Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu girişimin amacı, uluslararası camia ile Suriye arasında Hariri cinayetinden sonra ortaya çıkan anlaşmazlığı ve gerginliği yatıştırmak ve bu krizin daha ciddi boyutlar almasını önlemektir.BM Güvenlik Konseyi, Hariri cinayeti ile ilgili sorgulamaların 15 Aralık tarihine kadar tamamlanmasına karar vermişti. Şam bazı Suriyeli yetkililerin sorgulanmasının Lübnan'da yapılmasını istemiyor. Dolayısı ile bu konuda bir kilitlenme var.Bu uyuşmazlığı aşmak için Mısır, Suudi Arabistan ve hatta Rusya'nın da bir rol almak istediği anlaşılıyor. Gül'ün ani Şam ziyareti, Türkiye'nin bu konuda inisiyatifi ele aldığını gösteriyor.Aslında Türkiye bu konuda bir uzlaşma sağlayabilecek en etkin ülke durumundadır. Nitekim bu girişim öncesi Türk diplomasisinin Şam, Washington ve AB çevreleri nezdinde yaptığı sondajlar, genel bir güvenin ve desteğin olduğunu gösteriyor. Geçenlerde de belirttiğimiz gibi, Ankara'nın Suriye ile ilgili izlediği politika, kendisini bu gibi uluslararası anlaşmazlık durumlarında adeta "biçilmiş kaftan" yapmaktadır.İnisiyatifin amacı Beşar Esad yönetimini, dünyaya meydan okuyan bir tavır yerine uluslararası camia ile uyum sağlamaya, Batı'yı da Suriye'de istikrarı bozacak dayatmalardan çekinmeye teşvik etmektir. Bu mesajın ciddiye alınması, bütün tarafların -ve tabii Türkiye'nin de- yararına olacaktır. DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gül'ün dün Şam'a yaptığı sürpriz ziyaret, Türk diplomasisinin, başarıya ulaştığı takdirde, uluslararası platformda takdir toplayacak bir inisiyatifini yaşama geçirdi. BAŞBAKAN Erdoğan'ın Danimarka Başbakanı Ramussen ile buluşmasında ortaya çıkan "Roj TV krizi" öteden beri siyasal ve akademik çevrelerde çok tartışılan "terör ile ifade özgürlüğü arasındaki ilinti" sorununu gündeme getirmiş bulunuyor.Türkiye, terörden çok çeken bir ülke olarak, teröristlere direkt veya dolaylı destek sağlayan herhangi bir faaliyetin (bu medyanın yayınları da olabilir) durdurulmasını zorunlu sayıyor. Türk görüşüne göre, terörü savunan ve cesaretlendiren medya yayınlarını salt ifade özgürlüğü çerçevesinde görmemeli, özellikle dost ülkeler bu dayanışmayı göstermeli.İfade özgürlüğüne çok önem veren Danimarka'nın tutumu ise farklı. Danimarkalılar gerçekten ifade özgürlüğüne büyük önem verirler. Danimarka'daki sistem Başbakan'ın veya hükümetin bu serbestiyi kısan veya ortadan kaldıran bir harekette bulunması da gerçekten mümkün değildir. Kaldı ki, bu ülke şimdiye kadar ciddi bir terör tehdidi ile karşılamadığı için, kısıtlayıcı herhangi bir önlem almak gereğini de duymamıştır.Oysa herhalde Danimarka kadar ifade özgürlüğüne önem veren İngiltere ve son olarak da Fransa, bazı demokratik hak ve hürriyetleri sınırlandıran tedbirler almak zorunda kalmışlardır. Aynı şey, İspanya ve İtalya için de söylenebilir.* * *TERÖR sadece militanların çeşitli yöntemlerle gerçekleştirdiği saldırı veya şiddet eylemlerinden ibaret değildir. Bu örgütler içeriden ve dışarıdan mali kaynak, lojistik destek ve propaganda olanakları ile beslenerek güç kazanmaktadır.Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Ercan Çitlioğlu'nun yeni yayımlanan "Gri Tehdit: Terörizm" adlı kitabında belirttiği gibi, "kimi devletlerin açık veya örtülü destekleri olmaksızın PKK'nın yığınsal bir nitelik kazanamayacağı ve gücünü artırarak sürdüremeyeceği açıktır".Umarız Danimarka'da Roj TV konusunda "soruşturma"yı sürdüren resmi makamlar, Ankara'nın Şubat 2004'ten beri her fırsatta tekrarladığı talebini bu kez daha gerçekçi bir anlayışla değerlendirir... skohen@milliyet.com.tr Teröre özgürlük!