Bunun gerçekleşmesi için de, propagandadan siyasi baskıya ve askeri işgale kadar çeşitli yöntemler uygulanıyor. Sonuçta bazı ülkelerde rejimler değişiyor, demokrasinin temel şartı olan çok partili sisteme geçiliyor, seçimler yapılıyor, yeni anayasalar hazırlanıyor, yeni yöneticiler işbaşına geçiyor, vesaire...Ancak demokrasinin savunuculuğunu hararetle yapan Batılılar, her zaman bu sistemi benimseyen veya yaşama geçirmeye çalışan ülkelerde karşılaştıkları sürprizlerden hoşlanmıyorlar. Aslında onlar bu ülkelerde kurulacak demokrasinin "Batı modeli"ne uygun olmasını ve yeni yöneticilerin de Batı dünyasının politikalarına karşı çıkmamasını istiyorlar.Ne var ki bu beklentiler her zaman gerçekleşmiyor. Bu yüzden, demokrasi savunucusu Batılılar, hoşlanmadıkları sonuçlar karşısında, bir açmaza düşüyorlar... Günümüzde ABD başta olmak üzere Batılıların en büyük tutkusu demokrasinin bütün dünya ülkelerine yayılmasıdır. Son zamanlarda bunun çeşitli örnekleri görüldü.Bunlardan biri Afganistan'la ilgili. Bu ülkede Taliban rejimini askeri müdahaleyle deviren koalisyon güçleri, demokrasinin kurulması için büyük çaba harcadı. Afganistan için bir şans olan Hamid Karzai gibi bir liderin de enerjik girişimleriyle çoğulcu bir sistemin temelleri atıldı, seçimler yapıldı, yeni bir anayasa yürürlüğe kondu...Ancak Afganistan gibi geniş bölümü hâlâ Ortaçağ yaşamını sürdüren, ekonomisi çökmüş, ulusal birliğini tam kuramamış bir ülkede, "Batı modeli" bir demokrasinin yerleşmesi, çok zor ve çok zaman isteyen bir iş... Nitekim Afgan toplumunun demokratik anlayışla çelişen özellikleri sık sık ortaya çıkıyor.Şu sırada Afganistan Hıristiyanlığı kabul ettiği için idam talebiyle yargılanan "Abdül Rahman olayı" ile çalkalanıyor. Bu 46 yaşındaki Afganın ölüm cezasına çarptırılması, ülkede yeni kabul edilen anayasadaki şeriat kurallarının bir gereği sayılıyor. Siyasette ve yargıda önemli bir rol oynayan tutucu din adamları da bu amaçla bastırırken, ABD'den Vatikan'a, AB'den Kanada'ya kadar Batı dünyası da ayağa kalkıyor. Afganistan'a asker gönderen Batılılar "hani ifade özgürlüğü ve insan hakları? Biz bunun için mi Afganistan'ı Taliban'dan kurtardık?" diye yakınıyor... Abdül Rahman olayının nasıl sonuçlanacağı henüz belli değil. Ancak bu olay, çoğulcu sistemle gelen yeni düzenin, Batı'nın savunduğu demokrasi anlayışıyla çeliştiğini gösteriyor... Halkın isteği Daha başka örnekler de var. Filistin'de Hamas'ın iktidara gelmesi gibi... Bu da, Batı'nın gözü önünde, serbest seçimlerle gerçekleşti. Şimdi uluslararası camia bu sonucu kendi tutumlarına karşı gördüğü için, pek "muteber" saymıyor.Herkes biliyor ki, Mısır, Ürdün hatta Suriye gibi Arap ülkelerinde gerçek demokratik bir düzen kurulur ve serbest seçimler düzenlenirse köktendinci unsurlar (Müslüman Kardeşler gibi) büyük olasılıkla galip geleceklerdir.Dolayısıyla Batılıların bu olaylardan gereken sonuçları çıkarması, özellikle diğer ulusların sosyokültürel yapılarını iyi bilmeleri, yanlış beklentilere kapılmamaları, kendi demokrasi modellerinin her yerde aynı sonuçları vermeyeceğini anlamaları gerekiyor. Eğer başka yerlerde de insan hak ve özgürlüklerinin yerleşmesini istiyorlarsa, bunun yol açabileceği sonuçları da kabullenmek zorundadırlar. Demokrasi seçmece veya diğer bir deyişle "alakart" olmuyor çünkü!.. skohen@milliyet.com.tr Batı'nın tepkisi