Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     ABD'nin Irak'ı vurmaya hazırlandığı günlerde, o zaman başbakan olan Abdullah Gül, bu savaşın bölgede "Pandora'nın kutusunu" açacağı uyarısında bulunmuştu.
Şimdi ABD'nin başarı ile yürüttüğü askeri harekatın daha sonuçlanmadan, gerçekten bu kutunun açılmakta olduğunu görüyoruz.
Ortaya çıkan tehlikelerden biri, ülkenin bir kaos ortamına sürüklenmesidir. Uzun yılların baskı ve sıkıntılarının ardından Irak halk kitleleri, şimdiki otorite boşluğundan yararlanıp etrafı talan ediyor, yağmalıyor. "Koalisyon" güçleri bu insanları frenlemek veya kontrol altına almak için fazla bir çaba harcamıyor. Herhalde halkın kendilerine "kurtarıcı" yerine, "işgalci" gözü ile bakmaması için...
ABD'nin Irak'ta nasıl bir rejim kurmak istediği de belli değil. Farklı ırk, mezhep ve ideolojiye sahip muhalif gruplar, daha şimdiden kurulacak yönetim konusunda birbirlerine düşüyorlar. Yakında tek bir konuda anlaşırlarsa şaşmamak lazım. O da, ABD'nin Irak'tan çekip gitmesi ve işi onlara bırakması!..
***
PANDORA'nın kutusundaki en tehlikeli unsurlardan biri de, Kuzey Irak'tır. Burada son iki - üç gün içinde olanlar, ipin ucunun kaçmakta olduğunu gösteriyor.
Bölgedeki Kürt peşmergeler, bir yandan Irak rejiminin ve ordusunun çökmesinden, diğer yandan ABD'nin kendilerine askeri operasyonlar için güvenmesinden yararlanarak, planlarını yaşama geçirme çabasındalar. Öyle anlaşılıyor ki, peşmergelerin önceki gün Kerkük'e girmeleri, tamamen kendi "komutanları"nın inisiyatifi ile gerçekleşmiştir. Olayı izleyen Fransız "Liberation" muhabiri Dider François'nın dünkü yazısı, bunun nasıl cereyan ettiğine dair çok ilginç ayrıntılar içeriyor. Meğer Kürt "komutanlar" ABD makamlarının uyarılarına karşın, peşmergelere gece yarısı Kerkük'e yürümek emrini vermişler...
Ondan sonra olanlar malum: Kentte talan ve karmaşa... Türkiye'de öfke... Washington'da şaşkınlık... Ve sonunda ABD'nin devreye girmesi ile, peşmergelere Kerkük ve Musul'dan çekilmeleri emrinin verilmesi...
Eğer ikinci tezkere onaylansaydı, Kuzey Irak'ta hem kilit noktaları işgal edecek önemli sayıda Amerikan askeri, hem de caydırıcı ve vurucu güce sahip bir Türk askeri varlığı bulunacaktı... Neyse, şimdi "keşke" demek yerine, bundan sonra ne yapmak gerektiğini tartışmak lazım.
***
DÜN İsmet Berkan'ın "Radikal"de belirttiği gibi, Ankara'nın Kuzey Irak'la ilgili politikasını "korkular ve kırmızı çizgiler üzerine kurmaktan vazgeçip, kendisini kaçınılmaz geleceğin gerçeklerine uyarlamasında büyük yarar var."
Diğer bir deyişle, Türkiye'nin Kuzey Irak ve Kürt sorununu, günün realitelerine uygun bir perspektiften değerlendirip yeni stratejiler belirlemesi gerekiyor.
Önemli olan, şimdiki kaotik ortamda, kışkırtmalara ve telaşa kapılmadan, yeni sorunlara ve gerginliklere yer vermeden, soğukkanlılıkla bu kritik günleri aşmaktır.