İkimiz de AB'nin dışındayız, ama...

30 Nisan 1998

       TÜRKİYE ile Norveç'in dış politika alanında ortak bir yönü var: İki ülke de NATO'nun içinde, fakat AB'nin dışında...
       Ama arada önemli bir fark var: Norveç, istemediği için AB üyesi değil. Türkiye ise, istediği halde, üye olamıyor!
       Norveç'in yakın komşuları - İsveç, Finlandiya ve Danimarka - AB camiasında. Norveç'in dış ticaretinin yüzde 80'i, AB ile. Norveç, siyasal yapısı, ekonomisi, kültürü ve yaşam tarzı ile, AB standartlarına tam uyan bir ülke.
      O halde Norveçliler neden bu toplulukta yer almak istemiyorlar?
       Norveç'te biri 1972'de, diğeri 1994'te olmak üzere iki kez AB konusunda referandum yapıldı. İkisinde de "Nei Til EU" ("AB'ye Hayır") görüşü ağır bastı (1994'te oy oranı yüzde 52.2)...
      Oslo'da konuştuğumuz diplomatlar, politikacılar ve işadamları, referandumun bugün tekrarlanması halinde de, hemen hemen aynı sonucun çıkacağı kanısındalar.
       Bu pozisyonun devamı, üç temel nedene bağlanıyor:

Yazının Devamı

Küçük Norveç'in büyüklüğü...

29 Nisan 1998

       ÇOCUKLUĞUMUZDA duyduğumuz bir tekerleme vardı: İsveç, Norveç, Danimarka... Belçika, Felemenk, Hollanda!..
       Türk kamuoyunun her zaman sempati ve hayranlık duyduğu bu Kuzey Avrupa ülkeleri arasında, Norveç artık sıradan bir ülke değil. Bölgenin, hatta Avrupa'nın yeni zengini durumunda.
       Norveç bu zenginliğini 1970'lerde keşfedilen Kuzey Denizi petrol ve doğalgaz kaynaklarına borçlu. Bu sayede, fert başına milli geliri 35 bin doları buldu ve böylece dünyanın (ABD dahil) ileri sanayi ülkelerinin dahi önüne geçti. Norveç halen Suudi Arabistan'dan sonra, dünyanın 2 numaralı petrol ihracatçısı ve 6'ncı petrol üreticisi.
      Ama nüfusu "küçük" (yaklaşık 4.5 milyon) olan Norveç'in "büyüklüğü" sadece bundan kaynaklanmıyor. Bu "Vikingler ülkesi" denizcilikte öteden beri iddialı. Bugün dünya gemi tonajının yüzde 10'u ve filoların yüzde 20'si Norveç'in elinde. Gemi inşaatı, ihracatının dörtte birinin kaynağını oluşturuyor.
       Petrolün yanı sıra diğer ekonomik ve teknolojik alanlarda gerçekleştirdiği hamlelerle

Yazının Devamı

İnsan hakları, Kıbrıs... ve Norveç

25 Nisan 1998

       NORVEÇLİLERİN, kendilerini dünyanın en zengin uluslarından biri yapan petrol kadar önemsedikleri bir "değer" var: İnsan haklar.
       Aslında Norveç'in petrolü Kuzey Denizi'nde keşfedip, dünyanın 2 numaralı ihracatçısı durumuna gelmesi nispeten (1970'lerdenberi) yeni bir olay. Bu 4.5 milyon nüfuslu ülkede insan haklarına verilen değer ise çok daha eski. Norveç Meclisi "insan onuru"na ilişkin ilk kararını, bir yüzyıl önce aldı. Bu karar kadınların eşitliğinden özgür yaşamın ve sosyal güvencenin sağlanmasına kadar, çeşitli hakları kapsıyor.
      Son zamanlarda uluslararası alanda girişimleri ve aktif rolü ile kendisini gösteren Norveç, insan hakları konusunu da dış politikasının belirleyici bir kriteri haline getirdi.
       O kadar ki, geçen Ekim'de muhafazakar Başbakan K. M. Bondevik, 19 üyeli hükümeti içinde "Uluslararası Gelişme ve İnsan Hakları" bakanlığını kurdu. Ve bunun başına, eski danışmanı Bayan Hilde Frafjord Johnson'u getirdi.
       * * *
       35

Yazının Devamı

Bir büyük Yunanlı...

24 Nisan 1998

      TARİH Konstantin Karamanlis'i, herhalde Elefterios Venizelos'tan sonra, Yunanistan'ın yetiştirdiği en büyük devlet adamı olarak kaydedecek.
       İkinci Dünya Savaşı, Nazi işgali, Yunan iç savaşı, askeri darbe, monarşinin çöküşü gibi dramatik olayları yaşamış olan Karamanlis'in 60 yıllık siyasi kariyerinin birçok olumlu yönleri, Yunanistan'da olduğu kadar dünyada - ve Türkiye'de de - saygı ile anılacak.
       Karamanlis, son yarım yüzyılda, Yunanistan için en karanlık sayılan dönemlerde, ulusunu aydınlığa kavuşturmayı başardığı için, birçokları tarafından "kurtarıcı" olarak anılmıştır.
       Karamanlis ilk başbakan olduğu 1955'ten itibaren 1963'e kadarki dönemde iç savaştan yıkık ve yorgun düşen ulusunu toparlamış, ülkesine kalkınma ve istikrar sağlamıştır. Bu aynı zamanda Türkiye ile yeniden dostluk ilişkilerinin kurulduğu (1959'da Türkiye'yi ziyareti bir dönüm noktasıdır) ve Kıbrıs sorununun Londra ve Zürih anlaşmaları ile çözüme kavuştuğu dönemdir...
       Karamanlis, Türkiye'nin Kıbrıs harekatının da etkisi ile

Yazının Devamı

Tindemans'tan açıklamalar

21 Nisan 1998

       LEO Tindemans, Avrupa'nın sayılı ve saygın devlet adamlarından biri. 1970'lerde ve 1980'lerde Belçika'nın Dışişleri Bakanı ve Başbakan'ı olarak görev yapan Tindemans, AB'nin kuruluşunda önemli rol oynamış, bu arada Avrupa Parlamentosu'nun başkanlığını üstlenmiştir. Kendisi halen de Avrupa Parlamentosu'nun Savunma ve Güvenlik Komitesi'nin başında bulunuyor.
       Türkiye ile yakından ilgilenen ve Ankara'nın AB ile yakınlaşma çabalarını daha baştan destekleyen bu önemli politikacı, geçen cuma akşamı, Eminönü Rotary Klübü'nün davetlisi olarak, İstanbul'da "Avrupa gözü ile Türkiye" konulu bir konferans verdi.
      Önce, Rotary yöneticilerini, Tindemans çapında bir Avrupalı poyitikacıyı, Türkiye - AB ilişkileri üzerinde konuşmak ve aynı zamanda kendisine Türkiye'deki havayı yansıtmak amacı ile davet etmeyi düşündüğü için kutlamak gerek. Her zaman belirttiğimiz gibi, dış politika ve tanıtım konularında, Türkiye'deki özel kuruluşların yapabileceği (ve yapması gereken) çok şey vardır. Bugün uluslararası platformda başarılı diplomasi, bu gibi değişik yöntemlerle yürütülmektedir. Nitekim

Yazının Devamı

Dış politikada yeni boyutlar...

18 Nisan 1998

       DIŞİŞLERİ Bakanlığında şimdiye kadar ihmal edilen bazı bölgelerle ilişkilerin geliştirilmesi konusunda ciddi bir çalışma var.
      Bu bölgelerden biri, Latin Amerika. Cumhuriyetin kurulmasından kısa bir süre sonra 1926 - 29 döneminde, Arjantin, Brezilya, Şili ve Meksika gibi önemli Güney Amerika ülkeleri ile dostluk anlaşmaları imzalanmıştı. Bu, daha o zaman Atatürk'ün bu bölgeye verdiği önemi - ve vizyonunu - gösteriyor. Ancak, sonraları bu ülkelerle diplomatik bağların korunması dışında, bir hareket görülmedi.
      Oysa, Karayipler ile beraber, Latin Amerika, önemli bir siyasal ve ekonomik potansiyele sahip. Örneğin bölgedeki 34 ülke BM'de önemli bir güç oluşturuyor. Türkiye, 2002 yılında Güvenlik Konseyi'ne girmek niyetinde. Bu "blok" Türkiye'nin seçilmesinde etkin bir rol oynayabilir. Kaldı ki, Latin Amerika'da (bizim de 1980'li yıllarda bölge ile ilgili çeşitli röportajlarımızda belirttiğimiz gibi) Türkiye'ye karşı büyük ilgi ve sempati var. Suriye ve Lübnan kökenli Latin Amerikalılar (Osmanlı döneminde buralara göç ettikleri için) hala "El Turco" diye tanınır... Aslında,

Yazının Devamı

Pekiştirilmiş ilişkilere doğru...

17 Nisan 1998

      ABD Savunma Bakanı William Cohen'in bugün Ankara'ya yapacağı ziyareti, askeri konuları aşan, daha geniş bir işbirliği çerçevesi içinde değerlendirmek gerek.
       Bu işbirliğini diplomatlar "pekiştirilmiş ilişkiler" diye nitelendiriyorlar.
       Bunun anlamı şudur: Uzun yıllar Türk - ABD ilişkileri, savunma ve güvenlik konuları üzerinde odaklanmıştı. Soğuk Savaş döneminde bunun böyle olması doğaldı. Ancak son zamanlarda, iki taraf da, değişen dünya konjonktürünün ışığında, ilişkilerin siyasal, ekonomik, ticari, teknolojik, kültürel, sosyal, vs. alanlardaki işbirliği ile pekiştirilip zenginleştirilmesi lüzumunu duymuşlardır.
       Başbakan Mesut Yılmaz'ın geçen Aralık ayında Washington'da Başkan Clinton ile yaptığı görüşmelerde üzerinde mutabık kalınan 5 maddelik Çalışma Planı, üst düzey temaslarla, uygulamaya konmuştur. İlişkileri çeşitlendirerek geliştirmeyi amaçlayan bu plan uyarınca, son haftalarda Ticaret ve Enerji Bakanları dahil, Clinton Yönetimi'nin birçok yüksek yetkilisi Ankara'ya gelmiştir. Savunma Bakanı Cohen'in bugün Ankara'da Türk

Yazının Devamı

Din kavgası mı?

16 Nisan 1998

       BU haftaki "Newsweek" dergisinin mektuplar bölümünde, İspanya'nın Mayorka Adası'ndan gönderilen, Turgay M. Ergene adındaki bir okuyucunun çok anlamlı ve düşündürücü kısa bir mektubu yayınlandı. Mektup aynen şöyle: "Lütfen Kosova'daki Arnavutlara neden 'Müslümanlar' diye atıfta bulunurken, Sırplar için 'Ortodokslar' demediğinizi izah eder misiniz? Onları ya etnik kökenlerine göre Arnavutlar ve Sırplar veya dinlerine göre Müslümanlar ve Ortodokslar diye niteleyin."
       Aynı sayfada yer alan ve Norveç'teki Stavanger kentinden postalanan Fatoş Arnes imzalı diğer ilginç bir mektupta da şu cümleler yer alıyor: "Balkan Sırpları ve Müslümanları birbirlerini öldürüyor dediğiniz zaman, iki tarafın aynı suçu eşit şekilde paylaştığı izlenimini veriyorsunuz. Bu, İkinci Dünya Savaşı'nda 'Naziler ile Museviler birbirini öldürüyor' şeklinde bir haber vermek kadar yanlış bir şey... Gerçek saldırganların kim olduğunu açıkça belirtelim"...
       Aslında "Newsweek", Kosova'da veya Bosna'da ya da başka yerlerde dış görünüşte bir din savaşı olarak görünen çatışmalarda tarafları tanımlarken, böyle bir

Yazının Devamı