Sare Davutoğlu. Bir kadın doğum uzmanı. Aktivist. Türkiye’nin siyasi hafızasına kazınan pek çok problemi yaşamış bir isim. Mesleğini anlatırken gözleri ışıldıyor. Sare Davutoğlu’yla Doha’ya gelirken sohbet olanağı bulduk...
Katar-Doha
Röportaj vermeyi, fotoğraf çektirmeyi çok sevmeyen Sare Davutoğlu, Ankara temsilcimiz Serpil Çevikcan’a özel açıklamalarda bulundu.
5. Uluslararası İş Kadınları Forumu için dün Katar’daydık. Türkiye, foruma ilk kez katıldı. Kadının, yüzyıllardır var olma mücadelesi verdiği bu coğrafyada sembolik anlamı da yüksek olan forumda Türkiye’yi Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Doktor Sare Davutoğlu temsil etti. Davutoğlu’na Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da eşlik etti.
Sare Davutoğlu’nun forumda akıcı İngilizcesiyle yaptığı, kritik konulara değindiği konuşma büyük ilgi çekti.
Sare Davutoğlu, bir kadın doğum uzmanı.
Geçtiğimiz günlerde sohbet olanağı bulduğum bir kabine üyesi, çözüm sürecinin esasına ilişkin değerlendirmeler yaparken iki kritik cümle kurdu.
Birincisi şuydu:
“Biz, devlet olarak silah bırakma fikrini yerleştirmeye çalışıyoruz.”
Not ettiğim ikinci cümle ise şöyleydi:
“Biz, demokratik bir çözüm arıyoruz, bir örgüte örgütsel ağırlık ve kazanç sağlamak gibi bir amacımız olamaz.”
Silah bıraktırma fikrini yerleştirmenin en kritik aşaması kuşkusuz Abdullah Öcalan’ın Nevruz konuşmasıydı.
Silah bıraktırma, devlet aygıtı açısından elbette silahı gömme anlamına gelmiyor.
Türkiye’yi ziyaret eden AB’nin üç önemli komiseri ile görüşen AB?Bakan Volkan Bozkır, müzakerelerin 2015’ten itibaren hızlanacağını söyledi. Bozkır, bu kapsamda Başbakan Davutoğlu’nun ocak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da nisanda Brüksel’e gideceğini söyledi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı Volkan Bozkır, Türkiye’nin yeni AB Stratejisi’nin sonuç alıcı bir süreç yönetimiyle görünür kılınması için çok yoğun ve samimi bir çaba içinde.
Bu çaba, hem Türkiye’nin AB hafızasının tazelenmesini sağladı hem de AB nezdinde Türkiye’nin, “üyelik çabaları” bağlamında hatırlanmasını.
AB Yüksek Temsilcisi, Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini, Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Johannes Hahn ile İnsani Yardım ve Kriz Yönetiminden Sorumlu Komisyon Üyesi Christos Stylianides, geride bıraktığımız iki gün Türkiye’de devletin zirvesi de dahil önemli temaslarda bulundular.
Bu ziyaret gerçekleşirken AB Bakanı Bozkır’ın bakanlıktaki 100. günü de doldu.
Bozkır, dün bu 100 gün, 2015’ten itibaren hızlanacak AB treni ve üç komiserin Ankara temaslarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ermenek’te 27 Ekim’de tonlarca suyun altında kalan 18 madenciden 5’i dün sonsuzluğa uğurlandı.
Türk bayraklarına sarılmış cenazelerini yüzlerce kişi gözyaşları ve isyan duygusuyla uğurladı.
Madencilerden Ali Haznedar’ın bayrağa sarılı tabutunun üzerinde doğmamış bebeğinin patiği de vardı.
Bir başka madencinin, “Babam Galatasaray maçı olduğunu duyarsa gelir” diyen küçük oğlu.
Bir başka madencinin, “Babam kardeşimin kokusunu alırsa döner” diyen küçük kızı.
Ne gariptir, 13 madencinin günler süren mücadele sonrasında enkazdan çıkarılan cansız bedenlerinden sonra, içeride kalan son 5 madencinin cenazelerine 4 Aralık Dünya Madenciler Günü’nde, önceki gün ulaşılabildi.
Madencilerin, hakları, emekleri için verdikleri mücadelenin gündemde tutulabilmesi için ilan edilen gün, neredeyse hiçbir hakları olmadan, yok pahasına madenlere giren 5 madencinin cansız bedenlerinin ailelerine kavuşturulduğu gün oldu.
Bedelli askerlik düzenlemesinin de içinde yer aldığı tasarı dün TBMM Milli Savunma Komisyonu’nda kabul edildi. Bedelli askerlik konusunda 3-4 senede bir oluşan beklenti bir kez daha karşılanmış oldu. 1 Ocak 1988 ve öncesinde doğanlar 18 bin TL karşılığında askerlik yapmış sayılacaklar. Başvurunun 200 bin civarında olacağı tahmin ediliyor.
Bedelli askerliğe ilişkin olumsuz içerik yansıtan haber ve yazılar, uzun süredir bu hakkın tanınmasını bekleyen kitlelerden büyük tepki topluyor. Ne yazık ki tepki gösterilirken yorumla haber arasındaki fark gözetilmiyor.
Bu parantezi açıyorum çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta kademesinin bedelli askerliğe karşı olan tutumuna dönük, bilgiye dayalı yazılarımdan sonra ben de haksız tepkilere maruz kalanlardanım.
Ama bizim işimiz önce haberi yazmak.
Artık geri dönüşü olmasa da son bedelli askerlik kararına ilişkin, Genelkurmay karargahında dün itibariyle hâkim olan havayı yazmak da buna dahil. Bu konuda aldığım kulis bilgilerini şöyle sıralayabilirim:
YAŞ’ta gündeme gelmedi
Dün Beşte-pe’deki Cumhur-başkanlığı yerleşkesin-deydik.
Cumhurbaş-kanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri sahipleriyle buluştu.
Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün verildiği son tören Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Çankaya Köşkü’nde yapılmıştı.
“İki tören arasında ne fark vardı?” diye soracak olursanız, “Çok fark vardı” diye cevap veririm.
Gül döneminde Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen törenlere daha protokoler, daha İngiliz tarzı ve çok daha statik bir atmosfer hâkim olurdu.
Dünkü tören ise “Erdoğan tarzıydı”.
Konferans salonu formundaki geniş salon tıka basa doluydu.
Dün Meclis’te bedelli askerlik rüzgârı esiyordu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Ak Parti grup toplantısında yapacağı konuşmanın bir müjdeyle sona ereceğinin ifade edilmesi, hükümet cenahında, kararın “müjde” olarak nitelendiğini gösteriyordu.
Grup toplantısının sonunda, iki ismin etrafında sevgi yumağı vardı.
Birincisi, engelli vatandaşların gösterdiği ilgi nedeniyle Meclis koridorlarında zor ilerleyen Başbakan Davutoğlu, ikincisi ise bedelli askerlik konusundaki çabaları Ak Parti saflarına katılmadan önce başlayan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş.
O kadar ki Kurtulmuş, “Hayırlı olsun, gözünüz aydın” temennilerini ev sahibi sevecenliğiyle yanıtlıyor, “Benim şahsi başarım değil, hepimize hayırlı olsun” cevabını veriyordu.
Davutoğlu-Özel görüşmesi
İşin doğrusu, bazı durumlarda bir karara varabilmek bile başlı başına önemlidir.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, çözüm süreci yolculuğuna CHP’nin de katılmasına dönük çağrısını yineledi.
“CHP’nin katılımı müzakerenin çok taraflı yürümesini ve şeffaflaşmasını sağlar. Sürece eleştirilerini sağlıklı bir şekilde yapar. CHP’nin sürece iki şekilde dahil olabilme olanağı var; milletvekili heyeti göndererek ya da İzleme Kurulu’na katılarak” dedi.
Hükümet kanadından CHP’ye dönük benzer çağrılar yapılmayalı epey oluyor.
Demirtaş ve arkadaşları ise “reddedilecek olmanın dayanılmaz hafifliğiyle” bu çağrıyı çeşitli vesilelerle dile getiriyorlar.