Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Irak cephesinde savaş bütün şiddeti ile sürerken, diplomasi cephesinde de başka bir savaş cereyan ediyor. Bu da, savaş sonrası veya Saddam sonrası dönem ile ilgili bir savaş!..
Brüksel’de önceki gün ABD ile 23 Avrupa ülkesi (Rusya dahil) Dışişleri bakanlarının katıldığı görüşmeler, diplomasinin bu yeni dönem için şimdiden devreye girdiğini gösterdi.
Diğer bir deyişle, savaş sonrası için hesapların - ve de pazarlıkların - yapılmasına başlandı bile...
***
SADDAM rejimi devrildikten sonra, Irak’ın yeniden yapılanması nasıl olacak? Bu işi kim(ler) üstlenecek? Hangi ülke(ler) ve kuruluş(lar) - bu arada özellikle BM - nasıl bir rol oynayacak?
Brüksel’de bir daha görüldü ki, Atlantik’in iki yakası bu konuda da bir araya gelemiyor.
Avrupa’nın görüşü, savaşın son bulması ile birlikte BM’nin barışı kurma ve Irak’ı yeniden yapılandırma işini devralması lehindedir.
ABD’nin görüşü ise, bu görevin ve sorumluluğun daha çok kendisine ve "koalisyon"a düştüğü yönündedir. Ancak ABD içinde de bu konuda farklı görüşler var. "Şahinler" bu rolü hiç kimseye kaptırmak istemiyorlar ve hatta Amerikalıların bir süre Irak’ı bizzat yönetmesi gerektiğini öne sürüyorlar. Ama Washington’un "resmi" eğilimi, ABD’nin bazı sorumlulukları koalisyonun yanı sıra "uluslararası camia" (yani BM) ile paylaşmaktır.
Bu konuda henüz bir mutabakat sağlanmış değil. Nitekim Colin Powell da, önceki gün "BM’nin olası rolünü inceliyoruz... Henüz bu konuda (Avrupalılarla) bir uzlaşma sağlanmadı" demek zorunda kaldı...
***
FRANSA başta olmak üzere Avrupa ülkeleri bütün çabalarına rağmen ABD’yi savaş öncesinde durduramadılar. Acaba savaş sonrasında ABD’nin tek yanlı hareket etmesini önleyip, barışın kolektif bir gayretle (yani BM’nin katılımı ile) kurulmasını sağlayabilecekler mi?
Uluslararası camianın şimdiden bu yönde aktif girişimlerde bulunması gerekiyor. Yoksa, işler ABD’de "şahinler"in dilediği gibi yürütülecekse, yani Bağdat’ta bir "Amerikan idaresi" kurulacaksa ve Irak’ın geleceğine sadece onlar karar verecekse, bundan hem Irak, hem dünya büyük zarar görecektir.
Fransız Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin’in bir söyleşide belirttiği gibi, barışı kurmak için de bir "meşruiyet" gerekir. Bunu sağlayacak olan da BM’dir. Dolayısı ile savaş sonrası dönemde BM’yi öne çıkarmak şart.
Bu yapılmadığı takdirde, ABD, savaşı kazansa dahi, barışı kaybedebilir. O zaman Irak halkı ve Arap kamuoyu ayağa kalkar. Atlantik’in iki yakası arasındaki uçurum daha da derinleşir. Ortadoğu’da ve dünyada kaos hakim olur...
***
BU konuda Türkiye’nin yeri belli. Ankara toprak bütünlüğü tam olan, kendi rejimini kendi halkının belirleyeceği, istikrarlı bir Irak görmek istiyor. Bu bağlamda bölgenin en etkin ülkesi olarak Türkiye’nin oynayacağı önemli bir rol var. Hem siyasal, hem ekonomik alanda...
"Koalisyon"un safında bulunduğunu beyan eden Ankara, aynı zamanda savaş sonrası dönemde "kolektif eylem" isteyen Avrupalıların görüşünü de paylaşıyor.
Bakalım Türk diplomasisi bu avantajı nasıl kullanacak...