk kamuoyunun da tanıdığı ve hatırladığı bir isim.
       Avrupa Birliği'nin Ankara'daki misyon şefi olarak tam 7 yıl görev yapan Büyükelçi bu zaman zarfında Türkiye - AB ilişkilerinin geliştirilmesine canla başla çalışmış, Türkiye'nin Avrupa'da daha iyi tanınmasına büyük katkıda bulunmuş ve bir ucundan diğerine dolaştığı ülkemizde her meslekten sayısız dostlar edinmiştir.
       Deneyimli diplomat bu yılın başlarında, AB'nin Macaristan'daki temsilcisi olarak atanmış ve geride çok iyi izlenimler ve anılar bırakarak Türkiye'den ayrılmıştır.
       Michael Lake, AB'deki bir uygulamaya uyarak, görev süresinin sonunda, tamamen "iç hizmet"e sunulmak üzere Türkiye'nin durumu, sorunları, AB ile ilişkileri üzerindeki gözlem ve görüşlerini içeren bir rapor hazırladı. Bu 27 sayfalık rapor, bir süreden beri AB'nin Brüksel'deki merkezinde, örgütün yürütme organı olan AB Komisyonu'nun elinde bulunuyor.
       Bu tür "confidential" raporlar, sadece AB'nin "iç

Yazının Devamı