Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       TÜRKİYE ile Suriye arasında Adana'da varılan mutabakat, şu soruyu akla getiriyor: Eğer Ankara, Şam'a karşı sert çıkmasaydı, böyle bir anlaşma mümkün olur muydu?
Hayır olmazdı. Sadece diplomasi yollarının denendiği son yıllarda bir sonuç alınamaması da bunun açık kanıtı.
Süngünün ucunu da gösteren kararlı tavır, iyi zamanlama, aktif diplomasi, "kriz yönetimi"nin başlıca öğeleri. Türkiye bu yöntemi kullanmasını bildi.
"Neden şimdi" sorusu etrafında yapılan spekülasyonlar artık geride kaldı. Türkiye'nin bu yoldan bir şey kazanamayacağı, aksine Hafız Esat yönetiminin bu işten karlı çıkacağı yolundaki değerlendirmeler de boşa çıktı.
Artık varılan sonuca ve bundan sonra neler olabileceğine, neler yapılması gerektiğine bakmak gerek...
* * *
VARILAN sonuç, Türkiye'nin isteklerini ve beklentilerini geniş ölçüde karşılıyor. Şöyle ki:
1) Suriye kendi topraklarında PKK'nın varlığını kabul ediyor, onun ve yan örgütlerinin faaliyetini yasaklıyor, onlara bundan böyle hiçbir destek verilmeyeceğini taahhüt ediyor, ayrıca - Moskova'ya geçtiği bildirilen - Apo'nun bir daha Şam'a dönmesine izin verilmeyeceğini açıklıyor.
Bu yeni angajman Hafız Esat yönetiminin politikasında önemli bir değişikliği yansıtıyor. Şimdiye kadar PKK'nın ve Apo'nun Suriye'deki varlığını bile inkar eden bir hükümetin şimdi böyle bir metne imzasını koyması gerçekten önemli bir gelişme...
2) Suriye güvenlik alanında işbirliğine de yanaşıyor. Örneğin bu çerçevede direkt telefon hattı kurulacak, güvenlik görevlileri atanacak, ortak bir denetleme mekanizması kurulacak.
Anlaşmanın bu kısmı da, Türkiye'nin istekleri doğrultusunda. Ancak şimdilik kağıt üstünde bir söz bu. Türk tarafı uygulamada Suriye'nin ne kadar samimi davranacağını yakından izleyecek. Şam yönetimi, Türkiye'nin gözlerinin, bu alandaki davranışlarının üstünde olacağını artık biliyor.
Görüşmelere katılan üst düzey bir Türk yetkilisinin deyişi ile, varılan sonucun anlamı şudur: "PKK konusunda artık Suriye devre dışı bırakılıyor. Gerçi terör örgütü başka yerlerde de kendisine yuva kurdu veya kurmaya çalışıyor. Ama zincirin en önemli halkası Suriye idi. Beyin, karargah, kamplar, hepsi Suriye'de idi. İşte şimdi bu halkanın gitmesi ile zincir kopuyor"...
* * *
TÜRKİYE - Suriye görüşmeleri, gene Ankara'nın isteği doğrultusunda, sadece PKK üzerinde yapıldı. İmzalanan belge bir güvenlik anlaşmasıdır. Yani başta Suriye'nin istediği gibi masaya başka konular - su meselesi gibi - getirilmedi.
Diğer sorunlar üzerinde bir diyaloğun başlaması, Suriye'nin bu anlaşmayı uygulamakta göstereceği niyete ve kararlılığa bağlıdır.
Bu bakımdan denilebilir ki, Suriye'nin elinde artık PKK veya Apo "kartı" yok.
Bu Türkiye açısından önemli bir kazanç. Ama bu, başka ülkelerin aynı kartı oynamaya yeltenmeyeceği anlamına da gelmez.
Eğer Apo'nun Rusya'da olduğu kesinleşirse ve eğer buna rağmen Rus hükümeti (şimdiye kadar Suriye'nin yaptığı gibi) bunu inkar eder veya ayak sürterse, bu kez başımız Moskova ile derde girecek demektir... Umarız Ruslar da - başka konularda bazı avantajlar elde etmek amacı ile - "Apo kartı"nı oynamaya kalkışmazlar...
* * *
ADANA anlaşmasıyla, Suriye ile iş bitmiş değil. Şam ile yeni bir süreç başlamıştır. Her şey uygulama sırasında belli olacaktır. İyi sonuç alınırsa, Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerde yeni bir dönem başlayabilir. Bunun Ortadoğu dengeleri üzerinde önemli etkisi olabilir...
Suriye'nin PKK'dan "arındırılması" ile de, Türkiye için "PKK sorunu" bitmiş sayılmaz. Bölücü örgüt, faaliyetini farklı yöntemlerle çeşitli ülkelere taşıyacaktır. Zaten bir süredir bunun işaretleri açıkça görülüyor. Dolayısı ile, Türkiye - Suriye'den sonra da - dış ülkelerdeki mücadelesini sürdürmek zorunda kalacaktır. Bunun kararlılık ve sabır gerektiren uzun ve çetin bir yol olduğunu unutmamak gerek...




Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr