Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tabii bu arada "yurtta ve cihanda" çok şey değişti. Bugünün dünyası, 1920'lerinkinden çok farklı. Yeni siyasal güçler ve dengeler ortaya çıktı, teknolojik devrim ve küreselleşme, uluslararası ilişkilere damgasını vurdu. Milliyetçilik akımları, etnik ve dinsel çatışmalar, siyasal gerginlikler özellikle Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada yoğunlaştı. Bu arada Türkiye'nin gündemine yeni dış sorunlar da eklendi...Seksen küsur yıl içinde dünyada büyük değişikliklerin meydana gelmesi doğal. Öyle olunca tabii ki dış politikada da yeni düzenlemelerin yapılması kaçınılmaz.Günümüzde de yeni durumlar karşısında uygulanan farklı yöntemlerden ve taktiklerden söz edilebilir, bunların doğruluğu ve ulusal çıkarlara uygunluğu tartışılabilir, tartışılıyor da... Ancak şu nokta mühim: Cumhuriyet'in kuruluşunda belirlenen bazı hedefler ve kriterler 82 yıl boyunca dış politikanın temelini oluşturdu. Dolayısı ile Ankara dünyada değişen şartlara uygun stratejiler geliştirirken dahi, bu temel parametreler güncelliğini korudu...* * *Nedir bu hedef ve prensipler? Özetle:Barış ve dostluk:"Yedi düvele karşı" savaşan yeni bir devletin, eski düşmanları dahil, bütün dünya ile barışması, kin veya intikam yerine dostluk duyguları ile hareket edip yepyeni bir ilişki düzeni kurması, gerçekten az rastlanan bir durumdur. Atatürk bu örnek tavrını, "Yurtta sulh, cihanda sulh" sloganı ile ölümsüzleştirmiştir.Bu pragmatik ve gerçekçi anlayış Cumhuriyet Türkiye'sinin kısa zamanda, "emperyalist" ülkelerle dahi, yeni "ittifaklar" kurmasına imkân vermiştir.Türkiye bütün zorlamalara rağmen İkinci Dünya Savaşı'nın dışında kalmayı başarmakla da barışçı politikasını sürdürmüştür.Misakı Milli:Türkiye daha baştan yayılmacılığa veya herhangi bir toprak kazanımına karşı çıkmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarında bazı çevrelerce yayılmak istenen "Pan-Turancılık" kabul görmemiştir. Hatta tartışmalı bir sorun haline gelen Musul'dan da vazgeçilmiştir... Buna karşılık Hatay'ın alınması Fransa ile anlaşma ve uluslararası camianın onayı ile gerçekleşmiştir. Kıbrıs askeri harekâtı ise, adayı ilhak (yani toprak kazanmak) için yapılmadığı gibi, mevcut üçlü garanti anlaşmasına dayandırılmıştır.Batıya açılma:Atatürk'ün "muassır medeniyet"e ulaşma vizyonu, Ankara'nın her dönemde Batı ile bütünleşme çabalarının temelini oluşturmuştur. Hızla yaşama geçirilen inkılaplar ve son dönemdeki reformlar, Türkiye'yi Batı'nın çeşitli kurumları (OECD, Avrupa Konseyi ve onun çeşitli organları) ile yakınlaştırmıştır. Bugün de Türkiye'de çoğunluk, AB'ye bir "çağdaşlaşma projesi" olarak bakıyor.Meşruluk:Türkiye dünya ile birlikte hareket etmeyi prensip edinmiştir. Kore'den Somali'ye, Bosna'dan Afganistan'a kadar çeşitli ülkelere asker gönderilmesi de hep bu "meşruiyet" anlayışı -ve uluslararası camianın da onayı ile- gerçekleşmiştir. Bazı hallerde "tek yanlı hareket" yönünde, içten veya dıştan gelen istek ya da baskılara rağmen, genelde bu prensibe bağlı kalınmıştır.* * *Seksen iki yıllık Cumhuriyet döneminde dış politika alanında başarıların yanı sıra tabii ki sorunlar, statükoculuktan kaynaklanan sıkıntılar ve başarısızlıklar da yaşanmıştır. Ancak önemli olan, yukarıda özetlediğimiz temel hedeflerin ve ilkelerin her dönemde canlı tutulması, böylece sürekliliğin sağlanmış olmasıdır. Bu da Cumhuriyet'in büyük bir başarısı sayılır. skohen@milliyet.com.tr Bugün kuruluşunun 82. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet'in önemli özelliklerinden biri, dış politikada modern devlet daha kurulurken belirlenen temel hedef ve ilkelerin hâlâ geçerliliğini korumuş olmasıdır.