Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

BİR ülke ki, "yedi düvel"e karşı savaşıyor, kurtuluş mücadelesinden galip çıkıyor, imparatorluğun bıraktığı enkazın üzerinde yepyeni, modern bir yapı kuruyor ve... varlığını ortadan kaldırmak isteyen eski düşmanlarına dostluk elini uzatıyor...
Bu ülke - Türkiye Cumhuriyeti - tarihinin yeni bir sayfasını açarken, bir yandan içerde köklü reformlar gerçekleştiriyor, bir yandan da dinamik dış politikası ile uluslararası camiada yerini alıyor...
İçte ve dışta bütün bu politikalar, Atatürk'ün damgasını - yani devlet adamı olarak vizyonunun, yaratıcılığının, gerçekçiliğinin, cesaretinin, hoşgörüsünün, sağduyusunun izlerini - taşıyor.
Mustafa Kemal, o zamanki ufak ekibinin desteği ve katkısı ile, içerde olduğu gibi, dışarda da, sonraki kuşaklar ve yönetimler tarafından sürdürülecek olan politikaların temellerini atıyor.
Yurt içindeki "inkılaplar"da olduğu gibi, dış "münasebetler"de de, daha Cumhuriyet'in ilk yıllarında ilkeler, hedefler, parametreler belirleniyor, Türk dış politikasının felsefesi oluşturuluyor.
Bunun ana düşüncesi de kısaca "yurtta sulh, cihanda sulh" sloganı ile ifade ediliyor...
* * *
BU kısa dizimize, Cumhuriyet döneminin ta başında dış politika alanında belirlenen ve uygulamaya konan, günümüze kadar geçerliliğini koruyan temel prensipleri ve hedefleri özetlemekle başlayalım.
* Cumhuriyet kurulur kurulmaz, bağımsızlık, toprak bütünlüğü ve egemenlik ilkeleri ile birlikte, "Misakı Milli" konsepti de benimsendi. Bunun anlamı şudur: Türkiye başkalarının bu ilkeleri (ve Türkiye'nin haklarını) ihlal etmesine izin vermez. Ama kendisi de, sınırlarının dışına taşmaya, yayılmacı ve maceracı bir politika izlemeye de kalkışmaz.
1926'da Musul'un Irak'a bırakılması olayı, bu politikanın ilk örneğidir. Daha sonraki yıllarda da, Türkiye başkalarının iç işlerine karışmamış, kendi ideolojilerini veya sistemlerini yaymaya çalışan komşularına karşı (Sovyetler Birliği'nden İran'a kadar) direnmekle yetinmiştir...
* Batı ile sıkı bağların kurulması, dış politikanın ana hedeflerinden biri olmuştur. Atatürk döneminde bu, kendi deyimi ile "muasır medeniyet" seviyesine ulaşmanın tek yolu olarak benimsenmiştir. Kuşkusuz Atatürk'ün büyüklüğü, eski emperyalist ve işgalci ülkelere karşı dostça davranması, onlarla siyasal, ekonomik ve hatta askeri işbirliği bağları kurmak cesaretini göstermesidir. Ondan sonraki dönemlerde de Türk dış politikasının yönü (bazen aleyhte yürütülen kampanyalara rağmen) aynı kalmıştır. Son dönemde Türkiye'nin NATO'dan Avrupa Konseyi'ne ve diğer Batı ağırlıklı kuruluşlara katılması (şimdi de AB üyeliği için uğraşması), bu temel görüşün sonucudur...
* "Yurtta sulh, cihanda sulh" basit bir parola değil, bir stratejinin ifadesidir. Dış politikada bu düşünce örneğin Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı'nın dışında kalması ve Soğuk Savaş ve sonraki dönemde barış misyonlarında aktif rol oynaması ile kendini belli etmiştir. Kıbrıs ve Kuzey Irak operasyonları dışında Türkiye kuvvete başvurmamıştır. Bu iki olayda da, bu zorunluğun Türkiye'den kaynaklamandığı ise apaçıktır... Bunun dışında Türkiye her zaman dış sorunlarını müzakere yolu ile, diplomasi ile çözümlemeyi yeğlemiştir...
* Türkiye, dış ilişkilerde ulusal çıkarlarına göre pragmatik bir tavır almıştır. Yani Türk dış politikası, hiçbir zaman ideolojik, dogmatik kıstaslara dayanmamıştır. Atatürk döneminde, Pan - Turancı ve Pan - İslamcı eğilimler saf dışı edilmiştir. Son dönemde bu yönde bir trend belirmişse de, Türk dış politikasının çizgisini değiştirememiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Nazi veya faşist eğilimler etkili olamadığı gibi...
* Türkiye, jeopolitik konumu nedeni ile, dış politikada hassas dengeleri daima dikkate almak zorunda kalmıştır. Atatürk döneminde imzalanan çeşitli anlaşmalar, İkinci Dünya Savaşı'nda izlenen tarafsızlık, daha sonraki yıllarda da Ortadoğu'da, Balkanlar'da, Kafkasya'da uygulanan "çok yönlü" politikalar, denge unsuruna verilen önemi gösteriyor...
* * *
75 yıllık Cumhuriyet'in dış politikası işte bu temel ilkeler ve düşüncelerle, belirlenen yönde yürütülmüştür. Uygulamada bazen hatalar, aksamalar olmuştur. Ama bunlar hiçbir zaman, üç çeyrek yüzyıl önce konan esasları, belirlenen hedefleri değiştirmemiştir.
Cumhuriyet döneminde Türk dış politikasının başarısı, tutarlılığını ve sürekliliğini koruyabilmiş olmasıdır...





Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr