Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BM Güvenlik Konseyi'nin bugünkü toplantısı herhalde bunun ilk işaretini verecek.* * *ULUSLARARASI camianın Şam yönetimini sıkıştırmaya yönelik girişimleri, son dönemde Suriye ile ilişkilerini geliştirmeye özen gösteren Ankara'yı zor duruma düşürecek bir gelişmedir.İki ülke arasında son 2 yılda ilişkilerde bir hayli mesafe kat edildi. Özellikle ABD'nin Beşar Esad rejimi üzerindeki baskılarını yoğunlaştırdığı aşamada bile, Türkiye Şam ile yakınlaşmasına hız verdi. Ankara-Şam ilişkilerindeki hızlı gelişme, özellikle Şam'ı tecrit etme çabalarını sürdüren ABD'de rahatsızlık yarattı ve o yönden gelen tepkiler Ankara'yı işi daha ağırdan almaya zorladı. Nitekim son üç ayda Türkiye, Suriye'ye karşı daha mesafeli davrandı: Örneğin Beşar Esad'ın Türkiye'ye "tatil" vesileyle yapmayı düşündüğü ziyaret suya düştü. BM Genel Kurulu toplantıları sırasında Başbakan Erdoğan'ın Başkan Esad ile görüşmesi de gerçekleşmedi...* * *ŞİMDİ BM'nin de devreye girmesi ile Suriye'ye yönelik başlayan yeni süreçte, Türk diplomasisi bir yandan Şam ile ilişkilerini geliştirmeye devam etme arzusu, öte yandan da uluslararası konjonktüre uyum sağlama zorunluğu arasında, bir hayli sıkıntı çekecek.Eğer Suriye aleyhindeki tavır BM çerçevesinde belirlenecekse (bu ekonomik yaptırım noktasına gelmese ve sadece siyasi ve psikolojik baskıdan ibaret kalsa bile) Ankara'nın bunu dikkate almaması mümkün değil. Böyle bir davranış ayrıca Türkiye ile Batı arasında (bu kez ABD'nin yanında AB'nin de yer alması söz konusu olduğuna göre) yeni bir soğukluğun doğmasına da yol açabilir.Bu durumda Türkiye ne yapabilir? Örneğin özel konumundan yararlanıp, "Suriye krizi"nin önünü kesmek için bir rol oynayabilir mi? Dün "Boğaziçi Üniversitesi - TÜSİAD Dış Politika Forumu"nun düzenlediği bir konferansta Türk, Suriyeli ve Lübnanlı uzmanların ifade ettiği görüşler, Türk diplomasisinin böyle bir rol üstlenebileceğini gösteriyor. Şam'daki Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Samir Altaqi'nin deyişiyle Suriye böyle bir Türk girişimine açık. Beyrut'taki Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Muhammed Nurettin'e göre de Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerini yeniden rayına oturtması böyle bir misyonu üstlenmesini kolaylaştıracaktır.* * *ÖNCEKİ günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Türkiye bir yandan Esad yönetimine, diğer yandan Batıya ve uluslararası camiaya vereceği mesajlarla, Suriye üzerindeki gerginliğin giderilmesine aktif katkıda bulunabilir.Ankara'nın bu uzlaştırıcı çabalarında taraflara vereceği "mesajlar" şu olabilir:ESAD'a: BM'nin tavrını ciddiye alması, meydan okumaya kalkışmaması, sürtüşmeye yol açan sınır sızmalarına göz yumma ve militan örgütleri destekleme gibi davranışlardan vazgeçmesi, içeride de reformlara hız vermesi...BUSH'a (ve genelde Batı'ya): Beşar Esad'a karşı haşin davranmaması ve rejimi devirmeye kalkışmaması, askeri opsiyonu gözden çıkarması, ekonomik yaptırım gibi zorlamaların da ters tepebileceğini hesaplaması, diplomatik yoldan uzlaşma yollarını sabırla denemesi...Ankara'nın bu yönde bir diplomatik girişim için zemin yoklamasının tam zamanıdır... skohen@milliyet.com.tr TÜRKİYE, dış politikasında sıkıntı yaratabilecek bir durumu avantaja çevirebilir mi? Söz konusu durum, Suriye'yi hedef alan yeni süreçle ilgili. BM'nin Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesine ilişkin raporu, Suriye'yi baskı altında tutmaya, hatta onu uluslararası platformda izole etmeye yönelik bir süreç başlatıyor.