Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Son zamanlarda bizden çok, dış çevrelerde alenen tartışılan bir konu bu.Özellikle ABD basınında yayımlanan yazılarda, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum programını yaşama geçirerek atom bombası yapacak duruma gelmesi halinde, Türkiye başta olmak üzere bazı bölge ülkelerinin (muhtemelen Mısır ve Suudi Arabistan'ın) da bu "nükleer yarış"a katılacağı öne sürülüyor.Ankara'da resmi ağızlar, bu tür spekülasyonlara itibar etmiyorlar ve herhalükârda Türkiye'nin -İran'ın atom bombasına sahip olmasının yaratacağı sonuçlardan endişe duymakla beraber- şu sırada böyle bir nükleer yarışa girmeyi düşünmediğini belirtiyorlar.Ancak hükümet çevreleri ve ilgili kurumlar, Türkiye'de nükleer enerjinin yakın gelecekte olası kullanımı üzerinde ciddi çalışmalar yapıyorlar. Genelde şimdi Türk yetkilileri arasında, ülkemizde giderek artan enerji ihtiyaçlarının karşılanması için, nükleer teknolojiye yönelme eğiliminin güç kazanmakta olduğu görülüyor... İRAN'ın nükleer programını geliştirmesi, Türkiye'yi de bu yola girmeye zorlar mı? Türk siyasi ve askeri analistleri, İran nedeniyle Türkiye'nin nükleer bir askeri güce sahip olmasının şart olmadığı görüşündeler. Türk Silahlı Kuvvetleri, bugünkü haliyle, bölgede büyük bir üstünlüğe sahiptir. İran'ın nükleer silaha kavuşması halinde, bunun Türkiye için direkt bir tehdit oluşturması (daha açıkçası, İran'ın bu silahı Türkiye'ye karşı kullanması) olasığı da çok zayıftır. Ancak, uzmanların da belirttiği gibi, İran'ın böyle bir güce sahip olması, onun bölgedeki nüfuzunu artırabilir ve siyasi dengeleri kendi lehine değiştirebilir...Türkiye eğer enerji için bir nükleer program geliştirecekse, bunu pek çok ülkenin yaptığı gibi, uluslararası destekle uygulayacak, yani bundan herhangi bir siyasi komplikasyon çıkmayacaktır. Türkiye'nin enerji kaynaklarını zenginleştirmesi, ülkenin ekonomik ve teknolojik potansiyelini güçlendireceği gibi, petrol ve doğalgaz üzerindeki dış bağımlılığını da azaltacaktır.Bu bağlamda, uzmanların belirttiği bir husus da, nükleer yeteneğe sahip olmanın, ileride gerektiği takdirde askeri bir güce dönüştürülmesi olanağını da sağlayabileceğidir. Bu, ihtimaller hesabı çerçevesinde bir "contingency" plan olarak değerlendirilebilir... Enerji seçeneği Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Wall Street Journal" yazarı Robert Pollock ile mülakatında, Türkiye'nin bir "nükleer İran'dan korkup korkmadığı" yolundaki soruya verdiği yanıt, bir bakıma Ankara'nın bir nükleer silah yarışına girmeye niyetli olmadığını gösteriyor. Başbakan, Türkiye'nin Soğuk Savaş'ta bile nükleer bir güç olan SSCB'den korkmadığını, çünkü NATO'nun güvenlik şemsiyesi altında kendini güvende hissettiğini hatırlattı ve bu durumun bugün için de geçerli olduğu mesajını verdi...Kuşkusuz Pollock'un sorduğu soru fazlasıyla spekülatif ve hayali: İran atom bombasına sahip olacak da, Türkiye'ye saldıracak da... Gerçekten o zaman NATO ne güne duruyor?Ama ulusal "güvenlik", sadece başkalarına "güven"e bağlanmayacak kadar hayati bir konu! skohen@milliyet.com.tr Güvenlik aracı