Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gül'ün Barzani'den söz ederken "Sayın" sözcüğünü kullanması dikkat çekici. Bakan, KDP liderinin Washington'da "Başkan" muamelesi görmesinin de, Irak Anayasası'nın kendisinin Kürt bölgesinin başkanı sıfatını tanımış olmasından kaynaklandığını belirtti.Gül'ün bu ifadeleri, ABD'nin nasıl oluyor da Barzani'yi "Başkan", Kuzey Irak'ı da "Kürdistan" olarak saydığı konusunda Türkiye'deki bazı çevrelerde kaygı ile sorulan soruları yanıtlıyor...Dışişleri Bakanı, Bush-Barzani görüşmesinin Türkiye açısından rahatlatıcı sayılabilecek bir yönüne de işaret ederek, Kürt liderine Washington'da Türkiye ile yakın işbirliği içinde olması ve PKK'ya karşı aktif bir tavır alması yönünde telkinlerin yapıldığını belirtti. PKK ile mücadele bağlamında da, ABD ve Kuzey Irak makamlarının da işbirliği ile "yeni bir döneme girilmekte olduğunu" açıkladı...* * *BARZANİ'nin "Başkan" sıfatı ile Washington'da -ve ardından Londra'da- en üst düzeyde görüşmeler yapması Türkiye'de sürpriz -ve de rahatsızlık- yarattı. Bu isme Türkiye'de bir alerji ve güvensizlik duyulduğu malum. Şimdi KDP liderinin "Kuzey Irak Kürdistan hükümetinin başı" olarak Washington'da -ve Londra'da- "kırmızı halı muamelesi" görmesine, ilk bakışta tepki gösterilmesine şaşmamalı.Ancak ortada bir gerçek var: Irak'ta yeni onaylanan Anayasa'da, geniş özerkliğe sahip bir Kürt bölgesi (ve yerel yönetimi) öngörüyor. Bu yönetimin başında da yerel seçimler sonucunda bu göreve gelen Mesud Barzani bulunuyor.Washington -ve ardından Londra- Irak Anayasası'nın onayından hemen sonra neden Barzani'yi davet etme gereğini duydu? Bugün ABD'nin, kendisine destek veren Kürtleri doğal müttefik olarak gördüğü, Irak'ın yeniden yapılanmasında onların konumuna büyük önem verdiği bir gerçek.Ancak Amerikan yetkilileri bu vesile ile Kürt liderine -halen başında Celal Talabani'nin cumhurbaşkanı olarak bulunduğu- Irak devlet yapısının, yani federal sistem içinde toprak bütünlüğünün korunmasının (diğer bir deyişle ayrılıkçılığın hedeflenmemesinin) şart olduğunu bildirdiklerini de söylüyorlar.* * *DIŞİŞLERİ Bakanı'nın Barzani ile ilgili soruyu yanıtlarken, Kuzey Irak'ta yaşayanların "akrabalarımız" olduğuna işaret etmesi ve onlarla iyi ilişkiler içinde olma gereğini savunması, Ankara'nın bu konudaki yeni yaklaşımının bir göstergesi.Kuzey Irak'ta -tüm Irak'ta olduğu gibi- ortaya çıkan yeni gerçek karşısında, Türk diplomasisinin bir "ince ayar" yapması kaçınılmaz. Irak'taki Kürt bölgesinin Türkiye'nin "sınırdaş" komşusu durumunda olduğunu unutmamak lazım.Bu bölgede şimdi Irak Anayasası'nın da tanıdığı bir Kürt siyasal oluşumu var. Türkiye'nin böyle bir yapılanmayı "kabul edilemez" sayması, federal sistem içindeki yerel yönetimi tanımaması, var olan durumu değiştiremez.Irak devletinin bir parçası olarak bu direkt komşu bölge ile düşmanlığın ve gerginliğin -her iki taraf için de- hiçbir yararı olmaz...Yeni şartlar Türkiye'nin gerçekçi bir tavır almasını, Irak Kürt liderliğinin de Türkiye ile işbirliği içine girmesini gerektiriyor. skohen@milliyet.com.tr DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül'ün dün Ankara'daki basın toplantısında Irak Kürt lideri Mesud Barzani'nin Beyaz Saray'da Başkan Bush ile görüşmesiyle ilgili bir soruyu yanıtlarken söyledikleri, Türk dış politikasında Kuzey Irak gerçeğine yaklaşımındaki esnekliği ortaya koydu.