Brükselde önceki gün ABD ile 23 Avrupa ülkesi (Rusya dahil) Dışişleri bakanlarının katıldığı görüşmeler, diplomasinin bu yeni dönem için şimdiden devreye girdiğini gösterdi.Diğer bir deyişle, savaş sonrası için hesapların - ve de pazarlıkların - yapılmasına başlandı bile...***SADDAM rejimi devrildikten sonra, Irakın yeniden yapılanması nasıl olacak? Bu işi kim(ler) üstlenecek? Hangi ülke(ler) ve kuruluş(lar) - bu arada özellikle BM - nasıl bir rol oynayacak?Brükselde bir daha görüldü ki, Atlantikin iki yakası bu konuda da bir araya gelemiyor.Avrupanın görüşü, savaşın son bulması ile birlikte BMnin barışı kurma ve Irakı yeniden yapılandırma işini devralması lehindedir.ABDnin görüşü ise, bu görevin ve sorumluluğun daha çok kendisine ve "koalisyon"a düştüğü yönündedir. Ancak ABD içinde de bu konuda farklı görüşler var. "Şahinler" bu rolü hiç kimseye kaptırmak istemiyorlar ve hatta Amerikalıların bir süre Irakı bizzat yönetmesi gerektiğini öne sürüyorlar. Ama Washingtonun "resmi" eğilimi, ABDnin bazı sorumlulukları koalisyonun yanı sıra "uluslararası camia" (yani BM) ile paylaşmaktır.Bu konuda henüz bir mutabakat sağlanmış değil. Nitekim Colin Powell da, önceki gün "BMnin olası rolünü inceliyoruz... Henüz bu konuda (Avrupalılarla) bir uzlaşma sağlanmadı" demek zorunda kaldı...***FRANSA başta olmak üzere Avrupa ülkeleri bütün çabalarına rağmen ABDyi savaş öncesinde durduramadılar. Acaba savaş sonrasında ABDnin tek yanlı hareket etmesini önleyip, barışın kolektif bir gayretle (yani BMnin katılımı ile) kurulmasını sağlayabilecekler mi?Uluslararası camianın şimdiden bu yönde aktif girişimlerde bulunması gerekiyor. Yoksa, işler ABDde "şahinler"in dilediği gibi yürütülecekse, yani Bağdatta bir "Amerikan idaresi" kurulacaksa ve Irakın geleceğine sadece onlar karar verecekse, bundan hem Irak, hem dünya büyük zarar görecektir.Fransız Dışişleri Bakanı Dominique de Villepinin bir söyleşide belirttiği gibi, barışı kurmak için de bir "meşruiyet" gerekir. Bunu sağlayacak olan da BMdir. Dolayısı ile savaş sonrası dönemde BMyi öne çıkarmak şart.Bu yapılmadığı takdirde, ABD, savaşı kazansa dahi, barışı kaybedebilir. O zaman Irak halkı ve Arap kamuoyu ayağa kalkar. Atlantikin iki yakası arasındaki uçurum daha da derinleşir. Ortadoğuda ve dünyada kaos hakim olur...***BU konuda Türkiyenin yeri belli. Ankara toprak bütünlüğü tam olan, kendi rejimini kendi halkının belirleyeceği, istikrarlı bir Irak görmek istiyor. Bu bağlamda bölgenin en etkin ülkesi olarak Türkiyenin oynayacağı önemli bir rol var. Hem siyasal, hem ekonomik alanda..."Koalisyon"un safında bulunduğunu beyan eden Ankara, aynı zamanda savaş sonrası dönemde "kolektif eylem" isteyen Avrupalıların görüşünü de paylaşıyor.Bakalım Türk diplomasisi bu avantajı nasıl kullanacak... skohen@milliyet.com.tr Irak cephesinde savaş bütün şiddeti ile sürerken, diplomasi cephesinde de başka bir savaş cereyan ediyor. Bu da, savaş sonrası veya Saddam sonrası dönem ile ilgili bir savaş!..