Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GÖRÜLMEYE değer bir manzara idi. ENKA tesislerinin restoranında orkestra sirtaki ve çiftetelli havaları çalarken, pistte Richard Holbrooke, Sir David Hanney, Tom Miller, Jan Egelund gibi ünlü diplomatlarla Türk, Yunan ve Kıbrıslı Türk ve Rum işadamları hep birlikte halay çekiyordu.
Şarık Tara'nın geçen cumartesi gecesi verdiği resepsiyon Türk, Yunan, Kıbrıs Türk ve Rum işadamlarını bir araya getiren "Uygulama Konferansı"nın uvertürünü oluşturuyordu.
Resepsiyonda atmosfer fevkalade sıcaktı ve ertesi günkü görüşmeler için bir ısınma egzersizi niteliğinde idi. Nitekim basına kapalı cereyan eden görüşmelerin - arada bazı sert söz düellosuna rağmen - samimi ve bir ölçüde verimli geçtiği anlaşıldı.
Bu toplantıdan aşırı beklentileri olmayanlar - bu arada bu sürecin lokomotifi durumunda olan Holbrooke - sonuçtan memnun kaldılar...
* * *
İSTANBUL'da gerçekleşen "Uygulama Konferansı", bu tür toplantıların üçüncüsü. Brüksel ve Oslo'da yapılan önceki toplantılara oranla, İstanbul'daki konferansın daha önemli sayılmasının çeşitli nedenleri var: Bir kere, ilk olarak Kıbrıs Rum işadamları, Türk meslektaşları ile Türkiye'de buluştular. Buraya gelişlerinin Ankara tarafından onaylanması, anlamlı bir gelişme.
Ayrıca adadan (her iki kesimden) olduğu kadar, Yunanistan'dan da kalabalık bir grup geldi. Toplantıya Holbrooke ile Norveçli diplomat Egelund ortak olarak başkanlık ettiler. ABD'nin Kıbrıs koordinatörü Tom Miller ve İngiltere'nin Kıbrıs özel temsilcisi Sir David Hanney'in yanı sıra, bu süreci esas başlatan Columbia Üniversitesi'nden David Phillips ve Oslo'daki Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü Direktörü Dan Smith çalışmaları yönlendirdiler.
Kıbrıs'la ilgilenen ülkelerin, kuruluşların ve kişilerin önem verdiği bu toplantının amacı, iki tarafın işadamları arasında bir diyalog kurmak, günlük yaşamı olumlu etkileyebilecek alanlarda işbirliği sağlamak ve böylece bir güven ortamı yaratmaktır.
Bu bağlamda İstanbul'daki toplantıda, su, çevre, haberleşme, ticaret, eğitim ve kültür alanlarında çeşitli projeler ele alındı, bu yönde çalışmaların devamına karar verildi.
"Uygulama" alanında bu aşamada elde edilen gözle görülür bir sonuç yok tabii. Konferansın sonunda yayımlanan bildirideki ifadeler de hep "cek - cak" şeklinde.
Ayrıca, ambargonun kaldırılması ve Türk kesiminin ayrı bir varlık olarak (örneğin uluslararası sivil kuruluşlarda) tanınması konusunda herhangi bir gelişme olmadı...
* * *
BUNA bakarak, "bu tür buluşmalar neye yarıyor" diye sorulabilir. Birkaç işadamının bir araya gelip birlikte halay çekmesi, oturup ne zaman, nasıl gerçekleşeceği belli olmayan bazı projeleri görüşmesi, ilk bakışta gereksiz görünebilir. Elde edilen mütevazı sonucun "bir incir çekirdeğini doldurmadığı" düşünülebilir. Hatta (şüphecilerin deyişi ile) bu tür organizasyonların bazı işgüzar diplomatlar ya da kuruluşlar tarafından "alem alışverişte görsün" diye yapıldığı da ileri sürülebilir!..
Aslında İstanbul'daki konferans diplomaside son zamanlarda başvurulan yeni bir yöntemin ürünüdür. Bu yönteme İngilizce "Track Two" yani "İkinci Kulvar" deniyor. "Track One", yani "Birinci Kulvar" anlaşmazlıkların çözümünde uygulanan klasik diplomasi usullerini (hükümetler arası müzakere gibi) kapsıyor. "Track Two" ise "gayri resmi" sıfata sahip sivil toplum kesimini (işadamları, sendikacılar, aydınlar, sanatçılar, vs.) içeriyor.
Kriz yönetimi ve çözüm arama egzersizlerinde son zamanlarda "ikinci hat diplomasisi"ne geniş yer verildiği görülüyor. Holbrooke'un dediği gibi, Ortadoğu'dan İrlanda'ya kadar çeşitli bölgelerdeki sorunların çözümünde bu metodun "birinci hat diplomasi"nin (yani resmi görüşmelerin) başarısına katkıda bulunduğu açık. Gene onun ifadesi ile, başka bölgelerde bu yöntem başarılı olurken, Kıbrıs'ta da neden olmasın?
İşte İstanbul'da yapılan toplantının gerisindeki düşünce - ve temel felsefe - bu. Evet, Kıbrıs işi çıkmazda. "Yukardan aşağı" çözüm bulma şansı hala zayıf. Bir de "aşağıdan yukarı" çözüm şeklini denemekte yarar var. Böylece en azından toplumun belirli - ve etkin - kesimleri birbirleriyle konuşur hale gelirler, günlük yaşamla ilgili sorunlara çare bulurlar ve belki de yöneticilerin temel meselelere yeni bir yaklaşımla eğilmelerini sağlarlar...
Hayal mi?
Denemeye değer. Her halükarda hiçbir şey yapmamaktan daha iyi...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr