Uluslararası diplomasideki faal rolüyle tanınan eski İsveç Başbakanı Carl Bildt'in konuşmacı olarak katıldığı tartışmalarda, bu sorunun yanıtı arandı.Son bazı gelişmeler, Türkiye-AB ilişkilerini zora sokmaya başladı gibi. Henüz esas üyelik müzakereleri başlamadan AB'nin Kıbrıs'la ilgili (limanların açılması konusundaki) dayatmalarının ardından şimdi de teknik düzeyde ele alınacak "fasıllar"a Kopenhag kriterlerini şart olarak ekleme çabaları, gerçekten Türkiye'nin AB perspektifine gölge düşürüyor.Gerçi Ankara müzakere sürecine yakında fiilen başlamak ve üyelik yolunda ilerlemek konusunda, kararlılığını sürdürüyor, ortaya çıkan pürüzleri aşmak için de sabırla uğraşıyor. Ancak son anketler Türk kamuoyunda, AB'ye girmek konusundaki eski heyecanın ve istekliliğin gerilemekte olduğunu gösteriyor. TÜRKİYE'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından ARI Hareketi'nin dün İstanbul'da düzenlediği bir yuvarlak masa toplantısının başlığı oldukça anlamlı: "Türkiye'nin AB Perspektifi Kararıyor mu?" Müzakere sürecinde zaman zaman Kıbrıs'la ilgili bazı konuların, Papadopulos yönetiminin de çabasıyla, Türkiye'nin karşısına çıkarılacağı biliniyordu. Limanların açılması, bu konulardan biri. Ankara bu meselede tavrını açıkça ortaya koymakla beraber, süreci tıkamamak için, AB ile bir çözüm şekli bulma çabasında.Tüm bu çabalar sürerken, AB'nin müzakereye açılacak olan ilk dosyalara (biri Bilim ve Araştırma, diğeri de Eğitim ve Kültür) "siyasi kriterler" şartını koymaya kalkışması, Ankara'yı sarstı. Gerçi AB içinde henüz bu şartlar konusunda tam bir görüş birliği yok; hatta bazı üyeler böyle bir şart koşulmasına karşı. Ayrıca bu hafta Brüksel'de yapılan toplantılarda böyle bir şartın Bilim ve Araştırma faslına konmayacağı anlaşıldı. Ancak Eğitim ve Kültür dosyası için bu şart üzerinde hâlâ ısrar edenler var. Bunların başında Fransa ve Almanya geliyor. Dönem başkanı Avusturya da buna destek oluyor...Türkiye müzakere sürecinin başında, daha kolay sayılan dosyaların siyasi şartlara endekse edilmesine (örneğin Kürtçe eğitim ve Heybeli Ruhban Okulu'nun açılması gibi şartların öne sürülmesine) karşı çıkıyor. Eğer bu konuda uzlaşma sağlanamazsa, bir fasıldan bir diğerine geçmek, yani müzakereleri belirli süreci içinde yürütmek mümkün olamayacak. Sonuçta böyle bir zıtlaşmanın müzakerelerin askıya alınmasına yol açması tehlikesi de var... Beklenmedik şartlar Müzakerelerle ilgili bu sıkıntının temelinde yatan neden, bazı AB ülkelerinin "genişleme" konusundaki isteksizliği, hatta karşıtlığıdır. Daha açıkçası, AB'nin genişlemesine ve hele Türkiye'nin üyeliğine muhalif olan Fransa, Almanya ve diğer bazı ülkeler, bu yolu kapatmak için her fırsatı kullanıyorlar.Carl Bildt, AB içinde bir "genişleme yorgunluğu"nun başladığını söyledi. Ona göre AB'de genişlemeye karşı yaygın bir akım var şimdi. Bununla mücadele edecek liderlik ise yok. Dolayısıyla, bu tür sıkıntılar, zorluklar devam edecek...Türkiye'nin AB perspektifi için karanlık bir tablo bu. İnsan buna bakıp şu soruyu sormadan edemiyor: Çeşitli gerekçeler öne sürerek müzakere sürecini şimdiden gölgeleyenler, acaba Türkiye'yi bıktırmak ve sonunda "AB sevdası"ndan vazgeçirmek mi istiyorlar? skohen@milliyet.com.tr Karanlık tablo