Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun nedeni, başta ele alınacak "fasıl"a siyasi şartlar konmak istenmesi. "Eğitim ve Kültür" faslı, en kolay açılıp kapanacak dosya olduğu için, müzakerelerin ilk sırasına alınmıştı. Meğer bu "kolay" iş, ne kadar da "zor"muş!..Başta Fransa olmak üzere, bazı üye ülkeler, bu dosyanın görüşülmesi sırasında, mutlaka "Kopenhag kriterleri"nin göz önünde tutulmasını -bu arada Kürtçe eğitim ve Heybeliada Ruhban Okulu "sorunları"nın da gündeme getirilmesini- istiyor. Türkiye buna itiraz ediyor. Haftalardır AB'nin çeşitli organlarında bu konu tartışılıyor. Önceki gün AB ülkelerinin daimi temsilcileri (COREPER) Brüksel'de toplandı, ama anlaşmazlığı halledemedi. Şimdi temsilciler tıkanıklığı gidermek için önümüzdeki perşembe tekrar bir araya gelecekler.Brüksel'deki gözlemciler, halen üzerinde çalışılan bir formülle bu "basit", fakat "zor" meselenin noktalanacağını tahmin ediyorlar. Ankara'da resmi ağızlar haftalar önce, AB ile üyelik müzakerelerinin "fiilen" mart ayında başlayabileceğini beyan etmişlerdi... Mart ayı bitti; ama şu anda görüşmelerin ne zaman başlayacağı belli değil. Diplomaside çare tükenmez! Müzakerelerin "fiilen" başlamasını geciktiren bu pürüz de sonunda bertaraf edilecek. COREPER'de bu hafta mutabakat sağlanırsa, prosedür hızlanacak ve büyük olasılıkla mayıs başlarında ilk iki dosya; (Eğitim-Kültür ile Bilim-Araştırma) açılacak...AB'deki gelişmeleri çok yakından izleyen TÜSİAD'ın Brüksel temsilcisi Bahadır Kaleağası'nın belirttiği gibi, müzakere sürecinde, bu tür pürüzler, sıkıntılar hep çıkacak. Buna hazır olmak lazım. Türkiye pozisyonunu iyi ortaya koyduğu sürece, gelebilecek çatlak sesler AB içinde de yankı bulmayacak...Nitekim Kopenhag kriterleri şartının Eğitim-Kültür faslına konması konusunda, şimdi komisyonda hava Türkiye'nin lehinde. Fransa'nın bütün çabalarına rağmen, üyelerin çoğu bu basit mesele yüzünden bir "kriz" istemiyor, ayrıca böyle bir şartın konmasını "siyaseten yanlış, hukuken haksız" sayıyor...Gerçekten İngiltere'nin başını çektiği bu grubun çabasıyla Fransa'nın (Kıbrıs ve Yunanistan'la birlikte) bu şart üzerindeki ısrarından vazgeçmesi (veya ifadeyi hukuken bağlayıcı olmayacak biçimde yumuşatması), Ankara için bir başarı olacaktır. Karar haftası Ama gene Bahadır Kaleağası'nın işaret ettiği gibi, Türkiye'nin de bu süreçte, kendi ödevlerini yapması ve özellikle imajını düzeltmeye çalışması gerekiyor.Bu da ilk bakışta "kolay" görünüyor; ama uygulamada ne kadar "zor" olduğunu hep görüyoruz.Brüksel'deki AB çevrelerinde olduğu kadar, Avrupa başkentlerinde de, Türkiye'nin AB yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunda hâlâ ciddi kuşkular, tereddütler var. Bu ortam, Türkiye'nin AB üyelik yolunu tıkamak isteyenlere "bahaneler" sağlıyor. Aslında Fransa'nın derdi başka (iç politika) Kıbrıs Rum yönetiminin niyeti de başka (Türkiye'yi köşeye sıkıştırıp ödün koparmak)...Türkiye bir yandan bu tür gerekçelere yer vermeyecek politikalar izlerken, diğer yandan etkin bir "kamu diplomasisi" ile, imajını düzeltmek durumundadır. Bu da tabii AB üyeliği konusundaki hevesinin ve kararlılığının devam etmesine bağlı... skohen@milliyet.com.tr Kararlılık dönemi