Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Birleşmiş Milletler’in New York’taki gökdeleninde sahnelenen senaryo belli...
Bugün Filistin yönetimi başkanı Mahmut Abbas Filistin’in BM tarafından bağımsız bir devlet olarak “tam üye” sıfatıyla kabul edilmesi çağrısında bulunacak ve bu isteğini resmi bir yazı ile Genel Sekreter Ban Ki-moon’a bildirecek.
193 üyeli Dünya Örgütü’nün başı bu başvuruyu, prosedüre göre, Güvenlik Konseyi’ne iletecek.
Senaryonun esas heyecanlı ve gergin faslı bundan sonra başlayacak.
Filistin liderinin talebinin kabul edilmesi için Konsey’in 15 üyesinin 9’unun “evet” demesi gerek. Şimdilik kesin görünmemekle beraber, çoğunluk sağlanabilir. Ama ABD vetosunu kullanacağına göre, önerinin suya düşmesi kaçınılmaz.
Önceki gün Başkan Obama, aynı podyumda yaptığı konuşmada bu noktaya gelinirse, ABD delegasyonunun vetosunu kullanacağını ilan etti. Ona göre, Filistin meselesinin çözümleneceği yer BM değil, doğrudan müzakere masasıdır.
Bu durumda Filistin’in BM’de 194. üye olarak yer alması şansı ortadan kalkıyor. Ama bir ihtimal daha var... O da, “devamlı gözlemci” koltuğuna oturmak. Tıpkı Vatikan gibi. Yani oy kullanmak yok; ama bütün toplantılara ve BM’nin çeşitli yan kuruluşlarına katılmak mümkün.

Hiç yoktan iyi...
Aslında yıllardır bağımsızlığını tescil ettirmek ve bu uluslararası forumda yer almak için uğraşan Filistin yönetimi için bu bir “tercih” değil, sadece “hiç yoktan iyi” bir sonuç... Yeter ki bu da gerçekleşebilsin...
Filistin’in Genel Kurul’da böyle bir özel statü için gereken üçte iki çoğunluğu elde etmesi şansı yüksek. Daha şimdiden 130 ülkenin desteği garanti sayılıyor. Ancak bu da birkaç gün içinde olacak iş değil. Esas başvuru başta Güvenlik Konseyi’nde görüşüleceğine ve ABD veto ile engelleme taktiğine başvuracağına göre, bu meselenin haftalarca gündemde kalması bekleniyor.
Bu bakımdan Ramallah başta olmak üzere Batı Şeria kentlerinde halkın sokaklara dökülüp “olayı” kutlaması için biraz erken. Ama olsun; uluslararası topluluğun Filistin’in varlığını kabul etmesi, yıllardan beri bu anı bekleyen Filistinlileri coşturmaya yetiyor...
Artık bu noktaya gelindikten sonra, BM’nin bu beklentileri yerine getirmemesi, gerek kendi itibarı bakımından, gerekse bölgede yol açabileceği öfke açısından, vahim bir hata olacaktır. Bu bakımdan BM’nin Filistin’e kapılarını açıp açmama kararı ciddi bir sınav olacaktır.
Tabii BM’yi bu konuda zora sokacak çeşitli sebepler var. Filistin İsrail işgali altında bulunan bir ülke. Üstelik birbirinden kopmuş, Batı Şeria ve Gazze ile bölünmüş bir ülke. Gazze’de iktidarda bulunan Hamas Abbas’ın BM’ye başvurusunu desteklemiyor.

Esas tehlike
Ama esas zorluk İsrail’in, yanına ABD’yi alarak, Filistin’in bir devlet olarak tanınması anlamına gelen BM üyeliğine kesinlikle karşı çıkmasıdır. Başkan Obama’ya göre BM üyeliğinden önce, Filistin ile İsrail arasında barış müzakereleri başlamalı. Ne var ki tarafları masaya oturtmak (öne sürülen ön şartlar nedeniyle) mümkün olmuyor.
Aslında Obama’nın aldığı tutumun, daha çok iç politika kaygılarından kaynaklandığını herkes biliyor. Ancak nedenleri ne olursa olsun, ABD’nin bu tavrı onun Arap dünyasında güvenliğine ve etkinliğine ağır bir darbe vuracaktır.
İsrail’e gelince, onun korkusu BM’nin Filistin’i tanımasının, Batı Şeria’da ayaklanmayı ve şiddeti teşvik etmesi olasılığıdır. Oysa, BM’nin bunun aksine bir tutum alması, Filistinlilerin umutlarını büsbütün kaybetmeleri ve belki de yeni bir “intifada”ya başvurmaları tehlikesini artıracaktır...