Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     İNSAN kulaklarına inanamıyor. Henüz yakın bir geçmişte, Türkiye'nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkan Lüksemburg Başbakanı Jean - Claude Juncker, önceki gün Ankara'da verdiği demeçte AB'nin Türkiye'yi mutlaka kabul etmesi gerektiğini savundu ve şöyle dedi: "Hükümetinizin reformlarını takdirde izliyorum. Bu yolda sizi destekliyoruz... Açıkçası biz değiştik, ama siz de çok değiştiniz..."
Evet, ortada bir değişiklik olduğu açık. AB'den son zamanlarda gelen sinyaller bu yönde.
Eskiden hep "negatif" konuşan Komisyon yetkilisi Gunter Verheugen, şimdi Türkiye ile müzakere sürecinin 2005'te başlaması konusunda "pozitif" bir tavır alıyor...
Geçmişte Türkiye'ye karşı sert eleştirilere sahne olan Avrupa Parlamentosu'nun, geçen hafta yayımladığı raporda, Türkiye'nin üyeliği için önümüzdeki yıl tarih verilmesi lehinde ifadeler yer alıyor...
***
NE oldu da, AB'de böyle bir "hava değişikliği" gerçekleşti?
AB yetkilileri esas değişikliğin Türkiye'de meydana geldiğini, dolayısı ile şimdi Ankara'ya farklı gözlerle baktıklarını söylüyorlar.
Irak Savaşı'nda Türkiye'nin ABD'nin isteklerine karşı çıkmasının bunda etkisi var mı? Konuştuğumuz Avrupalı diplomatlar esas tutum değişikliğini buna bağlamıyorlar. Belki Fransa bir ölçüde bundan memnunluk duymuş ve etkilenmiş olabilir. Ama bir Avrupalı diplomatın dediği gibi, "AB'nin Türkiye'ye, sırf ABD'ye karşı çıktı diye, üyelik şartlarını bir kenara itip buyurun diyecek hali yok"...
O halde AB'deki havayı lehimize çeviren, nedir? Bizzat Türkiye'nin değişen tutumu: Yani, AB ile bütünleşmenin gerektirdiği işleri hızla yapmak konusunda gösterilen kararlılık, bu yönde atılan adımlar... İşte şimdi Meclis'e sunulan "6'ncı Uyum Paketi", bu adımlardan biri.
***
ADALET Bakanı Cemil Çiçek'in dün NTV'de belirttiği gibi "Türkiye, AB yolunda fazla şart koşacak durumda değil. Diğer üyelerin uyguladıklarını Türkiye de yapmak zorunda"...
"Avrupa Yolunun Haritası" adlı yeni kitabında, TÜSİAD'ın Brüksel'deki temsilcisi, AB uzmanı Bahadır Kaleağası'nın yaptığı şu tespit çok önemli: "Demokrasinin pazarlığı yapılmaz... AB ile al - ver veya uzlaşma amaçlı görüşme söz konusu değil. Temel hak ve özgürlükler ile ilgili konuları ne AB, ne de kendi içimizde müzakere konusu yapamayız..."
AB ile bütünleşmeyi Türkiye'nin büyük "Avrupa projesi" olarak gören deneyimli devlet adamı Süleyman Demirel, yeni yayımlanan "21. Yüzyılın Yol Haritası: Demokrasi ve Kalkınma" başlıklı 950 sayfalık kitabının birçok bölümünde, bu vizyonun gerçekleşmesinin güçlü bir siyasi irade ve kararlılık gerektirdiğini vurguluyor. "Biz Avrupa'nın içinde olmaya mecbur muyuz? Buna gerek var mı?" sorusuna da Demirel, "evet var" yanıtını, bunun ekonomik, siyasal, sosyal nedenlerini tek tek izah ederek veriyor...
***
ÖZETLE, AB'nin Türkiye'ye karşı yaklaşımının - pozitif yönde - değişmesi, Türkiye'nin AB ile uyum sağlamaya yönelik çabalarının bir sonucudur.
Şimdi top kimde diye sorarsanız, Bahadır Kaleağası'nın belirttiği gibi "Söz konusu olan futbol değil, tenis maçı. Topu beklemeden, karşı sahaya göndermek üzere, demokratik reformları hayata geçirmeye başlamalıyız"...