Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Talat'ın gezisi, ABD'nin ve BM'nin Kıbrıs Türklerine karşı uygulanan kısıtlamaların kaldırılması ve çözüm için yeni bir girişimin yapılması konusunda istekli olduklarını ortaya koydu. Bu alanda 2006 yılı başlarında bazı gelişmeler olabilir. Örneğin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, tarafları yeniden bir araya getirebilir. Bu arada ABD, KKTC ile direkt temaslarını artırabilir.Dün Lefkoşa'ya dönmeden önce İstanbul'a uğradığı saatlerde konuştuğumuz Cumhurbaşkanı Talat, bu bakımdan memnun ve de umutlu.Ama KKTC'ye karşı kısıtlamaların hafifletilmesi ve yeni bir müzakere süreci için çabaların yoğunlaşması, esas çözüm için yeterli mi? Bu tabii nasıl bir çözüm beklendiğine de bağlı...* * *GEÇEN haftaki bir yazımızda belirttiğimiz gibi, uluslararası anlaşmazlıklarda uzlaşma, tarafları çözüm konusunda "özendirecek" faktörlerin bulunması ile mümkündür. Türk tarafı için böyle bir "özendirici"nin mevcut olduğu Annan Planı üzerindeki referandumda açıkça görüldü. Ancak Rum tarafı AB'ye üyeliğinden aldığı cesaretle kendi arzuladığı çözümden başka bir seçenek düşünmüyor ve uzlaşmak için fazla bir neden görmüyor.Şimdiye kadar anlaşmazlığın ve çözümsüzlüğün süregelmesinin temelinde yatan esas sebep bu.* * *PAPADOPULOS yönetiminin tutumunda bu konuda herhangi bir değişiklik olmadıkça, çözüm konusunda fazla umut beslemek olanaksız.Talat'ın ABD ve BM yetkililerinden pozitif bir ilgi görmesi ve bazı yeni girişim sinyallerinin gelmesi iyi de, bunlar gerçekten Rum tarafını "özendirecek" veya uzlaşıcı bir tavır almaya "zorlayacak" mı?Talat'ın deyişi ile uluslararası camianın çözümsüzlüğün tehlikelerini görüp Papandreu'nun kulağını artık çekmesi gerek. Bunda AB'ye de büyük sorumluluk düşüyor. AB, Papadopulos'un koca örgütü istediği yönde manipüle etmesine izin vermemeli ve onu çözüm için masaya oturmaya zorlamalıdır. Aksi halde Rum lider sahayı boş buldukça diğer 24 ülkeyi kendi istekleri doğrultusunda sürükleyecek ve başka yönlerden (örneğin BM'den) gelebilecek çağrılara kulaklarını kapayacaktır...* * *ÖNCEKİ gün Ankara'da diplomasi muhabirleri ile görüşen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, eğer Rum tarafı, bütün bu çabalara rağmen gerekli adımları atmazsa, geriye kalacak tek çareyi şöyle açıkladı: "KKTC'nin kendi yolunda emin adımlarla devam etmesi"...Talat da aynı görüşü paylaşıyor. Oysa KKTC lideri, daha işin başından beri, adanın bölünmesi değil, birleşmesi lehinde net bir tavır almıştır. Bugün dahi bu vizyonunu koruyor. Ancak Papadopulos yönetiminin davranışları karşısında onun da bu konudaki umudunun eskisi kadar güçlü olmadığı seziliyor.Yakınlarda görüşmeler başlamaz ve çözüm yönünde ilerleme olmazsa, Gül'ün sözünü ettiği durumun pekişmesi -yani pratikte birleşme şansının tamamen yok olup KKTC'nin bağımsızlığını sürdürmesi- kaçınılmaz hale gelecektir. Kıbrıslı Rumlar bunu isterler mi? Adanın sadece Güney'ini temsil eden minik bir Kıbrıs olarak kalmayı ve hele Kuzey ile gerginlik içinde yaşamayı yeğlerler mi?Papadopulos'a bu "kötü senaryo"yu da hatırlatmak lazım. Belki bu, çözüm için bir "özendirici" ya da "zorlayıcı" olur... skohen@milliyet.com.tr KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Washington ve New York'taki görüşmelerinden, özellikle gördüğü ilgi açısından, oldukça memnun. ABD'nin ve BM'nin, gerek izolasyona son verilmesi, gerekse müzakere sürecinin yeniden başlaması için daha aktif devreye girmeleri bağlamında umutlu. Ama, bütün bu gelişmelerin gerçekten çözüm sağlayıp sağlayamayacağı konusunda tam emin değil...